Bu Blogda Ara

4 Eylül 2024 Çarşamba

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği----2

2-Erdoğan'ın Sosyolojisinin Temelleri

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin son yirmi yılında hem siyasal hem de sosyolojik yapısını derinden etkileyen bir lider olarak öne çıkmıştır. Onun liderliği, sadece politik kararlarıyla değil, aynı zamanda toplumla kurduğu bağlar ve bu bağların sosyolojik temelleriyle de tanımlanır. Bu bölümde, Erdoğan'ın siyasal kimliği ve sosyolojik temelleri, halkla kurduğu bağ ve liderlik modeli ile toplumsal güvenin inşası ve zamanla dönüşümü detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

Erdoğan'ın Siyasal Kimliği ve Sosyolojik Temelleri

Erdoğan’ın siyasal kimliği, muhafazakâr ve popülist bir çizgide şekillenmiştir. Bu kimlik, büyük ölçüde Türkiye'nin sosyolojik yapısıyla örtüşen bir temele dayanır.

Muhafazakâr Kimlik: Erdoğan, İslami değerlere vurgu yapan muhafazakâr bir lider olarak tanındı. Bu, özellikle Türkiye’nin Anadolu şehirlerinde yaşayan ve geleneksel değerlere bağlı olan geniş bir kitle tarafından olumlu karşılandı. Erdoğan, İslami kimliği ve söylemi ile bu kesimlerin güvenini kazandı, böylece Türkiye'nin sosyolojik dokusuna derinlemesine nüfuz etti. Onun muhafazakâr kimliği, sadece dini değerlere bağlılıkla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda geleneksel aile yapısı, toplumsal cinsiyet rolleri ve ahlaki normlarla da şekillendi.

Popülist Söylem: Erdoğan’ın siyasal kimliğinin bir diğer önemli unsuru, popülist söylemidir. Popülizm, Erdoğan’ın liderliğinde "millet" ve "elitler" arasındaki çatışma ekseninde kurgulandı. Erdoğan, kendisini halkın içinden biri olarak konumlandırdı ve elitlere karşı halkın sesi olma iddiasını sürdürdü. Bu söylem, özellikle ekonomik ve sosyal açıdan dezavantajlı kesimler arasında karşılık buldu. Popülist söylemi, Erdoğan’ın liderliğinin sosyolojik temelini oluşturan "biz" ve "onlar" ayrımını güçlendirdi.

Halkla Kurulan Bağ ve Liderlik Modeli

Erdoğan’ın liderliği, halkla kurduğu güçlü bağlar üzerine inşa edilmiştir. Bu bağlar hem karizmatik liderlik özellikleri hem de Erdoğan’ın "halk adamı" imajıyla pekiştirilmiştir.

Karizmatik Liderlik: Max Weber’in "karizmatik otorite" tanımına uygun olarak, Erdoğan halkın gözünde olağanüstü niteliklere sahip bir lider olarak belirdi. Özellikle hitabet yeteneği, kriz dönemlerindeki duruşu ve halkla olan samimi ilişkisi, onun karizmatik liderliğini pekiştirdi. Erdoğan, geniş kitlelerin güvenini kazanarak, onların duygusal ve sosyolojik beklentilerine hitap etmeyi başardı. Bu karizmatik liderlik modeli, Erdoğan’ın liderliğini pekiştiren en önemli unsurlardan biri oldu.

Halk Adamı İmajı: Erdoğan, kendisini halkın içinden biri olarak sundu ve bu imajını sürekli olarak korumaya çalıştı. Mitinglerde halkla doğrudan temas kurması, gündelik dili kullanarak hitap etmesi ve halkın sorunlarına çözüm odaklı yaklaşımı, Erdoğan’ın liderlik modelinin temel taşlarını oluşturdu. Bu imaj, özellikle kırsal kesimlerde ve alt gelir gruplarında büyük bir karşılık buldu. Erdoğan’ın liderlik modeli, "ben de sizden biriyim" mesajını vererek, halkla arasında güçlü bir bağ kurulmasını sağladı.

Sosyal Yardımlar ve Politikalar: Erdoğan liderliğinde AKP, özellikle dar gelirli ailelere yönelik sosyal yardımlar ve ekonomik desteklerle halkla olan bağını güçlendirdi. Sosyal yardımlar, sadece ekonomik bir destek değil, aynı zamanda siyasal bir araç olarak kullanıldı. Bu politikalar, Erdoğan’a olan bağlılığı artırarak, liderliğinin sosyolojik temellerini sağlamlaştırdı.

Toplumsal Güvenin İnşası ve Zamanla Dönüşümü

Erdoğan’ın liderliği, toplumda güven inşa etme süreciyle de yakından ilişkilidir. Bu güvenin inşası, belirli politikalar ve söylemlerle desteklenmiş, ancak zamanla çeşitli dinamikler nedeniyle dönüşüme uğramıştır.

Ekonomik Başarılar ve Güven: Erdoğan’ın iktidarının ilk yıllarında elde edilen ekonomik başarılar, toplumsal güvenin inşasında önemli bir rol oynadı. Ekonomik büyüme, altyapı projeleri ve artan refah, Erdoğan’a olan güveni pekiştirdi. Bu dönemde, Erdoğan’ın ekonomik politikaları, geniş kitleler tarafından olumlu karşılandı ve toplumsal güvenin inşasında temel bir unsur oldu.

Güvenin Zedelenmesi: Ancak, özellikle 2013 sonrasında yaşanan siyasi krizler, ekonomik gerileme ve artan toplumsal kutuplaşma, Erdoğan’a olan güveni zedeledi. 2018 ekonomik krizi, bu güvenin ciddi şekilde sarsılmasına neden oldu. Artan işsizlik, enflasyon ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, halkın günlük yaşamını zorlaştırdı ve bu da Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirileri artırdı. Toplumsal güven, bu süreçte zayıfladı ve Erdoğan’ın liderliği altında sürdürülen politikaların sorgulanmasına neden oldu.

31 Mart Seçimleri ve Toplumsal Güvenin Dönüşümü: 31 Mart 2019 yerel seçimleri, Erdoğan’a olan toplumsal güvenin dönüşümünde kritik bir eşik oldu. Özellikle büyükşehirlerde kaybedilen seçimler, Erdoğan’ın liderliğine olan güvenin azaldığını gösterdi. Seçim sonuçları, Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin daha açık bir şekilde ifade edilmesine ve toplumsal güvenin yeniden değerlendirilmesine yol açtı. Bu süreçte, Erdoğan’a olan güvenin yerini daha eleştirel ve sorgulayıcı bir yaklaşım almaya başladı.

Erdoğan'ın liderliği, Türkiye'nin siyasal ve sosyolojik yapısını derinden etkileyen bir süreç olarak, çeşitli dinamikler üzerine inşa edilmiştir. Muhafazakâr değerler, popülist söylem ve karizmatik liderlik, Erdoğan’ın sosyolojik temellerini oluşturmuştur. Halkla kurulan güçlü bağlar ve ekonomik başarılar, Erdoğan’a olan toplumsal güveni inşa etmiştir. Ancak, zamanla yaşanan siyasal ve ekonomik krizler, bu güvenin zedelenmesine ve dönüşmesine neden olmuştur. Bugün, Erdoğan’ın liderliği altında inşa edilen toplumsal güven, çeşitli dinamikler nedeniyle dönüşüm geçirmekte ve yeni bir değerlendirme sürecine girmektedir. Bu süreç, Türkiye'nin gelecekteki siyasal ve sosyolojik yapısını şekillendirecek önemli bir dönüm noktası olarak karşımızda durmaktadır.


Bahadır Hataylı/03.09.2024/Sancaktepe/İST



3 Eylül 2024 Salı

2002-2024 RTE Döneminin Kritiği--1

 Not: Yedi günlük Yazı dizisi şeklinde yayınlanacaktır. Bahadır Hataylı/Eylül-2

1-Türkiye'nin Siyasal ve Sosyolojik Durumuna Genel Bakış

Türkiye, son yirmi yılda önemli siyasal ve sosyolojik dönüşümler yaşamıştır. Bu dönüşümlerin merkezinde, 2002 yılında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan bulunmaktadır. Erdoğan, Türkiye'nin siyasal ve sosyolojik yapısını derinden etkileyen bir figür olarak hem iç hem de dış politikada önemli değişimlerin mimarı olmuştur.

Siyasal Durum

Türkiye'nin siyasal yapısı, Erdoğan'ın liderliğinde merkeziyetçi bir karakter kazanmıştır. 2002 yılında AKP'nin iktidara gelmesiyle başlayan süreç, Erdoğan'ın halk tarafından sevilen bir lider olarak ortaya çıkmasını sağladı. Bu süreçte, ekonomik büyüme, altyapı yatırımları ve sosyal politikalar, AKP'yi geniş kitleler nezdinde popüler kılmıştır. Ancak, son yıllarda artan ekonomik sıkıntılar, toplumsal kutuplaşma ve demokratik normlardaki gerileme, Erdoğan’ın liderliği üzerindeki eleştirileri artırmıştır.

Sosyolojik Durum

Türkiye'nin sosyolojik yapısı, Erdoğan döneminde önemli değişimler geçirmiştir. Toplumsal kutuplaşma, laik-dindar çatışması ve kimlik siyasetinin öne çıkması, Erdoğan'ın liderliğinde derinleşen sosyolojik sorunlar olarak dikkat çekmektedir. Erdoğan, muhafazakâr değerlere vurgu yaparak, geleneksel ve dindar kesimlerin desteğini kazanmıştır. Bununla birlikte, kentleşme, eğitim seviyesindeki artış ve sosyal medyanın yaygınlaşması, toplumun farklı kesimlerinin siyasete katılımını ve taleplerini değiştirmiştir.

Erdoğan'ın Liderliğinin Sosyolojik Bağlamı

Erdoğan, siyaset sahnesine çıktığı günden bu yana, karizmatik liderliği ve güçlü hitabeti ile geniş kitleleri etkileyen bir figür olmuştur. Erdoğan'ın liderliği, Türk toplumunun çeşitli sosyolojik dinamikleri üzerine inşa edilmiştir.

Karizmatik Liderlik

Max Weber'in tanımına göre, karizmatik liderlik, takipçileri üzerinde büyük bir etki yaratan, olağanüstü kişisel özelliklere sahip liderler tarafından sergilenir. Erdoğan, bu tanıma uygun bir lider olarak, toplumun geniş kesimlerine hitap etmeyi başarmıştır. Onun liderliği, özellikle ekonomik istikrar, altyapı projeleri ve sosyal yardımlar gibi somut kazanımlarla desteklenmiştir.

Muhafazakâr Değerler ve Kimlik Siyaseti

Erdoğan, muhafazakâr ve dindar kimliğini ön plana çıkararak, geleneksel değerlere sahip geniş kitlelerin desteğini kazanmıştır. AKP'nin iktidara gelmesiyle, toplumda muhafazakâr değerler daha görünür hale gelmiş, dini semboller ve pratikler kamusal alanda daha fazla yer bulmuştur. Bu süreçte, kimlik siyaseti de ön plana çıkmış, toplum içinde laik-dindar kutuplaşması derinleşmiştir.

Toplumsal Dönüşüm ve Erdoğan'ın Rolü

Erdoğan, sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün de bir figürü olarak öne çıkmıştır. Kentleşme, eğitim düzeyinin artması ve genç nüfusun talepleri, Erdoğan’ın liderliğine yönelik beklentileri de çeşitlendirmiştir. Ancak, bu dönüşüm süreci, zamanla Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin de artmasına neden olmuştur. Özellikle, genç nesillerin ve kentli seçmenlerin, daha demokratik ve özgürlükçü taleplerle siyasal alanda yer almaya başlaması, Erdoğan’ın muhafazakâr söylemi ile çelişkilere yol açmıştır.

31 Mart Seçimlerinden Sonra Değişen Dinamikler

31 Mart 2019 yerel seçimleri, Türkiye’nin siyasal tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu seçimler, özellikle büyük şehirlerde AKP’nin ve dolayısıyla Erdoğan’ın güçlü olduğu bölgelerde ciddi kayıplara uğramasıyla sonuçlanmıştır.

Yerel Seçimlerin Önemi

31 Mart seçimleri, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde AKP’nin yenilgisi ile sonuçlandı. Bu yenilgi, Erdoğan’ın liderliğinde ilk kez bu kadar büyük bir gerileme olarak yorumlandı. Büyükşehirlerde kaybedilen belediyeler, Erdoğan’ın liderliğinin artık sorgulanmaya başladığının bir işareti olarak görüldü. Bu durum, AKP’nin güçlü olduğu muhafazakâr kitlelerde bile bir sorgulama sürecini başlattı.

Toplumsal Tepkiler ve Algı Değişimi

Seçim sonuçları, özellikle büyük şehirlerde yaşayan, genç ve eğitimli seçmenler arasında, Erdoğan ve AKP'ye yönelik eleştirilerin artmasına neden oldu. Bu kitle, ekonomik sıkıntılar, artan işsizlik ve enflasyon gibi sorunları Erdoğan'ın politikalarına bağlayarak, AKP’ye olan desteğini geri çekmeye başladı. Seçim sonuçları, AKP'nin tabanında bile bir kırılma yaratarak, "Erdoğan iyi ama etrafı kötü" söylemini aşan bir eleştirel bakış açısının gelişmesine zemin hazırladı.

Halkın Gözündeki Değişimler ve Toplumsal Algı

Erdoğan’ın liderliğine yönelik toplumsal algı, 31 Mart seçimlerinden sonra belirgin bir şekilde değişti. Bu değişim hem ekonomik hem de sosyal faktörlerin bir sonucu olarak ortaya çıktı.

Ekonomik Faktörler

Türkiye'nin 2018 yılında yaşadığı ekonomik kriz, halkın Erdoğan’a olan güvenini sarsan en önemli etkenlerden biri olmuştur. Artan enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve işsizlik, halkın günlük yaşamını zorlaştırmış, bu da Erdoğan’ın ekonomik yönetimine yönelik eleştirilerin artmasına neden olmuştur. Ekonomik sıkıntılar, özellikle düşük gelirli kesimler arasında AKP’ye olan desteğin zayıflamasına yol açmıştır.

Sosyal Faktörler

Toplumsal kutuplaşma, Erdoğan döneminde derinleşen bir diğer önemli sorun olmuştur. Laik ve dindar kesimler arasındaki ayrışma, siyasal tercihlerin ve toplumsal yaşamın birçok alanında belirleyici hale gelmiştir. Erdoğan’ın muhafazakâr söylemi ve politikaları, bu ayrışmayı daha da derinleştirerek, toplumun belirli kesimlerinde rahatsızlık yaratmıştır. Özellikle gençler ve kadınlar, daha özgürlükçü bir yaşam talep ederken, bu taleplerin Erdoğan’ın muhafazakâr politikaları ile örtüşmemesi, liderliğe yönelik eleştirilerin artmasına yol açmıştır.

Toplumsal Algıdaki Değişim

Erdoğan’ın liderliğine yönelik toplumsal algı, 31 Mart seçimlerinden sonra belirgin bir değişim göstermiştir. Halk arasında "Cumhurbaşkanımız iyi, ama etrafı kötü" söylemi, yerini daha eleştirel bir bakış açısına bırakmaya başlamıştır. Artık, sadece Erdoğan'ın çevresi değil, bizzat Erdoğan'ın kendisi de eleştirilerin hedefi haline gelmiştir. Bu durum, Erdoğan’ın liderliğinin artık eskisi kadar sorgulanmadan kabul edilmediğini ve halkın daha fazla hesap sormaya başladığını göstermektedir.

Türkiye'nin siyasal ve sosyolojik yapısı, Erdoğan'ın liderliği altında büyük değişimlere uğramış, ancak bu değişimler zamanla Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin artmasına neden olmuştur. 31 Mart seçimleri, bu eleştirilerin su yüzüne çıktığı ve Erdoğan’ın liderliğinin ilk kez ciddi şekilde sorgulandığı bir dönüm noktası olmuştur. Toplumun geniş kesimleri, ekonomik sıkıntılar, toplumsal kutuplaşma ve demokratik değerlerdeki gerileme nedeniyle, Erdoğan’a olan güvenini sorgulamaya başlamıştır. Bu değişim, Türkiye’nin gelecekteki siyasal ve sosyolojik dinamiklerini şekillendirecek önemli bir süreç olarak karşımızda durmaktadır.


2 Eylül 2024 Pazartesi

İslami Değerlerin Işığında Bağımsızlık ve Sadakat

"Eğer onlar Allah'a, peygambere ve ona indirilen Kur'an'a iman etmiş olsalardı, kâfirleri dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır. “Maide/81

Bu ayet, bir topluluğun Allah'a, Peygamber'e ve Kur'an'a olan imanlarının gerçek anlamda olmadığını, zira iman etmiş olsalar kâfirlerle dostluk kurup onların yolundan gitmeyeceklerini ifade eder. Ayet, iman edenlerin kime güvenmeleri ve kiminle dostluk kurmaları gerektiğini hatırlatarak, Müslümanlara kimlerle ittifak kuracakları konusunda bir uyarı yapar.

Bu ayet, iman ile ahlaki ve toplumsal davranışlar arasındaki bağı vurgular. İman, sadece bir inanç beyanı değil, aynı zamanda kişinin davranışlarını, kimlerle dostluk kuracağını ve kime güveneceğini belirleyen bir rehberdir. Eğer bir kişi veya toplum gerçekten Allah'a ve O'nun gönderdiklerine iman etmişse, o kişinin hayatında bu iman, dostlarını, müttefiklerini ve yaşam tarzını belirleyecektir. Ancak, eğer bu iman zayıfsa, kişi kolayca sapkın düşüncelere ve davranışlara yönelir.

Bu ayet aynı zamanda Müslümanlara, değerlerini ve inançlarını sorgulamadan yabancı ideolojilere kapılmamaları gerektiğini, aksi takdirde bu sapmaların onları doğru yoldan saptıracağını hatırlatır. Dolayısıyla, iman yalnızca bireysel bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir dengeyi de kurar. Bir toplumda, inançlı bireyler doğru yoldan sapar ve yabancı ideolojilerle yakınlaşırsa, bu toplumun ahlaki yapısında ve sosyal düzeninde bozulmalar meydana gelir.

Ayetin öğrettiği en önemli ders, imanın sadece dilde değil, fiilde de olması gerektiğidir. İnanç ve davranışlar arasında tutarlılık bulunmazsa, bu imanın derinliği ve samimiyeti sorgulanır. Bu yüzden, Müslümanların kimlerle ittifak kuracaklarını ve dostluk ilişkilerini nasıl şekillendireceklerini dikkatle düşünmeleri gerekir.

Ancak, günümüzde bu ayetin pratiğe nasıl yansıtıldığı ve İslami prensiplere ne kadar uygun yaşandığı konusu oldukça tartışmalıdır. Bu yazıda, Maide Suresi 81. ayetini esas alarak, tarihsel ve güncel örneklerle derinlemesine bir analiz yapacağız.

1. Tarihsel Arka Plan: Kâfirlerle Dostluk Kurmanın Tehlikeleri

İslam tarihi boyunca, Müslüman liderler ve toplumlar, kâfirlerle dostluk kurmanın, ittifaklar yapmanın ve İslami değerlerden ödün vermenin ne gibi tehlikeler içerdiğini tecrübe etmişlerdir. Örneğin, Endülüs'ün düşüşü, Müslümanların Batı dünyasıyla yaptığı siyasi ve askeri ittifakların bir sonucudur. Endülüs, başlangıçta İslam medeniyetinin zirve noktalarından biriydi, ancak zamanla kâfirlerle yapılan anlaşmalar, Müslümanların içsel zayıflıkları ve kendi değerlerinden ödün vermeleri nedeniyle yıkıldı.

Benzer şekilde, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, Batı devletleriyle yapılan ittifaklar ve ekonomik anlaşmalar, imparatorluğun zayıflamasına ve sonunda çökmesine neden oldu. Batı ile olan bu ilişkiler, Müslümanların bağımsızlıklarını kaybetmelerine ve kendi topraklarında yabancı güçlerin kontrolüne girmelerine yol açtı.

2. Günümüzde Müslüman Liderler ve İttifaklar

Günümüzde Müslüman olduğunu söyleyen birçok lider, İslami değerleri ve bağımsızlığı koruma noktasında yeterince hassas değildir. Ekonomik, siyasi ve askeri çıkarlar uğruna, İslam dışı güçlerle yapılan ittifaklar, Müslüman toplumların zayıflamasına ve İslami değerlerin göz ardı edilmesine neden olmaktadır.

Örneğin, bazı Müslüman ülkeler, Batı dünyasıyla yaptığı ekonomik anlaşmalar nedeniyle kendi halklarının çıkarlarını feda etmektedir. Bu ülkeler, Batı'nın dayattığı ekonomik modelleri benimsemekte, bu da halkın fakirleşmesine ve sosyal adaletsizliğin artmasına neden olmaktadır. Aynı şekilde, askeri ittifaklar, Müslüman ülkelerin dış politikasını Batı'nın çıkarlarına göre şekillendirmekte ve bu durum, İslami değerlerin korunmasını zorlaştırmaktadır.

3. Bireysel Müslümanlar: Kendi Değerlerini Korumak

Maide Suresi 81. ayeti bireysel Müslümanlar için de önemli dersler içerir. İslami değerlerden ödün vermeden, Batı kültürünün baskısı altında yaşamlarını sürdürmek, büyük bir meydan okumadır. Bir Müslümanın, Batı kültürü içinde erimeden, kendi inançlarını ve değerlerini koruyabilmesi, ancak güçlü bir iman ve bilinçli bir yaşam tarzıyla mümkündür.

Günümüzde, birçok Müslüman, sosyal medya, popüler kültür ve tüketim çılgınlığı gibi unsurlar nedeniyle kendi değerlerinden uzaklaşmaktadır. Bu süreçte, Müslüman bireyler, İslami değerlerini kaybetmeden modern dünyada nasıl varlık gösterebileceklerini sorgulamalıdırlar. Bu durum bu ayetin bireysel düzeyde de ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

4. Sosyolojik ve Psikolojik Etkiler

Toplumların, liderlerinin ve bireylerin kâfirlerle dostluk kurmalarının psikolojik ve sosyolojik etkileri de dikkate alınmalıdır. Bir toplum, kendi inançlarından ve değerlerinden ödün verdiğinde, toplumsal kimlik kaybı yaşar. Bu, bireylerde güvensizlik, aidiyet duygusunda azalma ve toplumun genel olarak ahlaki bir çöküş yaşamasına neden olur. Bu tür toplumlar, zamanla kendi kendini sömürgeleştirir ve yabancı kültürlerin etkisi altında kimliklerini kaybederler.

Psikolojik olarak, bir Müslüman birey, kendi inançlarına aykırı bir yaşam tarzı sürdürdüğünde, içsel bir çatışma yaşar. Bu çatışma, kişinin ruhsal huzurunu bozar ve onu manevi olarak zayıflatır. Toplumsal düzeyde ise, bu tür bireylerin artması, toplumun genel moralini düşürür ve kolektif bir bilinç kaybına yol açar.

5. İslami İlkeler ve Öneriler

Bu ayeti temel alarak, Müslüman bireylerin ve toplumların İslami değerleri korumaları için bazı ilkeler ve öneriler sunabiliriz:

Bağımsızlık: Müslüman toplumlar, İslam dışı güçlerle olan ilişkilerinde bağımsızlıklarını korumalıdır. Bu hem ekonomik hem de siyasi anlamda bir bağımsızlık olmalıdır.

Kendi Değerlerine Sadakat: Müslümanlar, kendi inanç ve değerlerinden ödün vermeden, modern dünyada varlık göstermelidirler. Bu, bilinçli bir yaşam tarzı ve güçlü bir iman gerektirir.

Toplumsal Dayanışma: Müslüman toplumlar, kendi içlerinde güçlü bir dayanışma ve birliktelik oluşturmalıdır. Bu, İslami değerlerin korunmasını ve toplumsal huzurun sağlanmasını kolaylaştırır.

Bilinçlenme ve Eğitim: İslami eğitim, bireylerin ve toplumların kimliklerini korumaları ve küresel kültürel erozyona karşı direnç göstermeleri için kritik öneme sahiptir. Bu hem dini hem de modern eğitimi kapsamalıdır.

İslami Değerlerin Korunması ve Geleceğe Yönelik Adımlar

Maide Suresi 81. ayeti hem bireysel hem de toplumsal düzeyde Müslümanların kâfirlerle dostluk kurmaktan kaçınmaları gerektiğini vurgulayan önemli bir uyarıdır. Günümüzde, bu ayetin ışığında, Müslüman bireyler ve liderler, kendi inançlarını ve değerlerini koruma konusunda daha dikkatli olmalıdırlar. Bu hem İslami değerlerin gelecekte korunması hem de Müslüman toplumların bağımsızlıklarını sürdürmeleri açısından hayati öneme sahiptir.

Bahadır Hataylı/01.09.2024/18.50/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!