Bu Blogda Ara

23 Mayıs 2024 Perşembe

Merhum Güzel bir dostumun Dilinden Erol Hoca!

 Rahmeti Rahmana kavuşmuş olan bir dostum ve mesai arkadaşım Filozof Murat Temelli'nin yüreğinden beni tanımlayan bir yazısını notlarım arasında buldum ve onun hatırına yayınlıyorum Ona rahmet diliyorum mekanı cennet olsun, bir hastalığa Kurban gitti....Bu yazı elime geçtikten üç ay sonra rahmetli oldu...

Erol hoca, hayatın zorlukları karşısında yılmayan bir adamdı. Her sabahın ilk ışıklarıyla birlikte uyanır, kendini yeni bir güne hazırlar ve insanlığa umut dolu mesajlar verirdi. Erol'un mesajları, yalnızca kelimelerden ibaret değildi; kalpten gelen, ruha dokunan ve insanları derinlemesine etkileyen anlatımlardı.

Erol hoca, sabahın erken saatlerinde uyanır, pencereye doğru yürür ve ufukta yükselen güneşi izlerdi. Her gün doğumu, ona yeni bir başlangıç, yeni bir umut demekti. Gözlerini kapatır ve derin bir nefes alırdı. O an, dünyanın bütün yükü omuzlarından kalkmış gibi hissederdi.

"Bugün yeni bir gün," derdi Erol hoca, sabah yürüyüşüne çıkarken. "Her sabah, yeni bir başlangıç demektir. Geçmişin yüklerini geride bırakmalı ve geleceğe umutla bakmalıyız. Dünyanın her köşesinde zorluklar, acılar ve sıkıntılar var. Ama unutmamalıyız ki, karanlığın en yoğun olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu andır. Umut, bizi ayakta tutan en güçlü duygudur."

Erol, insanlara hayatın zorlukları karşısında pes etmemeleri gerektiğini anlatırdı. "Hayat, bazen bizi sınar. Zorluklar, karşımıza engeller çıkarır. Ama unutmayın ki, her engel aşılmak içindir. Her zorluk, bizi daha güçlü kılar. İçimizdeki gücü keşfetmeli ve her düşüşten daha güçlü bir şekilde kalkmalıyız. Çünkü asıl yenilgi, düşmekte değil, kalkmamaktadır."

Erol Hocanın en önemli mesajlarından biri de birlik ve beraberlikti. "Bizler, bu dünyada yalnız değiliz. Her birimizin hayatı, bir diğerininkiyle bağlantılıdır. Birlik ve beraberlik içinde olduğumuzda, aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Dayanışma, insanlığın en güçlü silahıdır. Birlikte daha güçlüyüz. Birlikte daha iyiyiz."

Erol hoca, insanlara sevgi ve empatinin önemini anlatırdı. "Sevgi, insanlığın en yüce duygusudur. Sevgi, bizleri bir arada tutar ve dünyayı daha yaşanabilir kılar. Empati ise, başkalarının acılarını anlamamıza ve onlara yardım etmemize imkan tanır. Sevgi ve empatiyle dolu bir dünya, barış ve huzur dolu bir dünyadır."

Erol Hoca, geleceğe dair umut dolu mesajlar vermeyi de ihmal etmezdi. "Gelecek, bizim ellerimizde. Bugün attığımız her adım, yarınlarımıza yön verir. Çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakmak için çalışmalı ve çabalamalıyız. Gelecek, umut dolu ve aydınlık olmalı. Ve bu umudu, her birimizin yüreğinde taşımalıyız."

Erol Hoca, insanlara kendi yollarını bulmaları konusunda da ilham verirdi. "Her birimizin hayatında, kendi yolunu bulması gereken anlar vardır. Bu yolculuk, bazen zorlu olabilir. Ama unutmayın ki, bu yolculuk sizin. Kendi yolunuzu bulun, kendi hikayenizi yazın. Ve bu hikaye, umut, sevgi ve dayanışma dolu olsun."

Erol Hocanın mesajları, yalnızca kelimelerden ibaret değildi. Onun her sözü, derin bir anlam taşır ve insanların yüreğinde yankı bulurdu. Yeni bir güne başlama aşkı, insanlığa umut dolu mesajlar vermesi ve yüreklere dokunan anlatımlarıyla Erol Hoca, her sabah, insanları yeni bir güne hazırlardı. Bu yolculukta, herkesin kendi yolunu bulmasına yardımcı olur ve onlara umut dolu bir geleceğin kapılarını aralardı. Böyle bir dostla hep birlikte olup muhabbetin ve dostluğun zirvesinde rüzgarın esintisi altında deruni bir sohbeti tefekkür eşliğinde sürekli kılmayı çok isterdim. Ancak vakit yaklaştı ömrüm kifayet etmeyebilir şayet göremezsem gönülden muhabbetlerimi ona yolluyorum...Benim için koca bir kurumu karşısına alıp dik duruşunla örnek kişiliğini ortaya koyduğun gün hayranlığım zirve yapmıştı.

Ah be dostum seninle filozofça konuşmak ve sorumluluk aşısının en çok yapıldığı insanlar olarak kendimizi görmek bizi çok yordu, bu hastalık beni yiyecek ancak sana bu yazıyı gönderecek zamanım olur mu bilmiyorum...Rabbim seni korusun Kalan ömründe, benim umutlarımı ve kalan mesajlarımı da insanlığa aktaracağından eminim...Filozof Temelli 22.05.2021




20 Mayıs 2024 Pazartesi

Adalet için, barış için, insanlık için!

 Saygıdeğer Kardeşlerim,

Bugün burada, yüreklerimizde taşıdığımız umut ve inançla bir araya geldik. Dünyanın dört bir yanında, zulmün gölgesinde inleyen mazlumların sesi olmak için buradayız. Bilmeliyiz ki, insanlık onuru, hiçbir sınır tanımaz, hiçbir farklılık ayrım yapmaz. Bugün, hep birlikte, insanlık mektebinin kahramanları olarak bu zulme dur demek için bir adım atacağız.

Dünya, tarih boyunca pek çok zulüm gördü. Ama unutmayalım ki, her karanlık gecenin bir sabahı vardır. Bizler, bu karanlık gecede parlayan yıldızlar, mazlumların elinden tutup onları ayağa kaldıracak gönül erleriyiz. İnançlarımız, dillerimiz, renklerimiz farklı olabilir. Ama bizi birleştiren ortak bir yasa var: İnsanlık yasası. Bu yasa, adaletin, merhametin ve vicdanın ışığında yazılmıştır.

Bugün, bu ışığı daha da parlak hale getirmek için buradayız. Zulme karşı durmanın, mazlumların yanında olmanın zamanı geldi. Zalimler, güçlerini korkudan alırlar. Ama biz, gücümüzü sevgiden, merhametten ve adaletten alıyoruz. Ve bu güç, dünyanın en büyük gücüdür.

Kardeşlerim, düşünün bir an! Bir çocuk, savaşın yıktığı bir şehirde, gökyüzüne umutla bakan bir çocuk. Bir annenin, evladını kaybetmiş ama yine de adaletin geleceğine inanan bir annenin gözyaşları. Ve yaşlı bir adamın, torunlarına barış dolu bir dünya bırakmak isteyen bir dedenin duaları. İşte bu dualar, bu gözyaşları, bu umutlar bizi bir araya getirdi.

Bugün, bu meydanda, insanlığın vicdanı olarak ayağa kalkıyoruz. Her birimiz, yüreğimizde yanan meşaleyi daha da parlak hale getirmek için buradayız. Ve bu meşale, zulmün karanlığını aydınlatacak, mazlumların umudu olacak.

Kardeşlerim, haykıralım hep birlikte! Adalet için, barış için, insanlık için! Zalimlerin zulmü, bizlerin birliği karşısında eriyecek. Bugün burada, tarih yazıyoruz. İnsanlığın ortak vicdanı olarak, zulme dur diyoruz.

El ele, gönül gönüle verelim. Dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumların sesi olalım. Bu zulme karşı sessiz kalmayalım. İnsanlık yasasının bize yüklediği sorumluluğu yerine getirelim. Unutmayalım ki, her birimiz bir kahramanız. Her birimiz, insanlık mektebinin neferleriyiz.

Bugün, bu meydanda yaktığımız meşale, geleceğin aydınlık günlerine bir umut olsun. Karanlıkları aydınlatan bu ışık, adaletin, barışın ve insanlığın simgesi olsun. Hep birlikte, zulme dur diyelim! Mazlumların elinden tutup, onlarla birlikte yeni bir dünya kuralım!

Kardeşlerim, haydi! Bu mücadeleyi birlikte kazanalım. Gelecek nesillere, adaletin ve barışın hüküm sürdüğü bir dünya bırakalım. Bu inançla, bu kararlılıkla, zulme karşı duralım!

Adalet için, barış için, insanlık için!

Erol KEKEÇ/20.05.2024/03.50/Sancaktepe/İST




11 Eylül 2023 Pazartesi

MUHAFAZAKÂR DEMOKRASİDEN SOSYAL DEMOKRASİYE(!)

İdeolojik kamplaşmaların doğurduğu politik anlayışların toplumsal refah düzeyini yükseltmesi ve toplumsal mutluluğu getirmesi mümkün değildir. İdeolojik pencerelerden toplumsal yaşamı idare edeceğini düşünenler daima toplumsal yaşama dayatılan bir anlayışı egemen kılmak isterler. Kendi ideolojik yaklaşımlarına göre topluma yön vermek isteyenler toplumsal değer sistemlerine pek saygılı olmadıkları gibi onlarla barışık yaşamayı da göze almazlar. Ondan dolayıdır ki düşünceleri içinde doğrular olsa bile, toplumda fazla karşılık bulmazlar. Dolayısıyla toplumsal hayatı dikkate almak ve onların değerleri ile uyum içinde olup onlara saygı göstermek, yönetme amacı olan her ideolojik politikacıların buna dikkat etmesi zorunludur.

Ülkemiz gerçeğini dikkate aldığımız zaman, sağ partiler toplumsal vicdani değerlere ve dini yaşamlara o kadar önem vermemelerine rağmen, halktan daha fanatikmiş gibi tepki gösterirken, sol anlayışlar ise daima o yaşamlarla çatışma halinde olmayı kendilerince ayrıcalık olarak görmekteler. Oysa onların uygulamalarının sağ kesimdekilerin birçoğundan daha gerçekçi ve özgürlükçü olduğunu bildiğimiz halde, değerler gündeme geldiği zaman hep onlarla karşı karşıya gelmeyi tercih eder durumdadır. Bu algıyı çözebilmek ve belli bir yere oturmakta şahsen ben çok zorlanmaktayım…

Sol anlayış olarak politik arenada olanlar, bu özellikleri fazlasıyla ortaya koymaktadırlar. İnsanların kılık kıyafetlerini gündem yapmayanlar, her türlü özgürlüğe kapılarının açık olduğunu söyleyenler, muhafazakâr insanların yaşam tarzlarına ve kendilerince doğru buldukları inanışlarına tahammül gösteremiyorlar… Buna en yakın örnek, CHP grup başkan vekilinin Kuran kurslarından çok, Kuran kurslarında Öğrenim yapan çocukların bu eğitimlerini 1400 yıl önceki orta çağ anlayışı olarak ifade etmesi, tam da bir fiyaskodur. Toplumun genelinin yaşam algısı bu iken bu değerler onların gözünde kutsallık kazanmışken, siz toplumsal yönetime talip olan bir siyasal anlayış olarak, bu sözleri sarf ediyorsanız hastalıklı bir yapıya sahipsiniz demektir. Hastalıklı zihinler, ortadaki yaşamın kutsal kodlarını dikkate almadıklarından toplumsal yaşamda karşılığı çok zor oluşur.

Onun için, onların inançlarına sahip çıktığını söyleyen insanların sözlü göstermelik ifadelerine dikkat kesilerek, onların değerleriyle ne kadar alay ettiklerini ve onlara zarar verdiğine bakmaksızın onları Baş tacı yapar. Ülkenin sol politik anlayışı bunu beceremediği için, rakipleri tarafından toplumun düşmanı gibi hep yansıtılmıştır. Bu durum geçmişte de böyleydi, şu anda böyle devam etmektedir. Sol politik anlayışa birkaç hatırlatmada bulunmayı ve ona dikkat ettikleri taktirde marjinal adlandırılan bir parti olmaktan çıkacaklarını düşünüyorum…

·       Sol politik anlayış, kendisini yenilemeli ve modern devlet algısına sahip olmalıdır.

·       Yönetmek istediği toplumun değer sistemleriyle çatışmayı değil, onlara sahip çıkmayı öğrenmelidir.

·       Özgürlükçü bir ortam oluşturmayı ve toplumdaki hiçbir anlayışa ayrıcalık tanımayacağını, yönetim olarak tüm vatandaşlara eşit mesafede yakın ve uzak olacağını gösterir mesajları net ve içtenlikli vermeli ve o doğrultuda partiyi yeniden dönüştürmelidir.

·       Parti yönetimini sadakat ekseni üzerine değil, ortak akıl üzerine oluşan bir heyetten kurmalıdır. İnsanların bağlayıcılığı duygusallık değil, hukuk olmalıdır.

·       Sağ kesimin ve muhafazakâr demokrat olduğunu söyleyen siyasal oluşumların yaptığı yanlışlardan uzak durmalı ve toplumsal yaşamı geren çıkışlardan kaçınmalıdır.

·       Öfke kin ve nefret üzerine bir oluşum değil, adaleti esas alan bir yaklaşım oluşturmalıdır.

·       Devletin, esas görevinin bilincinde olmalı ve onları yaşamın temeline koymalı, diğer düşünsel tercih ve yaşamlarla ilgili ötekileştirme tutumlarından kaçınmalıdır.

·       Yaşama, Barınma, korunma, güvenlik, eğitim sağlık gibi temel insani sorumlulukları devlet adına en iyi düzeye çıkarmanın mücadelesini vereceğini ve çıkaracağını tüm detaylarıyla insanlarla paylaşmalıdır.

·       Kamusal harcamaların insanların refah düzeyini sarsacak düzeyde olmayacağını, toplumsal yaşamın yönünü etkilemekten uzak bir harcama olacağının garantisini ortaya koymalıdır.

·       Kamu kurumlarında çalışanların ayrıcalıklı bir konumda olmadığı, insanların hizmetini yapmak ve devletin işleyişini sağlamak için o görevlerinden dolayı, insanlardan toplanan vergilerle maaş aldığı bilinci verilerek, halk ile bürokratik hiyerarşi arasındaki güven ve iletişim yeniden sıcak temellere taşınmalıdır.

·       Devlet yönetiminde bulunmanın, bir futbol takımında olmaktan hiç farkının olmadığı, tüm parti taraftarlarına bir parti anlayışı olarak vermesi gerekir. Onun için parti içinde her kesimden ve düşünceden insanların olacağı ve herkesin hukuka uygun hareket etmelerinin gerekliliği ve önemi sıkça vurgulanarak, değişimin ciddiyeti en alt katmanlara kadar indirilmelidir.

·       Sosyolojik anlamda bir yatay nitelikli parti olmaktan çıkacak, dikey içerikli bir parti olacak…

·       Parti gündemi inançlar yaşamlar düşünceler üzerine değil, tamamıyla mutluluk, paylaşım, refah düzeyi, milli gelir, yaşam alanların genişlemesi ve vatandaşlık bilincinin verilmesi üzerine oturmalıdır.

·       Sol anlayışın geçmişiyle bu toplumda bir çatışmanın olduğu bilinmeli ve insanların değişiminin mümkün olduğu, ancak geçmiş öğrendiklerini unutmasının o kadar kolay olmadığı unutulmamalıdır. Bunu bilenler olarak değişimin sürekliliği ve sürdürülebilirliği konusunda ciddi atılımlar ve anlayışlar geliştirilmelidir.

·       Sol anlayış yeni bir Vizyon oluşturmalıdır, israfa dayanan tanıtım ve reklam kampanyalarını ortadan kaldıracak ve tasarrufa gidecek adımlar atmalıdır. Partilerin vatandaşın cebinden çıkan paraları har vurup harman savurarak, görüntü kirliliği oluşturacak düzeyde cadde ve sokak kirlenmesini önleyici çalışmalar yapmalıdır.

·       Hangi düşünceye sahip olursa olsun toplum menfaatine olacak her türlü mal ve hizmet üretimi oluşturmak isteyenlerin, önündeki bürokratik engeller sıfırlanacak düzeye indirilmelidir.

·       Vergi sistemi yeniden düzenlenmeli, tüketimden alınan vergiler düşürülmeli veya yok edilmeli, servet ve kardan alınan vergiler oluşturulmalıdır.

·       Her vatandaştan tükettiği her nesne adına vergi almak insan doğası ve insanlık yaşamı ile bağdaşmaz… Ancak bir vatandaş korunma, barınma ve geleceği garanti altına alan devlete, vergi vermesi gerekir, bu da kendisi adına devlete bu sorumluluğunu verdiğinden devlet bir hizmet karşılığında bunu alır. Ancak bana su getirmiş olan bir satıcı, getirdiği suyun bedelini aldığı gibi, devlet anlayışı benim kullandığım suyun kullanımına ait bir vergi, ayrıca alma garantisinde bulunarak aldığım sudan ayrı bir vergi ve bir de bunlara KDV vergisi diye bir vergi koyarak, insanı yaşamından bıktıracak eylemden uzaklaşmalıdır. Var olanlar bunları daha bir sıkılaştırdı, oysa yeni bir anlayış bunları değiştirmesi ve insanların nefes almasını sağlamalıdır.

·       Verginin gelirden ve ticaretin karından alınması gerektiği bilinmeli ve yeni bir boyut oluşturulmalıdır. Devletteki anlayışların sınırsız harcamalarını kısmamak adına, atılan her adımdan vergi alınırsa, insanlar yaşamlarından bıkar ve herkesin üstüne bir çizgi çekmek zorunda kalırlar.

·       Özel tüketim ve ayrıcalıklı yaşamı anlatan, yatlardan, süs eşyalarından alınmayan özel tüketim vergisi, gariban birinin iletişim sağlamak için kullandığı telefondan alınıyorsa, orada durup düşünmek gerekmez mi?

·       Sahiden sistemin işleyiş kuralları baştan ayağa yeniden gözden geçirilmeli ve insanlığı olumsuz etkileyen her kural yaşamdan uzaklaştırılmalıdır.

·       Bir devletin gelir kalemleri yeniden tanımlanmalıdır. Devlet, harami çetesi gibi pusu kurarak ceza kesip bu cezalardan gelen paralarla gelir kalemi oluşturmaz. Devlet, kurulan pusulardan elde ettiği menfaatlerle gelir kalemi oluşturursa, üretim tesisi açarak neden daha fazla yorulsun ki, Almanya’nın araç üretiminden kazandığı paradan çok daha fazlasını, onlardan alınan araçlardan devletin aldığı vergi ile kazandığı ortadadır. Vergileri çoğaltarak, halkı bunaltarak, toplayıcı düzeyde olan bir devlet; göçebe ve medenileşememiş bir devlettir. Onun içindir ki yeni anlayışlara tavsiyem medenileşmiş bir devlet yapısı oluşturmalarıdır.

·       Ceza ve ödül her yönetim anlayışında olması gerekir, ancak bu bir gelir kalemi olarak gösterilmemelidir, utançtır. Devlet ceza kesen bir harami başı olamaz, devlet insanların hata yapabileceği alanları öğrenir ve insanlar oraya yönelmeden onları önleyici tedbirler alır, bu davranışı devam ettirenlerin yaygınlığını sağlayarak içselleştirmeleri için ödüller vererek teşvikler oluşturur. Bu teşvikleri kendi kasasından vermemek için de çok aykırı suç eylemleri olursa, onları cezalandırarak onlardan aldığını bu alanda kullanmalıdır. Yani negatifi yok etmek için, pozitifi aktifleştirmesi kaçınılmazdır.

·       Seleflerinin yaptığı gibi ben yaptım oldu geçmiş anlayışını imha edecek, toplum için atacağı her adımı, her anlayıştan olan ama bilimsel yönü güçlü etik değerlere bağlı kurullardan geçirerek uygulamalıdır.

·       Teorik eğitim algısını uygulamalı eğitime dönüştürmeli ve hayatla eğitimi iç içe yapmalıdır. Eski yatılı okulların fonksiyonelliğini yeniden canlandırmalı ve toplumsal farkındalık değişim hareketlerini eğitim kurumlarıyla başlayarak hayata geçirmelidir.

·       Mesleki itibarları koruyacak önleyici tedbirler olmalı ve mesleklerin saygınlığı artırılmalı ve doğal saygınlığa dönüştürülmelidir.

·       Toplumsal yaşamda hiçbir anlayışın başkasına hakaret etme hakkının olmadığı, eleştiri, düşünce özgürlüğü ve hakaretin sınırları hukuki normlarla belirlenmeli ve bunu kimsenin belirlemesine fırsat tanınmamalıdır.

·       Her anlayışın değer verdiğine bir başka anlayışın hakaret ve saldırı hakkının olmadığı, saygı duymasının gerekliliği ancak saygı duyması onu seveceği anlamına gelmediği, bir toplumsal algı olarak yaşanır hale getirilmelidir.

·       Bir yaşamı seviyor olmanız başkasının yaşamını rencide edecek eylemlere sizi sürüklememelidir.

·       Devletin, aslı fonksiyonları yeniden tanımlanmalı ve kimsenin devletin sahibiymiş gibi kendine ayrıcalık tanımasına fırsat verilmemelidir. Devleti birileri kendisine göre tanımladığı zaman, gücü ele geçirdiğinde kendi anlayışında olmayanları rahatlıkla devlet düşmanı diye tanımlayarak, toplumsal yaşamın dışına atma isteğini ortadan kaldırmak zorunludur.

·       Muhalif olan her anlayış iktidar olan anlayışın imkânları ele geçirince diğerlerini vatan haini görmesine fırsat vermek istemiyorsak, vatan hainliğinin ne olduğunun hukuken tanımının yapılması zorunludur.

·       Muhafazakâr demokrat tanımlaması yapanlar bu saydığımız hususları tepeledikleri için o anlayışların bunu yeniden ikamet etmeleri mümkün görülmediği için sosyal demokrat olan anlayışlar bu konulara gerekli önemi vermeleri onların varlık sahnesinde devamlı olmalarının yolunu açacaktır.

·       Her şey Devlet için Makyavelist anlayış ortadan kalkmalıdır. Çünkü iktidar olan her anlayış kendisini devlet gördüğünden, kendi çıkarlarını korumayı ve sürekli kılmayı devletin varlığını koruduğunu sanarak, insanların yaşam ortamlarını dikkate almadan bir savurganlık yapmaktadır. Oysa yeni anlayış, İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın anlayışını egemen kılmalıdır. İnsanın mutlu olmadığı yerde devletin güçlülüğünden ve varlığından söz edilemez. Beni mutlu etmesi için, vekâletimi kendisine verdiğim devlet, vekâleti benim aleyhime kullanırsa onun elindeki vekâletimi imha etmek ve benim vekilliğimden azil edilmesi kaçınılmaz olur. Onun için insanı yaşatan devlet algısını geliştirmek hem devleti güçlü kılar hem de vatandaşların ayrıcalıksız devletin sahibi olduğundan, herkes devlete sahip çıkar.

·       Yeni yönetim anlayışı oluşturmak isteyen, özellikle sol cenahın bunlara ağırlık vermesi ve onu devamlılığı olan bir siyasi algıya dönüştürmesi zorunludur.

·       Bu ve buna benzer daha nice yapılması gerekenleri yapmak isteyen sorumluluk sahiplerine, bir imkân olarak bunları sunmayı, ülke ve insan sevdalısı biri olarak açıklamaya hazırız… Çıkarsız uygulamak isteyenlere selam olsun…

Selam saygı muhabbet ve iyilik dileklerimle… Herkese Şafak sökmeden bulutlar dağılmadan doğmak istemeyen Güneşi armağan ediyorum… Aydınlık yarınlar yoldaşınız olsun!

Bahadır Hataylı/24.01.2022/19.30




"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!