Kur'an, insanları yalnızca Allah'a kulluk etmeye davet ederken, Allah ile birlikte başka ilahlara tapanların gerçek anlamda İslam ile bir bağlarının olmadığını açıkça ortaya koyar. İslam, tevhit inancı üzerine kurulmuştur ve bu inanç, yalnızca Allah'ı birlemekle gerçekleşir. Bu konuda Kur'an'da birçok uyarı ve açıklama bulunur.
Nisa Suresi, 48. Ayet
“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bunun dışındaki (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa, doğrusu büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.”
Bu ayet, Allah’a ortak koşanların bağışlanma ihtimali olmadığını ve onların en büyük günahı işlediklerini bildirir. Allah’tan başka varlıklara ibadet edenlerin tevhid inancını terk ettikleri belirtilir.
Zümer Suresi, 3. Ayet
“İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nun dışında bir takım veliler edinenler, ‘Biz onlara yalnızca bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye tapıyoruz’ derler. Şüphesiz ki Allah, onların ihtilafa düştükleri şeylerde hükmünü verecektir. Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.”
Bu ayet, sahte ilahlara ibadet edenlerin yaptıkları şeyleri kendilerince meşrulaştırma çabasını eleştirir. Oysa bu tür bir tapınma, gerçek anlamda İslam’a aykırıdır.
Maide Suresi, 72. Ayet
“Andolsun, ‘Allah, Meryem oğlu Mesih’tir’ diyenler kesinlikle kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih, ‘Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa, muhakkak Allah ona cenneti haram kılmıştır. Onun varacağı yer ateştir ve zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”
Bu ayette, Allah’a ortak koşarak O’nun birliğini bozanların ahirette cennetten mahrum olacakları belirtilmiştir. Bu tür bir davranış İslam’ın tevhid esasını zedeler.
Enam Suresi, 82. Ayet
“İman edenler ve imanlarına zulüm (şirk) bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve doğru yola ulaşmış olanlar da onlardır.”
Burada iman ile şirkin bir arada olamayacağı ve tevhid inancını saf bir şekilde muhafaza edenlerin Allah’tan güvenlik ve rehberlik görecekleri ifade edilir.
Şura Suresi, 21. Ayet
“Yoksa onların, dinden Allah’ın izin vermediği şeyleri kendilerine şeriat olarak koyan ortakları mı var?”
Bu ayet, sahte ilahlar edinerek onları dini hükümler koyma mercii haline getirmenin de şirk olduğunu açıkça ifade eder.
Bakara Suresi, 165. Ayet
“İnsanlar arasında, Allah’tan başkasını (O’na) eş tutanlar vardır. Onlar, Allah’ı sever gibi (putlarını) severler. İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha kuvvetlidir. Keşke o zalimler azabı görecekleri zaman (şimdi bunu anlasalar)! Bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu o zaman anlayacaklar.”
Bu ayet, Allah’tan başka varlıklara yönelmenin ve onları O’na denk tutmanın bir zulüm olduğunu vurgular. Bu, İslam’la bağdaşmayan bir davranıştır.
A’raf Suresi, 191-192. Ayetler
“Hiçbir şey yaratmayan, kendileri yaratılıp duran varlıklara mı ortak koşuyorlar? Oysa onlara ne bir yardım edebilirler ne de kendilerine yardım edebilirler.”
Bu ayette, sahte ilahların gerçek güçten ve kudretten yoksun olduğu hatırlatılarak, yalnız Allah’a yönelmenin gerekliliği belirtilir.
Toplumdaki Din Algısı ve Kur’an’ın Vurguladığı Hakiki Din
Kur’an, yukarıdaki ayetlerde tevhid inancının saf ve tertemiz bir şekilde korunmasını emrederken, günümüzde tekkeler, zaviyeler, tarikatlar ve dergâhlar üzerinden oluşan din algısının çoğu zaman bu emirlerden saptığını gözlemleyebiliriz. Toplum içinde bu yapılar, kimi zaman manevi rehberlikten uzaklaşıp dünyevi güç peşinde koşan sistemler haline gelebilmektedir. İşte bu durum, Allah’ın saf dini ile insanlar tarafından şekillendirilen anlayış arasındaki farkı ortaya koymaktadır.
1. Dinin Ticarileştirilmesi
Pek çok tarikatta, lider konumundaki kişiler Allah adına konuşma yetkisini kendilerinde görerek, takipçilerini maddi ve manevi olarak sömürebilmektedir. Bu kişiler, kendi sözlerini Allah’ın hükümlerine eş değer göstermek gibi bir yanlışa düşmektedir ki bu, Şura 21. ayette;
"Yoksa onların, dinden Allah'ın izin vermediği şeyleri kendilerine şeriat olarak koyan ortakları mı var? Eğer o kesin hüküm olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır."
Bu ayet, Allah'ın dinine insanların ekleme yapmasının ya da kendi hüküm ve kurallarını şeriat gibi sunmasının açık bir sapma olduğunu ifade eder. Gerçek şeriat, yalnızca Allah tarafından belirlenir ve vahiy yoluyla bildirilmiştir. İnsanların kendi heva ve heveslerine göre oluşturduğu sistemler, Allah’ın dininin yerini alamaz ve bu tür sapmalara tevessül edenler Kur'an'da "zalimler" olarak nitelendirilmiştir.
2. Şirk ve İlahlaştırma
Kur’an, hiçbir insanın veya yapının Allah’a ortak koşulmasını kabul etmez. Ancak, bazı tarikat ve cemaatlerde şeyhlerin ve liderlerin adeta kutsallaştırıldığı, mezarlarının ziyaret edilip dua edilecek yerler haline getirildiği görülmektedir. Bu, Bakara Suresi, 165. Ayette;
"İnsanlar arasında Allah'tan başkasını O'na denk tutanlar vardır. Onları, Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgisi çok daha kuvvetlidir. Zulmedenler, azabı gördüklerinde bütün kuvvetin yalnızca Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu keşke anlayabilselerdi!"
Bu ayet, insanların Allah'tan başka varlıkları veya şeyleri ilahlaştırarak, onları Allah'a denk görmesi ya da sevmesi üzerine bir uyarıdır. Allah'a eş tutulan bu varlıklar kimi zaman başka tanrılar, liderler, mal-mülk ya da dünyevi hedefler olabilir. Oysa iman edenler, Allah'ı tüm varlıklardan ve sevgilerden üstün tutar, O'na olan sevgileri samimi ve derindir.
Ayet aynı zamanda, Allah’tan başkasına kulluk edenlerin yanlışlarını ancak ahirette azabı gördüklerinde tam anlamıyla fark edebileceğini ifade eder. İnsanların bu gaflete düşmemeleri için ayet, tevhid inancının önemine dikkat çekmektedir.
Sevgi, bağlılık ve itaatin yalnızca Allah’a yönelmesi gerektiğini vurgulayan bu mesaj, insan hayatının merkezine Allah’ın koyulmasını öğütler.
3. Din Adına Çıkar Peşinde Koşma
Birçok yapı, İslam’ın evrensel değerlerinden ziyade, kendi üyelerine menfaat sağlamayı ön plana koymaktadır. Allah’ın gönderdiği dinin bireyler arası eşitliği ve adaleti emreden hükümleri, bu yapılar içinde belirli kişilere ayrıcalık tanınarak ayaklar altına alınmaktadır. Maide Suresi, 72. Ayet:
"Andolsun, ‘Allah, Meryem oğlu Mesih’tir’ diyenler kesinlikle kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih, ‘Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa, muhakkak Allah ona cenneti haram kılmıştır. Onun varacağı yer ateştir ve zalimler için hiçbir yardımcı yoktur."
Bu ayet, tevhid inancına aykırı olan bir anlayışı eleştirir. Hz. İsa’nın ilahlaştırılması, Kur'an'a göre büyük bir yanlış ve sapmadır. Kur'an, Hz. İsa’nın kendisinin de Allah’a kul olduğunu ve insanlara yalnızca Allah’a kulluk etmeyi emrettiğini bildirir.
Allah’a ortak koşan kimseler için bu davranışın sonuçları ağırdır: Cennetten mahrum bırakılma ve cehennem azabıyla karşılaşma. Ayet, özellikle Allah’tan başkasını ilah olarak kabul edenlerin, büyük bir zulüm içinde olduklarını belirtir.
Bu mesaj, Allah’ın birliğine (tevhid) vurgu yaparak, yalnızca O’na ibadet edilmesi gerektiğini güçlü bir şekilde ifade eder. Allah’a olan itaat ve bağlılığın hiçbir kişi veya varlıkla paylaşılmaması gerektiği açıklanır. Ayet, ahiretteki karşılaşılacak durumu hatırlatarak insanları bu büyük yanlıştan sakındırır.
Hakiki Dinin Özellikleri ve Örnekler
Hakiki din, yalnızca Allah’a kulluk eden, Allah ile arasına hiçbir aracı koymayan ve ibadetlerini samimi bir şekilde yapan bireylerin yaşadığı dindir. İşte bu dine dair bazı örnekler:
Tevhid Üzerine Kurulu İbadet Bir kişi namazını sadece Allah’ın rızası için kılar ve dua eder. Aracı bir kişiye veya bir yapıya ihtiyaç duymaz. Enam Suresi, 82. Ayette;
"İman edenler ve imanlarına zulüm (şirk) bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve doğru yola ulaşmış olanlar da onlardır."
Bu ayette, gerçek iman sahiplerinin kimler olduğu tanımlanmıştır. Şirk (Allah’a ortak koşma), imanla asla bir arada bulunamaz. Saf bir iman sahibi olan ve Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayan kimseler, hem dünyada hem de ahirette güven içinde olacaklardır.
Ayet, zulüm kelimesini şirk bağlamında kullanmaktadır. Çünkü Allah’a şirk koşmak, en büyük haksızlıktır (zulümdür). Tevhid inancına sıkı sıkıya bağlı olanlar, imanlarına böyle bir zulmü bulaştırmadan yaşayanlar, Allah tarafından ödüllendirilecek, hak yola erişecek ve sonunda huzura kavuşacaklardır.
Bu mesaj, yalnızca tevhidin bireysel bir mesele olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir huzur ve güven kaynağı olduğunu da işaret eder. İnsanlar, yalnız Allah’a inanıp güvenerek iç huzura ve ahirette kurtuluşa erişebilirler.
Adalet ve Eşitlik Anlayışı Hakiki dinde, bir insan diğerine üstün değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Veda Hutbesi’nde bunun örneğini vermiş ve tüm Müslümanların eşit olduğunu ilan etmiştir.
Doğrudan Allah’a Yönelmek Bir kişi ibadetlerini yalnız Allah için yapar ve ondan başka kimseden medet ummaz. Şirkten uzak duran bu yaşam biçimi, Zümer Suresi, 3. Ayette
"İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nun dışında birtakım veliler edinenler, ‘Biz onlara yalnızca bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye tapıyoruz’ derler. Şüphesiz ki Allah, onların ihtilafa düştükleri şeylerde hükmünü verecektir. Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez."
Bu ayet, saf ve katıksız dini Allah’a has kılmanın önemini vurgular. İnsanların Allah dışında çeşitli aracı veya şefaatçi kabul ederek tapınmaları, gerçekte dine aykırıdır. Kendilerine ilahî vasıflar yakıştırılan varlıklara tapma, onları Allah ile aralarındaki bir bağ olarak görme, İslam’ın tevhid esasını bozan davranışlardır.
Ayet, bu tür tapınmaların bir gerekçesi olarak öne sürülen "Allah’a daha fazla yaklaşmak" iddiasının yanlışlığını açıkça ifade eder. Gerçek ibadet yalnızca Allah’a yönelmektir; aracıların varlığı Allah’ın emirlerine aykırıdır. Bu davranışların hesabını verecek olan yalnızca Allah’tır ve O, yalnızca doğru yolu arayanları hidayete eriştirir.
Bu mesaj, İslam’ın temel mesajını, yani tevhidi koruma ve saf dini yalnızca Allah’a tahsis etme konusunda güçlü bir uyarıdır.
Hakiki İslam, bireyin kendini Allah ile baş başa hissettiği, saf bir kulluk halini temsil eder. Günümüzdeki pek çok yapının dinin bu saf ve temiz ruhundan uzaklaştığı ve farklı menfaatler peşinde koştuğu görülmektedir. Bu farkı anlamak için Kur’an’a dönmek ve onun emirlerini rehber edinmek gerekmektedir.
Erol Kekeç/23.01.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder