Sen kardeşim önüne çıkacakları düşünmemiş miydin?Her şey güllük gülistanlık mı olacak sanmıştın?Bunlar olduğu müddetçe yürüyeceğim veyahutta yürüdüğüm müddetçe bunlar da olacak mı diyordun?İşte sana onu bilip bilmediğini soruyorum?...Kardeşim, şüphelerin insanlardaki azimleri ve dinamizmleri yok ettiğini bilmiyor muydun?
İşte kardeşim, şu bir hakikattir ki, insanların hayatlarındaki kırılmalar dönemi, insanların tereddütlere ve şüphelere başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. İnsanlar ne zaman durup, sorgulamalar yapıp ardından da üzerinde bulunduğu yoldan birazcık şüphe etmeye başlar, asırlık bir çınar gibi yıkılır gider. Kardeşim! Bu yol Tevhit kervanının yolu, şüphelere ve tereddütlere yer vermeden yürümeyi gerektiren bir yoldur... O yolu iyi tanımak gerekiyor, kardeşim bu yol tanınmadan, kabullenilmeden, onun uğrunda bir takım kurallarla hareket edilmeye çalışılmaz. Bu yol, inananların, tereddütlere yer vermeyenlerin, gemilerini yakanların, dünyaya çaktıkları kazıkları çekip atanların, yürüyebileceği bir yoldur.
Evet, kardeşim, İbrahim (as)bu yola böyle inanmıştı ki, onu ateşe atacaklarının haberini kendisine ulaştırdıklarında şöyle diyordu:"Allah ne güzel vekil ve o ne iyi Mevla ve yardımcıdır."İşte, İbrahim(as) bu yola böyle inanmıştı, o muvahhit insan, sonuçtan emindi, onun kalbinde herhangi bir tereddüt amiline yer yoktu. Kızgın Arap çöllerinde, aç susuz oğlu İsmail ve hanımı Hacer'i bırakarak yol aldığında, durup gerilere baka baka, tekrar geri dönmüyordu. Çünkü o insan inanmıştı ki, İman edenlerin dostu Allah’tır, onlara hiç ummadıkları bir taraftan rızık verir...
Evet, kardeşim, İbrahim(as)Allah'a dayanmıştı, O ne paraya, ne mala, ne şuna ne de buna dayanmamıştı. O sadece ve sadece Allah'a dayanmıştı. Allah’tan başkasının koruyuculuğuna yardımına gerek yoktu, bir kişinin dostu Allah olunca. İşte kardeşim, İbrahim tüm zaman ve çağlara, gelecek tüm nesillere yaşamıyla bunu haykırmıştı. Sen bunu bilmiyor muydun? Yani İbrahim'in mesajının anlamını? Ondan dolayıdır ki, Allah’u Teâlâ İbrahim için şöyle demektedir:"İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için güzel örnekler vardır..."
Benim kardeşim, İbrahim ve beraberinde olanlarda, o kervana katılacak insanlara çok güzel numuneler vardır, bunlardan biraz haberdar olmayalım mı? Kardeşim, İbrahim hakka dönüşün sembolüdür. İbrahim, yürüyenlere ve yürüyeceklere, azim ve kararlılık sergileyen bir rehberdir. Kardeşim İbrahim enerjinin depolandığı bir kaledir, İbrahim dosttur, dost gerçek bir dost, Allah’ın dostu, Allah’ı dost edinenler İbrahim’i(as) dost edinsinler. Kardeşim sen İbrahim'i böyle ve daha nice hatırlatılmayan özellikleriyle örnek edinmelisin ki, Tevhit kervanında olduğunu iddia edebilesin...
Kardeşim İbrahim'in hayatındaki kısa kesitlere kulak verdik mi? İbrahim'in bir dostu da 18 yaşında yakışıklı genç bir insan, Mus’ab Bin Umeyr’dir. O insan, hayat İslam olmadan, hiçbir şeyin anlam ifade etmeyeceğine inanarak, Müslüman olmakla birlikte hayatındaki tüm dünyalık değerlere elinin tersiyle vurup deviren insandır, mus’ab... Evet, kardeşim, Mus’ab yüklenen, taşıyan, katan, katılan, birlikte olan, zanlarla tahminlerle vehimlerle, kendi menfaatlerinin önüne İslami set olarak çıkarmayan insandır. Benim kardeşim, Mus’ab yürüyen insandır, İslamla donanarak yürümek istiyorsan, vehimlerin ve zanlarınla hareket etmeden, yıkılması gerekli olanları bir çırpıda yıkarak mesafe almak zorundasın... Kardeşim, bu yolda mesafe almaktır, ancak yaptığımız antlaşmaya sadık kalmak. Mesafe almıyor, sadece ve sadece öğreniyorsak, böyle gidiş olmaz. Bu yolda yürümek, kuş olarak yuvada kalmayı değil, uçmaya çalışmak uçamasakta uçma yolunda ölmektir.
Kardeşim bunlar birer hatırlatmaydı;ama birde olması gerekenlerin hayatımıza oturması vardı,sen bunları da hiç düşündün mü?....
27.12.1991
ELAZIĞ
EROL Kekeç
Bu Blogda Ara
13 Aralık 2009 Pazar
6 Aralık 2009 Pazar
SELAM SANA EY ÇOCUK (4)!
Ey benim kardeşim, nasıl soyunmuştuk bu hayata bizler? Hiçbir hesap yapmadan mı, hayat sadece okuduklarımızın ve duyduklarımızın bir öğrenilmesi miydi, hayat güzel güzel konuşarak o güzel değerlerden haberdar olmak mıydı? Namazlarımızı kılıp, cahili toplumda, işte dürüst bir insandır, hiç kimseye karışmıyor, demeleri için İslami motifleri kendimize taşımak mıydı hayat? Sabah saat 08 ile 17-18 arası işinde, arta kalan zamanda uykuda ya da ziyaretlerde geçirilen zaman mıydı hayat? Tatmin olmak için günlerini bir orada bir burada geçirmek miydi hayat? Evet, kardeşim hayat hakkında çok sorular sorulabilir... Hayat nedir? Sorusu üzerinde etraflıca biz düşüneceğiz. Kardeşim duydun mu söylediklerimi? Bitmedi henüz söyleyeceklerim ve bitmeyecekte, ama fazla seni sıkmadan kısa kısa bazı hatırlatmalarda bulunacağım...
Ey benim kardeşim! Hani sen kendini tarihin evvelinden ahirine doğru ilerlemekte olan Tevhit kervanının içinde olduğunu iddia ediyordun?Bu kervanın erlerinin hayatlarını sen hiç düşündün mü?Bunlardan birisi İbrahim(as),bir diğeri de Mua'ab Bin Umeyr.İşte kardeşim kervanın erlerinden ve önderlerinden ikisi...İbrahim(as) Muvahhit insan,hayatının her alanında Allah'ın birliğini ispatlamış insan,hayatı şöyle anlamıştı:Her şeyden feragat ederek Allah'a yönelmek gerektiğine inanmıştı ve bunu da şu sözleriyle ispatlamıştı:"Ben sadece rabbime gidiyorum"Evet kardeşim İbrahim(as) sadece rabbine gidiyordu.Toplumun dininden toplumun her şeyinden ayrılarak net bir ayrılışla Rabbine gidiyordu...İbrahim mevkisiyle,makamıyla,satatüleriyle,beklentileriyle,arzularıyla,emelleriyle,fakir olma korkusu,zengin olma tutkusuyla,evet bütün bunları tutkuları,tutuculukları,muhafazakârlıkları,taraftarlarıyla rabbine giden insanın adı değil,O tevhit mektebinin sembolü olan insan sadece Rabbine gidiyordu...Kardeşim sen İbrahim'i(as) görmemiştin,ama İbrahim’i(as) bir hayatı görmemeli miydin?İbrahim'i hayatı görmemen önemli değil,İbrahim sen olacaktın,sen kardeşim İbrahim olacaksın,sen kardeşim İbrahim olacaktın...Sen İbrahim olurdun,İbrahim olmaya karar vermiştin,ama arzularını isteklerini İbrahim yapmamıştın,fakat yapmamalı mıydın,evet kardeşim yapmalıydın;çünkü bu kervana katılmak insanın her şeyinin İbrahim olmasıyla mümkündür.İbrahim konuşmada olunmaz ateşin içine atıldığımız zaman ortaya çıkar.
Evet, kardeşim, İbrahim ateşe atılmıştı ama yanmadan çıkmıştı. Allah’ın koruyuculuğundaydı, çünkü ateşe yakmama emri verilmişti, nasıl yakabilirdi ki, gücü var mıydı, hayır onun gücü kaybolmuştu İbrahim'in tevekkülü karşısında... İşte kardeşim, İbrahim’in içine atıldığı ateşin bir benzerinin içinde bulunuyoruz. Ama bizleri yakıyor üstelik kül olup savruluyoruz, neden neden bu ateşlere karşı dayanamıyoruz? Oysaki bu ateşleri bizler tercih ederek içine giriyoruz, ama İbrahim'i zorla attıkları halde yanmamıştı, bizler isteyerek gidiyoruz sonra da bakıyoruz ki kül olarak savruluyoruz...
Sana sesleniyorum kardeşim,niçin ve neden böyle oluyor?Tekrar soruyorum,hani sen demiştin ya Tevhit kervanının içindeyiz diye,böyle kervana katılabilir miyiz?...
27.12.1991
ELAZIĞ
EROL Kekeç
Ey benim kardeşim! Hani sen kendini tarihin evvelinden ahirine doğru ilerlemekte olan Tevhit kervanının içinde olduğunu iddia ediyordun?Bu kervanın erlerinin hayatlarını sen hiç düşündün mü?Bunlardan birisi İbrahim(as),bir diğeri de Mua'ab Bin Umeyr.İşte kardeşim kervanın erlerinden ve önderlerinden ikisi...İbrahim(as) Muvahhit insan,hayatının her alanında Allah'ın birliğini ispatlamış insan,hayatı şöyle anlamıştı:Her şeyden feragat ederek Allah'a yönelmek gerektiğine inanmıştı ve bunu da şu sözleriyle ispatlamıştı:"Ben sadece rabbime gidiyorum"Evet kardeşim İbrahim(as) sadece rabbine gidiyordu.Toplumun dininden toplumun her şeyinden ayrılarak net bir ayrılışla Rabbine gidiyordu...İbrahim mevkisiyle,makamıyla,satatüleriyle,beklentileriyle,arzularıyla,emelleriyle,fakir olma korkusu,zengin olma tutkusuyla,evet bütün bunları tutkuları,tutuculukları,muhafazakârlıkları,taraftarlarıyla rabbine giden insanın adı değil,O tevhit mektebinin sembolü olan insan sadece Rabbine gidiyordu...Kardeşim sen İbrahim'i(as) görmemiştin,ama İbrahim’i(as) bir hayatı görmemeli miydin?İbrahim'i hayatı görmemen önemli değil,İbrahim sen olacaktın,sen kardeşim İbrahim olacaksın,sen kardeşim İbrahim olacaktın...Sen İbrahim olurdun,İbrahim olmaya karar vermiştin,ama arzularını isteklerini İbrahim yapmamıştın,fakat yapmamalı mıydın,evet kardeşim yapmalıydın;çünkü bu kervana katılmak insanın her şeyinin İbrahim olmasıyla mümkündür.İbrahim konuşmada olunmaz ateşin içine atıldığımız zaman ortaya çıkar.
Evet, kardeşim, İbrahim ateşe atılmıştı ama yanmadan çıkmıştı. Allah’ın koruyuculuğundaydı, çünkü ateşe yakmama emri verilmişti, nasıl yakabilirdi ki, gücü var mıydı, hayır onun gücü kaybolmuştu İbrahim'in tevekkülü karşısında... İşte kardeşim, İbrahim’in içine atıldığı ateşin bir benzerinin içinde bulunuyoruz. Ama bizleri yakıyor üstelik kül olup savruluyoruz, neden neden bu ateşlere karşı dayanamıyoruz? Oysaki bu ateşleri bizler tercih ederek içine giriyoruz, ama İbrahim'i zorla attıkları halde yanmamıştı, bizler isteyerek gidiyoruz sonra da bakıyoruz ki kül olarak savruluyoruz...
Sana sesleniyorum kardeşim,niçin ve neden böyle oluyor?Tekrar soruyorum,hani sen demiştin ya Tevhit kervanının içindeyiz diye,böyle kervana katılabilir miyiz?...
27.12.1991
ELAZIĞ
EROL Kekeç
SELAM SANA EY ÇOCUK (3)!
Selam,sevinçleri Allah'ın değerlerini yaşadıkları zaman,üzüntüleri de Allah'a karşı günah işledikleri zaman meydana gelen mü'minlerin üzerine olsun...Selam mü'minlere karşı alçak gönüllü,kafirlere karşı onurlu ve başları dik olup,Allah için mücadelesinde,kınayıcıların kınamasından korkmadan yürüyen erlerin üzerine olsun...Selam,Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğunda,kalpleri ürpererek titreyen mü'minlerin üzerine olsun...Selam,kendilerine verilen zamanın kar değil bir sermaye olduğunu bilip bu sermayeden zarar etmekten korkan mü'minlerin üzerine olsun...Selam yürüyenlere,selam koşanlara,sapmayanlara,yarınlara doğanlara,olacaklara,olanlara....
Selam,tomurcuklanmış karanfillere toprağa tohumu atılacak lalelere,açmış patlamış menekşelere ve güllere,...Selam küçük yavrulara,küçücük çocuklara,emeklemeye,yürümeye hazırlanan küçük yavrulara selam,evet selam onlara...Sen çocuk yarın doğacaksın, sana selam gönderiyorum...sana rahmet ve hidayet diliyorum...Sen çocuk,evet sen sana sesleniyorum,yarın sana hücum edenler olacak,nasıl karşılık vereceksin tamam hepinizin isteklerini gerçekleştireceğim diyerek,köleliği esareti mi tercih edeceksin? Yoksa kalbinden gelen sese kulak vererek seni selamlayan bana karşılık mı verirsin...?
Evet sana sesleniyorum ey çocuk!bak yarınlar her gün geliyor diğer yarınlarda gelecek,gelmeme endişesi diye bir şey zaten yok,gelmeme endişesi ve dünya kalıcı olsaydı,hiç gelir miydi, senden öncekilerden sonra sana ikamet dönemi?...Ey çocuk! Bak neler oluyor, hergün güneş doğuyor, Güneş batıyor, geceler oluyor, gündüzler oluyor, geriye neler kalıyor; ancak geçen zamanın bir anısı... Peki, insan hep anıları tekrarlayıp tekrarlayıp terennüm eden bir varlık mıdır? Bunları hiç düşündün mü? Düşüneceksin bir gün büyüyeceksin, kapkaranlık bir dünyada kendini bulacaksın, o zaman anlayacaksın sana sorduğum bu sorunun cevabını... O zaman sana çocuk diye hitap etmeyeceğim, sen o yaşlara geldiğinde artık benimle kardeş olman için, sana bazı hakikatleri hatırlatacağım...
Kardeşim hani hatırlar mısın bir zamanlar söz vermiştik; Allah’ım sen bizim Rabbimizsin, senin emirlerine uyacağız istemediklerinden de kaçacağız diye? Hatırladın mı o anı? Kardeşim o antlaşmanın bedeli ağırdı, ama buna rağmen kabullenerek antlaşmayı imzalamıştık, sadece onun sözlerle sınırlı kalacağını mı sanmıştık ki, o antlaşmayı yapmıştık? Şayet bu antlaşmanın gereklerinin olduğunu biliyorduysak bu antlaşmayı yapmaktan niçin çekinmemiştik? Evet, kardeşim, biz bu antlaşmanın insana yükleyeceği sorumlulukları bilerek onu kabullenmiştik...
Peki, o antlaşmanın gereklerini yerine getirmemeli miydik? Antlaşmanın gereğine uygun yaşayan ortamları görmemiştik, ama kendimizi antlaşmanın gereğinin yerine gelmesi için Allah'a vakfetmemeli miydik, hayır kardeşim, bunlar bize yakışmaz, kendimizi vakfetmeliydik... Evet, kardeşim biz anlaşma yapmıştık hemde iki antlaşma, birini ruhlar âleminde, diğerini Tevhit gerçeğini haykırırken(LA) dediğimizde imzalamıştık, bu imzaları neyle atmıştık biliyor musun? Kanlarımızı mürekkep olarak kullanmıştık, o kanlarımızın anlamı çok büyüktü kardeşim hemde çok büyük... Kardeşim (LA),dediğimizde önümüze çıkacak her tür bağımlılıklara bir başkaldırı yapmıştık, Allah’ın dışında, hani hatırladın mı? Felahı, kurtuluşu, engelleyen köleliğe, esarete, hürriyeti özgürlüğü sınırlayan setlere, bizi kandıracak desiselere, bir başkaldırı yapmıştık, bu başkaldırı öylesine miydi yoksa anlamlı olupta, henüz anlamları hayatımızda ortaya mı çıkmamıştı?
26.12.1991
ELAZIĞ
EROL Kekeç
Selam,tomurcuklanmış karanfillere toprağa tohumu atılacak lalelere,açmış patlamış menekşelere ve güllere,...Selam küçük yavrulara,küçücük çocuklara,emeklemeye,yürümeye hazırlanan küçük yavrulara selam,evet selam onlara...Sen çocuk yarın doğacaksın, sana selam gönderiyorum...sana rahmet ve hidayet diliyorum...Sen çocuk,evet sen sana sesleniyorum,yarın sana hücum edenler olacak,nasıl karşılık vereceksin tamam hepinizin isteklerini gerçekleştireceğim diyerek,köleliği esareti mi tercih edeceksin? Yoksa kalbinden gelen sese kulak vererek seni selamlayan bana karşılık mı verirsin...?
Evet sana sesleniyorum ey çocuk!bak yarınlar her gün geliyor diğer yarınlarda gelecek,gelmeme endişesi diye bir şey zaten yok,gelmeme endişesi ve dünya kalıcı olsaydı,hiç gelir miydi, senden öncekilerden sonra sana ikamet dönemi?...Ey çocuk! Bak neler oluyor, hergün güneş doğuyor, Güneş batıyor, geceler oluyor, gündüzler oluyor, geriye neler kalıyor; ancak geçen zamanın bir anısı... Peki, insan hep anıları tekrarlayıp tekrarlayıp terennüm eden bir varlık mıdır? Bunları hiç düşündün mü? Düşüneceksin bir gün büyüyeceksin, kapkaranlık bir dünyada kendini bulacaksın, o zaman anlayacaksın sana sorduğum bu sorunun cevabını... O zaman sana çocuk diye hitap etmeyeceğim, sen o yaşlara geldiğinde artık benimle kardeş olman için, sana bazı hakikatleri hatırlatacağım...
Kardeşim hani hatırlar mısın bir zamanlar söz vermiştik; Allah’ım sen bizim Rabbimizsin, senin emirlerine uyacağız istemediklerinden de kaçacağız diye? Hatırladın mı o anı? Kardeşim o antlaşmanın bedeli ağırdı, ama buna rağmen kabullenerek antlaşmayı imzalamıştık, sadece onun sözlerle sınırlı kalacağını mı sanmıştık ki, o antlaşmayı yapmıştık? Şayet bu antlaşmanın gereklerinin olduğunu biliyorduysak bu antlaşmayı yapmaktan niçin çekinmemiştik? Evet, kardeşim, biz bu antlaşmanın insana yükleyeceği sorumlulukları bilerek onu kabullenmiştik...
Peki, o antlaşmanın gereklerini yerine getirmemeli miydik? Antlaşmanın gereğine uygun yaşayan ortamları görmemiştik, ama kendimizi antlaşmanın gereğinin yerine gelmesi için Allah'a vakfetmemeli miydik, hayır kardeşim, bunlar bize yakışmaz, kendimizi vakfetmeliydik... Evet, kardeşim biz anlaşma yapmıştık hemde iki antlaşma, birini ruhlar âleminde, diğerini Tevhit gerçeğini haykırırken(LA) dediğimizde imzalamıştık, bu imzaları neyle atmıştık biliyor musun? Kanlarımızı mürekkep olarak kullanmıştık, o kanlarımızın anlamı çok büyüktü kardeşim hemde çok büyük... Kardeşim (LA),dediğimizde önümüze çıkacak her tür bağımlılıklara bir başkaldırı yapmıştık, Allah’ın dışında, hani hatırladın mı? Felahı, kurtuluşu, engelleyen köleliğe, esarete, hürriyeti özgürlüğü sınırlayan setlere, bizi kandıracak desiselere, bir başkaldırı yapmıştık, bu başkaldırı öylesine miydi yoksa anlamlı olupta, henüz anlamları hayatımızda ortaya mı çıkmamıştı?
26.12.1991
ELAZIĞ
EROL Kekeç
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.
Popüler Yayınlar
-
Yaldızlı Sözlerin Arkasındaki Çürüme Tarihin en trajik ironilerinden biri, çöküşe en yakın toplumların en çok “yücelik ”ten bahsetmesidir....
-
Platon, asırlar öncesinden bir uyarı bırakmıştı insanlığa: “Demokrasi, ancak erdemli ve eğitimli bir halkın omuzlarında yükselebilir; aksi t...
-
“İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne… İşte asıl cinayet bu.” — Maksim Gorki, Ana (1906) Ruhun ölümü, bir toplumun çöküşünün sessiz hab...
-
İçinde bulunduğumuz çağ, pek çok unvanla anıldı: teknoloji çağı, bilgi çağı, hız çağı… Ama eğer hakikatin kalemiyle yazılacak olursa, bu ça...
-
EK-5 Kararı: Hukuk ile Diplomasi Arasında EK-5 Listesi: Resmî Karar, Diplomatik Zamanlama ve Türkiye’nin Stratejik İkilemi ABD'den çok ...
-
İnsanlığın Sessiz Dengesine Dair İnsan… Kâinatın en gizemli aynası. Görünürde bir bedenden ibaret gibi dursa da derinlerde bir deniz taşır...
-
Bir İnsanlık EMAR’ı Üzerine Derin Bir Okuma İnsan, anlamın kıyısında doğar ama çoğu kez anlamın merkezine hiç ulaşamaz. Çünkü doğmakla yaş...
-
Merhum Ahmet Kaya, bir şarkısında “ Ne kadar kötü kokarsa o kadar iyi ” diyordu. Ne kadar manidar bir cümle… Bugün ülke olarak geldiğimiz ...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
İnsanlık, varlık sahnesine çıktığı andan itibaren hem kendini hem de kendini aşan bir kudreti anlamlandırma çabasıyla yüzleşmiştir. Bu çaba,...
Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK
Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Senin rabbin sana senden yakın.....
omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.
Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."
kelebek gibi hafif olun dünyada
Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla
çöllerden geçerek varılır havuzun başına!