Bu Blogda Ara

1 Haziran 2024 Cumartesi

Küresel İfsat Baronlarının Dünyamızı Karartma Çabaları ve İnsanları Kandırma Taktikleri

Küresel ifsat baronları, genellikle büyük sermaye ve medya gücüne sahip olan, küresel politikaları ve ekonomiyi yönlendiren kişiler veya gruplar olarak tanımlanır. Bu terim, finansal ve siyasi güçlerini kullanarak toplumları manipüle eden elit kesimi ifade eder. Tarihsel olarak, bu tür güç odakları Antik Roma'dan modern zamanlara kadar var olmuştur. Ancak, sanayi devrimi ve sonrasındaki küreselleşme ile birlikte bu güçlerin etkisi daha da belirgin hale gelmiştir.

Küresel ifsat baronlarının temel amacı, ekonomik ve siyasi gücü ellerinde tutarak küresel düzeni kendi çıkarlarına göre şekillendirmektir. Faaliyet alanları genellikle finansal piyasalar, medya, sağlık, eğitim ve enerji sektörlerini kapsar. Bu alanlarda yaptıkları manipülasyonlar, küresel ekonomiyi ve politikaları etkileyerek geniş kitleler üzerinde kontrol sağlar.

Geleneksel medya, bilgi akışını kontrol etmede kritik bir rol oynar. Büyük medya kuruluşları, halkın algısını yönlendirmek için haberleri seçer ve sunar. Bu kuruluşlar, çoğu zaman belirli siyasi ve ekonomik çıkar gruplarının kontrolü altındadır. Örneğin, savaş zamanlarında hükümetler ve medya kuruluşları, savaşı desteklemek için propaganda yapabilirler. Bu propaganda, halkın desteğini kazanmak ve muhalefeti bastırmak için kullanılır.

Dezenformasyon, yanlış veya yanıltıcı bilgilerin kasıtlı olarak yayılmasıdır. Bu, halkın gerçekleri yanlış anlamasına ve yanlış kararlar almasına neden olur. Sahte haberler, özellikle seçim dönemlerinde veya kriz zamanlarında yaygındır. Örneğin, 2016 ABD Başkanlık seçimlerinde, sahte haberlerin ve Rusya'nın dezenformasyon kampanyalarının seçim sonuçlarını etkilediği iddia edilmiştir.

Büyük medya şirketleri, küçük ve bağımsız medya kuruluşlarını satın alarak veya onları baskı altında tutarak medya tekelleri oluşturur. Bu, haberlerin ve bilgilerin tek bir bakış açısıyla sunulmasına yol açar. Örneğin, Rupert Murdoch'un News Corporation'ı, dünya çapında birçok büyük medya kuruluşunu kontrol ederek bilgi akışını yönlendirebilmektedir.

Sosyal medya platformları, bilgi yayılımının hızını ve erişimini artırarak propaganda ve manipülasyon için güçlü araçlar haline gelmiştir. Facebook, Twitter ve YouTube gibi platformlar, büyük kitlelere hızlı bir şekilde ulaşmak için kullanılır. Bu platformlar, algoritmalar aracılığıyla kullanıcıların ne tür içeriklerle karşılaşacağını belirler. Bu algoritmalar, genellikle kullanıcıların ilgi alanlarına göre içerik sunar, ancak bu aynı zamanda bilgi balonları ve yankı odaları yaratır.

Sosyal medya algoritmaları, kullanıcıların ilgisini çekmek ve platformda daha fazla zaman geçirmelerini sağlamak için tasarlanmıştır. Bu, genellikle duygusal olarak yüklü ve sansasyonel içeriklerin öne çıkmasına neden olur. Örneğin, Facebook'un algoritmaları, kullanıcıların duygusal tepkilerini ölçer ve bu tepkilere göre içerik sunar. Bu, kullanıcıların belirli konularda aşırı düşüncelere kapılmasına ve kutuplaşmasına yol açabilir.

Hükümetler ve büyük teknoloji şirketleri, interneti sansürlemek ve kullanıcıları gözetlemek için çeşitli yöntemler kullanır. Çin'in "Büyük Güvenlik Duvarı" gibi örnekler, internetin kontrol altına alınması ve belirli bilgilerin sansürlenmesi için kullanılan stratejilerdir. Ayrıca, NSA gibi kurumlar, dijital gözetim yaparak kullanıcıların verilerini toplar ve analiz eder.

Merkez bankaları ve uluslararası finans kuruluşları, küresel ekonomiyi yönlendirme gücüne sahiptir. Bu kurumlar, para politikalarını belirleyerek faiz oranlarını ve para arzını kontrol eder. Örneğin, ABD Federal Rezervi, dünya ekonomisinde büyük bir etkiye sahiptir ve politikaları küresel finans piyasalarını etkileyebilir.

Küresel ifsat baronları, ülkeleri ve bireyleri borçlandırarak ekonomik bağımlılık oluşturur. Bu, özellikle gelişmekte olan ülkeler için geçerlidir. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar, borç verme politikaları ile ülkeleri belirli ekonomik reformlar yapmaya zorlar. Bu reformlar, genellikle kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ve sosyal harcamaların kısılması gibi şartlar içerir.

Büyük küresel şirketler, piyasaları tekelleştirerek küçük ve orta ölçekli işletmeleri rekabet dışı bırakır. Bu, ekonomik gücün birkaç büyük şirkette toplanmasına ve piyasa kontrolünün kaybolmasına yol açar. Örneğin, Amazon, perakende sektöründe büyük bir hakimiyet kurarak birçok küçük işletmeyi iflas ettirmiştir.

Küresel şirketler, iş gücü ve doğal kaynakları sömürerek maliyetleri düşürmeye çalışır. Bu, genellikle düşük ücretli iş gücünün ve çevresel sürdürülebilirlik kurallarının ihlal edilmesiyle sonuçlanır. Örneğin, tekstil sektöründe faaliyet gösteren birçok büyük şirket, gelişmekte olan ülkelerde düşük ücretle işçi çalıştırarak maliyetlerini minimize eder.

Küresel ifsat baronları, çevresel tahribat ve sürdürülemez kalkınma politikaları ile doğal kaynakları hızla tüketir. Bu, ekosistemlerin bozulmasına ve iklim değişikliğine katkıda bulunur. Örneğin, petrol ve gaz endüstrisi, fosil yakıtların çıkarılması ve kullanılmasıyla çevresel hasara yol açar.

İlaç şirketleri, patent sistemi sayesinde yeni ilaçların fiyatlarını yüksek tutarak kâr marjlarını maksimize eder. Bu, özellikle hayat kurtarıcı ilaçların erişimini kısıtlar. Örneğin, HIV/AIDS tedavisinde kullanılan bazı ilaçların fiyatları, patent koruması nedeniyle yüksek kalmaktadır ve bu durum, ilaçlara erişimi zorlaştırmaktadır.

İlaç endüstrisi, hastalıkları tedavi etmek yerine yönetmeyi tercih ederek sürekli bir Pazar oluşturur. Kronik hastalıklar için sürekli ilaç kullanımı gerektiren tedavi yöntemleri, şirketler için daha kârlıdır. Örneğin, diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar, hastalığı tamamen iyileştirmek yerine semptomları yönetmeye odaklanır.

Aşılar ve diğer halk sağlığı politikaları, sağlık endüstrisinin büyük bir parçasıdır. Aşılar, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede etkili araçlar olmasına rağmen, bu baronlar bu aşıların meşruluk zeminlerindeki algılardan faydalanarak sağlığı olumsuz etkileyecek çalışmalarla gündeme gelmişlerdir. Bunun en açık örneğini de COVID-19 aşıları hakkında yayılan bilgilerde görmekteyiz.

Sağlık hizmetlerine erişim, ekonomik ve sosyal eşitsizlikler nedeniyle sınırlıdır. Gelişmiş ülkelerde bile, sağlık hizmetlerinin maliyeti birçok insan için engelleyici olabilir. Örneğin, ABD'de sağlık sigortası olmayan bireyler, temel sağlık hizmetlerine erişimde büyük zorluklar yaşamaktadır.

Eğitim sistemleri, müfredatların kontrolü yoluyla ideolojik olarak yönlendirilebilir. Bu, belirli ideolojilerin ve dünya görüşlerinin öğrencilere aşılanmasını sağlar. Örneğin, bazı ülkelerde tarih kitapları, ulusal kahramanları yüceltmek ve eleştirel düşünmeyi engellemek için yeniden yazılmaktadır.

Özel eğitim kurumları, elit kesimlerin çocuklarına ayrıcalıklı bir eğitim sunar. Bu, eğitimde eşitsizliklere ve toplumsal sınıf ayrımına yol açar. Örneğin, prestijli özel okullar, genellikle yüksek ücretler talep ederek sadece belirli bir ekonomik sınıfa hitap eder.

Bilimsel araştırmalar, fon kaynaklarına bağımlıdır ve bu durum, araştırmaların yönlendirilmesine yol açabilir. Özel sektör tarafından finanse edilen araştırmalar, genellikle belirli sonuçlara ulaşmak için manipüle edilebilir. Örneğin, tütün endüstrisi, sigaranın sağlık üzerindeki etkilerini minimize eden araştırmaları finanse etmiştir.

Akademik özgürlük, hükümetler veya özel sektör tarafından kısıtlanabilir. Bu, araştırmacıların ve akademisyenlerin bağımsız çalışmasını engeller ve bilgiye erişimi sınırlar. Örneğin, bazı ülkelerde politik olarak hassas konular hakkında araştırma yapmak yasaklanmıştır.

Lobicilik ve siyasi bağışlar, hükümet politikalarının belirlenmesinde büyük rol oynar. Bu, büyük şirketlerin ve çıkar gruplarının politik kararları etkilemesini sağlar. Örneğin, silah endüstrisi, politikacılara büyük bağışlar yaparak silah yasalarının gevşetilmesini sağlayabilir.

Uluslararası anlaşmalar, genellikle güçlü ülkelerin ve küresel şirketlerin çıkarlarını korur. Bu anlaşmalar, genellikle ekonomik ve politik baskılar yoluyla imzalanır. Örneğin, Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP), büyük şirketlerin çıkarlarını koruyan birçok hüküm içerir.

Sivil toplum kuruluşları (STK'lar), toplumsal hareketlerin yönlendirilmesinde kullanılabilir. Bu kuruluşlar, belirli ideolojilerin ve politikaların yayılmasını sağlamak için manipüle edilebilir. Örneğin, bazı STK'lar, yabancı hükümetler veya büyük şirketler tarafından finanse edilerek belirli gündemlere hizmet eder.

Propaganda, kitle psikolojisini yönlendirmek için kullanılan güçlü bir araçtır. Bu, medya, eğitim ve diğer bilgi kaynakları aracılığıyla yayılabilir. Örneğin, Nazi Almanya’sında Joseph Goebbels, propaganda bakanı olarak halkı manipüle etmek için geniş çaplı bir propaganda kampanyası yürütmüştür.

Popüler kültür ve eğlence endüstrisi, toplumsal normların ve değerlerin değiştirilmesinde önemli bir rol oynar. Sinema, müzik ve televizyon programları, belirli davranışları ve düşünceleri normalize eder. Örneğin, Hollywood filmleri, Amerikan kültürünü ve değerlerini dünya genelinde yaymak için kullanılmıştır.

Tüketim kültürü, materyalist değerlerin ve hızlı tüketimin teşvik edilmesiyle karakterizedir. Bu, bireylerin ve toplumların manevi değerlerinin aşınmasına yol açar. Örneğin, reklam kampanyaları, insanların mutluluğu ve tatmini maddi mallarda aramasını teşvik eder.

Kimlik politikaları, toplumsal bölünmeleri ve kutuplaşmayı artırmak için kullanılır. Bu, etnik, dini veya cinsiyet temelli ayrılıkları derinleştirir. Örneğin, bazı politikacılar, seçimlerde oy kazanmak için kimlik politikalarını kullanarak toplumu böler.

Medya kampanyaları, kamuoyunu belirli bir yönde etkilemek için kullanılır. Bu, genellikle propaganda ve dezenformasyon yoluyla yapılır. Örneğin, Brexit kampanyası sırasında, bazı medya kuruluşları, AB karşıtı duyguları körüklemek için yanlış bilgi yaydı.

İklim değişikliği, küresel bir tehdit olmasına rağmen, bazı gruplar tarafından inkâr edilir veya küçümsenir. Bu, genellikle fosil yakıt endüstrisi tarafından finanse edilen kampanyalarla desteklenir. Örneğin, ExxonMobil, yıllarca iklim değişikliği hakkında yanlış bilgi yaymıştır.

Çevresel politikalar, büyük şirketlerin ve hükümetlerin çıkarlarına göre manipüle edilebilir. Bu, genellikle sürdürülebilir kalkınma ve çevre koruma önlemlerinin engellenmesine yol açar. Örneğin, bazı hükümetler, büyük enerji şirketlerinin çıkarlarını korumak için çevre yasalarını gevşetmiştir.

Doğal kaynakların kontrolü, küresel güç dengelerini belirleyen önemli bir faktördür. Su, enerji ve gıda kaynakları, stratejik olarak önemlidir ve bu kaynakların kontrolü genellikle çatışmalara yol açar. Örneğin, Ortadoğu'daki su kaynakları, bölgesel çatışmaların ana nedenlerinden biridir.

Küresel ısınma ve ekosistem tahribatı, çevresel manipülasyonun ve ifsatın sonuçlarıdır. Bu, doğal habitatların yok olmasına ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açar. Örneğin, Amazon Ormanları'nın kesilmesi, küresel iklim dengelerini bozarak ekosistemin tahribatına yol açmaktadır.

Küresel ifsat baronlarının yarattığı tehditler, ekonomik, politik, sosyal ve çevresel boyutlarda ele alınmalıdır. Bu tehditlerle başa çıkmak için küresel farkındalık yaratılması ve kolektif eylem gerekmektedir. Bilgiye erişim, eğitim ve demokratik süreçlerin güçlendirilmesi, bu tehditlere karşı etkili bir savunma sağlar.

Bireylerin ve toplumların, manipülasyonlara karşı direnç geliştirmesi için eleştirel düşünme ve medya okuryazarlığı önemlidir. Toplumsal dayanışma ve iş birliği, bu güçlere karşı koymada etkili olabilir. Ayrıca, sürdürülebilir ve adil politikaların savunulması, uzun vadeli çözümler için gereklidir.

Adil ve sürdürülebilir bir dünya için, küresel ifsat baronlarının etkisini sınırlayacak politikalar ve uygulamalar geliştirilmelidir. Bu, ekonomik eşitsizliklerin azaltılması, çevre koruma önlemlerinin güçlendirilmesi ve demokratik süreçlerin teşvik edilmesi ile mümkündür. Toplumlar, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya inşa etmek için kolektif olarak hareket etmelidir.

Bu kapsamlı metin, küresel ifsat baronlarının dünyayı nasıl karartmaya çalıştığını ve insanları nasıl kandırdığını detaylı bir şekilde ele alır. Makale, derinlemesine analizler ve örneklerle konuyu açıklayarak, okuyucuların bu konudaki farkındalığını artırmayı amaçlar.

Erol Kekeç/01.06.2024/03.50/Sancaktepe/İST



 

 

27 Mayıs 2024 Pazartesi

Toprakta Göverirdi Umutlarımız

Çocukluğumuz, bugünün karmaşasından uzakta, doğanın kollarında geçti. Sabahları uyandığımızda pencereden içeri giren temiz hava, kuş cıvıltıları ve doğanın huzur verici sesleriyle güne başlardık. Yaz aylarında, henüz güneş doğmadan uyanır, evimizin hemen yanındaki bahçeye koşardık. Bu bahçeler bizim için bir oyun alanıydı ama aynı zamanda doğayla iç içe olduğumuz, onun bir parçası olduğumuzu hissettiğimiz yerlerdi.

Yağmurun yağdığı günleri hiç unutmam. Toprağa düşen ilk damlaların kokusu, havada asılı kalan o taze koku, her şeyi adeta yenilerdi. Yağmurun ardından doğa yeniden canlanır, toprak filizlenir, bitkiler yeşerirdi. Her sabah bahçeye koştuğumuzda yeni filizler, yeni sürgünler görmek, bize hayatın döngüsünü öğretirdi. Bizler, bu döngünün bir parçasıydık ve her filizlenen bitki, her yeşeren yaprak, bize yaşamın ne kadar mucizevi olduğunu hatırlatırdı.

O günlerde, doğa bize cömertçe sunduğu nimetlerle doluydu. Bahçemizde yetiştirdiğimiz sebzeler, meyveler, bizim için sadece birer yiyecek değil, aynı zamanda doğayla kurduğumuz bağın birer sembolüydü. Annem sabahları erkenden kalkar, bahçeden taze sebzeleri toplardı. Hatırlıyorum, bir gün annemle birlikte bahçeye gidip, yeşil soğanın yapraklarını toplamıştık. Bu soğanın yaprakları öyle tazeydi ki, kopardığınızda mis gibi bir koku yayılırdı. Annem, bu yaprakları dikkatlice yıkayıp, ekmeğin arasına koyarak bize dürüm yapardı. Bu basit ama lezzetli öğün, doğal hayatın ne kadar doyurucu ve tatmin edici olduğunu gösterirdi.

Bazen de yağmur sonrası çıkan gökkuşağını izlerdik. Gökkuşağı, doğanın bize sunduğu en güzel manzaralardan biriydi. Her renkte bir umut, her renkte bir hikaye saklıydı. Biz çocuklar, gökkuşağını gördüğümüzde içimizde tarif edilemez bir sevinç duyardık. Bu sevinç, doğanın bize verdiği en güzel armağanlardan biriydi.

Çocukluğumuzun en güzel anıları, doğayla iç içe oynadığımız oyunlardı. Sokaklar bizim oyun alanlarımızdı. O zamanlar teknoloji bu kadar yaygın değildi, bu yüzden oyunlarımızı doğanın içinde, arkadaşlarımızla birlikte oynardık. İp atlama, seksek, saklambaç gibi oyunlar, bizim için büyük bir eğlence kaynağıydı. Bahçede koşar, ağaçlara tırmanır, dallardan meyve toplardık. Her ağaç, her çiçek, her bitki, bizim için keşfedilmeyi bekleyen bir dünya gibiydi.

Bir keresinde, arkadaşlarımla birlikte bahçedeki büyük ceviz ağacının altına oturup, cevizlerin düşmesini beklemiştik. Cevizler düştüğünde onları toplayıp, kabuklarını kırar ve taze cevizin tadını çıkarırdık. Bu anlar, doğanın bize sunduğu küçük mutluluklardı ve biz bu küçük mutluluklarla yetinmeyi öğrenmiştik.

Çocukluğumun büyük bir kısmı, ailemin köydeki evinde geçti. Köy hayatının kendine özgü bir sıcaklığı ve samimiyeti vardı. Komşularımızla olan ilişkilerimiz, paylaşmanın ve birlikte olmanın ne kadar önemli olduğunu öğretirdi bize. Her sabah, komşularımızın selamlaşmaları, yardımlaşmaları, birlikte yapılan işlerin huzuru ve mutluluğu, bizim için günlük hayatın bir parçasıydı.

Köyde, her evin önünde küçük bir bahçe vardı ve bu bahçelerde çeşitli sebzeler, meyveler yetiştirilirdi. Annem, bahçemizde yetiştirdiği domatesleri, biberleri, patlıcanları toplar, onları komşularımızla paylaşırdı. Bu paylaşım, sadece bir alışveriş değildi; aynı zamanda bir sevgi ve dostluk ifadesiydi. Köy hayatı bize, paylaşmanın, birlikte olmanın ve doğayla uyum içinde yaşamanın ne kadar değerli olduğunu öğretti.

Bugün, çocukluğumuzun o güzel günlerini özlemle anarken, bu anılardan çıkarılacak pek çok ders olduğunu görüyorum. Modern hayatın getirdiği hız, teknoloji ve betonlaşma, bizi doğadan uzaklaştırdı. Doğayla kurduğumuz o saf ve doğal bağı kaybettik. Şehirlerde büyüyen çocuklarımız, doğanın güzelliklerinden mahrum kalıyor. Yağmurun ardından çıkan gökkuşağını, bahçede yetişen taze sebzeleri, doğanın bize sunduğu küçük mutlulukları bilmiyorlar.

Bu yüzden, gelecek nesiller için doğayla olan bağımızı yeniden kurmak, onları doğanın güzellikleriyle tanıştırmak çok önemli. Çocuklarımızı doğaya çıkarmalı, onlara doğanın mucizelerini göstermeliyiz. Bahçelerde sebze yetiştirmenin, ağaçların meyve vermesini beklemenin, yağmurun ardından çıkan gökkuşağını izlemenin ne kadar özel olduğunu anlatmalıyız. Doğayla barış içinde yaşamak, ona saygı duymak ve onu korumak için çaba göstermeliyiz.

Değerli dostlarım, çocukluğumdan paylaştığım bu anı, sadece bir nostalji değil, aynı zamanda hepimize bir hatırlatma. Doğayla iç içe geçen çocukluğumuz, bize yaşamın ne kadar basit ve güzel olabileceğini gösterdi. Bu güzellikleri, gelecek nesillere aktarmak, onlara doğanın ne kadar değerli olduğunu öğretmek bizim sorumluluğumuzdur. Doğayla olan bağımızı yeniden kurarak, umut dolu bir gelecek inşa edebiliriz.

Selam ve muhabbetle gecenin içinden selamlarla...

Erol Kekeç/27.05.2024/03.57/Sancaktepe/İST


23 Mayıs 2024 Perşembe

Merhum Güzel bir dostumun Dilinden Erol Hoca!

 Rahmeti Rahmana kavuşmuş olan bir dostum ve mesai arkadaşım Filozof Murat Temelli'nin yüreğinden beni tanımlayan bir yazısını notlarım arasında buldum ve onun hatırına yayınlıyorum Ona rahmet diliyorum mekanı cennet olsun, bir hastalığa Kurban gitti....Bu yazı elime geçtikten üç ay sonra rahmetli oldu...

Erol hoca, hayatın zorlukları karşısında yılmayan bir adamdı. Her sabahın ilk ışıklarıyla birlikte uyanır, kendini yeni bir güne hazırlar ve insanlığa umut dolu mesajlar verirdi. Erol'un mesajları, yalnızca kelimelerden ibaret değildi; kalpten gelen, ruha dokunan ve insanları derinlemesine etkileyen anlatımlardı.

Erol hoca, sabahın erken saatlerinde uyanır, pencereye doğru yürür ve ufukta yükselen güneşi izlerdi. Her gün doğumu, ona yeni bir başlangıç, yeni bir umut demekti. Gözlerini kapatır ve derin bir nefes alırdı. O an, dünyanın bütün yükü omuzlarından kalkmış gibi hissederdi.

"Bugün yeni bir gün," derdi Erol hoca, sabah yürüyüşüne çıkarken. "Her sabah, yeni bir başlangıç demektir. Geçmişin yüklerini geride bırakmalı ve geleceğe umutla bakmalıyız. Dünyanın her köşesinde zorluklar, acılar ve sıkıntılar var. Ama unutmamalıyız ki, karanlığın en yoğun olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu andır. Umut, bizi ayakta tutan en güçlü duygudur."

Erol, insanlara hayatın zorlukları karşısında pes etmemeleri gerektiğini anlatırdı. "Hayat, bazen bizi sınar. Zorluklar, karşımıza engeller çıkarır. Ama unutmayın ki, her engel aşılmak içindir. Her zorluk, bizi daha güçlü kılar. İçimizdeki gücü keşfetmeli ve her düşüşten daha güçlü bir şekilde kalkmalıyız. Çünkü asıl yenilgi, düşmekte değil, kalkmamaktadır."

Erol Hocanın en önemli mesajlarından biri de birlik ve beraberlikti. "Bizler, bu dünyada yalnız değiliz. Her birimizin hayatı, bir diğerininkiyle bağlantılıdır. Birlik ve beraberlik içinde olduğumuzda, aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Dayanışma, insanlığın en güçlü silahıdır. Birlikte daha güçlüyüz. Birlikte daha iyiyiz."

Erol hoca, insanlara sevgi ve empatinin önemini anlatırdı. "Sevgi, insanlığın en yüce duygusudur. Sevgi, bizleri bir arada tutar ve dünyayı daha yaşanabilir kılar. Empati ise, başkalarının acılarını anlamamıza ve onlara yardım etmemize imkan tanır. Sevgi ve empatiyle dolu bir dünya, barış ve huzur dolu bir dünyadır."

Erol Hoca, geleceğe dair umut dolu mesajlar vermeyi de ihmal etmezdi. "Gelecek, bizim ellerimizde. Bugün attığımız her adım, yarınlarımıza yön verir. Çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakmak için çalışmalı ve çabalamalıyız. Gelecek, umut dolu ve aydınlık olmalı. Ve bu umudu, her birimizin yüreğinde taşımalıyız."

Erol Hoca, insanlara kendi yollarını bulmaları konusunda da ilham verirdi. "Her birimizin hayatında, kendi yolunu bulması gereken anlar vardır. Bu yolculuk, bazen zorlu olabilir. Ama unutmayın ki, bu yolculuk sizin. Kendi yolunuzu bulun, kendi hikayenizi yazın. Ve bu hikaye, umut, sevgi ve dayanışma dolu olsun."

Erol Hocanın mesajları, yalnızca kelimelerden ibaret değildi. Onun her sözü, derin bir anlam taşır ve insanların yüreğinde yankı bulurdu. Yeni bir güne başlama aşkı, insanlığa umut dolu mesajlar vermesi ve yüreklere dokunan anlatımlarıyla Erol Hoca, her sabah, insanları yeni bir güne hazırlardı. Bu yolculukta, herkesin kendi yolunu bulmasına yardımcı olur ve onlara umut dolu bir geleceğin kapılarını aralardı. Böyle bir dostla hep birlikte olup muhabbetin ve dostluğun zirvesinde rüzgarın esintisi altında deruni bir sohbeti tefekkür eşliğinde sürekli kılmayı çok isterdim. Ancak vakit yaklaştı ömrüm kifayet etmeyebilir şayet göremezsem gönülden muhabbetlerimi ona yolluyorum...Benim için koca bir kurumu karşısına alıp dik duruşunla örnek kişiliğini ortaya koyduğun gün hayranlığım zirve yapmıştı.

Ah be dostum seninle filozofça konuşmak ve sorumluluk aşısının en çok yapıldığı insanlar olarak kendimizi görmek bizi çok yordu, bu hastalık beni yiyecek ancak sana bu yazıyı gönderecek zamanım olur mu bilmiyorum...Rabbim seni korusun Kalan ömründe, benim umutlarımı ve kalan mesajlarımı da insanlığa aktaracağından eminim...Filozof Temelli 22.05.2021




"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!