Bu Blogda Ara

6 Eylül 2024 Cuma

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği-3

3-Toplumsal Değişim ve Güven Erozyonu

31 Mart Sonrası Değişim ve Seçim Sonuçlarının Toplumsal Yansımaları

2019'da gerçekleştirilen 31 Mart yerel seçimleri, Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu seçimler, özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerin kaybedilmesiyle sonuçlandı ve bu durum, AKP’nin uzun yıllardır süregelen hakimiyetinde bir kırılma noktası olarak değerlendirildi. Bu sonuçlar, Erdoğan liderliğindeki iktidarın toplumsal destek tabanında meydana gelen değişimleri ve güven erozyonunu gözler önüne serdi.

Seçim sonuçları, Erdoğan ve AKP’ye yönelik halkın güveninde ciddi bir düşüşün habercisi oldu. Bu düşüşün ardında yatan temel sebepler arasında ekonomik sıkıntılar, artan işsizlik oranları, hayat pahalılığı, özgürlüklerin kısıtlanması ve yolsuzluk iddiaları yer alıyordu. Özellikle genç nüfus arasında AKP’ye yönelik destek giderek azalırken, toplumun farklı kesimlerinde artan bir memnuniyetsizlik hali gözlemlendi.

Bu seçimlerin toplumsal yansımaları, Türkiye’deki siyasal atmosferin ve sosyolojik yapının değişmeye başladığını gösterdi. Seçmenler, yerel yönetimlerde değişim arzusunu açık bir şekilde ifade ederken, bu durum AKP’nin liderlik anlayışına yönelik eleştirilerin de artmasına neden oldu. 31 Mart seçimleri, halkın AKP’nin politikalarına olan güveninin sarsıldığını ve yeni siyasi arayışlara yöneldiğini ortaya koydu.

"Cumhurbaşkanımız İyi, Etrafı Kötü" Söyleminin Dönüşümü

Erdoğan’ın uzun yıllar boyunca süregelen popülaritesi, "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söylemiyle büyük ölçüde korunmuştu. Bu söylem, halkın Erdoğan’a duyduğu kişisel güveni sürdürmesine ve etrafındaki bürokratlar, danışmanlar veya parti yöneticileri üzerinden iktidara yönelik eleştirilerin yöneltilmesine neden oldu. Ancak, zamanla bu söylemde de bir dönüşüm yaşandı.

Ekonomik krizlerin derinleşmesi, özgürlüklerin kısıtlanması ve demokratik normlardan uzaklaşılması gibi faktörler, Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin doğrudan kendisine yönelmesine neden oldu. Artık sadece çevresindekiler değil, Erdoğan’ın kendisi de bu eleştirilerin odağı haline geldi. Halkın gözünde, iktidarın sorunlarının temelinde sadece etrafındaki kötü yönetim değil, Erdoğan’ın da bu sorunlara sebep olan kararları yatmaya başladı.

Bu dönüşüm, halkın Erdoğan’a yönelik kişisel güveninin de erozyona uğradığını gösterdi. Özellikle ekonomik sıkıntıların doğrudan halkın günlük hayatını etkilemesi, Erdoğan’ın popülaritesinde ciddi bir düşüşe yol açtı. "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söylemi, yerini daha eleştirel bir bakış açısına bıraktı ve bu durum, Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarının toplumsal tabanını zayıflattı.

Güven Erozyonunun Nedenleri ve Toplumsal Yansımaları

Güven erozyonunun arkasında yatan nedenler, çok boyutlu ve karmaşıktır. Temel faktörlerden biri, Erdoğan ve AKP hükümetinin ekonomik politikalarda yaşadığı başarısızlıklardır. 2018 yılında başlayan ekonomik kriz, döviz kurlarındaki artış, yüksek enflasyon ve işsizlik oranlarının yükselmesi, halkın yaşam standartlarını olumsuz yönde etkiledi. Bu durum, Erdoğan’a duyulan güvenin temelini oluşturan ekonomik başarıların yerle bir olmasına neden oldu.

Bir diğer önemli neden, demokratik normların ve hukukun üstünlüğünün zedelenmesidir. Özellikle Gezi Parkı protestoları, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL dönemi ve bu dönemde gerçekleştirilen toplu işten çıkarmalar, tutuklamalar ve basın üzerindeki baskılar, toplumun geniş kesimlerinde büyük bir huzursuzluk yarattı. Bu gelişmeler, Erdoğan hükümetine olan güvenin sarsılmasına ve demokratik süreçlere olan inancın zayıflamasına yol açtı.

Güven erozyonunun toplumsal yansımaları ise oldukça derin ve geniş kapsamlı oldu. Öncelikle, toplumda artan bir kutuplaşma ve siyasi gerilim gözlemlendi. AKP’yi destekleyenler ve muhalifler arasındaki ayrışma, toplumsal barışı tehdit eder boyutlara ulaştı. Ayrıca, ekonomik sıkıntıların artmasıyla birlikte, toplumun farklı kesimlerinde huzursuzluk ve memnuniyetsizlik büyüdü. Bu durum, özellikle genç nüfusun geleceğe yönelik umutsuzluğunu artırdı ve yurtdışına göç etmeyi düşünenlerin sayısında ciddi bir artışa neden oldu.

Toplumsal güven erozyonu, aynı zamanda siyasette de yeni arayışları beraberinde getirdi. İyi Parti, HDP ve yeni kurulan Gelecek ve DEVA partileri gibi alternatif siyasi oluşumlar, AKP’nin kaybettiği desteği kazanmayı hedefleyen yeni siyasi aktörler olarak sahneye çıktı. Bu partiler, Erdoğan’a olan güvenin azalmasından doğan boşluğu doldurmaya çalışarak, Türkiye siyasetinde yeni dinamikler oluşturdu.

Toplumsal değişim ve güven erozyonu, Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı en belirgin olgulardan biridir. 31 Mart yerel seçimleri, bu sürecin bir yansıması olarak ortaya çıkmış ve halkın AKP’ye olan güveninin sarsıldığını göstermiştir. "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü" söyleminin dönüşümü, Erdoğan’a yönelik eleştirilerin artık doğrudan kendisine yöneldiğini ve bu güvenin hızla erozyona uğradığını ortaya koymaktadır.

Güven erozyonunun nedenleri arasında ekonomik krizler, demokratik normların zedelenmesi ve artan toplumsal kutuplaşma gibi faktörler yer almaktadır. Bu sürecin toplumsal yansımaları, Türkiye’nin siyasal ve sosyolojik yapısında derin değişimlere neden olmuş, halkın yeni arayışlara yönelmesine yol açmıştır. Bu değişim, Türkiye’nin gelecekteki siyasal dinamiklerini şekillendirecek önemli bir süreç olarak karşımızda durmaktadır.

Bahadır Hataylı/05 Eylül.2024/


4 Eylül 2024 Çarşamba

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği----2

2-Erdoğan'ın Sosyolojisinin Temelleri

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin son yirmi yılında hem siyasal hem de sosyolojik yapısını derinden etkileyen bir lider olarak öne çıkmıştır. Onun liderliği, sadece politik kararlarıyla değil, aynı zamanda toplumla kurduğu bağlar ve bu bağların sosyolojik temelleriyle de tanımlanır. Bu bölümde, Erdoğan'ın siyasal kimliği ve sosyolojik temelleri, halkla kurduğu bağ ve liderlik modeli ile toplumsal güvenin inşası ve zamanla dönüşümü detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

Erdoğan'ın Siyasal Kimliği ve Sosyolojik Temelleri

Erdoğan’ın siyasal kimliği, muhafazakâr ve popülist bir çizgide şekillenmiştir. Bu kimlik, büyük ölçüde Türkiye'nin sosyolojik yapısıyla örtüşen bir temele dayanır.

Muhafazakâr Kimlik: Erdoğan, İslami değerlere vurgu yapan muhafazakâr bir lider olarak tanındı. Bu, özellikle Türkiye’nin Anadolu şehirlerinde yaşayan ve geleneksel değerlere bağlı olan geniş bir kitle tarafından olumlu karşılandı. Erdoğan, İslami kimliği ve söylemi ile bu kesimlerin güvenini kazandı, böylece Türkiye'nin sosyolojik dokusuna derinlemesine nüfuz etti. Onun muhafazakâr kimliği, sadece dini değerlere bağlılıkla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda geleneksel aile yapısı, toplumsal cinsiyet rolleri ve ahlaki normlarla da şekillendi.

Popülist Söylem: Erdoğan’ın siyasal kimliğinin bir diğer önemli unsuru, popülist söylemidir. Popülizm, Erdoğan’ın liderliğinde "millet" ve "elitler" arasındaki çatışma ekseninde kurgulandı. Erdoğan, kendisini halkın içinden biri olarak konumlandırdı ve elitlere karşı halkın sesi olma iddiasını sürdürdü. Bu söylem, özellikle ekonomik ve sosyal açıdan dezavantajlı kesimler arasında karşılık buldu. Popülist söylemi, Erdoğan’ın liderliğinin sosyolojik temelini oluşturan "biz" ve "onlar" ayrımını güçlendirdi.

Halkla Kurulan Bağ ve Liderlik Modeli

Erdoğan’ın liderliği, halkla kurduğu güçlü bağlar üzerine inşa edilmiştir. Bu bağlar hem karizmatik liderlik özellikleri hem de Erdoğan’ın "halk adamı" imajıyla pekiştirilmiştir.

Karizmatik Liderlik: Max Weber’in "karizmatik otorite" tanımına uygun olarak, Erdoğan halkın gözünde olağanüstü niteliklere sahip bir lider olarak belirdi. Özellikle hitabet yeteneği, kriz dönemlerindeki duruşu ve halkla olan samimi ilişkisi, onun karizmatik liderliğini pekiştirdi. Erdoğan, geniş kitlelerin güvenini kazanarak, onların duygusal ve sosyolojik beklentilerine hitap etmeyi başardı. Bu karizmatik liderlik modeli, Erdoğan’ın liderliğini pekiştiren en önemli unsurlardan biri oldu.

Halk Adamı İmajı: Erdoğan, kendisini halkın içinden biri olarak sundu ve bu imajını sürekli olarak korumaya çalıştı. Mitinglerde halkla doğrudan temas kurması, gündelik dili kullanarak hitap etmesi ve halkın sorunlarına çözüm odaklı yaklaşımı, Erdoğan’ın liderlik modelinin temel taşlarını oluşturdu. Bu imaj, özellikle kırsal kesimlerde ve alt gelir gruplarında büyük bir karşılık buldu. Erdoğan’ın liderlik modeli, "ben de sizden biriyim" mesajını vererek, halkla arasında güçlü bir bağ kurulmasını sağladı.

Sosyal Yardımlar ve Politikalar: Erdoğan liderliğinde AKP, özellikle dar gelirli ailelere yönelik sosyal yardımlar ve ekonomik desteklerle halkla olan bağını güçlendirdi. Sosyal yardımlar, sadece ekonomik bir destek değil, aynı zamanda siyasal bir araç olarak kullanıldı. Bu politikalar, Erdoğan’a olan bağlılığı artırarak, liderliğinin sosyolojik temellerini sağlamlaştırdı.

Toplumsal Güvenin İnşası ve Zamanla Dönüşümü

Erdoğan’ın liderliği, toplumda güven inşa etme süreciyle de yakından ilişkilidir. Bu güvenin inşası, belirli politikalar ve söylemlerle desteklenmiş, ancak zamanla çeşitli dinamikler nedeniyle dönüşüme uğramıştır.

Ekonomik Başarılar ve Güven: Erdoğan’ın iktidarının ilk yıllarında elde edilen ekonomik başarılar, toplumsal güvenin inşasında önemli bir rol oynadı. Ekonomik büyüme, altyapı projeleri ve artan refah, Erdoğan’a olan güveni pekiştirdi. Bu dönemde, Erdoğan’ın ekonomik politikaları, geniş kitleler tarafından olumlu karşılandı ve toplumsal güvenin inşasında temel bir unsur oldu.

Güvenin Zedelenmesi: Ancak, özellikle 2013 sonrasında yaşanan siyasi krizler, ekonomik gerileme ve artan toplumsal kutuplaşma, Erdoğan’a olan güveni zedeledi. 2018 ekonomik krizi, bu güvenin ciddi şekilde sarsılmasına neden oldu. Artan işsizlik, enflasyon ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, halkın günlük yaşamını zorlaştırdı ve bu da Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirileri artırdı. Toplumsal güven, bu süreçte zayıfladı ve Erdoğan’ın liderliği altında sürdürülen politikaların sorgulanmasına neden oldu.

31 Mart Seçimleri ve Toplumsal Güvenin Dönüşümü: 31 Mart 2019 yerel seçimleri, Erdoğan’a olan toplumsal güvenin dönüşümünde kritik bir eşik oldu. Özellikle büyükşehirlerde kaybedilen seçimler, Erdoğan’ın liderliğine olan güvenin azaldığını gösterdi. Seçim sonuçları, Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin daha açık bir şekilde ifade edilmesine ve toplumsal güvenin yeniden değerlendirilmesine yol açtı. Bu süreçte, Erdoğan’a olan güvenin yerini daha eleştirel ve sorgulayıcı bir yaklaşım almaya başladı.

Erdoğan'ın liderliği, Türkiye'nin siyasal ve sosyolojik yapısını derinden etkileyen bir süreç olarak, çeşitli dinamikler üzerine inşa edilmiştir. Muhafazakâr değerler, popülist söylem ve karizmatik liderlik, Erdoğan’ın sosyolojik temellerini oluşturmuştur. Halkla kurulan güçlü bağlar ve ekonomik başarılar, Erdoğan’a olan toplumsal güveni inşa etmiştir. Ancak, zamanla yaşanan siyasal ve ekonomik krizler, bu güvenin zedelenmesine ve dönüşmesine neden olmuştur. Bugün, Erdoğan’ın liderliği altında inşa edilen toplumsal güven, çeşitli dinamikler nedeniyle dönüşüm geçirmekte ve yeni bir değerlendirme sürecine girmektedir. Bu süreç, Türkiye'nin gelecekteki siyasal ve sosyolojik yapısını şekillendirecek önemli bir dönüm noktası olarak karşımızda durmaktadır.


Bahadır Hataylı/03.09.2024/Sancaktepe/İST



3 Eylül 2024 Salı

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği--1

 Not: Yedi günlük Yazı dizisi şeklinde yayınlanacaktır. Bahadır Hataylı/Eylül-2

1-Türkiye'nin Siyasal ve Sosyolojik Durumuna Genel Bakış

Türkiye, son yirmi yılda önemli siyasal ve sosyolojik dönüşümler yaşamıştır. Bu dönüşümlerin merkezinde, 2002 yılında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan bulunmaktadır. Erdoğan, Türkiye'nin siyasal ve sosyolojik yapısını derinden etkileyen bir figür olarak hem iç hem de dış politikada önemli değişimlerin mimarı olmuştur.

Siyasal Durum

Türkiye'nin siyasal yapısı, Erdoğan'ın liderliğinde merkeziyetçi bir karakter kazanmıştır. 2002 yılında AKP'nin iktidara gelmesiyle başlayan süreç, Erdoğan'ın halk tarafından sevilen bir lider olarak ortaya çıkmasını sağladı. Bu süreçte, ekonomik büyüme, altyapı yatırımları ve sosyal politikalar, AKP'yi geniş kitleler nezdinde popüler kılmıştır. Ancak, son yıllarda artan ekonomik sıkıntılar, toplumsal kutuplaşma ve demokratik normlardaki gerileme, Erdoğan’ın liderliği üzerindeki eleştirileri artırmıştır.

Sosyolojik Durum

Türkiye'nin sosyolojik yapısı, Erdoğan döneminde önemli değişimler geçirmiştir. Toplumsal kutuplaşma, laik-dindar çatışması ve kimlik siyasetinin öne çıkması, Erdoğan'ın liderliğinde derinleşen sosyolojik sorunlar olarak dikkat çekmektedir. Erdoğan, muhafazakâr değerlere vurgu yaparak, geleneksel ve dindar kesimlerin desteğini kazanmıştır. Bununla birlikte, kentleşme, eğitim seviyesindeki artış ve sosyal medyanın yaygınlaşması, toplumun farklı kesimlerinin siyasete katılımını ve taleplerini değiştirmiştir.

Erdoğan'ın Liderliğinin Sosyolojik Bağlamı

Erdoğan, siyaset sahnesine çıktığı günden bu yana, karizmatik liderliği ve güçlü hitabeti ile geniş kitleleri etkileyen bir figür olmuştur. Erdoğan'ın liderliği, Türk toplumunun çeşitli sosyolojik dinamikleri üzerine inşa edilmiştir.

Karizmatik Liderlik

Max Weber'in tanımına göre, karizmatik liderlik, takipçileri üzerinde büyük bir etki yaratan, olağanüstü kişisel özelliklere sahip liderler tarafından sergilenir. Erdoğan, bu tanıma uygun bir lider olarak, toplumun geniş kesimlerine hitap etmeyi başarmıştır. Onun liderliği, özellikle ekonomik istikrar, altyapı projeleri ve sosyal yardımlar gibi somut kazanımlarla desteklenmiştir.

Muhafazakâr Değerler ve Kimlik Siyaseti

Erdoğan, muhafazakâr ve dindar kimliğini ön plana çıkararak, geleneksel değerlere sahip geniş kitlelerin desteğini kazanmıştır. AKP'nin iktidara gelmesiyle, toplumda muhafazakâr değerler daha görünür hale gelmiş, dini semboller ve pratikler kamusal alanda daha fazla yer bulmuştur. Bu süreçte, kimlik siyaseti de ön plana çıkmış, toplum içinde laik-dindar kutuplaşması derinleşmiştir.

Toplumsal Dönüşüm ve Erdoğan'ın Rolü

Erdoğan, sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün de bir figürü olarak öne çıkmıştır. Kentleşme, eğitim düzeyinin artması ve genç nüfusun talepleri, Erdoğan’ın liderliğine yönelik beklentileri de çeşitlendirmiştir. Ancak, bu dönüşüm süreci, zamanla Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin de artmasına neden olmuştur. Özellikle, genç nesillerin ve kentli seçmenlerin, daha demokratik ve özgürlükçü taleplerle siyasal alanda yer almaya başlaması, Erdoğan’ın muhafazakâr söylemi ile çelişkilere yol açmıştır.

31 Mart Seçimlerinden Sonra Değişen Dinamikler

31 Mart 2019 yerel seçimleri, Türkiye’nin siyasal tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu seçimler, özellikle büyük şehirlerde AKP’nin ve dolayısıyla Erdoğan’ın güçlü olduğu bölgelerde ciddi kayıplara uğramasıyla sonuçlanmıştır.

Yerel Seçimlerin Önemi

31 Mart seçimleri, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde AKP’nin yenilgisi ile sonuçlandı. Bu yenilgi, Erdoğan’ın liderliğinde ilk kez bu kadar büyük bir gerileme olarak yorumlandı. Büyükşehirlerde kaybedilen belediyeler, Erdoğan’ın liderliğinin artık sorgulanmaya başladığının bir işareti olarak görüldü. Bu durum, AKP’nin güçlü olduğu muhafazakâr kitlelerde bile bir sorgulama sürecini başlattı.

Toplumsal Tepkiler ve Algı Değişimi

Seçim sonuçları, özellikle büyük şehirlerde yaşayan, genç ve eğitimli seçmenler arasında, Erdoğan ve AKP'ye yönelik eleştirilerin artmasına neden oldu. Bu kitle, ekonomik sıkıntılar, artan işsizlik ve enflasyon gibi sorunları Erdoğan'ın politikalarına bağlayarak, AKP’ye olan desteğini geri çekmeye başladı. Seçim sonuçları, AKP'nin tabanında bile bir kırılma yaratarak, "Erdoğan iyi ama etrafı kötü" söylemini aşan bir eleştirel bakış açısının gelişmesine zemin hazırladı.

Halkın Gözündeki Değişimler ve Toplumsal Algı

Erdoğan’ın liderliğine yönelik toplumsal algı, 31 Mart seçimlerinden sonra belirgin bir şekilde değişti. Bu değişim hem ekonomik hem de sosyal faktörlerin bir sonucu olarak ortaya çıktı.

Ekonomik Faktörler

Türkiye'nin 2018 yılında yaşadığı ekonomik kriz, halkın Erdoğan’a olan güvenini sarsan en önemli etkenlerden biri olmuştur. Artan enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve işsizlik, halkın günlük yaşamını zorlaştırmış, bu da Erdoğan’ın ekonomik yönetimine yönelik eleştirilerin artmasına neden olmuştur. Ekonomik sıkıntılar, özellikle düşük gelirli kesimler arasında AKP’ye olan desteğin zayıflamasına yol açmıştır.

Sosyal Faktörler

Toplumsal kutuplaşma, Erdoğan döneminde derinleşen bir diğer önemli sorun olmuştur. Laik ve dindar kesimler arasındaki ayrışma, siyasal tercihlerin ve toplumsal yaşamın birçok alanında belirleyici hale gelmiştir. Erdoğan’ın muhafazakâr söylemi ve politikaları, bu ayrışmayı daha da derinleştirerek, toplumun belirli kesimlerinde rahatsızlık yaratmıştır. Özellikle gençler ve kadınlar, daha özgürlükçü bir yaşam talep ederken, bu taleplerin Erdoğan’ın muhafazakâr politikaları ile örtüşmemesi, liderliğe yönelik eleştirilerin artmasına yol açmıştır.

Toplumsal Algıdaki Değişim

Erdoğan’ın liderliğine yönelik toplumsal algı, 31 Mart seçimlerinden sonra belirgin bir değişim göstermiştir. Halk arasında "Cumhurbaşkanımız iyi, ama etrafı kötü" söylemi, yerini daha eleştirel bir bakış açısına bırakmaya başlamıştır. Artık, sadece Erdoğan'ın çevresi değil, bizzat Erdoğan'ın kendisi de eleştirilerin hedefi haline gelmiştir. Bu durum, Erdoğan’ın liderliğinin artık eskisi kadar sorgulanmadan kabul edilmediğini ve halkın daha fazla hesap sormaya başladığını göstermektedir.

Türkiye'nin siyasal ve sosyolojik yapısı, Erdoğan'ın liderliği altında büyük değişimlere uğramış, ancak bu değişimler zamanla Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin artmasına neden olmuştur. 31 Mart seçimleri, bu eleştirilerin su yüzüne çıktığı ve Erdoğan’ın liderliğinin ilk kez ciddi şekilde sorgulandığı bir dönüm noktası olmuştur. Toplumun geniş kesimleri, ekonomik sıkıntılar, toplumsal kutuplaşma ve demokratik değerlerdeki gerileme nedeniyle, Erdoğan’a olan güvenini sorgulamaya başlamıştır. Bu değişim, Türkiye’nin gelecekteki siyasal ve sosyolojik dinamiklerini şekillendirecek önemli bir süreç olarak karşımızda durmaktadır.


"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!