Bu Blogda Ara
24 Nisan 2014 Perşembe
DEMOKRASİMİZİN MABEDİ NERESİ!
TBMM,Demokrasimizin Mabedidir diyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün bu konuşmasını,bu gün değerlendirmeyi düşünüyorum.Demokrasi çoğunluğun iktidar olduğu bir sistem olarak tanımlanır.En önemli yönü yöneticilerin seçimle iş başına gelmesidir.Demokrasilerde,azınlık olup meclise gelen seçilmişler muhalefet görevini yerine getirir ve yasamaya doğrudan katkıda bulunduğu anlatılır.İşte,TBMM parlamenterlerin yasamaya doğrudan katkı sağladığı yer olarak tanımlandığı zaman bizim aklıma bazı sorular geliyor bu soruları sormadan edemeyeceğim.
Bu yaklaşımdan Demokrasinin bir din olduğu anlamını çıkarabilirsiniz.
TBMM,Demokrasinin mabedi olduğuna göre,kimse bize meclisin sadece seçilmiş insanların halk adına, halkı yönettiği bir yer olduğunu söylemesin o zaman...Çünkü meclisin bu tanımlamadan anlaşılacağı gibi,bir dinin ibadetlerinin yapıldığı,kutsal mekan olduğu anlaşılmaktadır.
Demokrasi dininin,son dönemlerde tüm dünyaya egemen olduğunu ve ülkelerin yönetim mekanlarını da kendisine ibadetgah edindiğini anlamaktayız...
TBMM,bir mabet ise,bu mabedin tam olarak görevini yerine getirdiğini söyleyemeyiz.Çünkü bizim meclis bu anlamda, kendi dininin emirlerine sadık kalmayacak kadar,dinine ihanet eden bir mekan olduğundan,bu dinin temsilcileri de görevlerini hakkı ile ifa etmemektedirler...
Demokrasi dinin,mabedinde yapılan ibadetlerin sahih olmadığını düşünüyorum.Çünkü,bu mabette bulunanların,demokrasi dini ile uyumlu bir ibadet yapmadıklarını görüyoruz.Herkes demokrasi dinine inansa da,muacip bir dini temsil ediyorlar gibi geliyor bana...
Demokrasinin neden tam olarak bu ülke de yer bulamadığı şu anda daha iyi anlaşılmış olmaktadaır.Demokrasinin mabedi TBMM, tam anlamıyla görevini yerine getirmediğinden,demokrasinin kökleşmediği görülmektedir...
Demokrasinin mabedi TBMM'nin yeni adını öğrenmiş olmamız bizi bayağı duygulandırdı.(!)TBMM'nin bir mabet olarak,görevinde başarılı ve ihlaslı ibadetlerine şahit olacağımız günleri sabırsızlıkla bekliyoruz...Yani ibadet ihlasıyla yapılmayan işlerin anlamı olmayacağından,demokrasinin hassas ve nazik algısının havasını titizlikle solumamız için,mabedin görevini hakkı ile ifa etmesi kaçınılmazdır..(!).
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
23.04.2014/İST
16 Aralık 2013 Pazartesi
BU BİR UYARIYDI!
NOT:Sayın Ruşen Çakır'ın dershaneler Meydan muharebesi adlı yazısına,16 kasım 2013 de yazdığım bir yorumu paylaşıyorum...
Bu manşetleri atarak insanların beyinlerini içinden çıkılması imkansız bir labirent haline getiren güçlere bu fırsatları veren Zaman gazetesi, Samanyolu haber ve uzantılarını şiddetle kınıyorum...Şu ana kadar yapılan çalışmaları övgüyle sunan ve her oluşumu destekleyen bir iktidarı,eğitime büyük darbe başlığı ile manşetlere taşımanın arkasında nelerin olduğunu anlatmak istemiyorum.
Cemaat pragmatik anlayışından vazgeçmeli bir oluşumu destekliyorsa doğru olduğu için desteklemeli,ancak şu ana kadar ki tüm tavırlarında geçmiş iktidarlarda olduğu gibi hep pragmatik ve çıkarcı davranmıştır,bu anlamda kesinlikle ilke gözetilmemiştir.Ancak cemaat müntesibi dostlar daha çok vicdanlarının sesine göre hareket etmişler ve doğrunun desteklenmesini bir görev telakki etmişlerdir.
Şuna inanıyorum ki,Cemaat mensubu olan bazı güç birliği oluşturmaya çalışan bürokrasi içindeki odaklar istediklerine ulaşamayınca ortalığı velveleye vermeye başladılar bunu da cemaatin tamamının bir görüşüymüş gibi bu anlayışlarını deklare etmekte bir sakınca görmediler.Bu durum polis teşkilatının içinde olduğu gibi eğitim camiasından,adalet mekanizmasına kadar tüm birimlerde kendini hissettirmektedir.Hoca efendiye ait oldu ifade edilen,cemaatin bir yayın organında geçen ifade,"Bunların anlayışı cennete girilecekse de herkesten önce biz girmeliyiz çünkü biz cennete herkesten daha layığız.."şeklinde düşünüyorlar demişti.Hoca Efendiye ait olduğu vurgulanan bu ifade cemaatin içinde bulunan bazı güç odaklarının tam da düşünce ve anlayışlarını yansıtmasına rağmen, bu anlayışı kendi dışında kalanlara ait olduğunu söylemek doğrusu beni şaşırtmadı...
Çünkü karşılaştığımız her ortam da hizmetten mi geliyoruz şeklinde sorulara muhatap olmaktan çok yorulduk...Başıma gelen canlı örnekleri tüm detayıyla ve belgeleriyle yer zaman saat dakika göstererek anlatacak,bilgilere sahip olmama rağmen biz konuşmuyor susuyorsak bu samimiyetimizdendir...Ancak istediklerini alamayınca hemen kıyameti koparan baskı grubu cemaatin bu anlayışını kırmaması halinde kendisinin kırılacağı muhakkak...
Konuşulacak çok mesele var ancak onları bu sanal ve sosyal medya ortamında konuşmak istemiyorum...Sayın Başbakanın ve ekibinin yanlış yapma ihtimali yok mu var,ancak bu yanlışların ucu size dokununca gündeme getirmeyin bu hakkın şahidi olmak olmaz,hakkı gizlemek olur...Cemaat kendisini doğru tanımlamalı sosyolojik açıdan bir baskı grubu olduğunu deklare etmelidir.Milletin duygularının kullanılmasına göz yumarak kendisini sudan çıkmış ak kaşık olarak tanımlamaktan vazgeçmelidir...
Bizim çocuklarımız ve yeğenlerimiz bu cemaatin içinde, okullarında ve yurtlarında kalan ve her konuda maddi ve manevi desteklerimizi ihmal etmeyen insanlarız,ancak bu şekilde bir anlayış gelinen noktanın kırılmasına neden olmak içindir.Bu kırılmayı cemaat eliyle gerçekleştirmek isteyenlere cemaat bu fırsatı verdiği için bizim gözümüzdeki albenisini kaybedecektir bu da böyle bilinsin,büyük bir çoğunluğun dili olarak yazılan bir açıklamadır...
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
15 Aralık 2013 Pazar
BOMBALAR PATLAMADAN ÖNCE! DİKKAT!!!
Seferberlik
var dediler, bizde evimizde ne varsa aldık geldik. Kimimizde kazma, kimimizde havan,
mavzer, bıçak, şişe, orak, bağırma, kaçışma ne arasan var bizde. Hepsini aldık
yanımıza bir çırpıda koştuk atış alanına, iktidara saldırı var dediler geride
kalmayalım dedik, hiç olmazsa bağırarak çağırarak başımızdan kovarık dedik…(!)İşte
bu mücadelemiz atış alanında, yarın sen ne yaptın ki demesinler diye tüm
marifetlerimizi sergilemekte kimseden geri kalmadık. Yorulduk nefes alalım
dedik ardından bir de gönül alalım diye düşündük o sihirli cümleyi söyleyerek
kendimizi yeniden, önceki halimizde görelim diye,”Şeytana uyduk loooo”diye suçu
şeytanın sırtına vuralım da rahatlayalım dedik…
Şeytan’da
artık sorumlu olmadığını ve kendi yaptığınız pisliklerinizi benim sırtıma
sararak kendinizi kurtaracağınızı mı sanıyorsunuz demesin mi? İşte o anda kolum
kanadım kırıldı, elim ayağım tutmaz oldu, hakikaten bu saatten sonra artık
hangi bastonla ayağa kalkarım diye düşünürken, karşıdan gelen Tırın geri vitesi
olmadığı için, ben bir geri vites yapayım dedim, ama demez olaydım, hakikaten
hep geriye gideceğim gibi görünüyor. Öğrencilik yıllarımda eski otobüslere bindiğimde,
otobüs kaptanının önden bağırarak ilerleyelim beyler gerilere doğru, nidası
yeniden kulaklarımda çınlamaya başladı…
Kim dinler beni
bu saatten sonra, hep ilerliyorum gerilere doğru, nasıl geriye gitmediğimi anlatabilirim
ki, dünya giderken son sürat, ben hala direniyorum geriye doğru… Kusura
bakmayın ama Temel’e döndü benim hayatım da. Temel yeni bir araba alır, Ha uşağım
dursun, git Trabzon da beni Niyazi’nin kahvesinde bekle, İstanbul’dan Trabzon’a
3 saatte geleceğim der. Dursun uçağa atlar ve gider, Temel’i beklemeye koyulur,
yarış vardır ya… Temel 2,5 saatte Niyazi’nin kahvesine varır, Dursun der, ha
uşağım bu elin cavurları ne araba yapmışlar…(!)Temel Uşağım benim tecrübem yok idi,
şimdi tecrübe kazandım sen git İstanbul’da bekle, ben bu sefer 1 saatte
geleciğim. Dursun gelir İstanbul’da Temeli 3 gün bekler, nihayet temel bitkin
halde gelir. Dursun: Temel ne oldi de gelemedin, Temel hemen yapıştırır, uşağım
suç benim değil, Bu elin cavurları arabayı çok güzel yapmışlar ve öne 5 vites
koymuşlar ama geriye sadece bir vites koymuşlar, ondan geciktim der…
Evet, geriye
doğru ilerleyen sürücülere sesleniyorum, kolumuzu kanadımızı kırarak,
ilerleyelim beyler gerilere doğru mesajının bir anlamı olmayacağı gün gelmeden önce,
ilerleyelim beyler ilerlere doğru mesajını beklerdik. Ancak bu saatten sonra
nasıl değişir arabanın yönü bilemem ama atış alanındaki yarışmada atacak ne
buldularsa onu atmak için atış alanına nefes almadan koşup gelenlerin durumu,
geriye döndüklerinde, bir vitesle yola devam edeceklerini hesap etmek zorundalar.
Çünkü binilen aracın yol güzergâhını değiştirme ve gittiği hızla tekrar yoluna
devam etme imkânı olmayacaktır…
Atış alanına
tüm top ve tüfekleriyle koşup gelenler, atışlarını yaptıktan sonra geriye
döndüklerinde patlamış mermiler ve barut kokularını bırakarak geldiler… O atış
alanında bekleyen öyle bir görevli var ki kimse onu görmedi, barut kokusunu çok
iyi bilir, hangi merminin hangi silahtan çıktığının balistik sorgulamasını yaptırmaktadır.
O inceleme sonrasında öyle bir bomba patlatacak ki, kulakların zarının patlama
ihtimali çok yüksek görünüyor… Atış alanındaki sessizlikten hemen sonra bu
bombanın ne şiddette patlayacağının haberini vererek şöyle söylemişti:”Bizim bildiğimiz o kadar çok şey var ki,
konuşursak yer yerinden oynar…”O patlamalara hazır olun derim… Atış alanında
kalan patlamamış mermilerin patlayacağı zaman çok yakındır…
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ- 14.12.2013 (23.20-24.00) Çengelköy/İST
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.
Popüler Yayınlar
-
Yaldızlı Sözlerin Arkasındaki Çürüme Tarihin en trajik ironilerinden biri, çöküşe en yakın toplumların en çok “yücelik ”ten bahsetmesidir....
-
“İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne… İşte asıl cinayet bu.” — Maksim Gorki, Ana (1906) Ruhun ölümü, bir toplumun çöküşünün sessiz hab...
-
Platon, asırlar öncesinden bir uyarı bırakmıştı insanlığa: “Demokrasi, ancak erdemli ve eğitimli bir halkın omuzlarında yükselebilir; aksi t...
-
İçinde bulunduğumuz çağ, pek çok unvanla anıldı: teknoloji çağı, bilgi çağı, hız çağı… Ama eğer hakikatin kalemiyle yazılacak olursa, bu ça...
-
EK-5 Kararı: Hukuk ile Diplomasi Arasında EK-5 Listesi: Resmî Karar, Diplomatik Zamanlama ve Türkiye’nin Stratejik İkilemi ABD'den çok ...
-
İnsanlığın Sessiz Dengesine Dair İnsan… Kâinatın en gizemli aynası. Görünürde bir bedenden ibaret gibi dursa da derinlerde bir deniz taşır...
-
Bir İnsanlık EMAR’ı Üzerine Derin Bir Okuma İnsan, anlamın kıyısında doğar ama çoğu kez anlamın merkezine hiç ulaşamaz. Çünkü doğmakla yaş...
-
Merhum Ahmet Kaya, bir şarkısında “ Ne kadar kötü kokarsa o kadar iyi ” diyordu. Ne kadar manidar bir cümle… Bugün ülke olarak geldiğimiz ...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
İnsanlık, varlık sahnesine çıktığı andan itibaren hem kendini hem de kendini aşan bir kudreti anlamlandırma çabasıyla yüzleşmiştir. Bu çaba,...
Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK
Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Senin rabbin sana senden yakın.....
omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.
Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."
kelebek gibi hafif olun dünyada
Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla
çöllerden geçerek varılır havuzun başına!