Bu Blogda Ara

8 Eylül 2024 Pazar

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği-4

 4-Erdoğan'ın Liderlik Anlayışı ve Çevresi

Erdoğan'ın Çevresi ve Politikalarını Etkileyen Unsurlar

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’deki siyasi kariyeri boyunca güçlü bir liderlik figürü olarak tanındı. Ancak, bu liderlik anlayışı ve politikalara yön veren kararları, büyük ölçüde çevresindeki kişiler ve kurumlar tarafından şekillendi. Erdoğan’ın liderlik anlayışı, genellikle merkeziyetçi, otoriter ve pragmatik olarak tanımlanabilir. Bu anlayış, Erdoğan’ın hem iç hem de dış politikadaki kararlarını etkileyen birkaç temel unsurla desteklenmektedir:

Danışmanlar ve Bürokratlar: Erdoğan, kariyerinin başından itibaren etrafında güven duyduğu bir danışman kadrosu oluşturdu. Bu danışmanlar, ekonomik, siyasi ve sosyal politikalarda Erdoğan’ın kararlarını etkileyen ana unsurlar arasında yer aldı. Ancak zamanla, bu danışmanlar arasında liyakate dayalı bir seçimin yerini sadakat aldı. Bu durum, bazı politika hatalarına yol açtı ve kamuoyunda eleştirilerin artmasına neden oldu.

Parti İçi Dinamikler: AKP’nin iç dinamikleri de Erdoğan’ın liderlik anlayışını şekillendiren önemli bir unsur oldu. Partinin ilk yıllarında, farklı ideolojik eğilimlere sahip isimlerin bir araya gelmesiyle oluşan bir koalisyon niteliğindeydi. Ancak, zamanla Erdoğan, parti içinde daha merkezi bir rol üstlendi ve muhalif sesleri bastırarak kendi liderliğini güçlendirdi. Bu, partinin politikalarını homojenleştirirken, aynı zamanda farklı görüşlerin dışlanmasına ve karar alma süreçlerinin daralmasına yol açtı.

Medya ve Kamuoyu: Erdoğan, medya ve kamuoyunu manipüle etme konusunda da oldukça başarılı oldu. Medyanın büyük bir kısmının hükümet kontrolüne girmesi, Erdoğan’ın politikalarının kamuoyunda olumlu bir şekilde sunulmasını sağladı. Ancak, bu durum aynı zamanda eleştirel medya organlarının susturulmasına ve halkın alternatif bilgi kaynaklarına erişiminin kısıtlanmasına yol açtı.

Uluslararası Etkiler: Erdoğan’ın politikalarını etkileyen bir diğer önemli unsur, uluslararası ilişkiler ve küresel dinamiklerdir. Türkiye’nin jeopolitik konumu ve Ortadoğu’daki gelişmeler, Erdoğan’ın dış politikasında önemli bir rol oynadı. Özellikle 2011’de başlayan Arap Baharı ve Suriye İç Savaşı, Erdoğan’ın bölgedeki rolünü yeniden tanımlamasına neden oldu. Bununla birlikte, Batı ile ilişkilerde yaşanan gerginlikler de Erdoğan’ın iç politikada daha milliyetçi ve otoriter bir çizgiye kaymasına yol açtı.

Kamuoyunda Oluşan Algı ve Liderlik Üzerine Etkileri

Erdoğan’ın liderlik anlayışı ve çevresinden etkilenerek aldığı kararlar, kamuoyunda çeşitli algıların oluşmasına neden oldu. Bu algılar, zamanla Erdoğan’ın liderlik imajını şekillendirdi ve toplumun farklı kesimlerinde farklı tepkilere yol açtı.

Güçlü Lider Algısı: Erdoğan, özellikle iktidarının ilk yıllarında ekonomik büyüme ve siyasi istikrar sağladığı için geniş bir halk kesimi tarafından güçlü bir lider olarak algılandı. Bu algı, Erdoğan’ın kişisel karizması ve halkla doğrudan iletişim kurma becerisiyle pekiştirildi. Ancak, zamanla bu güçlü lider algısı, otoriter bir yönetim tarzına dönüştü. Muhalefetin susturulması, medya kontrolü ve sivil toplum üzerindeki baskılar, bu algının otoriter bir lider imajına evirilmesine neden oldu.

Sadakat ve Liyakat Tartışması: Erdoğan’ın çevresinde sadakatin liyakatten daha önemli hale gelmesi, kamuoyunda eleştirilere yol açtı. Bu durum, özellikle bürokraside ve parti içindeki atamalarda liyakatsiz kişilerin göreve getirilmesiyle sonuçlandı. Bu da devlet mekanizmasının etkinliğini azalttı ve kamuoyunda güven kaybına neden oldu.

Popülist Söylemler ve Halkla Bağ: Erdoğan, popülist söylemleri ve halkla doğrudan kurduğu bağ sayesinde uzun süre geniş bir seçmen kitlesini etkilemeyi başardı. Ancak, popülist söylemlerin uzun vadede ekonomik ve sosyal sorunları çözmek yerine derinleştirmesi, halkın Erdoğan’a olan güveninin sarsılmasına neden oldu. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde bu söylemler, halkın günlük hayatını olumsuz etkileyen sorunların üzerini örtmek için yetersiz kaldı.

Lider-Çevre Dinamiğinin Toplumsal Algı Üzerindeki Rolü

Erdoğan’ın liderliği ile çevresindeki kişiler ve kurumlar arasındaki dinamik, Türkiye’deki toplumsal algıyı önemli ölçüde şekillendirdi. Lider-çevre dinamiği, sadece Erdoğan’ın politikalarını değil, aynı zamanda halkın Erdoğan’a olan bakış açısını da etkiledi.

Karar Alma Süreçleri ve Çevresel Etkiler: Erdoğan’ın çevresindeki danışmanlar ve bürokratlar, onun karar alma süreçlerinde kritik bir rol oynadı. Ancak, bu süreçte çevrenin etkisi arttıkça, halk arasında "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söylemi yaygınlaştı. Bu söylem, Erdoğan’ın kişisel karizmasını korumasına yardımcı oldu, ancak zamanla çevresel etkilerin olumsuz sonuçları Erdoğan’ın liderlik imajını da zedelemeye başladı.

Toplumsal Kutuplaşma: Erdoğan’ın liderlik anlayışı ve çevresindeki kişilerle olan dinamik, Türkiye’deki toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdi. Erdoğan, zaman zaman toplumun farklı kesimlerini karşı karşıya getiren söylemler kullandı ve bu da toplumsal uyumun zedelenmesine yol açtı. Bu kutuplaşma, sadece siyasi arenada değil, aynı zamanda toplumsal ilişkilerde de derin yarılmalara neden oldu.

Güven Erozyonu: Lider-çevre dinamiğindeki olumsuzluklar, zamanla halkın Erdoğan’a olan güveninin erozyona uğramasına neden oldu. Özellikle ekonomik krizler, yolsuzluk iddiaları ve demokratik normların zedelenmesi, Erdoğan’a olan desteğin azalmasına yol açtı. Bu süreçte, Erdoğan’ın liderlik anlayışı ve çevresel faktörlerin halk üzerindeki etkisi, kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı yarattı.

Erdoğan’ın liderlik anlayışı ve çevresi, Türkiye’nin siyasal ve sosyolojik yapısını derinden etkiledi. Erdoğan’ın çevresi ve bu çevrenin politikalar üzerindeki etkisi, zamanla kamuoyunda çeşitli algıların oluşmasına neden oldu. Bu algılar, Erdoğan’ın güçlü lider imajını hem güçlendirdi hem de zamanla aşındırdı. Lider-çevre dinamiği, toplumsal algıyı şekillendiren en önemli unsurlar arasında yer aldı ve bu dinamik, Türkiye’nin siyasal geleceğini belirlemede kritik bir rol oynamaya devam ediyor.

Bahadır Hataylı/Eylül 2024



6 Eylül 2024 Cuma

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği-3

3-Toplumsal Değişim ve Güven Erozyonu

31 Mart Sonrası Değişim ve Seçim Sonuçlarının Toplumsal Yansımaları

2019'da gerçekleştirilen 31 Mart yerel seçimleri, Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu seçimler, özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerin kaybedilmesiyle sonuçlandı ve bu durum, AKP’nin uzun yıllardır süregelen hakimiyetinde bir kırılma noktası olarak değerlendirildi. Bu sonuçlar, Erdoğan liderliğindeki iktidarın toplumsal destek tabanında meydana gelen değişimleri ve güven erozyonunu gözler önüne serdi.

Seçim sonuçları, Erdoğan ve AKP’ye yönelik halkın güveninde ciddi bir düşüşün habercisi oldu. Bu düşüşün ardında yatan temel sebepler arasında ekonomik sıkıntılar, artan işsizlik oranları, hayat pahalılığı, özgürlüklerin kısıtlanması ve yolsuzluk iddiaları yer alıyordu. Özellikle genç nüfus arasında AKP’ye yönelik destek giderek azalırken, toplumun farklı kesimlerinde artan bir memnuniyetsizlik hali gözlemlendi.

Bu seçimlerin toplumsal yansımaları, Türkiye’deki siyasal atmosferin ve sosyolojik yapının değişmeye başladığını gösterdi. Seçmenler, yerel yönetimlerde değişim arzusunu açık bir şekilde ifade ederken, bu durum AKP’nin liderlik anlayışına yönelik eleştirilerin de artmasına neden oldu. 31 Mart seçimleri, halkın AKP’nin politikalarına olan güveninin sarsıldığını ve yeni siyasi arayışlara yöneldiğini ortaya koydu.

"Cumhurbaşkanımız İyi, Etrafı Kötü" Söyleminin Dönüşümü

Erdoğan’ın uzun yıllar boyunca süregelen popülaritesi, "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söylemiyle büyük ölçüde korunmuştu. Bu söylem, halkın Erdoğan’a duyduğu kişisel güveni sürdürmesine ve etrafındaki bürokratlar, danışmanlar veya parti yöneticileri üzerinden iktidara yönelik eleştirilerin yöneltilmesine neden oldu. Ancak, zamanla bu söylemde de bir dönüşüm yaşandı.

Ekonomik krizlerin derinleşmesi, özgürlüklerin kısıtlanması ve demokratik normlardan uzaklaşılması gibi faktörler, Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin doğrudan kendisine yönelmesine neden oldu. Artık sadece çevresindekiler değil, Erdoğan’ın kendisi de bu eleştirilerin odağı haline geldi. Halkın gözünde, iktidarın sorunlarının temelinde sadece etrafındaki kötü yönetim değil, Erdoğan’ın da bu sorunlara sebep olan kararları yatmaya başladı.

Bu dönüşüm, halkın Erdoğan’a yönelik kişisel güveninin de erozyona uğradığını gösterdi. Özellikle ekonomik sıkıntıların doğrudan halkın günlük hayatını etkilemesi, Erdoğan’ın popülaritesinde ciddi bir düşüşe yol açtı. "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söylemi, yerini daha eleştirel bir bakış açısına bıraktı ve bu durum, Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarının toplumsal tabanını zayıflattı.

Güven Erozyonunun Nedenleri ve Toplumsal Yansımaları

Güven erozyonunun arkasında yatan nedenler, çok boyutlu ve karmaşıktır. Temel faktörlerden biri, Erdoğan ve AKP hükümetinin ekonomik politikalarda yaşadığı başarısızlıklardır. 2018 yılında başlayan ekonomik kriz, döviz kurlarındaki artış, yüksek enflasyon ve işsizlik oranlarının yükselmesi, halkın yaşam standartlarını olumsuz yönde etkiledi. Bu durum, Erdoğan’a duyulan güvenin temelini oluşturan ekonomik başarıların yerle bir olmasına neden oldu.

Bir diğer önemli neden, demokratik normların ve hukukun üstünlüğünün zedelenmesidir. Özellikle Gezi Parkı protestoları, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL dönemi ve bu dönemde gerçekleştirilen toplu işten çıkarmalar, tutuklamalar ve basın üzerindeki baskılar, toplumun geniş kesimlerinde büyük bir huzursuzluk yarattı. Bu gelişmeler, Erdoğan hükümetine olan güvenin sarsılmasına ve demokratik süreçlere olan inancın zayıflamasına yol açtı.

Güven erozyonunun toplumsal yansımaları ise oldukça derin ve geniş kapsamlı oldu. Öncelikle, toplumda artan bir kutuplaşma ve siyasi gerilim gözlemlendi. AKP’yi destekleyenler ve muhalifler arasındaki ayrışma, toplumsal barışı tehdit eder boyutlara ulaştı. Ayrıca, ekonomik sıkıntıların artmasıyla birlikte, toplumun farklı kesimlerinde huzursuzluk ve memnuniyetsizlik büyüdü. Bu durum, özellikle genç nüfusun geleceğe yönelik umutsuzluğunu artırdı ve yurtdışına göç etmeyi düşünenlerin sayısında ciddi bir artışa neden oldu.

Toplumsal güven erozyonu, aynı zamanda siyasette de yeni arayışları beraberinde getirdi. İyi Parti, HDP ve yeni kurulan Gelecek ve DEVA partileri gibi alternatif siyasi oluşumlar, AKP’nin kaybettiği desteği kazanmayı hedefleyen yeni siyasi aktörler olarak sahneye çıktı. Bu partiler, Erdoğan’a olan güvenin azalmasından doğan boşluğu doldurmaya çalışarak, Türkiye siyasetinde yeni dinamikler oluşturdu.

Toplumsal değişim ve güven erozyonu, Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı en belirgin olgulardan biridir. 31 Mart yerel seçimleri, bu sürecin bir yansıması olarak ortaya çıkmış ve halkın AKP’ye olan güveninin sarsıldığını göstermiştir. "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söyleminin dönüşümü, Erdoğan’a yönelik eleştirilerin artık doğrudan kendisine yöneldiğini ve bu güvenin hızla erozyona uğradığını ortaya koymaktadır.

Güven erozyonunun nedenleri arasında ekonomik krizler, demokratik normların zedelenmesi ve artan toplumsal kutuplaşma gibi faktörler yer almaktadır. Bu sürecin toplumsal yansımaları, Türkiye’nin siyasal ve sosyolojik yapısında derin değişimlere neden olmuş, halkın yeni arayışlara yönelmesine yol açmıştır. Bu değişim, Türkiye’nin gelecekteki siyasal dinamiklerini şekillendirecek önemli bir süreç olarak karşımızda durmaktadır.

Bahadır Hataylı/05 Eylül.2024/


4 Eylül 2024 Çarşamba

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği----2

2-Erdoğan'ın Sosyolojisinin Temelleri

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin son yirmi yılında hem siyasal hem de sosyolojik yapısını derinden etkileyen bir lider olarak öne çıkmıştır. Onun liderliği, sadece politik kararlarıyla değil, aynı zamanda toplumla kurduğu bağlar ve bu bağların sosyolojik temelleriyle de tanımlanır. Bu bölümde, Erdoğan'ın siyasal kimliği ve sosyolojik temelleri, halkla kurduğu bağ ve liderlik modeli ile toplumsal güvenin inşası ve zamanla dönüşümü detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

Erdoğan'ın Siyasal Kimliği ve Sosyolojik Temelleri

Erdoğan’ın siyasal kimliği, muhafazakâr ve popülist bir çizgide şekillenmiştir. Bu kimlik, büyük ölçüde Türkiye'nin sosyolojik yapısıyla örtüşen bir temele dayanır.

Muhafazakâr Kimlik: Erdoğan, İslami değerlere vurgu yapan muhafazakâr bir lider olarak tanındı. Bu, özellikle Türkiye’nin Anadolu şehirlerinde yaşayan ve geleneksel değerlere bağlı olan geniş bir kitle tarafından olumlu karşılandı. Erdoğan, İslami kimliği ve söylemi ile bu kesimlerin güvenini kazandı, böylece Türkiye'nin sosyolojik dokusuna derinlemesine nüfuz etti. Onun muhafazakâr kimliği, sadece dini değerlere bağlılıkla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda geleneksel aile yapısı, toplumsal cinsiyet rolleri ve ahlaki normlarla da şekillendi.

Popülist Söylem: Erdoğan’ın siyasal kimliğinin bir diğer önemli unsuru, popülist söylemidir. Popülizm, Erdoğan’ın liderliğinde "millet" ve "elitler" arasındaki çatışma ekseninde kurgulandı. Erdoğan, kendisini halkın içinden biri olarak konumlandırdı ve elitlere karşı halkın sesi olma iddiasını sürdürdü. Bu söylem, özellikle ekonomik ve sosyal açıdan dezavantajlı kesimler arasında karşılık buldu. Popülist söylemi, Erdoğan’ın liderliğinin sosyolojik temelini oluşturan "biz" ve "onlar" ayrımını güçlendirdi.

Halkla Kurulan Bağ ve Liderlik Modeli

Erdoğan’ın liderliği, halkla kurduğu güçlü bağlar üzerine inşa edilmiştir. Bu bağlar hem karizmatik liderlik özellikleri hem de Erdoğan’ın "halk adamı" imajıyla pekiştirilmiştir.

Karizmatik Liderlik: Max Weber’in "karizmatik otorite" tanımına uygun olarak, Erdoğan halkın gözünde olağanüstü niteliklere sahip bir lider olarak belirdi. Özellikle hitabet yeteneği, kriz dönemlerindeki duruşu ve halkla olan samimi ilişkisi, onun karizmatik liderliğini pekiştirdi. Erdoğan, geniş kitlelerin güvenini kazanarak, onların duygusal ve sosyolojik beklentilerine hitap etmeyi başardı. Bu karizmatik liderlik modeli, Erdoğan’ın liderliğini pekiştiren en önemli unsurlardan biri oldu.

Halk Adamı İmajı: Erdoğan, kendisini halkın içinden biri olarak sundu ve bu imajını sürekli olarak korumaya çalıştı. Mitinglerde halkla doğrudan temas kurması, gündelik dili kullanarak hitap etmesi ve halkın sorunlarına çözüm odaklı yaklaşımı, Erdoğan’ın liderlik modelinin temel taşlarını oluşturdu. Bu imaj, özellikle kırsal kesimlerde ve alt gelir gruplarında büyük bir karşılık buldu. Erdoğan’ın liderlik modeli, "ben de sizden biriyim" mesajını vererek, halkla arasında güçlü bir bağ kurulmasını sağladı.

Sosyal Yardımlar ve Politikalar: Erdoğan liderliğinde AKP, özellikle dar gelirli ailelere yönelik sosyal yardımlar ve ekonomik desteklerle halkla olan bağını güçlendirdi. Sosyal yardımlar, sadece ekonomik bir destek değil, aynı zamanda siyasal bir araç olarak kullanıldı. Bu politikalar, Erdoğan’a olan bağlılığı artırarak, liderliğinin sosyolojik temellerini sağlamlaştırdı.

Toplumsal Güvenin İnşası ve Zamanla Dönüşümü

Erdoğan’ın liderliği, toplumda güven inşa etme süreciyle de yakından ilişkilidir. Bu güvenin inşası, belirli politikalar ve söylemlerle desteklenmiş, ancak zamanla çeşitli dinamikler nedeniyle dönüşüme uğramıştır.

Ekonomik Başarılar ve Güven: Erdoğan’ın iktidarının ilk yıllarında elde edilen ekonomik başarılar, toplumsal güvenin inşasında önemli bir rol oynadı. Ekonomik büyüme, altyapı projeleri ve artan refah, Erdoğan’a olan güveni pekiştirdi. Bu dönemde, Erdoğan’ın ekonomik politikaları, geniş kitleler tarafından olumlu karşılandı ve toplumsal güvenin inşasında temel bir unsur oldu.

Güvenin Zedelenmesi: Ancak, özellikle 2013 sonrasında yaşanan siyasi krizler, ekonomik gerileme ve artan toplumsal kutuplaşma, Erdoğan’a olan güveni zedeledi. 2018 ekonomik krizi, bu güvenin ciddi şekilde sarsılmasına neden oldu. Artan işsizlik, enflasyon ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, halkın günlük yaşamını zorlaştırdı ve bu da Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirileri artırdı. Toplumsal güven, bu süreçte zayıfladı ve Erdoğan’ın liderliği altında sürdürülen politikaların sorgulanmasına neden oldu.

31 Mart Seçimleri ve Toplumsal Güvenin Dönüşümü: 31 Mart 2019 yerel seçimleri, Erdoğan’a olan toplumsal güvenin dönüşümünde kritik bir eşik oldu. Özellikle büyükşehirlerde kaybedilen seçimler, Erdoğan’ın liderliğine olan güvenin azaldığını gösterdi. Seçim sonuçları, Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin daha açık bir şekilde ifade edilmesine ve toplumsal güvenin yeniden değerlendirilmesine yol açtı. Bu süreçte, Erdoğan’a olan güvenin yerini daha eleştirel ve sorgulayıcı bir yaklaşım almaya başladı.

Erdoğan'ın liderliği, Türkiye'nin siyasal ve sosyolojik yapısını derinden etkileyen bir süreç olarak, çeşitli dinamikler üzerine inşa edilmiştir. Muhafazakâr değerler, popülist söylem ve karizmatik liderlik, Erdoğan’ın sosyolojik temellerini oluşturmuştur. Halkla kurulan güçlü bağlar ve ekonomik başarılar, Erdoğan’a olan toplumsal güveni inşa etmiştir. Ancak, zamanla yaşanan siyasal ve ekonomik krizler, bu güvenin zedelenmesine ve dönüşmesine neden olmuştur. Bugün, Erdoğan’ın liderliği altında inşa edilen toplumsal güven, çeşitli dinamikler nedeniyle dönüşüm geçirmekte ve yeni bir değerlendirme sürecine girmektedir. Bu süreç, Türkiye'nin gelecekteki siyasal ve sosyolojik yapısını şekillendirecek önemli bir dönüm noktası olarak karşımızda durmaktadır.


Bahadır Hataylı/03.09.2024/Sancaktepe/İST



"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!