Bu Blogda Ara

18 Mayıs 2013 Cumartesi

EY İNSAN BU DÜNYA YALAN DOLAN!



Ey insan !Neden ağlarsın niçin moralin bozuk,yakışmaz senin gibi birine böyle durgunluk.Geçmişine bir bak ileriye adımlar at,bu günü anlayarak yaşa.yoksa boğar seni bu dünyada oluk oluk akan kan…
Ey insan! Sağam kafanla düşün,yürek terazinle tart,vicdanın çırpınışlarını dinle,çık yüksekçe bir yere alemi seeyreyle.Bak o zaman göreceksin yeryüzünde cirit atan şeytanlar,hangi mazlumun kanını akıtmak için yeni tuzaklar peşinde…
Ey insan!Bak bu günler çok karanlık,kaostan çıkar mı insanlık,halin perişan duyarsız kalmak değil sana yakışan,şeytanla sakın olmasın muhabbetin,yoksa çeklerin hepsini peşin olarak sen ödersin…
Ey insan!varlığın ince bir kıl ipliğine bağlı,bu gün dargınlık bize muhabbet sana,eleştirmek bize bağışlamak sana yakışır.Güçlünün haklı olduğu bir çağda,mazlumların vücudundan çıkan kan,Fıratı taşırır buna inan.Fıratın coşkulu sularına nice türküler yakıldı,Fırat kudurmadan bizi önüne katmadan,yamyamlar tepemizde konaklamadan,baykuşlar gündüzleri ötmeye başlamadan,bir mesajım var sana,Allah için buna inan…
Ey insan! Yaralı bir aslanım ben,aslana gem vurulmadığına bütün kainat şahittir buna bir inansan.Oysa çakallar korkunun hayvanlarıdır,kaybedeceklerini hesaba katarak,koro halinde ulumadan,neden yaralı olduğumu bir sorsan,inanıyorum ki,bir an evvel kurtulacaksın çakalların koro halinde nağmeli ulumalarından…
Ey insan! Bu dünya yalan dolan, bak çirkef akıyor her yanından, bu çirkeflikler şirret akıtıyor üstümüzden başımızdan. Sen insansın buna inanıyorum ben canı gönülden. Çakalların ve sansarların tanımı bellidir lügatinde insanın. O lügati bir gün olsun unutmadın sen, buna rağmen bu lügatin dışında neden yeni anlamlar ararsın…
Ey insan! İnsanlık terminolojisinde, epistemik ve determinist bağlantılar kurduğum zaman, sizin yaptığınız tanımları ben bulamadım buna inan…
Ey insan! Düne ait söylenenlerin hepsini mezara gömerek, yola çıktım ben. Kimseyi incitmek değil benim amacım, kimsenin bahçesindeki ağaçların kırık dallarında konaklamam, gönüllerin has bahçesinde uzanırım ben. Biliyorum ki, gönüllerde yankılanır feryadı, yaralı aslanın…
Ey insan! Sendeki has gönülde konaklamak için kaleme dokundum, birden alıp getirdi beni kimseye adres sormadan. Sen her şeyin farkındasın, için kan ağlıyor senin, alnına baktığımda korkusuzca okuyorum ben bunları alnından… Ama inanamıyorum olanlara, bendimi çiğneyerek çıkıyorum ortaya. O zaman da acılar tıkanıyor boğazıma. Yutkuna yutkuna ne hale geldim bir baksana halime. Meşe ağacı gibi çattılar, etrafımı sıvadılar çamurlarla, sonra bir ateş koydular yüreğimin tam ortasına, kapadılar hava alacak tüm açıkları, içimde yandım infilak ederek, bunu söylemediler sana. Tütsüler kararttı her yanımı, sonrada satmak için pazara çıkardılar, yanmadan kendini imha eden yüreğimi… Sakın siz almayın bunu, yoksa yüreğimin kokusu siner yiyeceğiniz kebaba. O zaman sizde de başlar mide bulantısı ve kusmalar…
Ey insan! Bu mesaj yaralı aslandan etrafına tünemiş tüm çakallara armağan! Bunları mutlaka sen hesaba katıyorsundur da, bazen gaflet bizi oyalıyor ya, işte o güne denk gelebilir endişesiyle, bir dostun dosta hatırlatmasıdır, bunları istersen sen hiç unutma!
Ey insan! Senin ruhunda ruhunda çok değerli hazinelerin olduğunu biliyorum ben, ancak hırsızların tümü hazır kıta bekliyor onları çalmak için. Onları çaldıklarında içindeki hazinsini kaybetmiş, biri olarak çalınan hazinelerimi tekrar ele geçirebilir miyim acaba diye, meşguliyetlerle dolu bir seni, sana armağan etmek için, herkes ulumalarla kapanmış gönül kapına… Hani sen demiştin ya,”Bu baş ancak Allah’ın önünde secdede eğilir” diye. İşte bunu kavradıklarından sana her yer senin için secde yeridir diyerek aldatmacalarla geliyorlar karşına…
Ey has gönül bahçesi! Senin o gönlüne seslenmek için, hiç el değmemiş gül tomurcuklarını aldım yanıma, bir bakar mısın; Yezidin, kafasını uçurduğu, Peygamberimizin sevgili torunu Hüseynin kanının karıştığı kumlara. Bu gül tomurcuklarını birlikte ekelim ki, Hüseynin kokusu gelsin burnumuza, belki şahlanarak kalkarız ayağa, o zaman destanlar yazarız Asya’nın her yanına…
Ey insan! Hüseyin seni bekliyor, Kerbelanın kızgın kumlarında,gel bir damla su taşıyalım korkusuzca ona;yoksa hasret kalırız tomurcuk güllerin kokusuna!...
17.05.2013(15.10-16.16)
ESENEVLER-ÜMR/İST
EROL KEKEÇ



16 Mayıs 2013 Perşembe

EĞİLMEDEN BEŞ BEŞ DİYE BAĞIRACAKSIN!




Bu iktidar bu topluma beş numara büyük geliyormuş, peki adama sormazlar mı, be hey adam beş numara büyük olan mallarını neden bu pazarda satışa sundun, senin bu pazarda müşterin yok ki diye? Beş numara büyük gelen bu halk, bu iktidarı 11 yıldır iktidara getiriyor, yalaka lügatinden seçtiğim sözcüklere baktığımda tüm kelimelerin anlamı aynı tanımı veriyor. Beş numara büyük, bende o zaman soruyorum yahu arkadaşlar ayağınıza beş numara büyük olan bir ayakkabı ile lapur lupur gezmekten zevk mi alıyorsunuz ve yahutta bedenine giydiğin bu elbise sana çok bol geliyor, kemerinde yok neyle tutturacaksın, birisinin üzerine tam cuk diye oturmuş, bir sorun ona o da bu toplumda olmasına rağmen beş numara büyük olan o iktidarı nasıl cuk diye oturtabildi.
Herkesin harcı değil onu becerebilmek, bööööööyük adam olacaksın, sonra TVlerde yaptığın açıklamalar gündem oluşturacak, o zaman görürsün, tam beş numaranın içine girersin. Kimseyi de hakkında konuşturmazsın, yine beceremediniz şu bedeninizi nasıl kullanacağınızı, sizin için özel eğiticiler mi tutalım ellerinde flamalı bayraklı olan…(!)
Reyhanlı’dan başladı maraton, bakalım nerede sonlandırılır, kimse bilmiyor, kaç metrelik bir maratonda koştuğumuzu, ancak herkes kendince bir şeyler yazıp çiziyor benim gibi. Bir kaç gündür bir bilge ne hikmetse, öyle laflar ediyor ki, sanki koşuyu tertipleme kurulunda kendisi varmış gibi, maratonda bulunanların koşmalarından memnun değil gibi görünüyor ve tüm koşucuları suçlayarak bir yerlere varmaya çalışıyor… Bu bilge öyle laflar ediyor ki, bizim koşucuların, Nazi koşucularından daha beceriksiz olduklarını, oysa onların tecrübelerinden yararlanarak kendilerine yeninaziciler ismini vermelerine rağmen bu işi o kadarda ustaca yapmadıklarını söylüyordu. Maraton dışında koşmalarına rağmen koşuyu maratonda tamamladıklarını iddia ediyordu. Ben de açtım kulaklarımı bu bilge her zaman ele geçmez iyi kulak verelim diye, kulaklarımı dört açtım dinlemek için…
Ama ne yazık ki, bu bilge ayaklarınızdaki bu beş numara büyük ayakkabı ile maratonu tamamlamanızın mümkün olmadığını size anlatmasına rağmen dinlemek istemediniz. Yine beni zor durumda bıraktınız o bilgenin sözlerini yorumlamak ve size anlatmak yine bana kaldı. Yoruldum artık size tercüme yapmaktan, bunun karşılığı olarak bana kimse bööööyük mütercim falan da demiyor, bir yerlerden cülus bahşişleri de gelmiyor, ama o bilgeye bööööööööyük gazeteci diyorlar, bahşişi kimden ne kadar alıyor ya da almıyor mu bilmiyorum, valla bilmediğim bir konuda konuşmakta ayıp olur. Ama benden daha rahat bir yaşam sürdüğü kesin, neden çünkü adam bilge, üstelik çok bööööyük gazeteci neredeyse birlerini geçecek böyüklükte.
Bilge Reyhanlıda bayağı ciddi araştırmalarda bulunmuş ve gözlemleri o kadar önemli ki, o yük benim sırtıma ağır geldi taşıyamaz hale geldiğim için konuşmaya başladım, yoksa ne yapayım; bilgeleri ben severim, ancak eğilip yerden mıknatısla bulgu toplayanlardan hiç hoşlanmam. Ancak son dönemin bilgelerinin ellerindeki mıknatıslar o kadar kuvvetli ki, Aristo dönemindeki kök hücrelerini bile çekmeye başladı. Toplumların genetik dokusu hakkında bile bilgi sahibi olabiliyorsunuz. İşte bu bilge o kadar çok bulgu ele geçirmiş ki, bizim genetik dokumuzla Alman Nazileri arasında çok benzerlik olduğunu, hatta onları bile geçtiğimizi iddia ediyor, yani aşılama yöntemiyle kök hücreleri başka bir yapıya naklettiğinizde daha kuvvetli etkiye sahip olduğunu söyledi. Nasıl mı, elde ettiği doneler tamamıyla bu yöndeymiş, yakında bilgeliği bırakıp canlıların tasnifini yapan ikinci muallim olmaya karar vermiş. Ey halkım kendinizle övünmeyin laboratuar ortamlarını bile işgal ettiniz yazıklar olsun size…(!)
Yaşınız ermez benim söylediklerimi anlamaya(!) beş numara büyürseniz o zaman daha iyi anlarsınız, bu beş numaranın ehemmiyetini. Beş numara küçük olduğunuzdan %68 leri gözünüzü kırpmadan harcadınız. Bu harcamalar sizi harcadı mı harcamadı mı bilmem ama kesin suçlu olduğunuzda şüphe yoktur.(!)Hani siz söylerdiniz ben çocukluğum da çok duymuştum sizden, yoksa o deyiminizi de mi başkalarına çaldırdınız? “Adama bak ya hem vuruyor ham de bağırıyor” derdiniz. İşte bu gün sizin yerinize size yumruğu çakanların bağırma günü, bunu anladığımız da beş numara büyük gelen ayakkabı ayağınızda bazı yaralar açtığınızı göreceksiniz ama artık o yaraları iyileştirecek dermatologlar olmayacağı için, kendi acılarınıza yanarken hayatınızın mersiyesini de kendiniz söyleyeceksiniz… Ben de bayağı mersiye söyleyenleri gördüğümden artık etkilenmiyorum, çünkü Karadeniz havasını çok seviyorum, bir kolbastı çıkmış ki, sormayın gitsin, her yerde onu oynuyorum. Hem rahatlıyorum, hem de tekmelemek istediklerime vuruyormuş gibi yeri tekmelediğimden içimdeki Neonazi duyguları böyle atıyorum, siz de isterseniz biraz benim gibi yapın da şu bilgelere fazla sermaye vermeyin…
Beş numara büyümek istiyorsanız dediklerime dikkat edin ama sakın ola ki, yerden bir şeyler alayım derken eğilip de omurganızı zedelemeyin. Omurgasız kalırsanız yerde sürünmeye mahkum olusunuz o zaman da adınız çıkar omurgasıza, böyle bir isimle anılmaktansa, hiç yaşamamış olup gitmeyi tercih etmenizi isterim. Benim memleketimin insanın bu onura sahip olduğuna inanıyorum. Siz Amik ovasının toprağı kadar merhametlisiniz, tüm dünyaya yetecek yiyecekleri yetiştiren bir kudretle Müşerrefleşmişsiniz, bu şerefinizi korumayı bilirsiniz, mazlum ve mahrumları bağrınıza basmak sizin şiarınızdır, ancak şunu çok iyi bilirim siz ne zalimlik yaparsınız ne de azlime arka çıkarsınız… Bunu anlamayanlar sizi beş numara küçültse de siz kafanıza takmayınız. Biz,”bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamasını biliriz bu sevda bizim…”
16.05.2013(08.20-09.45)
Çengelköy/İST
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!