Bu Blogda Ara

21 Ekim 2011 Cuma

TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ KARA BULUTLARIN NERDEN GELDİĞİNE DAİR!

          Sosyolojik olarak baktığımızda, hiçbir toplumsal oluşumun temelinde tek bir nedenin olmadığını görürsünüz. Biz son dönemde meydana gelen ülkemiz içindeki karmaşalara ve oynanmak istenen oyunlara baktığımızda, tamamıyla böyle değerlendirilmesi ve perde önündeki figüranlarla sonlandırılıp, sorunun tükendiğinin kabullenilmemesini istemekteyiz.
             Ülke içinde meydana gelen bu olayları umarım bir nebzecik duyarlılığa sahip herkes kendince bir yorum yaparak ve bu acıların yaşanmaması için neler yapılmalı noktasında kafa yormaktadır. Ben de bir toplum bilimci olarak, bu olaylara biraz gereğinden fazla kafa yormam gerektiğini düşünmekteyim. Bunun için siyasal ve sosyolojik analizler yaparken ne komplo teorilerini dikkate alarak yorumlar yapmayı düşünüyorum, ne de tepkisel bir sonuca gitme peşindeyim. Bu konuların kıvılcımlanmasında kimlerin ne kadar payı olabilir, bunları yüzdelik dilimi içinde değerlendirdiğimde, yüzdelik payı en az olanın terör örgütü olduğunu, ancak eylemsel boyutta tamamıyla sorunun sorumlusu olduğunu görmekteyim.
      Öncelikle dünyaya bir düzen vermeyi düşünen ve kendisini yeryüzünün ilahı sanan ABD kazmasından başlayalım, bu devlet ve onun üzerine oturduğu yaşam felsefesi tamamıyla opürtinizm ve pragmatizm felsefesidir. Ondan dolayı nerde çıkarı varsa bu kazma kazmasıyla orayı deşmekten zevk alır. Çakaldan dost olmaz bizim müttefikimiz falan olması asla mümkün değildir. Biz Ortadoğu da birlikte hareket edeceğiz teröre karşı aynı dili kullanacağız, BOB projesini birlikte uygulayacağız diyerek bizim elimize bir şeker vererek çocuk gibi bizi avutma derdinde bu baş belası, Onun için yönümüzü duruşumuzu ve rotamızı bir an önce belirlemeli ve ondan gelecek hiçbir istihbarat bilgisine dikkat etmeden tam tersini yaptığımızda bu baş belasından kurtuluruz. Yoksa şunu açık yüreklilikle söylüyorum ki, bu bela bizi hep kemirecek ve bu belanın başımızdan eksik olmaması için bu canavar gerektiğinde bu figüranları sahneye çıkarıp bizi bu şekilde karayazılara boğacak artık uyanma vaktimiz gelmedi mi?
        Bu küstah ABD’nin bizimle dostluğu ve bundan sonra bu bölgede tüm bilgileri ortak paylaşacağız, ben değiliz biz olarak hareket edeceğiz çünkü siz bizim en sadık müttefiklerimizdensiniz diyerek bize anlatmak istediği mesajın arkasında gizlenen gerçek, tilkinin deve ile dostluğundan hiç de farklı değil. Tilki bir gün deveye derki, artık ben değil biz olalım, peki nasıl olacak bu, her şeyimiz ortak olacak senin elde ettiklerin benim, benim kazanımlarımı da birlikte paylaşacağız. Yani bireysel davrandığımızda daha az şey elde ediyoruz ancak ortak hareket ettiğimizde daha fazla yol alırız der. Bu durum devenin hoşuna gider, öyleyse artık biz olalım ve ben olmaktan daha iyi der. Aradan zaman geçer deve bir gün gebe kalır ve yavrular, yavrusu daha küçüktür, ayakları üzerinde zor durmaktadır, o sırada annesi deve de bir yerde otlanmaktadır. Birden tilki gelir ve yavruyu tek görür, hemen saldırır ve onu güzelce bir yer, daha sonra deve yavrusunun yanına geldiğinde yavrusunu bulamaz, ancak tilkinin ağzını burnunu kanlar içinde görünce, ah yavrum vah yavrum diye ağlamaya başlar, bunun üzerine tilki kalkar ve deveye der ki, yavrum değil yavrumuz bundan sonra artık ikimiz biz olduk ya,o ikimizin yavrusu birlikte ağlayalım der…Sevgili dostlarım ne zaman deve olmaktan kurtulacağız ve ABD’nin bu oyunlarını bozacağız.
        Bu son 26 askerimizin ve 5 polisimizin şehit olmasında ABD’nin doğrudan elinin olduğuna inanıyorum. Hiçbir zaman bu kadar cesurca içeriye kadar girip komutanımızı kendi odasında şehit edecek kadar bir eylemi, bu örgütün tek başına gerçekleştireceğine inanmıyorum. İsrailin selameti için, ABD bizi bu şekilde daima kullanmaya devam edecek biz, kendimiz olmayıp ABD ile biz olmaya devam ettiğimiz sürece… Bu şeytanın hayat felsefesi opurtinizm nerde menfaat varsa onu kullanır ve bizimle de asla dost olmaz, çünkü Tarihin yönünü değiştiren bir tarihsel geçmişe ve mana bütünlüğüne sahip halkların başında Türk toplumu gelmekte, ondan dolayı dost yerine koyup kullanma derdinde, uzak olursa başına bela oluruz, ondan dost gibi görünmekte.
         Farkında mıyız bilmiyorum ama Ortadoğu ve Asya ya nasıl yerleştiğine bir baktığımızda hep orada sanal kahramanlar yarattı, belli dönemlerde onları destekledi, daha sonra da bunların terörist olduğunu ya da ülkelerindeki halklara zulmettiğini iddia ederek, kendisinin bu bölgelere gelmesi için gerekçeler oluşturdu. Nihayetinde, Afganistan’a yerleşti, Irak’ı işgal etti, Mısıra geldi, Libya’ya geldi, Suriye ye gelmek üzere, peki ama neden… Suudi Amerika’ya hiç müdahale yok, çünkü onun gayri meşru çocuğu, irsalle aynı kefede onun için hiç duydunuz Suudi ile ilgili bir yenilik… Duyamayacaksınız ve oraya demokrasi gerekmiyor, çünkü zaten ona hizmet ediyor. Sevgili dostlar bazı konuları misallerle anlatmak istiyorum işin arkasındaki hikmeti anlamamız için… ABD hakikaten şeytan, şeytan ise ancak boş vaatlerde bulunur. Adamın biri rüyasında bir gün şeytanı görmüş, şeytan ona demiş ki, şu sürülmüş tarlanın içinde, işte tam şurada bir küp altın var, bunu yarın gelir alırsın demiş… Adam tekrar şeytana dönmüş, her tarafı sürülmüş bir tarlada ben bunu yarın nasıl bulacağım peki demiş, şeytan da ona yol göstermiş, sen şimdi o altın olan yere büyük abdestini yaparsın, sabah geldiğinde o b…k orada duru, onun olduğu yeri kazar altını alır gidersin demiş. Adam şeytanın dediklerini aynen uygulamış, sabah kalktığında bir bakmış ki, yatak, üstü başı pislik içinde, o zaman düşünmüş ulan şeytan yine yaptın şeytanlığını beni b…ka gömdün demiş… Sevgili dostlar bu şeytan bizi affedersiniz, ama bu dediklerime gömmeye çalışıyor, isterseniz rüyamızın kalan kısmını görmeden uyanalım derim.
          İrsal’i korumak için Şeytan yeni tampon bölgeler oluşturma derdinde, Yahudilerin inanışlarında tüm insanlar onlara hizmet için var, Abd de onların hizmetine sunulmuş bir şeytan, peki bu anlayışta olan şeytanlardan nasıl dostluk beklenir ve onlarla nasıl ortak istihbarat anlaşması yapabiliriz, hakikaten ben bunları anlamakta zorlanıyorum. Sevgili dostlar panter ile timsahı iyi düşünün biz bir panteriz, ABD ise bir timsah o bizi kendi arenasına çekmeye çalışıyor, timsah bataklık hayvanı, onunla orada mücadele imkânımız yok, ancak timsahı kendi yaşam alanımız olan karaya çekersek onu biz boğarız, bunları dikkate alarak uluslararası siyasal stratejik planlarımızı belirleyelim. Ne pahasına olursa olsun doğudan ve uzak doğu Asya’dan gelen seslere kulak verelim, Allah Rahmet eylesin çok kıymetli insan Merhum Turgut Özal’ın bir ifadesini bu gün gibi hatırlıyorum, Doğudan yükselen bir ses var, biz buna kulak vermezsek yarın çok geç olur, bu nereden nasıl çıkar bilemem ama yarınlar doğudan gelen bu seslere gebe kalacak, ABD imparatorluğu bu şekilde tek güç olmaktan çıkacak hatta tarihi bir geçmiş olarakta kalabilir dediğini. İşte ben de bu gün tarihe dönerek çok değer verdiğim bazı dostların bu tarihi süreçteki yerlerini iyi belirlemeleri gerektiğini sadece bir uyarı önerisi olarak hatırlatıyorum…
      Fazla uzatmadan birazdan duracağım, bu gün millet olarak yaşadığımız bu acının arkasındaki güçlerin tamamıyla ABD ve İsrail olduğunda sakın ola ki kuşkunuz olmasın, O eylemde, bunların doğrudan fiili destek olduklarına inanıyorum… Bizim, biz olmamızı kesinlikle istemiyorlar, onun için hem katiller hem de başsağlığı mesajı yayınlıyor bu şeytanlar. Bir an önce istihbarat paylaşımını durduralım yoksa daha çok canlarımız gider bizlerinde gözünden yaşlar dinmez bunu böyle bilelim.K.Kerimin bir suresinin adı mutaffifindir.Ben buna ölçüyü tartıyı eksik yapanlar olarak anlatmanın yanında,çifte standart diyorum,vay o çifte standartçıların haline,bu domuzların davranışına bakın anlarsınız ne olduklarını,çok fazla kendinizi zorlamanıza gerek yok..İsrail için her şey serbest ama, İran konusunda oynadıkları oyunlara bakın neler oluyor,o halde uyanalım dostlar….Selam ve saygılarımı iletirim bu zorlu Mücadele Rabbimden bizlere metanet vermesini ve doğru ile yanlışı birbirinden ayıracak furkanı bağışlamasını,rahmetini üzerimize bol bol yağdırmasını temenni eder dualarımızın sizinle olduğunu hatırlatırım…

EROL KEKEÇ
21.10.2011
SAAT.08.50-09.35
ÇENGELKÖY/ist

21 Temmuz 2011 Perşembe

EN ZOR ZAMANDA BİLE KESİNLİKLE ÜMİTSİZLİĞE DÜŞME!!!

“Siz O’na yardım etmezseniz,
Allah O’na yardım etmiştir. Hani
kâfirler ikiden biri olarak O’nu
(Mekke’den) çıkarmışlardı; ikisi
mağarada olduklarında arkadaşına
şöyle diyordu: Hüzne kapılma, elbette
Allah bizimle beraberdir. Böylece Allah
O’na huzur ve güvenlik duygusunu
indirmişti. O’nu sizin görmediğiniz
ordularla desteklemiş, inkâr edenlerin
de kelimesini(inkâr çağrılarını alçaltmıştı)
Oysa Allah’ın kelimesi, yüce olandır.
Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve
hikmet sahibidir.” Tevbe: 40
            Gecenin karanlığında ışıkları olmayan bir aracın yürüme
imkânı nasıl ki yoksa ümidini kaybedenlerinlerinde yürüme imkânı
yoktur. Ümidini yitirenler, ellerindeki ve gönüllerindeki aydınlatıcı
tüm ışıkları söndürmüş olanlardır. Bu insanları çevreleyen tabaka,
tamamıyla korku, endişe ve kaygılardan oluşmaktadır. Bu zarla
çevrelenmiş olanlar, bu zarı delmedikçe hakiki yaşamla kesinlikle
tanışmayacaklardır.” Ümidini kaybedenler ancak kâfirlerdir.”
Müminlerin böyle bir sıkıntısı olmamalıdır. Şayet mümin
olduğumuzu iddia etmemize rağmen etrafımız bu tarz tabakalarla
çevrilmiş ise, orada bir iman sorunu var demektir. Hüzünlenmek ile
ümitsizliği birbirinden ayırmak zorundayız. Müminlerde hüzünlenir
üzülür, hatta İslam tarihinde peygamberimizin, amcası ve hanımı
Hatice’yi kaybettiği yıllar hüzün yılları olarak anılır. Ama kesinlikle
ümitsizlik yılları olarak bilinmez. O halde müminlere düşen görev,
kesinlikle ümitsizliğe kapılmadan sabır ve sebatla yardımı Allah’tan
gözlemektir.
           Dağların zirvesine tırmanıyorsun, ayakların basacak bir çakıl
ya da taş bulamadı; ayaklarınla vura vura bir çukur kazabilir ve merdiven
basamakları gibi ayağını oraya koyup rahatlayabilirsin. Sakın
ha ellerini bırakayım deme, çünkü sen tüm ümidinle bu yola çıktın,
bu yolda yürüyememenin ilk koşulu ümitleri kaybetmektir. Bu
durumda olan biri nasıl ki, yolun aşındırılmasının direnmek ve
sabretmek olduğunu bilmesi gerekiyorsa, hayat yolunda ilerlemenin
ve hız kesmeden yol almanın koşulu ümidi kaybetmemektir. Ümitlerimizi
kaybettiğimiz zaman altından kalkamayacağımız bir ağırlık
omuzlarımızdan aşağıya baskı yapar bizlerde onun ağırlığı altında
inim inim inleriz. Bu inilti ve horlamalar hayatın son basamaklarıdır
ruhsal açıdan. Ruhsal güveni kaybetmiş bir insandan fiziksel bir güç
ve güven bekleyemezsiniz, öncelikli olarak ruhsal güvenin zirvelere
çıkması gerekir. Ruhsal güven, Allah’ın ruhundan üflendikten sonra
insanı insan yapan güvendir. Toprakken hiçbir değeri olmayan bir
varlık, ne zaman ki Allah’ın ruhundan üflendi kendisine, o zaman
tüm meleklerin secde edeceği bir duruma geldi ve doğrudan Allah
ile irtibatlandı. Yani tüm gıda ve ruhsal yaşam iksirini Allah’tan aldı
ve ümidi sonsuzluğu arzular oldu. İşte insanın bu sonsuzluğu arzular
yönünü törpüleyerek, sadece bir kul olduğunu ve Rahmandan
ümidini kesmeden yoluna devam etmesi gerektiğini bilmesi, onun
mücadele sürecinin daima yenilenmesidir.
           Her geceden sonra mutlaka bir gündüz vardır, her zorluktan
sonra bir kolaylık, her kışın ardından baharda çiçekler açar etraf
yeşilliklere bürünür. Ummadığınız yerden taşların oyuklarından
Rahmanın sular akıttığını görmedin mi? Ölü bir toprağın üzerine
bulutları gönderdiğinde, nasıl ki yağmur yağıp o toprak canlanıp
çayırlar çimenler yeşillikler, hayvanlarınızın ve sizin için güzel bitkiler
var ediyorsa, sizin ümitlerinizi kaybetmediğiniz ruhsal
hayatınızın içinde, sizler için nelerin gizli olduğunu nerden bileceksiniz.
O halde insanın görevi en zor şartlarda bile, rahmanın kendisini
koruyup kolladığını bilerek yaşamaktan başka çaresi var
mıdır?
EROL KEKEÇ
2010-ÇENGELKÖY/İST

15 Temmuz 2011 Cuma

ŞEHADET BİR ÖDÜLDÜR LAYIK OLANA VERİLİR!!!

          Nereden başlasam diye düşünürken,en son karanlık oyunların senaryosunu yazan taşeron oyuncuların yaptıkları çirkeflikleri görünce kalemimi yine bu yanda kullanmak geldi içimden.Türkiye nereye gidiyor,diye yırtılıncaya kadar bağırıp bu bağırtılarından nemalananlar artık yüreklerimizi parçalayarak,genç delikanlı hayata yeni başlamak üzere olan yiğitlerimizin kanlarıyla beslenmeye başlayınca hakikaten bunları kaldıracak ve dayanacak gücümüz ve sabrımız tükenmek üzre demiyorum artık tükendi.
             Bu gün yine masum 13 delikanlımızı karanlık oyunların kirli emellerine kurban vermenin acısıyla yanmaya başladık.Yeter artık yeter doymadınız mı insan kanına, be zalimler, onları doğuran zalim sistem ve onları besleyen yeraltı dehlizlerinin jan Valjanları.....Bu gün yine anaların yüreğine ve kim bilir hangi garibanın ocağına ateş düştü.Herkes acınızı paylaşıyoruz diyerek,aslı olmayan kavramlarla yapmacık acımalarla,vatan sağ olsun sloğanlarıyla biri yine içindeki kurtlarını döker,ondan sonra o babanın acısını ananın bağrında yanan ateşi kim söndürebilir,hangi vatan...Soruyorum bu vatan için çalışıyoruz diyerek,çıkarlarını ülkenin gariban insanlarının kanı üzerine kuran beyinsizler bunu ne zaman anlayacaklar.
         Bu gün geldiğimiz noktanın, dünden senaryosu yazıldı; bu gün sadece uygulamaya konuldu,hepsi o kadar.2011 ülke seçimlerinden sonra bu ülkenin sorunlarını çözmeye azmetmiş bir yönetimin oluşması halinde,bu topraklarda at oynatamayacak olanların karın ağrıları çoktan başlamıştı,bu gün pisliklerini sadece dışarı çıkarıyorlar.Görmüyor musunuz;adı barış ve demokrasi olan bir partinin kan ve göz yaşından başka bir talimatla görevlendirilmediklerini.Ben bu güne kadar hakikaten bunların,sorunların çözülmesinde ve barış içinde yaşayan bir toplum arzuladıklarını düşünüyordum,ancak bir acının verdiği refleslerimin verdiği tepki olarak anlaşılmasın,bu konularda var olan güvenimi hakikaten kaybettim.Bağımsız seçilen Kürt vekiller bu sorunun çözülmesi için değil odunum diye tutturan ve başka bir sözleri olmayan zavallılar grubunda değerlendirilecek bir piyon durumuna düştüler.Bu vekiller sorunun çözümünde bir rol almak isteselerdi,şu ana kadar yaptıkları davranışların hiçbirini göstermemeleri gerekirdi.Ancak kaos ortamından beslenen güçlerden onlara gelen talimatlar doğrultusunda hareket ettiklerinden, onlardan böyle bir davranış beklemek aptallık olacağı için biraz olsun düşünmeye ne dersiniz.
          Türkiye tüm olumsuzluklarla birlikte bir şahlanma eşiğine girdi,bu şahlanış kesinlikle kendilerini dünyanın kovboyu ilan eden ABD ve İsraili rahatsız etmektedir.Bu rahatsızlık onları, ülke içindeki uzantıları tarafından bu topraklarda kaos yaratmanın yollarına yöneltti.Bu yollar seçim öncesinden başlayarak hala devam edip gitmektedir.Bu gün hünharca hiç kimsenin haberi olmadan pusuya düşürüp o genç fidanları şehit edenler,bu uzantıların sadece bir kısmıdır.Yalçın küçüğün söylediği bir ifade var,İsrailin Türkiyedeki örgütlenmesi ve güçlülüğü,kendi ülkesinde yoktur.İşte İsrailin borazancı başının söylediği bir ifade,aynı zamanda bu adam bu ülkeye ne faydası olmuş,pkknın kamplarında onlara tarih bilinci adı altında dersler vererek eğitmeye çalışan bir piyon değil midir?Bu piyon kendini bu ülkeye gönderenlerin talimatlarını aynen uygulamaya çalıştı,ergenakon davasından sanık olarak yargılanan şahısların meclise girmesi için verdiği mücadelelerle.Bu şahıs onlarla ilgili hukuki durumu bile bile böyle bir işe girişti,sonrasında olacaklardan bir fayda sağlayarak,karışıklık çıkarmak için yemin protestosu ile ilk oyunlarını oynadılar,ancak bu fazla tutmayınca bu defa daha çetin, halkları birbirine düşürecek oyunu sahnelediler.Bu oyunun sahnelenmesindeki temel amaç,iktidarın bu meselelerle boğuşurken anayasa gibi bir sorunla uğraşma onları çözümleme,bu ekonomik kriz dalgasını aşma ihtimalini de göz önüne alarak,sıkıştırılabilecek tüm alanlardan sıkıştırılmak için işlerine başladılar.Bu gün meydana gelen bu hadiseler o karanlık oyunların sadece bir ilk adımı olduğunu düşünüyorum.BDPliler kesinlikle bu oyunun tam ortasında rol aldılar.Dağdaki insanları göstererek bazı taleplerde bulunuyorlar,o taleplerinin yerine gelmesi için çözümden kaçarak farklı bir adres gösterek sorunun çözülmemesi için ellerinden geleni oynayarak,karanlık yüzlerini ortaya koyuyorlar.Sorunlar var diyerek kendi kimliğinle siyaset yapacaksın,ama sorun varsa onun çözümünde başka bir adres göstereceksin,o zaman demezler mi adama peki düdük senin burda işin ne, benim muhatabım başkası ise,ben onunla konuşacaksam sen karşıma çıkma o zaman...Sorunlu kaçak bir adamın polisten kaçmak için sürekli adres değiştirmesi gibi,BDPliler ne yaptığını bilmeyen konumda kendilerini göstermeye çalışıyorlar.Ama artık bu saatten sonra yemiyor beyler,Önce ne istediğinizi bileceksiniz ondan sonra kalkıp talepte bulunacaksınız,sizler ne istediğinizi bilmediğiniz için ne bulsanız onu yok sayarsınız.Bundan sonra sizin yapacağınız tek eylem olarak ben dağları ve imralıyı adres göstererek acaba nasıl bir çıkmaza iktidarı sürüklerizin mücadelesini vereceksiniz gibi geliyor bana...Neden mi çünkü talimatlar öyle geliyor,bu gün demirtaşın söylediği bir ifade,zayıf siyaset sorunları çözmezse işte böyle gençler kurban gider.Bu sözün arka bahçesine inmek istemiyorum,yoksa füze rampasından atacağım füzelere karşılık verecek ülkeler henüz yok yeryüzünde.Bu kadar acı konuşuyorum,Biz gerizekalı değiliz,olayların kıvılcım ve ateşlenme şeklini görebiliyoruz.Ama şunları ifade edeyim ki,artık bu teraneleri bu millet yemeyecek,kanla beslenenler kanla boğulurlar.İsrailin ABD nin çok güçlü olduğunu ondan dolayı güçlünün yanında yer almamız lazım diyerek millete nasihat vermeye çalışan küçük hakikaten küçük....o adam şunu bilsin ki,Biz yerlerin ve göklerin Rabbi,eşi ve benzeri olmayan ol deyince herşeyi olduran Rahmanın kullarıyız.Mutlak galibin kim olduğunu anlayacaksınız. Yeterki bizler hakikaten bu oynan oyunların farkında olalım ve onların provekasyonlarıyla yapmak istediğimiz eylemlerimizden vazgeçmeyelim,göreceksiniz Allah'ın yardımının nasıl geldiğini,,,"...Onlar bir tuzak kuruyorlar Allah'ta onlara bir tuzak kuruyor...."
        İktidardaki arkadaşlardan önemle istirham ettiğim,havlayan köpekler nasıl ki,kervanın yürümesine engel değilse,sizlerde olayları soğuk kanlılıkla değerlendirin ve bu sorunlarla hayat boyu yaşamamızı isteyenlerin aksine bunların köküne bir kibrit suyu dökün.Bizlerin sizlerden beklentisi bu,hiçbir zaman birilerinin yaptığı melanet ve çirkeflik sizi bir toplumun tamamına karşı kinlendirmesin ve sizi adaletten uzaklaştırmasın.Kıyam etmek;herşeye rağmen yürümeyi becerebilmektir,Allah için.Sevgili dostlarım bu ülkede çok oyunlar oynanıyor,kıymetli başbakanımızla ilgili ortadan kaldırmaya yönelik çok ciddi hesapların yapıldığını anlamayacak kadar aptal değiliz artık,ama şuna inancımız sonsuzdur,insanlar için tayin edilmiş bir vakit vardır,o geldiği zaman onu ne geri alabilecekler ne de onu ileri alabilecekler çıkar,başbakanımızın bu inancı onu rahat davranmaya ve sorunların çözümünde önemli adımlar atmaya götürüryor,Bu yolda atığı adımlarda doğru da Allah Yardımcımız olsun Yanlış olanlarda da onları görüp düzeltme basiretliliğini versin.Her şeye rağmen durmak yok yola devam,Hedefiniz belli ise uğruna katlanacağınız acıların hepsi kutsaldır.Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.Rabbim zoru kolay eylesin,kolayı da daha kolay eylesin,Bizi hayattan koparmak isteyenlere inat umutla ve inançla yaşamalıyız yaşamadığımız günleri ve hep birlikte söylemeliyiz kardeşlik şarkılarımızı.O günlere kavuşmak umuduyla,Bu gün toprağa akan kanlar inşallah son bulur ve kardeşlik harcının çimentosuna katılan su olur...Bu kardeşlerime Allah'tan rahmet diliyorum,acılı ailelerine başsağlığı ve sabır temennilerinde bulunuyorum..."Allah bizleri,canlardan mallardan eksiltmekle,açlık suzuzluk ve hastalıklarla imtahan eder sabredenleri müjdele der...İnşallah acılarımızı bağrımıza basar,Güneşin doğumunu hep birlikte karşılarız..."sabah yakın değil mi...çok yakın.

Yıl:15.07.2011
Saat:12.35-01.15
Çengelköy/İST
EROL KEKEÇ

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!