Bu Blogda Ara

6 Haziran 2013 Perşembe

NOHUT MUSTAFA'NIN İNADI KARANLIĞIN BAŞLANGICI!



Son günlerin ana gündem maddesi olan ülke genelindeki eylemlerin menşeine ve genişleme sürecine bir göz atarak bu konuları sizlerin düşünmesine bırakacağız. Bu eylemlerin olması kadar doğal bir davranış olmaz, her insanın fıtratında kafasına yatmayan olaylara bir tepki göstermek yatar, ancak bunları kullanma şekli, ortama ve etkileyici uyarıcılara bağlı olarak değişim gösterir.
                Tepkiler bir başkasının yaşam alanına müdahale etmediği sürece hoş karşılanır,ancak yaşam alanlarını aşarak yaşama müdahale boyutuna ulaştığı zaman,kamu hayatını korumakla görevli merkezi otorite tarafından kontrol altına alınmak zorundadır.Bu tarz hareketleri özgürlük naralarıyla süsleyerek,diğer insanlara çiçek dağıtıyorlarmış gibi,göstermeye çalışmak hakikaten bu olayların geri planındaki çok büyük oyunların gizlendiğinin kanıtıdır.Woltarire’nin dediği gibi,”düşüncelerinizi özgürce yaşayacağınız ortamı oluşturuncaya kadar sizinle birlikte mücadeleye ben de hazırım….”ancak bu eylemleriniz kendi özgürlüklerinizi kazanmanın ötesinde,kirli oyunları tezgahlamak adına girişilmiş gizli faaliyetlerin adı konulmamış senaryosunun oynanan sahnesi olursa,kusura bakmasın kimse biz bu sahnenin hiçbir yanında olmayacağımız kesindir.
                Şu anda oynanmaya çalışılan kirli oyun bunu kanıtlar niteliktedir. Çünkü birçok varlık boğazında yutkunamadığı zehirleri toplumun üstüne kusma derdinde. Ey sevgili halkım! Bu numaraların hiçbiri sizin yaşamınıza uymayacak kadar dar ve sıkıcı bunu anlamakta gecikirseniz, birileri diktiği elbiseyi sizin vücudunuza zorla giydirecektir, haberiniz olsun.
                Sizlerin neden olarak gösterdiğiniz kıvılcımların normal olduğunu bizler de biliyoruz, ancak başlangıç noktası çok iyi olan bir çok toplumsal hareketler, yıkıcı dökücü parçalayıcı hatta bir daha toplumun kendisini toparlama imkanlarını dahi elinden alabilecek kaos ortamlarını yaratabilir. Şu anda devam etmekte olan bu kıvılcımların hepsi bu amaçlar uğruna kullanılmak için söndürülmek istenmiyor. Çünkü bu çığırtkanlığın devam etmesini isteyen güçler tamamıyla sizin elinizdeki ekmeğinize ve yaşam alanınıza göz dikmiş olan emperyalist haydut güçlerdir. Bunları anlamak için size vahiy gelmeyecek, etrafınızda dönen dolapların neden ve sonuçları arasında bir bağlantı kurduğunuz zaman bunları rahatlıkla anlarsınız. Masumane bir gezi parkının yıkılmasına tepki gösteren insanların eylemi olarak görmek istedik, ancak bunun ardındaki hinterlanda baktığımızda, buradaki insanların doğal tepkilerinin içinde, arkasında, sağında, solunda, üstünde ve altında şeytanın atlı ve yaya askerlerinin olduğunu fark ettik. Bu şeytani güçleri benim gariban doğal tepkisini ortaya koyan insanımda anlamakta zorlanır. Çünkü onunla beraber hareket ediyormuş gibi kendisini göstermektedir.
                Ey iyi niyetli dostlarım, cehennemin yolu iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir bunu biliniz. Biz de çok iyi niyet besledik ve hala da iyi niyetli kardeşlerimizin tepkisini öyle kabul ediyoruz. Doğal tepkilerini ortaya koyan kardeşlerimiz tepkilerinin büyük oranda amacına ulaştığını görünce o meydanları terk ettiler, ancak meydanları doldurmak isteyen başka güçler aynı sloganları kullanarak meydanları işgal etmeye başladılar, sonrasında da olaylara müdahil olmak isteyen güçler ortaya çıktı. Bu güçleri tanımak, ancak verdiği acılar sinelerimize silinmeyecek acılar bıraktığı zaman gerçekleşecektir. İşte ben bu güçlerin verecekleri acıların kurbanı olmadan önce tüm kardeşlerime sesleniyorum, uyanalım ve bu oyunları kuran oyun kurucuların oyunlarını kendilerine iade edelim. Biz bunun iadesini yapmazsak, inanın bana değişim unsuru olarak bizlerin hipnoz edilmiş beyinlerine hiç bir ücret ödemeden bir hiçle takas gerçekleşecek. Uyanalım kardeşim inatçı Nohut Mustafa ile, buna karşı olan Horoz Ali’nin durumuna düşmek üzereyiz. Geldiğimiz noktada o kadar çok inatlaşma başladı ki, ne olursa olsun biz bu tavrımızdan vaz geçmeyeceğiz diye şiddetli bir inatlaşma sendromunu yaşamaktayız.
                Nohut Mustafa ve Horoz Ali birlikte ava çıkarlar, bir karga uçar gelir ve kayanın üzerine konar bunu gören Horoz Ali, işte kayaya bir karga kondu der. Nohut Mustafa hemen atılır, hayır o karga değil, simsiyah bir oğlaktır der. Horoz Ali yahu kardeşim Oğlak uçar mı diye sorar, o zaman Nohut Mustafa uçabilir der, Horoz Ali kızarak gidelim yanına bir bakalım uçuralım bakalım göreceksin oğlak mı, yoksa karga mı daha iyi anlarsın der. Kayanın yanına yaklaşırlar ve bir taş atarlar, karga bir anda havalanır ve gider, bunun üzerine Horoz Ali, Nohut Mustafa bak gördün mü, oğlak mı der. Nohut Mustafa uçtu gitti ama yine de oğlaktır, kesinlikle senin dediğin değil diye cevap verir…
                Sevgili dostlar bizim şu andaki durumumuz yukarıda anlattığım hikâyeden hiçte farklı değil. Gezi alanı için yapılan eylemler, gezi alanı için yapıldıysa sormamız gerekmez mi, be kardeşim bakın gerekli önlemler alınıyor neden hala bu eylemler amacını aşmadı mı diye sorduğumuz da, her şey yapılsa da biz bundan vaz geçmeyeceğiz diye inatlaşma sorunu yaşayacaksak, kim farklı olduğumuzu söyleyebilir. Şu inatlaşmayı bırakalım, gereken neyse onu uygulayalım, kimsenin canı acımadan bunların önüne geçmek gerekir, bu da vatandaşların duyarlılığından ve devletin merhametli elleriyle halkının başını okşamasından geçer. Bu hatırlatmalarım umarım teğet geçilmez, yoksa gelecek acılar hepimizin yüreğini tam ortasından deler geçer…
                SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
                05.06.2013(23.50-00.50)

                ÇENGELKÖY/İST

3 Haziran 2013 Pazartesi

ÇIĞLIK KÖTÜ YÜREKLERE AİTTİR!


Yılanlar ve kaplanlar, şahin ve akbabaların düşmanı değildir. Şahin ve akbabalar onları izler ve çığlık atar. Neden? Çünkü kötü yüreklidirler. Çığlığı basanlar doğruluklarını anlatamazlar, onlar yüreklerindeki kötülüğü gizlemek isterler. Dünyada olduğu gibi görünen çok az varlık vardır, onlar da kendilerini değiştirecek özelliğe sahip olmayan cansızlardır.
 Neden böyle oldu diyerek kendinizi fazla yormanın anlamı yoktur. Her şey olacağına varır. İnsanın gerçek bir dostu yoktur, yanından hiç ayrılmayan bir gölgesi var, o da sürekli birlikte olmak için Güneşli günleri bekler. O halde aldanmadan yaşamak gerekir. Sanal düşmanlar üretenler, hayatları boyu kötü ruhlar taşımaktadır. Bu benim kötülüğümü istemektedir, benim yerime hep göz koymaktadır, nereden çıktı bu, bir an önce bundan kurtulmanın yollarını aramalı, yoksa batacak her şey diye düşünenlerin, akıllı uyanık, zeki işini iyi bilen kişiler olduğunu sanmamak gerekir.
 Bu tip varlıkların içlerine kötülük yuva yaptığından, kalpleri kötülükten başka bir şey pompalamaz. Bundan dolayı da, asıl olacakların bir gün mutlaka anlaşılacağını bildiklerinden, yarattıkları sanal düşmanlarını, reel hayatta birileriyle özdeşleştirerek, yok etmeyi denerler. Yoksa bunlar korkularının esiri olmaktan kurtulamazlar. Cenap Şahabettin’in dediği gibi:”Sinsi sinsi oturup bekleyenlerin çıkardığı ses, yürüyenlerin çıkardığı ayak seslerinden daha fazla duyulur.”Hem fiili yapıp, hem de avazı çıktığı kadar bağıranların bağırdığı bir dünyada elbette hiçbir şey dengede olmayacaktır.
Çağıranlar ve bağıranlar şehrini ellerim cebimde anlaşılmayan dilde bir ıslık(!) çalarak geçerken, okuma merakı sardı beni. Anlamasınlar belki ürkerler diye de ıslığımın sesini olanca tonuyla düşürdüm. Yabancı dilde ıslık çalmanın yasak olduğu Patagonya da zaman zaman bu işi yapanlar engizisyon mahkemelerinde yargılansalar da,ben özgürlükler ülkesi bir dünyada yaşadığımdan,umarım benim ıslığımdan rahatsızlık duyanlar çıkmayacaktır.Yöresel değişimi dikkate alarak çıkar ağzımdan ıslık,farkında olmadan çatar bazen,kaygan iklimler gibi,güvensiz toplumlara!…
 Coğrafyanın ve iklimin biçimine göre şekillenen kültürler dikkate alınırsa, insanların ve diğer canlıların hayat mücadelesi, bu coğrafik faktörlerinin izini taşır. Bu faktörlerin birçok boyutu var, ancak bunların bizim açımızdan en önemli yanı, karakterleri etkilemedeki rolüdür. Coğrafya ve iklim karakterleri bazen olumlu bazen olumsuz etkileyebilmektedir. Ve bazen de iklimin değişkenliği ve korku dolu şiddeti, bu yapıya uygun karakterler ortaya çıkarır. İşte bu korku dolu dönek karaktere sahip varlıklar, yumuşak, hoşgörülü ve evrensel değerlere ve kuşatıcı özelliklere sahip insanları kendileri için bir tehlike olarak görürler. Her yerde bu insanların birçok olumsuzluklara sahip olduğunu anlatır dururlar. Bunlar ortadan kalkmadığı ya da pasifsize edilmediği sürece, işleyen sosyal nizamın her yıkılacağını, bir gün de dönüp diğer insanları ortadan kaldıracağını anlatıp dururlar. Zavallı yönlendirilmiş, muhakemeden uzak deneklerde bunların doğruluğuna kayıtsız şartsız teslim olabilirler. Böyle bir teslimiyet gerçekleşirse, oradaki tüm toplumsal potansiyel boşa heder olur.
                Neden böyle yaşanır hep,oysa bu evren yaratılmış olan her şeyi bağrına basacak kadar geniş olmasına rağmen,çığlıklar atarak birilerinin kendi haklılığını zoraki kanıtlamasına gerek var mı?Şayet doğru ve kötülüklerden uzak ise,…Ne yazık ki,yaşayanlar evreni,kötü yüreklere sahip bir çok varlığın şamatasıyla yankılanırken,hoşgörülü ve evrensel doğrulara sahip kişilerin, doğruluğunu anlamak çok zordur.Doğrular,kendilerini kanıtlamaya ve bağıranların kötü yürekli olduğunu  anlatmak için tartışmaya ihtiyaç duymazlar.Onlar bilir ki onlara cevap verilirse,bütün bir insanlık aralarındaki farkı ayırt edemez.Sesleri ise kısılmıştır zaten,çünkü kargalar ve bülbüller aynı kafeste,bülbülün sesinin neden kısıldığını aramaya gerek yok,zaten ortam kargaların sesi ile inliyor…
Yıl:01.04.2004
Saat:11.50-12.30
Yer: Kadıköy/İST

SOSYOLOG-EROL KEKEÇ

NOT:GEZİ PARKI EYLEMLERİNDEN NEMALANIP TOPLUMU GERMEYE ÇALIŞANLARA İTHAF OLUNUR...(2004 yılında korkusu olanların korkuları devam ediyorsa kendilerine bir baksınlar..)

30 Mayıs 2013 Perşembe

YOLLARIN KAVŞAK NOKTASI SONA BİR KALA!


“Ey insan! Hangi yoldan gidersen git muhakkak ki Rabbine varan bir yol üzerinde çabalayıp durmaktasın, nihayet ona varacaksın…”İnşikak:6
Herkesin yaptığına şahitlik yapacağı ve irade dışında tüm uzuvların konuşmaya başladığı gün gelmeden önce, nasıl bir yolda gidiyoruz diyerek sorgulamamız gerekmez mi? Sorgulanmayan kritikten uzak hayat yaşanmayacak kadar bayat. Akılla donatılmış varlığın hayatı sorgulamalar süzgecinden süzülerek, yollara zincir halkaları gibi dizilmek zorundadır. Böylesi bir hayat tüm zorluklara rağmen katlanılmaya değer, yoksa boşu boşuna cefa çekmenin anlamı nedir bunu anlamakta bayağı zorlanırım…
Her gördüğün açıklığı yol olarak sakın görme, yollar uzar da gider dağların tepelerinden kıvrıla kıvrıla aşağılara iner, bir karayılanın kıvrılması gibi. Ne kadar gözünü korkutmaya kalksa da sakın ola ki, kolay olan yolları tercih etme yürümek için. Gidişi çok kolaydır, ancak sonucuna katlanmak çok zor, insanı helak eder. Tüm yollar Rahmanın kanatları altındadır, son durak ona çıkar. Ne fark eder nereden gidersen git, sonuçta Allah seni hesap görmek için karşılar. Sakın ola ki bana sıra gelinceye kadar kırk türlü bahaneler oynarım diye düşünme. Allah hesabını çok seri görendir, yanılma olasılığı olmayan tek gün Allah'ın hesap günüdür.
Tartılar bozulmaz, kantarın altına bir demir monte etme şansınız yok, bir geç iki fiş al, yemezler, ben gelmesem de her gün bir defa geçti göster beni, bu düşünceler varsa bilinçaltı derinliklerinde. Onları bir an evvel temizle, yoksa hipnozla uyutulduğunu anlayıncaya kadar, sen mutlak teraziye çıkarsın… O terazinin sahibi, rüşvet yemez, arka cebi yok, tüm ciltlerde ne yazdığını bilir, cihandakilerin tümü avucunun içinde, o halde nereden gidersen git, nereye gittiğini biliyorsun sanırım. Bilmediğin bir yolda bu kadar aşk ve şevkle seni coşturan ve koşturan nedir? Bunarı anladığın anda hangi yolda tehlike var, hangisi güvenli onu da anlamış olacaksın.
Güvensizse yollar bir bilene sor derim, sormadan gitmek dönüşü olmayan bir karanlığa dalmak olabilir, ancak sormak, varsa yanlışlar onları ortadan kaldırmaya yardım eder. Yardıma ihtiyacımız olduğu halde bizi bu kadar mütekebbirleştiren nedir acaba? Benim gittiğim yolda tüm trafik kuralları yerli yerinde diye sakın düşünme, birileri isterse, ıslak zemin için yavşak levhası, solama yapılmaması gereken yere, durma bas gaza levhası, yavaşla okul ver yerine, hemzemin geçit levhası koyabilir. O zaman seni görmek isterim, elin ayağın birbirine karışıp ne yapacağını bilmediğin zaman anlarsın nasıl bir yolda gittiğini ancak vakit geçmiştir. Kaygan zeminle karşılaşırsın basarsın frene yavşak levhası birden iner beynine ve anlarsın o zaman kafanın ortadan ikiye ayrılmasının nasıl gerçekleştiğini…
Duramıyorum yerimde aldım kalemi elime birden yoldaki levhaların yanlış yerleştirildiğini fark edince, çabucak haykırayım da bu yolu kullananlar bir kaza ve belaya sebebiyet vermesinler diye çırpınıyorum. Ben, bir taş atılsa yola onu kaldırmadan rahatlamam, bir ağaç yıkılacaksa onu hemen söylerim ki, birilerine zarar vermesin isterim. Bu duygusallık bende olduğu sürece, yapamıyorum işte nedeyim. Konuşmayayım diyorum yine konuşuyorum. Yollar çatallanmış hangi yoldan gidileceği bilinmediği zaman bir kelam etmek elbette sorumluluklarımız arasına girdiğinden yazıyorum.
Ey insan! Hak ve delalet yollarından hangisini tercih edersen et fark etmez, nihayet sonuçta Allah'a varacaksın, hesabını da Allah görecek.Hak yolda gidenlerin yanlış yapma ihtimali olduğu gibi,delalet yolunda olanların da doğru yapma ihtimali unutulmamalıdır.Yol Hak olduktan sonra sehven yapılan yanlışların tedavisi için tövbe ve dua etmekten başka çare yoktur.Ancak delalet yolunda gidenler ne kadar doğru eylemler yaptıklarını düşünseler de, yol delalet olduğu için, sonuçta avucunu yalamaktan başka bir seçeneği olmayacaktır.Çünkü küfredenlerin amelleri habitat a’meluhumdur. Bu uyarılarımızı hatırlattıktan sonra, vermek istediğimiz mesajımızın anlaşılması temennisiyle satırlarıma son vereceğim.Bir yolun doğruluğunu  belirleyen, o yol hakkında bağıranların ve çağıranların fazlalığı değildir.Hak yolda yürüyenlerin ayaklarından çıkan sesler bir acı sessizliğin çığlını andırır.Bu durumları biz hatırlattık umarım yolların ayrılış noktasında vicdanın ve fıtratın sesi galip gelir ve hak yolda ilerleyenler bir anda kenetlenir.Çünkü sonuç çok yakın ve sondan bir an evvel hatırlatıyorum,sona bir kala yolların kavşak noktasındayız…
“Ey insan! Hangi yoldan gidersen git muhakkak ki rabbine varan bir yol üzerinde çabalayıp durmaktasın, nihayet ona varacaksın…”İnşikak:6

29.05.2013(18.30-19.30)

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!