Bu Blogda Ara

17 Aralık 2024 Salı

Çağımızın Maskeli Oyuncuları ve Ahlakın İflası


Çağımızın Maskeli Oyuncuları ve Ahlakın İflası

Her çağ, kendi aktörlerini yaratır. Tarih boyunca insanlık, dürüstlüğün ve adaletin timsalleriyle olduğu kadar, hainliğin ve sahtekârlığın zirvesine çıkanlarla da yüzleşmiştir. Ancak hiçbir dönem, içinde yaşadığımız çağ kadar aldatmacaya meyilli olmamış, sahte yüzlerin bu kadar alkışlandığı bir sahne kurmamıştır. Maskeler artık yalnızca saklanmak için değil, varoluşun bir parçası, hatta başlı başına bir kimlik haline gelmiştir. Ve bu maskeler, dürüstlük kitabını ezberden okuyan, sahte bir içtenlikle masumiyet rolü oynayan çağımızın oyuncuları tarafından ustalıkla taşınmaktadır.

Bir Maskenin Altındaki İki Dünya

Hainlikte ustalaşmış bir toplum, dürüstlük zırhını giymiş bir manipülatör gibidir. Sahnede sergilediği tek kişilik dürüstlük oyunu, izleyicileri gözyaşlarına boğacak kadar ikna edicidir. Ancak perdenin arkasında, bir makine gibi çalışan koca bir sistem vardır: çıkar ilişkileri, yalan dolan ve ahlakın sistematik çöküşü. Bu çağın en büyük trajedisi, sahte aktörlerin ahlak dersi verdiği ve izleyicilerin bunu sorgusuzca kabul ettiği bir düzenin hüküm sürmesidir.

Düşünmeyi Unutan Beyinler

Ne oldu bize? Ne zaman eleştiriden korkar olduk? Ne zaman doğruyu sorgulamayı bıraktık? Ahlak, kişisel bir sorumluluktan ziyade toplumun belirlediği kalıplara hapsedildiğinde, bireyler yalnızca izleyici olmaya razı olurlar. İşte tam da burada, bir toplum kendi ölüm fermanını imzalar. Çünkü düşünmeyen bir toplum, yalnızca kendisine sunulanı kabul eder ve ışık almayan gözleriyle karanlık kuyularda kaybolmaya mahkûm olur.

Bu çağın bireyleri, ahlakı yalnızca sahnede izledikleri kadar tanır. Doğruyu görmek için gözleri, yanlışın izini sürmek için ayakları, gerçeği işitmek için kulakları yoktur. Eller, yalnızca harama uzanır. Bu ellerin yazdığı senaryo, bir trajediden başka bir şey değildir. Kendi elleriyle kazdıkları kuyulara düşer, sonra da bu kuyulara başkalarını suçlayarak bakar hale gelirler.

Ahlaksızlığın Maskelenmiş İhtişamı

Ahlaksızlığın en büyük gücü, masumiyetle harmanlanmış olmasıdır. İnsanlar, dürüst görünen hainlerin samimiyetine inanır ve onların ardına düşer. Maskelerin altındaki gerçekler ise sorgulanmaz. Çünkü sorgulamak emek ister, cesaret ister. İnsanların kolay yolu seçtiği bir dünyada maskeler hüküm sürer. Bu maskeler, toplumların yozlaşmasına zemin hazırlar. Ve bu yozlaşma, yalnızca bireylerin değil, sistemlerin de çürümüşlüğüne yol açar.

Bir toplumun en büyük trajedisi, kendi çöküşünün farkında olmamasıdır. Alkışlarla, kahkahalarla veya gözyaşlarıyla sahnedeki oyunu izleyenler, bir gün oyunun kendilerinin üzerine kurulduğunu anladığında çok geç olacaktır. Çünkü o zamana kadar her şey çoktan dönüşmüş, değerler silinmiş ve yerlerine sahte bir gerçeklik yerleşmiştir.

Sorgulama Yetisini Kaybetmiş Toplumlar

Bir toplumun çöküşü, ahlaksızlıkla başlar. Ancak bu çöküş, sorgulama yetisinin kaybıyla hızlanır. Bugün, hepimiz bilgi çağında yaşadığımızı söylüyoruz. Ancak bilgiyi anlamlandırmadan, sorgulamadan kabul etmek, bir cehalet türünden başka bir şey değildir. Gerçeği bilmek ve onu cesurca savunmak yerine, sahte olanın ardına saklanmayı seçiyoruz. İşte tam bu noktada, toplumlar yalnızca ahlakını değil, insanlığını da kaybeder.

Gerçek ve Maskenin Savaşı

Gerçek, her zaman görünür olmayabilir. Maskeler, gerçeği gizlemek için var edilir. Ancak maskeler ne kadar ustalıkla yapılırsa yapılsın, bir gün düşmek zorundadır. İnsanların uyanışı, maskelerin düşmesiyle başlar. Ama bu uyanış, kolay bir süreç değildir. Herkesin kendi maskesiyle yüzleşmesi gerekir. Ve bu, acı veren bir süreçtir.

Bir birey ya da bir toplum, gerçeklerle yüzleşmekten kaçındıkça, maskelerin altında yaşamaya mahkûm olur. Maskelerin altındaki gerçekler, çirkin ve rahatsız edici olabilir. Ancak bu gerçeklerle yüzleşmek, bir toplumun yeniden doğuşu için şarttır. Gerçekler acıdır ama özgürleştirir.

Uyanış ve Yeni Bir Başlangıç

Toplumların ve bireylerin ahlaki çöküşten kurtulabilmesi için bir uyanışa ihtiyacı vardır. Bu uyanış, yalnızca sorgulamaktan, öğrenmekten ve cesurca harekete geçmekten geçer. Maskeleri düşürmek, bir devrimdir. Ancak bu devrim, yalnızca dış dünyada değil, insanın kendi içinde başlamalıdır.

Ahlak, yalnızca bir gösteri malzemesi değildir. Ahlak, bireyin ve toplumun temel taşıdır. Onu kaybetmek, insanlığı kaybetmektir. Bu nedenle, ahlaksızlığın maskelerini düşürmek için cesur olmak zorundayız. Gerçeği savunmak, hakikati haykırmak ve değerlerimizi yeniden inşa etmek, hepimizin sorumluluğudur.

Unutmayalım ki maskeler düşer, gerçekler kalır. Ve gerçekler, bir toplumun ışığını yeniden yakabilir. Ama bu, yalnızca cesur olanların başarabileceği bir iştir. Gelin, hep birlikte maskelerimizi çıkaralım ve gerçeğin ışığında yeni bir başlangıç yapalım.

Erol Kekeç/17.12.2024/Sancaktepe/İST

Bop Analiz Projeksiyonu

 

Büyük Ortadoğu Projesi- Yeni Haritalar, Yeni Sınırlar ve Yeni Gerçeklikler

İster adına Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) deyin, ister "Büyük Osmanlı Projesi"; sonuç, bölgenin yeni sınırlarla, yeni güç dengeleriyle ve yeniden şekillendirilmiş bir siyasi haritayla karşı karşıya kalacağıdır. Bu projelerin her biri, bir tarafın çıkarlarını merkeze alırken diğer tarafların kayıplarını hızlandırır. Ancak özünde, her iki senaryonun da ortak bir paydası vardır: İsrail’in güçlenmesi ve onun çıkarlarını destekleyen bir düzenin kurulması. Bu yazıda, bu projelerin neden ve nasıl birbirine benzediğini, bölge ülkelerini nasıl etkilediğini ve emperyalizmin bu planla neyi hedeflediğini ele alacağız.

Büyük Ortadoğu Projesi-Temel Amaçlar ve Stratejik Hedefler

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), ilk kez ABD tarafından açıkça ifade edilmiş ve 2000’lerin başında Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya’yı kapsayan geniş bir coğrafyada köklü değişimler hedefleyen bir plan olarak ortaya çıkmıştır. Bu proje, demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi pozitif kavramlarla maskelenmiştir. Ancak bu kavramların ardında yatan gerçek hedefler oldukça farklıdır:

1. İsrail’in Güvenliği ve Hegemonyası

BOP’un en temel amaçlarından biri, İsrail’in çevresindeki tehditlerin bertaraf edilmesi ve İsrail’in bölgedeki rakipsiz güç haline getirilmesidir. Bunun için:

  • Suriye, Lübnan, Irak ve İran gibi ülkelerin parçalanması veya zayıflatılması planlanmıştır.

  • İsrail’e komşu olan ülkelerin sınırları yeniden çizilerek, daha küçük ve yönetilmesi kolay devletçikler oluşturulması hedeflenmiştir. Bu, İsrail’in daha az tehdit algılaması ve bölgedeki nüfuzunu artırması anlamına gelir.

2. Enerji Kaynaklarının ve Güzergahlarının Kontrolü

Ortadoğu, dünya petrol rezervlerinin %60'ından fazlasına, doğal gaz rezervlerinin ise yaklaşık %40'ına ev sahipliği yapmaktadır. Bu kaynakların kontrolü, küresel güçlerin en büyük stratejik hedeflerinden biridir. BOP, bu enerji kaynaklarının ABD ve müttefikleri tarafından kontrol edilmesini amaçlar.

3. Bölgesel Milliyetçilik ve İslam’ı Zayıflatma

Bölgede var olan milliyetçi hareketler, özellikle Filistin direnişi ve İran İslam Devrimi gibi ideolojiler, emperyalizmin çıkarlarına doğrudan tehdit oluşturmaktadır. BOP, bu hareketlerin bastırılması ve yerine kontrol edilebilir İslam anlayışlarının yaygınlaştırılmasını hedefler.

4. Yeni Haritalar ve Parçalanmış Devletler

Bölgenin haritası, Birinci Dünya Savaşı sonrası Sykes-Picot Anlaşması ile çizilmişti. BOP, bu haritanın yeniden düzenlenmesini ve daha küçük, etnik veya mezhepsel temellere dayanan devletçikler oluşturulmasını öngörüyor.

Büyük Osmanlı Projesi- Gerçek mi, İddia mı?

Bazı çevreler, BOP’un bir diğer versiyonunun "Büyük Osmanlı Projesi" olduğunu iddia eder. Bu proje, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir nevi yeniden canlanması ve Türkiye’nin bölge üzerindeki etkisini artırması fikrine dayanır. Ancak bu yaklaşım da gerçekte aynı sonuçlara hizmet eder:

  1. Türkiye'nin Rolü: Türkiye, bu projede bir model ülke olarak sunulmuş ve "ılımlı İslam" anlayışını yayması beklenmiştir. Ancak bu, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle ilişkilerini bozmuş ve İsrail ile emperyalist güçlerin çıkarlarına hizmet etmiştir.

  2. Komşuluk ve İsrail Gerçeği: "Büyük Osmanlı Projesi" gerçekleşirse, Türkiye ve diğer bölge ülkeleri İsrail’in doğrudan komşusu haline gelir. Bu da İsrail’in bölgesel hegemonyasını pekiştirir.

Yeni Sınırlar-Parçalanmış Bir Ortadoğu

BOP kapsamında ortaya atılan "Yeni Ortadoğu Haritası", bölgede sınırların tamamen yeniden çizilmesini öngörüyor. Bu haritada:

  • Irak: Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri olarak üç parçaya ayrılmaktadır.

  • Suriye: Alevi, Sünni ve Kürt bölgeleri olarak parçalanmaktadır.

  • İran: Azeri, Kürt, Beluci ve Fars bölgelerine ayrılmaktadır.

  • Suudi Arabistan: Kutsal toprakların kontrolü dışında daha küçük devletçiklere bölünmektedir.

Bu planın amacı, büyük ve güçlü devletler yerine, zayıf ve bağımlı devletler yaratmaktır. Bu şekilde bölge, emperyalist güçler tarafından daha kolay kontrol edilebilir hale gelir.

Emperyalizmin Nihai Amacı- Küresel Kontrol

Emperyalizmin BOP gibi projelerdeki nihai amacı, bölge ülkelerini kontrol ederek küresel hegemonyasını sürdürmektir. Bu hedef, üç temel boyutta ele alınabilir:

1. Ekonomik Hedefler

Ortadoğu, petrol, doğal gaz ve diğer stratejik kaynaklar açısından dünyanın en zengin bölgelerinden biridir. Bu kaynakların kontrolü, küresel ekonominin ABD ve Batı merkezli bir şekilde işlemesini sağlar.

2. Askeri Hedefler

ABD ve NATO, bölgedeki askeri üslerini artırarak stratejik kontrolü sağlamayı hedefler. İsrail, bu stratejik kontrolün merkez üssü olarak kullanılmaktadır.

3. Kültürel ve Politik Hedefler

Bölgedeki milliyetçi, dini ve bağımsızlık yanlısı hareketlerin zayıflatılması, Batı değerlerinin yaygınlaştırılması ve halkların kontrol altına alınması hedeflenir.

Örneklemeler ve Geleceğe Projeksiyon

BOP’un sonuçlarını anlamak için geçmişteki benzer projelere ve günümüzdeki gelişmelere bakabiliriz:

Örnek 1: Irak’ın İşgali

ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi, BOP’un ilk somut adımı olarak değerlendirilebilir. Sonuç:

  • Irak’ta yüzbinlerce insan öldü.

  • Ülke fiilen üç parçaya bölündü.

  • İran’ın etkisi artarken, bölgedeki Sünni-Şii gerilimi derinleşti.

Örnek 2: Suriye İç Savaşı

Suriye’de 2011’de başlayan iç savaş, BOP’un diğer bir parçasıdır. Sonuç:

  • Milyonlarca insan yerinden edildi.

  • Ülke fiilen parçalanmış durumda.

  • İsrail, Golan Tepelerini tamamen ilhak etti.

Geleceğe Projeksiyon- Bölgeyi Ne Bekliyor?

  • Eğer bu projeler devam ederse, Ortadoğu’da "mikro devletler" dönemi başlayacaktır.

  • İsrail, bölgenin tek büyük gücü haline gelecektir.

  • Bölge ülkeleri arasında etnik ve mezhepsel çatışmalar artacak, istikrar sağlanamayacaktır.

Çıkış Yolu Var mı?

Büyük Ortadoğu Projesi ve türevleri, bölgenin halklarına sadece kaos ve yıkım getirmiştir. Ancak bu projelere karşı durmak mümkündür. Çıkış yolları şunlardır:

  1. Bölgesel İşbirliği: Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi ülkeler, ortak bir dayanışma hattı kurarak emperyalist planlara karşı çıkmalıdır.

  2. Bağımsız Politikalar: Bölge ülkeleri, kendi çıkarlarını merkeze alan bağımsız politikalar izlemelidir.

  3. Halkların Birlikteliği: Bölge halkları, mezhepsel ve etnik farklılıkları bir kenara bırakarak ortak bir gelecek inşa etmelidir.

Sonuç olarak, ister "Büyük Ortadoğu" ister "Büyük Osmanlı" deyin, bu projeler, halkların değil emperyalist güçlerin çıkarlarına hizmet etmektedir. Ancak halkların direnişi, bu projelerin başarısız olmasını sağlayabilir. Çünkü gerçek güç, kendi kaderini belirleme hakkına sahip çıkan halkların elindedir.

Bahadır Hataylı/16.12.2024/Namazgah/İST

15 Aralık 2024 Pazar

Manipülasyonun Karanlık Yüzü ve Suriye Gerçeği

Değerli okuyucularım;

Bugün sizlere çok hassas ve bir o kadar da karmaşık bir konudan bahsetmek istiyorum. Dünya gündemini sarsan haberlerin, farkında olmadan ya da kasıtlı bir şekilde yönlendirilmesi sonucu oluşan algılar ve bu algıların ardındaki gerçek oyunlar... Özellikle Sidney Hapishanesi’nde olduğu iddia edilen vahşet dolu sahneler ve bunun Türkiye medya organlarında nasıl işlendiği ile başlayıp, bu tür manipülasyonların neyi amaçladığını daha kapsamlı bir şekilde irdelemek istiyorum. Şimdi soruyu sormamız lazım: Bu tür olayların böylesine büyük bir vurguyla aktarılmasının altında ne yatıyor? Siyonist lobilerin ve küresel güç odaklarının bundan beklentileri nedir? Bunların ardında ne tür kirli hesaplar yatmaktadır?

Sidney Hapishanesi Vakası: Manipülasyonun Anatomisi

Sidney Hapishanesi’nde yaşananlar, medyanın tüm dikkatini çekmiş gibi görünüyor. Burada işkence ve insan hakları ihlallerinin her türlüsünün yaşandığına dair haberler günlerdir süslenip, pişirilip servis ediliyor. Bu haberlerin doğruluğu ya da yanlışlığını kenara koyarak şunu sorgulamak gerekiyor: Neden özellikle bu olay bu kadar büyütüldü? Çünkü dünya genelinde maalesef hapishaneler, işkencenin ve insanlık dışı muamelelerin merkezleri hâline gelmiş durumda. Afganistan’da, Yemen’de ya da Guantanamo gibi ABD tarafından yönetilen cezaevlerinde çok daha korkunç sahneler yaşandığını biliyoruz. Ancak ne hikmetse, Sidney Hapishanesi üzerinden anlatılan hikâyeler ve kanıtlanmamış vahşet görüntüleri, dünya medyasının gündeminde bir numara oldu.

Bu tür haberler, bir noktadan sonra sadece trajediyi vurgulamakla yetinmiyor, aynı zamanda belirli bir gündemi dayatmak için de araçsallaştırılıyor. İşte tam da bu noktada “Bu trajedi ne için kullanılıyor?” sorusunu sormamız gerekiyor. Sidney Hapishanesi haberleri üzerinden bir algı yaratılarak, dünyanın farklı bölgelerinde yürütülen kirli oyunlar meşrulaştırılmak mı isteniyor? Medyada Sidney’deki hapishane zulmünün haberlerinin üstüne gidilirken, Suriye’deki asıl sorunların örtbas edilmesi ya da dezenformasyon yoluyla farklı yönlere çekilmesi bize ne anlatıyor? Bütün bunlar, Suriye’deki despot bir yönetimin işlediği vahşetin üstünü örtmeye yönelik midir, yoksa ABD ve Siyonizm’in bu bölgedeki kalıcılığını daha da doğal ve meşru göstermek için bir çaba mıdır? Bu sorular, zihnimizde derin yankılar uyandırmalıdır.

Manipülasyonun Küresel Alet Çantası- Medya

Manipülasyon dediğimiz şey, yalnızca bir haberi abartmak ya da yalan söylemek değildir. Manipülasyon, gerçeği çarpıtarak sunmaktır; belirli bir olayın bağlamından koparılıp farklı bir bakış açısıyla çerçevelenmesidir. Sidney Hapishanesi üzerinden oluşturulan yaygara, tam olarak bu mekanizmayı gözler önüne seriyor. Bir olayın, bir bölgedeki kirli oyunları örtbas etmek için bir sis perdesi olarak kullanılmasıdır.

Örneğin, Suriye rejimi yıllardır kendi halkına zulmetmekte ve bu durum ne yazık ki artık dünya için sıradanlaşmış durumda. Ancak bu gerçeklik, Suriye üzerinde küresel güçlerin oynadığı satranç oyununu maskelemek için kullanılıyor. Despot yönetimin acımasızlıkları konuşulurken, Siyonizm ve ABD'nin burada gerçekleştirdiği asıl niyet ve planlar perde arkasında kalıyor. Sidney Hapishanesi üzerinden işkenceyi ve zulmü gündeme getirenlerin bir kısmı, bu gündemle Suriye halkına yapılan kötülüklerin daha geniş kapsamlı analiz edilmesinin önüne geçmeye çalışıyor olabilir mi? Eğer öyleyse, bu adımların ardında yatan akıl almaz planları iyice incelemek gerekiyor.

Despotizm ve Kirli Oyunların Kesişim Noktası-Suriye

Suriye’de yaşanan trajedi, artık yalnızca yerel bir mesele olmanın ötesine geçmiş, küresel güçlerin çıkar çatışması hâline gelmiştir. Esad rejiminin kendi halkına yönelik baskı, işkence ve katliamları bir yanda dursun, bu coğrafya, Siyonist güçler ve Amerikan varlığı için adeta bir laboratuvara dönüştürülmüş durumdadır. Dünya bu tabloya alışırken, insanlar her geçen gün daha fazla unutulmaya yüz tutuyor.

Peki bu manipülasyonun amacı nedir? Bir yandan Esad’ın rejimi, halkına yaptığı zulümle sürekli gündeme getiriliyor, bir yandan da bu baskıcı ortam, ABD ve Siyonistlerin bölgedeki varlığını daha meşru göstermeye yarıyor. Çünkü halkın içten içe desteklediği, adalet ve bağımsızlık talepleri ses bulmadığında, tek seçenek gibi gösterilen dış müdahaleler "kaçınılmaz" olarak algılanabiliyor. Ama ne yazık ki bu müdahaleler, halkın refahına değil, kirli emellere hizmet ediyor.

Düşünmek lazım: Esad'ın yaptıklarının anlatımı gerçekten zulmün sona erdirilmesi için mi? Yoksa bu anlatıların üzerine başka hikâyeler bina edilerek halkın kurtuluş umudu daha da mı bastırılıyor? Bir yanda zalim bir despotun acımasız yönetimi var; diğer yanda Suriye’nin geleceğini tamamen çıkarlarına göre şekillendirmek isteyen güçler. Ve bu senaryolar, manipülasyonun karanlık araçlarıyla destekleniyor.

Algı Yönetiminin Karanlık Dinamikleri

Sidney Hapishanesi haberleri, medya manipülasyonunun nasıl çalıştığını bize bir kez daha hatırlatıyor. Bu tür hikâyeler, esas olarak insanların duygularına hitap eder; onları öfkelendirir, ağlatır, kendilerini yabancı bir gerçekliğe sürükler. Ancak aynı zamanda, bu duygular, esas sorulması gereken soruları bastırır:

  • Neden sadece belirli hapishaneler gündem oluyor?

  • Suriye halkının on yıllardır süren dramını neden yeterince konuşmuyoruz?

  • ABD ve Siyonizm’in Suriye üzerindeki planları neden dünya gündeminde aynı ağırlıkla yer bulmuyor?

Manipülasyonun amacı tam da bu soruları unutturmaktır. Sidney Hapishanesi haberleriyle zihinleri meşgul ederken, Suriye’deki kirli oyunların gerçekte neyi hedeflediği göz ardı ediliyor. İnsanlar, uluslararası güçlerin "haklı" müdahalelerini sorgulamaksızın kabul etmeye itiliyor.

Bir Umut ve Çözüm Arayışı

Elbette bu manipülasyonun karanlık düzenini kırmak kolay değil. Ama bu, asla vazgeçilmesi gereken bir mücadele olmamalı. Medyayı eleştirel bir şekilde tüketmeli, sunulan hikâyelerin ardındaki niyetleri sorgulamalıyız. Esad gibi zalimlerin yaptığı zulmü anlarken, bunu daha büyük bir planın parçası hâline getiren küresel güçleri de teşhir etmeliyiz.

Son olarak, Suriye’deki halkın umutlarını diri tutmak için yapılabilecekleri düşünmek gerekiyor. Bölge halkının kendi bağımsızlığını kazanabileceği, adil bir düzenin sağlanabileceği bir gelecek için sivil toplum hareketleri ve bağımsız aktörlerin işbirliği hayati öneme sahiptir. Bu noktada, kirli oyunların gölgesinde kalmadan, zulüm ve baskılara karşı birleşik bir insanlık bilinci oluşturmak gerekiyor.

Eğer adaleti, huzuru ve bağımsızlığı savunacak bir irade ortaya çıkacaksa, manipülasyon perdesini aralamak ve gerçekleri gözler önüne sermek bunun ilk adımı olmalıdır. Ancak o zaman Suriye’nin umudu, Sidney Hapishanesi gibi sahte gündemlerin arasında kaybolmayacaktır.

Erol Kekeç/15.12.2024/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!