Layık olmayanları cömertce ödüllendiriyor ve cezalandırılmaya layık olmayanları da şiddetle cezalandırıyorsan, o zaman başka insanlara git gide kendini beğenme ve gücenme fırsatı verirsin.
İnsanın doğasında yanlış yapma özelliği vardır, bu da insanın eksik bir varlık olduğunu gösterir. Ancak insan eksik olsa dahi attığı her adımı iyi bir değerlendirmeden sonra uygulamaya koymalıdır. Uygulamalar eksik ya da yanlış anlayışlara göre biçimlenirse, orada yanlışın arkası kesilmeyecektir. Bu yanlışlar grafiğinin hergün daha fazla yaygınlaşmasını ve kökleşmesini önlemek için, teorik düzeydeyken bunların önüne geçmek gerekir.
İnsan, doğasında bulunan bu eksikliklerini tamamlayamazsa, yanlış uygulamalarıyla, ayağı altında dolaşan herşeyi tozpembe gösteren dalkavukların ve içten içe yıkıldığı için sürekli içini kinle dolduran insanların sayısını arttıracaktır. Dalkavuklar her ortamda layık olmadıkları imkânlarla ödüllendirilmektedir, dalkavukların layık olmadıkları bu ödüller, ödüllendireni zamanla yiyip bitirecek, dalkavuklarıda bulunmaları gerekmeyen yerlere taşıyacaktır. Bu süreç böyle devam ederse, kesin çizgilerle bibirinden ayrılmış düşman topluluklar ve bireyler türeyecektir. Bu yanlış uygulamaların doğurduğu hastalıklar, toplumsal birlik, beraberlik, saygı, sevgi ve hoşgörü gibi, toplumsal harcı oluşturan değerlerin temelini dinamitleyecektir. Görüyormuyuz yanlış bir eylemin doğuracağı olumsuz sonuçları…
İnsan haklarına ve hukuka saygılı, son derece hoşgörülü yürekleri mangal gibi geniş olan insanlar bu tarz tuzaklara asla düşmezler. Şayet yanlışlıkla böyle bir cereyana kapılmışlarsa, onu hemen telafi ederler ve yanlış anlaşıldıkları insanlara özrü bir borç bilirler. Çünkü onların özür dilemesi onları alçaltmaz özür dilemek onların büyüklüklerini ve yüceliklerini daha bir pekiştirir. İnsanların yeteneklerine ve başarılarına bağlı, onları ödüllendirmeyi hayat felsefesi edinmiş her bir şahıs, kurum ve kuruluşlar gelecekteki yerlerini fazlasıyla doldururlar. Ancak ispiyoncu, dalkavuk biçok kimlik ve kişilikleri bünyesine rahatlıkla sindirmiş olanlara özel bir ayrıcalık tanıyıp, onlara bol kesesinden cömertce aktaran kişi, kurum ve kuruluşlar, kendi elleriyle yavaş yavaş kendilerini ölüme mahkûm ederler.
İnsan olmak algılama bozukluklarından kurtulmayı gerektirir. Ancak insani değerlerin erazyona uğradığı kafalar bir türlü sağlam bir algılama düzeyine erişemezler. Çünkü onların yaşamı hep bir karışıklık içinde geçtiğinden, karmaşık ve ne olduğu belli olmayan kişilerden hoşlanırlar. Algılama düzeyi düşük olanlar görev aldıkları kişi ve kurumlara karşı daima alçalmanın zirvesinde bulunduklarından, sorumluluk yükledikleri kişileri de kendi kişilikleri, içinde görmek isterler. Yani onlar bir olayı kişiyi ve nesneyi algılarken, onları oldukları gibi değil, kendi bulundukları konuma göre algılarlar. Durum böyle olunca, evrensel ve nesnel değerlere kavuşamayacaklarından birgün mutlaka yok olacaklardır. Bizim bu karaktere sahip kişi ve kurumlara âcizane tavsiyemiz, ne olursanız olunuz, gelin insan olmanın gerekleri ne ise onları çekinmeden uygulayalım…
İnsan olmak deyince biyolojik açıdan insana benzeme anlaşılmamalıdır. İnsanlık, biyolojik insana anlam kazandırma ve onu yönlendirmeden uzak, nesnel iradenin kontrolüne teslim etmektir. Nesnel bakıştan yoksun, kendisi için oluşturulan dar çerçeveden olaylara bakan kişiler, İnsanlık ekranında yaşamlarını görüntülemekten mahrum kalacaklardır. Zamanla bu mahrumiyet onları, insanlık açısından daha da fakirleştirecek, fakirleştikçe uygulamalardaki yanlışların ve kötülüklerin artmasını da beraberinde getirecektir. Böylesi ortamlarda, hergün inim inim inleyen insanlar ve bu insanlara yapılan muameleyi gönülden kutlayan dalkavuklar olmak üzere iki farklı grup oluşacaktır. Bu iki farklı fraksiyonun oluşmasındaki temel neden, algılama ile uygulamalardaki bayağı ve sıradanlıktır. Bayağılık çok kötü bir hastalıktır. Bu hastalık, psikolojik ve toplumsal uzantıları olan mikroplardan oluşmaktadır. Bu mikroplardan insan hayatı arındırılmadığı sürece, toplumsal dokunun temelini oluşturan güven unsuru zamanla bunlar tarafından kemirilerek tüketilecektir. Güven probleminin oluştuğu dönemlerde de her türlü hastalığa rastlamak mümkündür. Bibirine güvenmeyen daima gizli kapaklı imaların yapıldığı ortamlar, kuşku, tedirginlik sadizim çok kişiliklilik, ihanet ve dalkavukluk gibi birçok virüsün kökleşmesine ve büyümesine katkıda bulunur.
İşte insan olmak, tüm bu saydığımız olumsuz oluşumlara herhangi bir kapı aralamadan, herzaman ve her ortamda pozitif enerji yayarak yaşamaktır. Gerçi tüm yaşamları negatif ortamlarda aşağılanarak geçmiş olanlar, bu pozitif değerleri anlamakta ve algılamakta güçlük çeker. Eski beyni sıfırlayıp yerine yeni değerleri koyabilecekler, kaybedecek hiçbirşeyi olmadığına inanan yiğit erlerdir. Yiğitlerin postuna, her an postu kaptırabilirim korkularıyla yaşayan, basit bayağı kişilerin oturduğu bir dönemde, tabiki pozitif enerjiyle beyinleri kuşatmak kolay olmayacaktır.
Evet, konumuzun başına döndüğümüzde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Basit sıradan algılama bozukluğu olan, bildiği ve uyguladığı önceki yaşadıklarından başkası olmayan, sıradan hayatları çok seven, etrafı çakallarca sarılan ve çakalların nağmeli ulumalarından zevk alanların dışında, hiçbir aklıbaşında, erdemli kişilerin, bu tarz uygulamalarla tarihe kötü örnek olduklarını ve olacaklarını söylemek mümkün değildir.
İyi yürekli algılamaları sade, nesnellik hayatlarının en önemli ilkesi, insanları mutlu görmek zevkleri olan kişiler, her zaman adil davranmakarı geretiğini bilirler. Onlar için adil olmayan davranışlar ile adil olanlar; layık olmadıkları halde bazı yerleri işgal eden basit varlıklarla, hak ettikleri halde hak ettikleri yerde olmayan insanlar, kesinlikle bibirinden ayıklanmalıdır. Onlar, taşlar içinde elmasın çok farklı olduğunu bilirler. Bu insanlar layık olmayanları cömertce ödüllendirerek kötü olan eylemlerin bir gelenek olarak kökleşmesine asla fırsat vermezler. Çünkü onlar bilirki, kötü bir geleneğe öncülük etmek kadar berbat bir şey olamaz. Cezalandırılmaması gerekeni de şidetle cezalandırmez, aksine onları ödüllendirirler. Çünkü iyi bir eylem ödüllendirildiği zaman pekişir ve kök salar. O halde kökleşmesi istenilen bir eylemi ödüllendirmek onlar için hayatın en zevkli yanıdır.
Şunu hiç unutmamak gerekirki, kişi yaşadığını öğrenir. Yanlış yaşayanlar yanlış uygulama yapar. Doğru yaşayanlar doğru uygulama yapar. Yanlışların doğruları gölgelediği bir dönemde, doğruların kurumaması dileğiyle, herkesi layık olduğu yerde görmek umuduyla; gelecek günlere merhaba diyorum…
Yıl:20.05.2004
Saat:17.30—18.10
Kadıköy(F.B.Merkezi)İst.
(E.KEKEÇ)
Bu Blogda Ara
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.
Popüler Yayınlar
-
Yaldızlı Sözlerin Arkasındaki Çürüme Tarihin en trajik ironilerinden biri, çöküşe en yakın toplumların en çok “yücelik ”ten bahsetmesidir....
-
Platon, asırlar öncesinden bir uyarı bırakmıştı insanlığa: “Demokrasi, ancak erdemli ve eğitimli bir halkın omuzlarında yükselebilir; aksi t...
-
“İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne… İşte asıl cinayet bu.” — Maksim Gorki, Ana (1906) Ruhun ölümü, bir toplumun çöküşünün sessiz hab...
-
İçinde bulunduğumuz çağ, pek çok unvanla anıldı: teknoloji çağı, bilgi çağı, hız çağı… Ama eğer hakikatin kalemiyle yazılacak olursa, bu ça...
-
EK-5 Kararı: Hukuk ile Diplomasi Arasında EK-5 Listesi: Resmî Karar, Diplomatik Zamanlama ve Türkiye’nin Stratejik İkilemi ABD'den çok ...
-
İnsanlığın Sessiz Dengesine Dair İnsan… Kâinatın en gizemli aynası. Görünürde bir bedenden ibaret gibi dursa da derinlerde bir deniz taşır...
-
Bir İnsanlık EMAR’ı Üzerine Derin Bir Okuma İnsan, anlamın kıyısında doğar ama çoğu kez anlamın merkezine hiç ulaşamaz. Çünkü doğmakla yaş...
-
Merhum Ahmet Kaya, bir şarkısında “ Ne kadar kötü kokarsa o kadar iyi ” diyordu. Ne kadar manidar bir cümle… Bugün ülke olarak geldiğimiz ...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
İnsanlık, varlık sahnesine çıktığı andan itibaren hem kendini hem de kendini aşan bir kudreti anlamlandırma çabasıyla yüzleşmiştir. Bu çaba,...
Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK
Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Senin rabbin sana senden yakın.....
omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.
Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."
kelebek gibi hafif olun dünyada
Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla
çöllerden geçerek varılır havuzun başına!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder