Bu Blogda Ara

15 Ağustos 2019 Perşembe

İnsaf Her Yüreğe Konaklamaz



Şu bir kez daha kanıtlandı ki, emperyal devletlerin hiçbiri bu ülkenin  ileriye bir  adım  atmasını istemiyorlar.30 mart öncesi seçim sürecini bir gözden geçiriyorum, her türlü çakallıklar ve sırtlanlıklar her ortamda ciddi bir şekilde uygulanmış.RTE'yi seversiniz sevmezsiniz o sizin sorununuz,ancak bir hakkı teslim etmek gerekir.Onun şahsı ile ülke bütünleştirilerek ülkeye alenen her alanda savaş açanlar ne oldu da bir anda yok oldu.Bir insanın şahsı ile bağlantı kurarak bir ülkeye düşmanlık etmek bir diktatörden sizi kurtarmak olmadığının aşikar olduğu açıktır.Yani dünya zalimleri sizi ve ülkenizi düşünerek  zalim ve diktatör dediği birinden, sizi kurtaracak öyle mi vah bu beyinle yaşayıp akıl taşıdığını sananlara.Devleti manavcılık yaptıracak kadar köylünün malını elinden alıp seçim öncesi her türlü kargaşaya uygun zemin yaratan bu ülkenin içinde yaşayıp sahibi adına her delikten çıkan o domuzların hepsinin tespit edilip vatana millete ve insan haklarına ihanetten yargılanırken en ağır şekilde cezalandırılması hukukun zorunlu bir görevidir.Ne oldu da seçim sonrası patates soğan vs.  gibi birincil derecede insanın yaşaması için gerekli gıdaların fiyatı -%600'lere varan bir düşüş yaşadı.Tüm bunlar gösteriyor ki,ülke içindeki bazı haksız ve usulüne uygun olmayan uygulamaların olması, toplumsal yaşamda tabakalar arası geçişlerin zorlaşması ve ekonomik imkanların pervasızca kullanılması, gayrisafi milli hasılanın ülkede üretime katılan üretim unsurları(doğa-emek-sermaye ve girişim) arasında adil bir paylaşımı olmasa da ülkemizin uluslararası standartlarda bazılarının korkulu bir rüyası haline geldiği bir gerçektir.Biz toplum olarak içimiz kan ağlasa da kızılcık şerbeti içtik ondan ağzımdan kırmızı su geliyor diyebilecek asaletli bir toplumuz.Hiçbir zaman kendi insanımızı başkalarının bozuk para gibi harcamasına müsaade etmeyiz.Bunun da en açık göstergesi,  kim tarafından ne adına yapıldı nasıl cereyan etti vs.gibi fulü kalan durumlar olsa da 15 Temmuz 2016'daki milletin şaha kalkışıdır.Biz özgürlüğüne düşkün bir toplumuz ve kan bağları duygusallıklar bizleri birbirimize bağlar.İki kardeş kendi arasında birbirini mahveder ama dışarıdan bir saldırı olduğunda hemen omuz omuza verir karşıya saldırır.İşte bu güzel duygularımızı,hakkaniyet ve adalet temelinde yoğurduğumuz da dünyanın çehresini yeniden değiştirecek duruma geleceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.Ey güzel dostlarım bir ortamın yanlışı ile doğrusunu ya da doğrusu ile yanlışını birlikte toplayarak kökten karşı olmak ile kökten taraf olma gibi basit sıradan algılarımızı bir yana bırakarak bu ülkenin bizlerin omuzlarında gelecek kuşaklara bırakılacağını bilerek adil ve insaflı insan kimliği ile anılan, adam gibi adamlar olalım.RTE bu ülkenin seçilmiş bir Cumhurbaşkanıdır.Onu herkesin sevmesini bekleyemezsiniz ama herkesin saygı duymasını beklemek insani bir duruştur.Bu ülkenin her insanı o makamda olan birine saygısızlık yaptığında aslında kendisiyle alay edip dalga geçmektedir.Biz insan gibi yaşayan ayırıcı ve seçici olan doğruları doğru ile yanlışları da yanlışla toplayıp insanlara öyle bakmamız gerekir.Ülke politikasında ciddi stratejik ve taktiksel hataların ve uygulamaların yapıldığına benim gibi sizlerin de şahit olduğu olmuştur,ancak bunların yapılmasında ciddi hinliklerin ve bilerek ihanet eden satılmış varlıkların olduğunu, işlerin çok altına indiğimde şahsen benim şahit olduğum çok konu oldu.Hala da şu an da bile çok önemli makamları işgal edip emrinde çalıştığı RTE'ye ihanet edenlerin olduğunu biliyorum.Bir insan olarak bakıyorum ve diyorum ki,vatanını milletini seven ve insanlığına bir dirhem saygısı olan herkesin bu karanlık dönemlerin aydınlatılmasında bir nefer olması gerektiğini düşünüyorum.Hep yeren kınayan ve sürekli eleştirerek hiçbir değer ortaya koyamayan bir meta olmaktan çıkıp bir suje konumuna geçmek zorundayız.Ancak o zaman aramıza konulan duvarları yıkar surun en yükseğinde bayrağımızı dalgalandırırız.Merhum NFK deyimiyle "Surda bir gedik açtık,mukaddes mi mukaddes,ey kahpe rüzgar artık ne yönden esersen es....!"Bizler insan olarak tüm kahpelikleri görerek değerlendirmelerimizi yapalım hiç kimse masum değil onu da bilelim...."Allah'tan başka her-şey yok olmaya mahkumdur.Mücadele esas, fertler fani;ebedi olan hakikatler hiçbir zaman fani olan fertlerle sınırlandırılmamalı öyle olursa bu hakikate en büyük zulüm olur....Gelin dostlar yeni bir güne yeni bir misyonla merhaba diyerek başlayalım insafı elden bırakmayalım....
Erol Kekeç/14.08.2019

15 Şubat 2019 Cuma

HAYAT ENERJİ VE YATAK




Hayat, doğumla ölüm arasındaki keskin çizgi üzerinde ruh ve bedenle birlikte dosdoğru yürüme azmidir. Azmin zaferi, anlamlı bir yaşamın film galasında tüm koltuklar bomboş kalsa da yılmadan yürüme kararlığını ortaya koyduğu zaman anlam bulur.
Hayat, insanın, bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk, yetişkinlik ve yaşlılık dönemleri diye bir süreci eskiterek son noktaya yaptığı yolculuktur. Bu yolculuk her dönemde, aynı hız ve rahatlıkta olmayabilir. Belli dönemlerde enerji, yatağı aşındırırken, bazen de yatak enerjiyi taşıyamaz duruma gelir. Bu süreci böyle okuduğumuz zaman, hayat hakkında ortaya koyacağımız düşünceler de yaşamsal gerçekliğimizle bir bütünlük içinde olur. Âmâ bu yol üzerindeki, enerji ve yatağı ayrı ayrı ele alır ve hayat hakkında anlamlı bir yargı oluşturmak istersek, içinden çıkamayacağımız paradokslarla karşı karşıya kalırız.
Su akarken nasıl ki geçtiği her toprağın ve çakılın kokusunu ve özelliğini de içine alarak yoluna devam ederse, insan da ilk başlangıcından hayatının sonuna kadar yaşadığı her ortamın, zamanın ve yaşın durumuna göre bulunduğu özellikleri alarak yaşam serüvenini noktalar. Bu süreci dikkate alarak insan yaşamını değerlendirmek olmalı bakış açımız. İnsanın yaşam yolu üzerindeki etkenlerden ve zamandan bağımız değerlendirilmesi onu doğru tanımlamak ve anlamak olamaz.
Çağımızın en önemli sorunları arasında ele alınan konuların başında, gençlik sorunu düşünülür. Oysa gençlik bir sorun değil, sorunları rahat çözmek için aktif hale getirilmesi ve doğru yönlendirilmesi gereken aktif bir enerji olarak görülmesi kaçınılmazdır. Bir nehrinin yatağının bazı noktaları, suyun debisini nasıl daha güçlü kılıyorsa; gençlik de insan enerjisinin debisinin şiddetli aktığı dönemlerdir. Bu dönem, kendi içinde ve koşullarında ele alınmak zorundadır. İnsanı, manişizmin bir parçası olarak değerlendirmekten uzaklaşıp, onu psiko-sosyal yönünün güçlü olduğu bir varlık olarak görmek gerekir. İnsana bu bakışla baktığımız zaman onun anlaşılmayacak çok az yönünün kalacağını düşünüyorum. İnsanın bilinmeyen yönü de kendisinin bile anlamakta zorlandığı sebepsiz, hiçbir neden olmadan göstereceği davranışlarıdır. Bu davranışların ne olduğu bilinmemiş olsa bile o davranışları ortaya çıkaran psikolojik, sosyal ve fiziki etkenler tespit edilip, önlemler alındığı ya da doğru yönlendirmeler yapıldığı zaman; insan bir muamma olmaktan çıkmış olur.
İnsanın en önemli özelliği fıtratın evrensel olması ve ana maddesinin toprakta birleşmiş olmasıdır. İnsanın ana maddesi toprak ise o zaman toprağın yapısındaki değişimler verimlilikler insan yaşamında da doğrudan etkili olacağı muhakkaktır. Bunu dikkate alarak insan için oluşturulacak yargılar ve teoremler, doğru sonuçlar doğurabilir. İnsanın ana maddesi ve fıtrat genleri dikkate alınmadığı zaman, tüm denklemler insanı anlamaktan ve onun hayatına katkı sunacak denklem olmaktan uzaklaşır.
Biz, gençlik kavramını bu çerçevede ele alıp, geniş boyutlu tahliller yapmak için kafa yorduğumuz zaman, yorulan kafalar en güzel çözüm önerileri ve fayda teorileri oluşturduğu zaman, tüm yorgunluğunu atacak bir rahatlığa kavuşacaktır. Çünkü onun yorulduğu noktadan itibaren, elde ettiği enerjiyi daha aktif hale getirecek bir enerji akışını ortaya çıkaracaktır. Bu enerji akışı, diller arasındaki ahenk, uyum ve iletişimin güçlü olmasıyla ortaya çıkacaktır. Bu dil yakalandığı zaman, sorun olarak algılanan ve öylece tanımlanıp büyük yatırımlar yapmayı gerektirecek, altından kalkılmayan bir ağırlık olarak görülen tablo, bir anda hayatın en güçlü ve dinamik boyutu haline gelecektir.
Gençlik insan yaşamının en güçlü ve dinamik noktasıdır. Bu noktanın nasıl, nerede, ne zaman hareketlenme gerçekleştireceği ve hangi kutup başlarıyla reaksiyona geçtiği anlaşılmadan; sorun olarak gördüğümüz durumu daha büyük ve korkunç bir duruma getirebiliriz. Bunun için yapacağımız çalışmalar ve ortaya koyacağımız eforların hepsinin bir anlam ifade etmesi için elinizde hiç kullanılmayacak parçalanmış bir kâğıttan bir şekil, ya da bir odundan kereste yapacak usta olarak kendimizi görmekten uzaklaşmak zorundayız. Bu anlayışın hayatımıza katacağı çok önemli ufuklar açacağını bilelim. Gençlik çalışması, adı altında yapılan tüm faaliyetlerin anlamlı olması için, bu çalışmaların baş aktörü olarak rol alanların, sadece bir aydınlatma fişeği olduklarını idrak etmeleri kaçınılmazdır. Aydınlatma fişeği olma özelliği olmayanların, merminin nasıl atılacağını kendi deneyimsel tecrübelerini bilimsel bir bilgi gibi dayattıkları ortamlarda, tüm mermilerin boşa patlatılmasına sadece şahit oluruz. Bu şehadetimizden yola çıkarak gençlik heder oluyor, onlar nereye gidiyor gibi, anlamsız sorgulamaları muhatabı olan kendimize değil de başkalarına sormaya kalktığımızdan; gençlikle aramızda bir uyum sürecini asla oluşturamayız.
Gençlik, bir bitkinin ne gövdesi ne yaprakları ne tomurcuğu ne de köküdür. Gençlik bir bitkinin en hassas noktası olan çiçeklenme durumu gibidir, o dönemde iklim nasıl bitkinin çiçeklerini dökmemesi ve aşırı bir rüzgarla tüm çiçekleri koparmamasına dikkat ediliyorsa, gençlikte insan yaşamının çiçek açtığı dönemdir. Bu dönem en hassas ve çok kolay her farklı uyaranlarla reaksiyona geçeceği bir dönem olarak ele alınmak zorundadır. Bu hassasiyeti dikkate alarak o çiçekleri savuracak aşırı ve kötü iklim şartlarına müdahale ederek, o çiçeklerin kendi doğal yapılarına uygun zamanlarını tamamlamasına katkı sunmak esas olmalıdır. Bu süreci dikkate alan ve arızasız atlatan toplumların, gelecek endişesi taşımadığına şahit olursunuz; çünkü onlar neredeyse tüm çiçekleri meyve oluşacak ortama taşımışlardır.
Beyinsel ve evrensel insanlık ana maddesini dikkate alarak yapılacak gençlik faaliyetleri bir yol alır ve nehirler okyanuslara ulaşır. Ancak böyle değil de iş olsun torba dolsun mantıklarıyla bizi de bir adam sansınlar algısıyla kendimizi manevi olarak rahatlatmak için yapılacak çalışmaların tümü, sadece suların buharlaşarak yok olmasına neden olan faydalı güneş ışıkları gibi hem gençliğin enerjisini boşa harcamaya ve zamanları heba etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Hep birlikte yeni bir güne açılan Güneş ışıklarının altında sonsuzluk ufkuna yolculuk yapmak için herkese kendi görevinin başına diyorum…
Erol KEKEÇ/14.02.2019


13 Şubat 2019 Çarşamba

İNSANLIKTIR BİZİM MEKTEBİMİZ



İnsan olmanın temel dinamiklerinin ne olduğunu anlamadan, insanlık dersi vermeye kalkmak, insanlıktan bir şey anlamamaktır.
İnsanlık, adalete açılan kapıdan girer içeriye, zulmün kol gezdiği her ortama arkasına bakmadan veda eder.
Herkesin insan olduğunu bilmek ve insanca yaşama hakkının olduğuna inanmaktır insanlık…
Tahammülün zirvesinde kartal gibi göğün boşluğunda uçaktır insanlık…
İnanca dayanan bir ayrımı gözetmeden, insanların tamamına hoşgörüyle yaklaşmaktır insanlık…
Hakaretin, horlamanın ve alaya almanın her türlüsüne yol vermemektir insanlık…
Doğrunun ortaya çıkmasına asla ihanet etmemektir insanlık…
İdeolojik paçavraların, yaşama egemen olmasının gölgesinde yer almamaktır insanlık…
Sevgi, saygı ve muhabbettin kanatlarını açarak uçmaktır insanlık…
İftira, yalan dolan ve tahammülsüzlükten uzak yaşamak ve nefes darlığına fırsat oluşturmamaktır insanlık…
Günü kurtarmak değil, hayatı kurtarmak için çaba harcamaktır insanlık…
Kocaman kollar arasında tüm yeryüzünü kuşatacak kollara sahip olmaktır insanlık…
Karanlıkları, aydınlatma fişeğiyle gündüze çevirmektir insanlık…
Bir başkasının acısından mutluluk devşirme çadırları kurmamaktır insanlık…
Kendi yaşadığı ortamın kararmasına sevinmemek ve dışarıdan bir aydınlatıcı aramamaktır insanlık…
Eylemleri vicdan muhakemesinden aldığı gerekçeli karar doğrultusunda ortaya koymaktır insanlık…
Bireysel zaafları toplumsal zaaf olarak alenileştirip etrafa koku yaymamaktır insanlık…
Yaratıcının özgür yarattığı kulları köleleştirmemektir insanlık…
Tüm farklı düşünceleri, ortak insan paydası altında eşitlemektir insanlık…
Her varlığın doğru kabul ettiklerini, kendi yaşamında var kılarken, başkalarına dayatmamaktır insanlık…
Doğanın yasasına muhalif davranmadan, doğayla kardeş olarak yaşamaktır insanlık…
Mazlumların ahını dindirmek, anaların gözyaşlarına bir mendil olmaktır insanlık…
Irkların üstünlüğünü savunmadan, herkesin yaratıcının yanında eşit olduğunu idrak ederek, yaratıcının yarattığı varlıkların, kendi yaşamını ortaya koymasının onun fıtri ve doğal hakkı olduğunu bilerek yaşamaktır insanlık…
Sadakatli olmak ve ahde vefa göstermektir insanlık…
Kavramları tahrif etmeden hakiki anlamlarıyla anlaşılmasına önem vermektir insanlık…
Yarınların, bu günlerin çocuğu olduğunu bilerek, yaşanılan günü en güzel günler yapmaya çalışmaktır insanlık…
Havalar atmak değil, havası inmiş bir lastik gibi büzülerek mütevazi ve merhametli olmaktır insanlık…
Ölçünün her türlüsünü titizlikle korumak ve kesinlikle terazi olmaktan asla taviz vermemektir insanlık…
Kafasının önünün ve arkasının aynı olduğunu pervasızca ortaya koymaktır insanlık…
Doğrunun ve hakkın korunmasının dışında, hiçbir menfaat kokan eyleme yaşama ortamı sunmamaktır insanlık…
Edep ve ahlak fukarası olmamak ve ahlakı evrensel bir hakikat olarak yaygınlaştırmaktır insanlık…
Birleştirmek ve bütünleştirmek için çaba harcayıp, ayrıştırmaya hiçbir kapı aralamamaktır insanlık…
Ebeveynlerin korunması ve onlara saygıda asla kusur etmemektir insanlık…
Tüm çocukları sevgi ve merhametle büyütmek ve onlara kol kanat germektir insanlık…
Mevkilerin, makamların, paranın, dünyalık hiçbir gücün, insan yaşamından daha önemli olmadığını anlamak ve ona göre davranmaktır insanlık…
Bir başkasına Yaratıcının tahsis ettiğine, kem gözle bakmamaktır insanlık…
Bedava yaşam yolları edinmemek ve emeksiz hiçbir kazanımın olmadığına inanarak yaşamaktır insanlık…
Hesap gününü hesap ederek, mutlak muhakemede hesapların eksiksiz görüleceğine inanarak ve bunu da buradaki davranışlarında ortaya koyarak yaşamaktır insanlık…
İnsanlık, medeniyetin harcıdır, medeniyetin olması için medeni davranmaktır insanlık…
Çoğul kişilik ve karakter ortaya koymaktan kaçınarak, bedeli ne olursa olsun olduğu gibi görünerek yaşamaktır insanlık…
Hatırlatılması gereken çok değerli dinamiklerin olduğunu biliyorum ama bugün için sizleri fazla rahatsız etmek istemiyorum…
“Ey insan! kerim olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?” İnsanlık, barış, sevgi ve kardeşlik yolunu açan yaratıcının, yeryüzünde patlattığı metafizik ve kimsenin ne olduğunu anlamadığı zararsız bombanın adıdır. Hep birlikte ayrım gözetmeden bu bombayı patlatmaktan neden ve niçin kaçınırız…Ey insanlık, hedefi on ikiden vurmak için ayağa kalktık biz, tüm insanlar tırnaklarımızın arasından kayıp gitse de göğsümüzde kargılarını unutarak, amacımız her şeye rağmen on ikiden vurmaktır.
Dirilmek için dirilelim ve kendimize gelelim, “Genişliği gökler ve yer kadar olan Rabbinizin cennetine koşun, çalışanlar bunun için çalışsın…” Bedava bir hayat denklemi, adı insanlık ne dersiniz kaybedecek neyimiz var…
Erol KEKEÇ/13.02.2019






"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!