Bu Blogda Ara

22 Ağustos 2024 Perşembe

Tarımsal Planlama ve Yönetimdeki Çarpıklıklar-Sorunlar ve Çözümler Üzerine Sosyolojik Bir Yaklaşım

Tarımsal Planlamanın Gerekliliği ve Önemi

Bir ülkenin gıda güvenliği ve tarımsal sürdürülebilirliği, planlı ve programlı bir tarım politikasının varlığına bağlıdır. Tarımsal üretim, yalnızca ekonomik bir faaliyet değil, aynı zamanda toplumun temel ihtiyaçlarını karşılayan ve sosyal düzeni koruyan hayati bir unsurdur. Bu nedenle, tarımsal planlama, her şeyden önce milletin gıda ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanmalıdır. Ancak, günümüzde bazı ülkelerde tarım politikalarının yetersizliği ve yönetimsel hatalar hem üreticiyi hem de nihai tüketiciyi zor duruma sokmaktadır.

İç Piyasa İhtiyaçlarının Göz Ardı Edilmesi

Tarımsal üretimde öncelikli olarak iç piyasanın ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Bir ülkenin tarım politikası, öncelikle kendi milletinin gıda güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Ancak, ihracat odaklı yaklaşımlar, iç piyasadaki arzı daraltarak fiyatların yükselmesine ve halkın alım gücünün zayıflamasına yol açabilir.

 İhracatın Bir Amaç Değil Araç Olması Gerektiği

Tarım ürünlerinin ihracatı, milli ekonomiye katkı sağlasa da bu süreçte öncelik, iç piyasanın ihtiyaçlarının karşılanması olmalıdır. İhracat, sadece fazlalık ürünler üzerinden yapılmalı ve ülkenin gıda güvenliğini riske atmamalıdır.

Tarımsal Üretimde Planlama ve Eğitim İhtiyacı

Tarım Bakanlığına bağlı kurumlar, il, ilçe ve köy düzeyinde kapsamlı tarım planlaması yapmalıdır. Hangi bölgelerde hangi ürünlerin yetiştirileceği, bilimsel verilere dayalı olarak belirlenmelidir. Bu planlama, bölgenin iklim, toprak yapısı ve su kaynakları gibi özelliklerine göre yapılmalıdır.

Üreticilerin Eğitimi ve Desteklenmesi

Üreticilere, tarımsal üretim konusunda sürekli eğitim verilmelidir. Modern tarım teknikleri, verimliliği artıran yöntemler ve sürdürülebilir tarım uygulamaları konusunda üreticiler bilinçlendirilmelidir. Ayrıca, tarımsal üretimi teşvik edici finansal destekler ve sübvansiyonlar sağlanmalıdır.

Tarım Alanlarının Verimli Kullanımı ve Disiplinli Üretim

Tarım alanlarının hangi ürünler için kullanılacağı önceden belirlenmeli ve bu planlamaya aykırı hareket eden üreticiler cezalandırılmalıdır. Devlet, belirlediği tarım politikalarının uygulanmasını sıkı bir şekilde denetlemeli ve kurallara uymayanları caydırıcı cezalarla karşı karşıya bırakmalıdır.

İç Piyasa İçin Üretilen Ürünlerin Denetimi ve Alım Garantisi

Devlet, iç piyasada tüketilecek ürünlerin üretim miktarını önceden belirlemeli ve bu ürünleri üreticiden alarak piyasa dengesini korumalıdır. Bu hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyacak, tarımsal üretimde istikrar sağlayacaktır.

İhracat Kayıtlı Üretim ve İç Piyasa İlişkisi

Tarımsal ürünlerin ihracatı için ayrılan üretim alanları, iç piyasanın ihtiyaçlarına zarar vermeyecek şekilde planlanmalıdır. Bu alanlarda üretilen ürünlerin iç piyasaya girmesi engellenmelidir. Böylece, iç piyasada arz fazlası oluşmaz ve fiyatlar istikrarlı kalır.

İhracat Kayıtlı Üretimin Denetimi ve Yaptırımlar

İhracat kayıtlı üretim yapan üreticilerin, ürünlerini iç piyasaya sunmaları durumunda ağır cezalarla karşılaşmaları sağlanmalıdır. Bu tür uygulamalar hem iç piyasanın istikrarını korur hem de tarımsal üretimin disiplin altına alınmasına katkıda bulunur.

Tarımsal Üretimde Uzun Vadeli Stratejiler ve Sürdürülebilirlik

Tarımsal üretim, kısa vadeli kazançlar yerine, orta ve uzun vadeli stratejilere dayanmalıdır. Bu stratejiler, tarımsal üretimin sürekliliğini sağlamak, doğal kaynakları korumak ve tarımın sürdürülebilirliğini temin etmek amacıyla geliştirilmelidir.

Tarımı Tercih Edilen Bir Meslek Haline Getirmek

Tarım, sadece geçim kaynağı değil, aynı zamanda tercih edilen bir meslek haline getirilmelidir. Tarımsal üretimle uğraşan kişilerin, bu alanda kalıcı ve sürdürülebilir bir yaşam kurabilmeleri için gerekli destekler sağlanmalıdır. Bu, genç nüfusun tarımsal üretime ilgisini artıracak ve tarım sektöründe nitelikli iş gücü oluşmasını sağlayacaktır.

Üreticinin ve Tüketicinin Karşı Karşıya Kaldığı Zorluklar

Tarımsal planlama ve yönetimdeki hatalar, üreticiyi zor durumda bırakır ve nihai tüketicinin gıda ihtiyaçlarını karşılayamamasına yol açar. Bu durum, toplumda huzursuzluk yaratır ve sosyal çatışmaları tetikleyebilir.

Toplumsal Huzursuzluk ve Kaos

Tarımsal ürünlerin yetersizliği veya aşırı pahalanması, toplumda huzursuzluk ve kaos ortamı yaratır. Bu, toplumsal güvenin sarsılmasına, etik ve manevi değerlerin zayıflamasına neden olur. Sonuç olarak, insanlar, sadece fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayan, ancak manevi ve ahlaki değerlerden yoksun bir yaşama sürüklenir.

Tarımda Planlı ve Disiplinli Yönetimin Gerekliliği

Tarımsal üretimde planlı, programlı ve disiplinli bir yaklaşım hem üreticiyi hem de tüketiciyi korur. Devlet, tarımsal üretimde hem iç piyasa ihtiyaçlarını gözetmeli hem de ihracat odaklı üretimi disiplin altına almalıdır. Bu süreç, toplumun gıda güvenliğini sağlar, sosyal huzuru korur ve ülkenin ekonomik istikrarını destekler. Ancak bu politikalar, sadece kâğıt üzerinde kalmamalı, uygulanabilir ve denetlenebilir olmalıdır. Devlet adına yöneticiler, bu tür çalışmaların hayata geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür.

Uygulanabilir Tarım Planı ve Programı

1. Temel Hedef: Gıda Güvenliğinin Sağlanması

Öncelik: Ülkenin gıda güvenliğini sağlamak için üretim, öncelikle iç piyasanın ihtiyaçlarına göre planlanmalıdır.

Üretim Fazlası: İç piyasanın ihtiyacı karşılandıktan sonra, üretim fazlası ihracat için değerlendirilecektir.

2. Bölgesel Üretim Planlaması

Bölgesel Tarım Haritası: Tarım Bakanlığı tarafından bölge bazında tarım haritaları oluşturulacak. Her bölgeye uygun tarım ürünleri, iklim ve toprak koşulları göz önüne alınarak belirlenecektir.

Yerel Üretim Kotaları: Her il, ilçe, kasaba ve köy için üretim kotaları belirlenecek ve bu kotalar dahilinde tarımsal faaliyetler sürdürülecektir.

3. Eğitim ve Destek Programları

Üretici Eğitimleri: Tarımsal üreticilere modern tarım teknikleri, sürdürülebilir üretim yöntemleri ve verimlilik artırıcı uygulamalar konusunda sürekli eğitim verilecektir.

Finansal Destek ve Sübvansiyonlar: Üreticilere, tarım faaliyetlerini sürdürebilmeleri için uygun kredi ve hibe programları sağlanacak. Ayrıca, devlet tarafından belirlenen ürünlerde alım garantisi verilecektir.

4. Denetim ve Yaptırımlar

Üretim ve Pazar Denetimi: Üretim süreçleri ve pazar faaliyetleri sıkı bir şekilde denetlenecek. Üretim kotalarına uymayan ve iç piyasaya zarar veren üreticilere caydırıcı cezalar uygulanacaktır.

İhracat Denetimi: İhracat için üretilen ürünlerin iç piyasaya sunulması yasaklanacak ve bu kurala uymayanlara ağır yaptırımlar uygulanacaktır.

5. İhracat Politikası

Fazla Üretimin İhracatı: İç piyasanın ihtiyaçları karşılandıktan sonra oluşan üretim fazlası, uluslararası piyasalarda değerlendirilmek üzere ihracata yönlendirilecektir.

Kayıtlı Üretim Alanları: İhracat kayıtlı üretim yapılan bölgeler belirlenerek, bu bölgelerden iç piyasaya mal girişi engellenecektir.

6. Uzun Vadeli Stratejiler

Sürdürülebilir Tarım Uygulamaları: Tarımda doğal kaynakların korunmasını ve çevre dostu üretim tekniklerinin kullanılmasını teşvik eden politikalar geliştirilecektir.

Tarımı Cazip Hale Getirmek: Genç nüfusun tarım sektöründe yer alması için tarımsal faaliyetler cazip hale getirilecek. Tarım hem geçim kaynağı hem de tercih edilen bir meslek olarak teşvik edilecektir.

7. Kriz Yönetimi ve Toplumsal Huzurun Korunması

Gıda Stok Yönetimi: İç piyasadaki dalgalanmalar ve fiyat artışlarına karşı, stratejik gıda stokları oluşturulacak. Bu stoklar, kriz dönemlerinde devreye sokulacaktır.

Toplumsal Huzur İçin Düzenlemeler: Tarım sektöründeki düzensizlikler ve istikrarsızlıklar, toplumsal huzuru bozabilecek kaos ortamına yol açabilir. Bu nedenle, tarım politikaları halkın güvenini ve huzurunu sağlama amacıyla da titizlikle uygulanacaktır.

Uygulanabilir Bir Tarım Politikası İçin Stratejik Yaklaşım

Bu plan ve program, tarımda hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyarak, sürdürülebilir ve istikrarlı bir tarım sistemi oluşturmayı hedeflemektedir. Ülkenin gıda güvenliği, sosyal huzuru ve ekonomik istikrarı için gerekli olan adımlar, planlı ve disiplinli bir şekilde atılacak, bu sürecin denetimi sıkı bir şekilde yapılacaktır. Devletin, tarım sektöründe izlediği politikalar, halkın ihtiyaçlarına ve ülkenin genel çıkarlarına hizmet edecek şekilde düzenlenecek ve uygulanacaktır.

Bahadır Hataylı/22.08.2024//13.00/Namazgah/İST


21 Ağustos 2024 Çarşamba

Pahalılık Üretim Krizi ve Toplumsal Kaos

Yönetimsel Hataların ve Küresel Oyunların Sosyolojik Analizi

Böyle bir karmaşık toplumsal ve ekonomik durumu analiz etmek, pek çok yönü göz önünde bulundurmayı gerektirir. Bu tür bir ortamda yaşanan sorunlar, toplumun temel dinamiklerini zayıflatabilir ve geniş çaplı sonuçlar doğurabilir. Burada hem yönetimden kaynaklanan hatalar hem de bu kaostan beslenen aktörler ve bunların küresel bir sistemin parçası olup olmadıkları gibi pek çok yönü ele almak gerekir. Ayrıca, böyle bir ortamın sosyolojik etkilerini ve toplumsal tepkileri ele almak da önemlidir.

Toplumların ekonomik ve sosyal dengelerini sarsan durumlar, genellikle bir dizi karmaşık faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Üretim mallarının sokaklara dökülmesi, gıda ürünlerinin ortalıkta saçılması ve bu ürünlerin nihai tüketiciye ulaşmaması, aynı zamanda fiyatların düşmesinin engellenmesi gibi durumlar, bir toplumun hem ekonomik hem de sosyal yapısını derinden etkileyebilir. Bu tür durumlar, yalnızca üreticileri ve tüketicileri değil, aynı zamanda toplumsal güveni, sosyal dayanışmayı ve yönetim mekanizmalarına olan inancı da sarsabilir. Bu çalışmada, böyle bir kaotik ortamın nedenlerini, sonuçlarını ve bu durumu fırsata çevirmeye çalışan aktörleri ele alacağız.

Ekonomik Kaosun Nedenleri ve Yönetimsel Hatalar

Ekonomik kaos, genellikle bir dizi yönetimsel hatanın ve politik yanlışların bir sonucudur. Üretim mallarının sokaklara dökülmesi ve gıda ürünlerinin tüketiciye ulaşmaması gibi durumlar, piyasada ciddi bir dengesizliğe yol açar. Bu durumun ardındaki temel nedenlerden biri, merkezi yönetimin piyasayı düzenleme ve denetleme konusundaki yetersizlikleridir.

Piyasa Kontrolünün Kaybı:

Merkezi yönetim, piyasadaki arz-talep dengesini koruyamazsa, üreticiler ve tüketiciler arasında bir kopukluk meydana gelir. Üreticilerin malını maliyetinin altında fiyatlara satmaya zorlanması, onların üretim yapma isteğini ve kapasitesini azaltır. Sonuç olarak, ürünler tarlada kalır veya sokaklara dökülür. Bu, sadece üreticilere zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda toplumun genelinde bir güvensizlik ortamı yaratır.

Yönetimsel Yaptırımların Eksikliği:

Üretim mallarının sokaklara dökülmesi gibi durumlar medyada geniş yer bulmasına rağmen, merkezi yönetimin bu tür olaylara karşı yaptırım uygulamaması, yönetimin halk nezdindeki otoritesini zayıflatır. Yönetim, piyasayı düzenleyici politikalar geliştirmekte başarısız olduğunda, bu tür kaos ortamlarının oluşması kaçınılmaz hale gelir.

Spekülatif Faaliyetlerin Artışı:

Ürün fiyatlarının düşmesinin kasıtlı olarak engellenmesi, piyasada spekülatif faaliyetlerin arttığını gösterir. Bu tür faaliyetler, genellikle piyasanın doğal işleyişine müdahale eden çıkar grupları tarafından yürütülür. Bu gruplar, ürünleri piyasadan çekerek veya fiyatları manipüle ederek, kendi çıkarlarına hizmet eden bir kaos ortamı yaratırlar. Bu da toplumun genel refah seviyesini düşürür ve ekonomik istikrarsızlığa yol açar.

Toplumsal Tepkiler ve Sosyolojik Sonuçlar

Ekonomik kaos, toplumun çeşitli kesimlerinde farklı tepkilere yol açar. Bu tepkiler, genellikle toplumsal güvensizlik, sosyal dayanışmanın zayıflaması ve radikalleşme eğilimleri şeklinde kendini gösterir.

Toplumsal Güvensizlik:

Piyasada yaşanan bu tür dengesizlikler, halkın merkezi yönetime olan güvenini sarsar. Üreticilerin ve tüketicilerin mağdur edildiği bir ortamda, yönetimin sorunları çözme kapasitesine olan inanç azalır. Bu da toplumsal huzursuzluğun artmasına ve potansiyel olarak daha büyük sosyal patlamaların önünü açar.

Sosyal Dayanışmanın Zayıflaması:

Ekonomik zorluklar, toplumun farklı kesimlerini birbirine karşı kışkırtabilir. Üreticiler, tüketiciler ve yönetim arasında bir suçlama oyunu başlar. Bu da toplumun farklı kesimleri arasında çatışmalara yol açabilir ve sosyal dayanışmayı zayıflatır. Özellikle gelir dağılımındaki adaletsizlikler, bu tür bir çatışma ortamının oluşmasına zemin hazırlar.

Radikalleşme Eğilimleri:

Ekonomik zorluklar ve güvensizlik ortamı, bazı grupların radikalleşmesine yol açabilir. Yönetimden umudunu kesen bireyler ve gruplar, alternatif çözümler aramaya başlar. Bu da radikal ideolojilerin ve hareketlerin güç kazanmasına neden olabilir. Böyle bir ortamda, sosyal huzursuzluklar, protestolar ve hatta isyanlar kaçınılmaz hale gelebilir.

Kaostan Beslenen Aktörler ve Küresel Bağlantılar

Bu tür kaos ortamları, sadece yerel aktörler tarafından değil, aynı zamanda küresel güçler tarafından da manipüle edilebilir. Ekonomik istikrarsızlık, dış güçlerin müdahalesine açık bir zemin oluşturur.

Kaostan beslenen yerel şebekeler, genellikle piyasadaki spekülatif faaliyetleri yönlendiren gruplardır. Bu gruplar, piyasa fiyatlarını manipüle ederek ve arz-talep dengesini bozar. Medya üzerinden yayılan görüntüler, toplumda bir panik havası yaratır ve bu grupların faaliyetleri için daha elverişli bir ortam hazırlar. Yönetimin bu tür gruplara karşı yaptırım uygulamaması, bu kaosu daha da derinleştirir.

Ekonomik kaos, küresel güçlerin bir ülkeye müdahale etmesi için bir fırsat yaratabilir. Küresel aktörler, yerel ekonomik krizleri kullanarak, kendi çıkarlarına hizmet eden politikaları hayata geçirebilirler. Bu, genellikle ekonomik yaptırımlar, siyasi baskılar veya yerel gruplara destek verme şeklinde gerçekleşir. Böylece, bir ülkenin ekonomik bağımsızlığı zayıflar ve küresel güçlerin etkisi altına girer.

Bu tür ekonomik kaoslar, küresel güçlerin yeni bir dünya düzeni oluşturma planlarının bir parçası olabilir. Küresel güçler, yerel ekonomileri zayıflatarak, daha merkeziyetçi ve kontrol edilebilir bir dünya düzeni kurmayı hedefleyebilirler. Bu tür bir düzen, yerel ekonomilerin küresel sermaye tarafından kontrol edilmesine olanak tanır ve bağımsız ekonomik politikaların uygulanmasını zorlaştırır.

Bu tür bir ekonomik kaos ortamı, sadece yerel yönetim hatalarından kaynaklanmaz; aynı zamanda yerel ve küresel aktörlerin ortaklaşa yarattığı bir durum olabilir. Üretim mallarının sokaklara dökülmesi, gıda ürünlerinin tüketiciye ulaşmaması ve fiyatların düşmesinin engellenmesi gibi olaylar hem toplumsal hem de ekonomik yapıyı derinden etkiler.

Sonuç olarak, bu karmaşık denklem, yerel ve küresel dinamiklerin bir araya gelmesiyle oluşur. Toplumların bu tür durumlarla başa çıkabilmesi için, güçlü bir yönetim mekanizmasına, adil ve dengeli ekonomik politikalara ve sosyal dayanışmayı güçlendirecek önlemlere ihtiyaç vardır. Ancak bu şekilde, ekonomik ve toplumsal kaosun önüne geçilebilir ve toplumun refahı korunabilir.

Bahadır Hataylı/20.08.2024/17.00/Namazgah/İST


19 Ağustos 2024 Pazartesi

Toplumsal Sağlık ve Ahlak

  Gelişimin Gerçek Ölçütleri Üzerine Bir İnceleme

Bir toplumun sağlıklı gelişimi, tıpkı bir organizmanın gelişimi gibi dengeli ve bütünsel bir süreç gerektirir. Bir bedende herhangi bir organın gelişmemesi ya da zamanla işlev kaybı yaşaması, o organizmanın genel sağlığını tehlikeye sokar. Aynı şekilde, bir toplumda da bazı alanlarda gelişim kaydedilirken, diğer alanlarda gerileme yaşanıyorsa, o toplumun genel sağlığı sorgulanmalıdır. Bu yazımda, toplumsal gelişim ve ahlak arasındaki ilişki ele alacağım, bir toplumun sağlıklı olup olmadığını değerlendirmenin yalnızca maddi başarılarla ölçülemeyeceği açık bir gerçektir. Özellikle, Türkiye gibi ülkelerde gözlenen siyasal manipülasyonlar ve toplumsal hastalıklar da kapsam alanıma girmektedir.

Toplumsal gelişim, yalnızca ekonomik, teknolojik veya askeri başarılarla değil, aynı zamanda ahlaki değerlerle de ölçülmelidir. Ahlak, bireylerin ve kurumların doğru ve yanlış arasındaki ayrımı yapabilme kapasitesiyle ilgilidir. Bir toplumda ahlaki değerler zayıfladığında, toplumsal dokuda ciddi bozulmalar meydana gelir. Örneğin, bir ülkenin silah, tank, füze gibi askeri başarılar elde etmesi, o toplumun sağlıklı olduğunu göstermez. Eğer aynı toplumda eğitim sistemi çökmüş, gençler umutsuzluğa kapılmış, ahlaki çöküntü artmışsa, o toplumda ciddi bir dengesizlik olduğu açıktır.

Eğitim, bir toplumun geleceğini şekillendiren en önemli unsurlardan biridir. Eğitim sisteminin çökmesi, toplumun geleceği açısından son derece tehlikelidir. Eğitimsiz bir toplum, ahlaki değerlerini kaybetmeye ve yozlaşmaya açıktır. Eğitim aynı zamanda ahlakın da bir parçasıdır; çünkü eğitimli bireyler, doğru ve yanlış arasındaki ayrımı daha iyi yapabilirler. Türkiye gibi ülkelerde eğitim sistemindeki çöküş, gençlerin umutsuzluğu ve gelecek kaygısı, toplumsal sağlığın bozulduğunun bir göstergesidir.

Toplumsal hastalıklar, ahlaki değerlerin zayıflamasıyla birlikte ortaya çıkar. Bu hastalıklar arasında yalan, dolandırıcılık, hırsızlık, rüşvet, fuhuş, aile yapısının dağılması, açlık, sefalet ve aşırı zenginleşme gibi olgular yer alır. Bu tür hastalıklar, bir toplumun temelini oluşturan güven, adalet ve eşitlik gibi değerlerin yok olmasına yol açar. Bu noktada, siyasal manipülasyonların rolü de büyüktür. Siyasal iktidarlar, genellikle bir başarıya odaklanarak, diğer tüm sorunları göz ardı etmeye ve halkı bu başarıya odaklanarak manipüle etmeye çalışırlar.

Siyasal manipülasyon, toplumun belirli başarılarla kandırılmaya çalışılması anlamına gelir. Örneğin, bir hükümet askeri başarılarını öne çıkararak, eğitimdeki çöküşü, ekonomik eşitsizlikleri veya ahlaki çöküntüyü gizlemeye çalışabilir. Bu tür manipülasyonlar, halkı yanlış bir başarı algısına yönlendirir ve gerçek sorunların göz ardı edilmesine neden olur. Türkiye gibi ülkelerde, siyasal iktidarların askeri başarıları yücelterek, toplumsal sorunları göz ardı etmesi sıkça rastlanan bir durumdur. Bu tür bir anlayış, toplumun gerçek gelişimini engeller ve ahlaki değerlerin daha da zayıflamasına yol açar.

Bir toplumun sağlıklı yaşaması için en temel koşul ahlaktır. Ahlaki değerlerin zayıfladığı bir toplumda, diğer tüm başarılar anlamsız hale gelir. Eğitim, adalet, eşitlik ve ahlak gibi değerler, toplumsal sağlığın temel taşlarıdır. Bu değerler zayıfladığında, toplumun genel sağlığı tehlikeye girer. Siyasal iktidarların bu değerleri göz ardı etmesi ve halkı yalnızca maddi başarılarla kandırmaya çalışması, uzun vadede toplumsal çöküşe yol açar.

Sonuç olarak, bir toplumun sağlıklı gelişimini tamamlaması, yalnızca maddi başarılarla değil, aynı zamanda ahlaki değerlerle de ölçülmelidir. Ahlak, bir toplumun temelini oluşturan en önemli değerdir. Eğitim sistemi çökmüş, gençler umutsuzluğa kapılmış ve ahlaki değerler zayıflamış bir toplum, sağlıklı bir toplum olarak değerlendirilemez. Siyasal manipülasyonlar ve toplumsal hastalıklar, bu çöküşü hızlandıran unsurlardır. Toplumsal sağlığın korunması için ahlaki değerlerin güçlendirilmesi ve gerçek sorunların göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde, toplumlar sağlıklı bir gelişim süreci geçirebilir ve geleceğe umutla bakabilir.

Bahadır Hataylı/19.08.2024/10.40/Namazgah/İST



"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!