Bu Blogda Ara

23 Ocak 2010 Cumartesi

ŞAHİT OLANLAR ŞEHİT OLUR!

Ben,sahte inkılapçılardan kaçmışımdır hep...İnkılap silahıyla silahlanan madde perest tüccarlardan nefret derim.Şehit kanlarıyla ticaret yapanlara kin duyuyorum...Allah'ım sana şükrediyorum ki,şahadet sırrını bana gösterdin.Ta ki,tehlike döneminde ölümden korkmayayım,aşkın tehlike denizine dalayım!...Şahadeti kabullenmem beni hürleştirdi,hiçbir şeye hayatım pahasına satmayacağım.
Andolsun Allah'a andolsun ki, kanımızın son damlasına kadar, içimizdeki ve dışımızdaki düşmanlara karşı savaşacağız... Âlemin tümünde Hak ve adaletin istikrarına, tağutların ve şeytanların yok edilişine kadar mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Söylediklerimize (sadık kalacağıma)Allah şahittir...
Allah'ım bize yardım et ki, korkusuzca şahadet alanına koşalım... Bırak bencilliği ve çıkarcılığı, İbrahim (AS) gibi, fedakârlık kabesinde kurban edelim! Bırak kibri ve gururu, ihlâs - sıdk ve tevazu suyu ile yıkayalım... Allah’ım bırak şahadetin keskin kılıcıyla Tarih determinizmini kökünden keselim...
Vallahi boyunlarımıza ipleri takıp süründürseler, verdiğimiz sözü bozmayacağız! Şahit ol Yarab! Sen bizim mevlamızsın, ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz...
Şahadet bir ödüldür ve layık olana verilir! Şahit olarak yaşamayanlar, şehit olarak gidemezler... Şahadet, kutsallığını mukaddes hedefi uğruna varlıklarını açıkça feda etmekten çekinmeyen kimselerden alır... Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah’tan bir bağışlanma ve rahmet onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.(Ali İmran Suresi:157)
Ancak dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, canlarını ve mallarını Allah'a satanlar Allah yolunda öldürülürler, böyleleri ancak ölümden korkmazlar...
Şehadet, dünyaya elinin tersiyle bir dokunuş, reddediş, dünyanın pislik ve bulaşıklıklarından bir silkiniştir... Yaratıcının önünde yapılmış sözleşmenin ifadesidir...
Şehit, Hakkın hâkim olması için,"yok olma"içinde varlığını ispatlayan yüce davanın aşığı kimseye denir. Onun şahadeti kelime-i şahadetin bir kanıtıdır... Akan o sımsıcak kırmızı kan, sahiplerine ne diyor biliyor musunuz? Bırakın beni, azad edin, salın dışarı... Ama canlıyken siz yapın bunu...
KelimetUllAH'tan başka, uğruna şehit olunup cennete girmeyi hak ettirecek başka bir Cihat yoktur. Çünkü tek hedef ve tek yaşam fisebilillah’tır... Biz, tarih boyunca zulme uğrayan mahrumlar ve yoksullarız. Bizim Allah'tan başka kimimiz kimsemiz yoktur. Binlerce parçaya ayırsalar da bedenimizi, gene zulümle mücadeleden el çekmeyeceğiz... Şehitler, gönüllerde bayraklaşır, dillerde destanlaşır, böylece yaşayan insanların yapamadığı birçok şeyi, örnek şahsiyetleriyle, soylu hayat hikâyeleriyle, yıllar yılı yapmaya devam ederler...
İnsani bir gerçeklik olan şehitlik yolu,risalet ve imanın değerinin kapsamlı idraki üzerine kurulu bir sabır yoludur...Kurbanlık ve acılar ister.Sonuçta dünya ve ahirete bereket verir..."Siz ey kardeşlerim ölümle yan yana dolaşmaktan korkmayın"!...
Nasıl oluyor da Allah'ı inkâr ediyorsunuz?(Onun istediği gibi değil de heva heveslerinize göre yaşamak istiyorsunuz)Hâlbuki sizler ölüler idiniz de, O diriltti, Sonra sizi öldürür, sonra tekrar diriltir, en sonunda yalnız ona döndürüleceksiniz...(Bakara Suresi:28)
Şehit, şahadetiyle boyun eğen, sorumluluk duygusunu unutmuş, insan olma inancını yitirmiş bir toplum ile yaşam, hareket ve yaratıcılıktan yoksun bir tarihi diriltir... Ey kardeşlerim! Müslüman’ca yaşamanın mümkün olmadığı bir yerde ölmenin elbet bir bir yolu vardır... Kişinin Allah yolunda şehit olması bir ziyan değildir. Bu tamamen ilahi seçim ve beğenidir, Üstün ve özellikli kılma işidir. Onlar yüce Allah'ın özellik sahibi kıldığı kimselerdir...
Evet, Şehit olarak gitmek, yani hayatımızda şahitlik yaparak göç mü etmek, yoksa yoksa bir o yana bir bu yana köpek gibi havlayarak günleri geçirmek mi daha değerlidir. Şunu hiçbir zaman kalplerden çıkarmamak gerekir ki, köpekvari bir yaşama sahip olmak, insanlıktan dönüş yapmaktır. Ancak insani değerlerini yıkanlar, köpekler gibi orada burada salyalarını akıtmayı isteyenler, önlerine atılan her şeyi yakalamaya koşarlar. Köpeklerde şöyle bir özellik vardır: önlerine ne atılırsa atılsın, hemen onu kapmak, taşta olabilir, zehirli hamurda, hatta kendisinin ölümüne sebep olacak bombalarda olabilir. Bu gerçekler köpek tarafından anlaşılmadığından, olabilir ki, kemik olur umuduyla hep koşar, bir o yana bir bu yana onun için yaşam diye bir şey, şehvetini ve karnını doyurmanın ötesinde bir şey değildir. Köpekler, aşağılık bir mahlûk olarak yeryüzünde hayat serüvenini sona erdirmektedir. Bu hayvanların akılları ve idrakleri olmadığından böyle bir yaşama mahkûm edilmişlerdir. Ama gel gelelim, yaratılışı insanı melekelerle donatılarak yaratılan varlığın hayatına, şayet bu varlık iradesiyle bir seçimi yaparak şahit olarak yaşamıyorsa, iddia edebilir mi ki, ben köpekten üstünüm, hatta böyle bir varlık köpekten kat kat aşağılara yuvarlanmaktadır. Ne kadar içler acısı değil mi, akli melekelere sahip olmasına rağmen, Allah’ın, köpek olarak yarattığı varlıklar gibi yaşamayı isteyenlerin hali... Sanki insanlıktan zarar görmüşler gibi köpek gibi yaşamaya mahkûm olmuşlar... Allah’u Zülcelâl bu varlıkları şöyle tasvir eder:"Biz isteseydik onu ayetlerimizle yüceltirdik, ama o şehvetine heva hevesine saplanıp yere çakılıp kaldı. Onun durumu, üstüne varsan da ondan uzaklaşsan da, o dilini sarkıtıp soluyan(salyasını akıtarak)köpeğin misali gibidir. Bu misalleri insanlara anlat ki belki düşünürler."Araf suresi:176-177"
Bizler insanlık tarihine yeni bir sayfa kaydetmek isteyen insanlar olarak, daima şehitliği arzulayan ve ona kavuşmak için de gerekli şahitliği yaparak, birer köpek olmaktan kurtulmak isteyen insanlarız, Allah Yar ve yardımcımız olsun...
Yıl:13.06.1992
Yer: Elazığ

22 Ocak 2010 Cuma

DÖNÜŞ RABBİNİZEDİR!

DÖNÜŞ RABBİNİZEDİR!
"Ey insan muhakkak ki, sen Rabbine varan bir yol üzerinde çabalayıp durmaktasın, nihayet ona varacaksın."
Aman Allah'ım, ne müthiş bir uyarıdır bu insanoğluna. Beyinlaeri sarsan, kalpleri kavuran, bedeni titreten dehşet manzaraları ile dolu bir uyarıdır bu. Haydi, bakalım, koşun, nereye gidersiniz, eliniz de mi hayatınızı yönlendiren belgeler, yani yaşama ve ölme gerçeği sizin eliniz de mi yoksa?
Hiçbir imkâna sahip olmayan bu varlıkların durumuna şaşmamak elde değil; nasıl şaşmayacaksın, kalpleri var bunların, kulakları ve gözleri; ama bir türlü anlamak istemiyorlar. Zavallı yaratıklar, bazen kendilerine bile kızıp, öylesine yaşamayı, hayvanlar gibi otlanmayı isteyebiliyorlar. Bunu nasıl yapar demeyi düşünmek bile istemiyorum, işte bu zavallı varlık bunu yapabiliyor.
İnsan unutkan bir varlıktır, aynı zamanda acelecidir. Bir an da Allah'a varacağı anı unutabiliyor, unutmayla birlikte, önü alınmayacak istekleri aceleyle kendisine taşımak istiyor. Böyle bir anı insanoğlunun yaşamaması için, Allah’u Zülcelâl, hemen uyarılarla sonuçta insanın karşılaşacağı durumu ona hatırlatıyor. Hangi yöne giderseniz gidiniz sonuçta bana geleceksiniz diyor. Benim hesabımın kolay olacağını ummuş olmamalısınız ki, benim istemediklerimi yaşamada daha gayretli davranıyorsunuz.
İnsan öyle bir varlıktır ki, Allah’a kul olduğu zaman hesabı görecek olan Allah'tır da, Allah’ın yolunda onun istekleri doğrultusunda yaşamadığı zaman hesabı Allah'tan başka birine başka birine verecekmiş gibi davranıyor. Rabbim ne biçim bir vahşettir bu, şu alçak yaratığa bak, haline bakmadan, nasıl olduğunu, nereden geldiğini ve tekrar nereye döneceğini düşünmeden kalkıyor, küçücük beyni hurafeler üretiyor. Şuna da hiçbir zaman galiba inanmak istemiyor, hayır üzere yaşayanların da, şer üzere yaşayanların da sonuçta Allah'a varacağı uyarısına...
Kaçış yok, tüm mahlûkatın hesabı Allah'ın huzurunda görülecek, Allah’ım seni karşılarına hasım olarak alan bu zavallı kâfirlerin durumu nice olur? Onlar hiç akıbetlerini düşünmüyorlar mı? Yoksa senin azabına göğüs gereceklerini mi sanıyorlar? O günün şiddetiyle derilerin hepsinin döküldüğü, etlerin daima yandığı ve insanın da durmadan bağırarak ölümü istediği bir andaki manzarayı düşünmüyorlar mı bunlar... Onlar ölümü bir defa değil, on defa da temenni etseler, ölmeyecekler. Körüklenmiş bir ateşte daima yanacaklar. İçecekleri irin ve kaynar sular, yiyecekleri de zakkumdan başka bir şey olmadığı halde, bunların kafalarındaki hesap görücü güç, cehenneme sahip olan Allah değilde, kendilerine iltimas geçecek biri olmalıdır ki, böyle davranmalılar, aksi halde böyle yaşamak akıl karı olmasa gerek."Ey insan muhakkak ki sen, Rabbine varan bir yol üzerinde çabalayıp durmaktasın ve nihayet ona varacaksın..."
Hangi yolda olursan ol, ister yolu yarıla, istersen başında ol, her an seni ensenden yakalarız ve bir anda da karşında hesap görücü olarak beni bulursun. O halde istikamet üzere ol ki, iki günlük dünyadaki sıkıntılara boğularak, ebediyen yanacağın bir hayatı isteme. Çünkü bunu istemek kurtuluş değil sonuçta bize geleceksiniz.
Size bir şey daha hatırlatayım, benim arzımı terk edip başka bir yere gidebilir misiniz?Yani benim yarattığım kainatın dışında başka bir kainat var mı,ben bu kainatta yaşamak istemiyorum,başka bir ilahın yarattığı yere gidiyim diyebilir misiniz;elbette ki bu sorulara verilecek cevaplar hayır olacaktır.Tüm bu şartlara rağmen benim arzımın dışına çıkamayacaksınız,varsa bir babayiğitliğiniz haydi gidin de bakalım.Buradan nasıl ki gidemiyorsanız,benim emirlerime kızarak,kendi isteklerinize uymakta bunun gibidir.
Ben bunu anlayacaksınız diye size uyarılar yapıyorum,"Muhakkak ki, dönüş banadır."
Kalpleri basiretle dolu Allah'ın kulları bu gerçeği görme de gecikmezler. O mü'min kulların Allah'a karşı samimiyetlerini, Yüce Allah şöyle açıklamaktadır: Onlar ne kadar da haddi aşsalar, Allah’tan başka bir dönecek yerin olmadığını çok iyi biliyorlar ve hemen şöyle demekte gecikmiyorlar:"İşittik ve itaat ettik, affını dileriz ey rabbimiz dönüş yine sanadır derler."
Evet, ne kadar selim kalpler değil mi, şeytanın aldatmacasına fırsat tanımıyorlar. Tüm bedenleriyle dopdolu günaha da girseler, yine bağışlayacak olan odur, başkası değil, o halde neden aldansınlar ki, şeytanın artık sizlerin kurtuluş ümidi kalmadı, bittiniz yok oldunuz, en iyisi böyle yaşa, yarın daha gelmedi, ahiretteki ateşe karşı da elbette bir şeyler düşünürsün vesvesesi, ancak insanı kandırmadan başka bir şey değildir. İnsan bu vesveseye kulak vererek, Allah’a tövbe ve iltica yönüne gitmezse, şeytanın akıbetine uğrar. Şeytan ister ki, kendisiyle birlikte yananların sayısı artsın. İşte zavallı insanlar şunu hiç mi hiç düşünmek istemiyorlar: Bir örnek vereyim, meselenin anlaşılması için; Ağanın bir hizmetçisini düşünelim, bu hizmetçi, ağanın emrinde onun isteklerini yerine getiriyor.Ağa zamanla bir hizmetçi daha yanına almak istiyor,yanına aldığı bu hizmetçiye de diyor ki,bütün odalara girebilirsin ancak şu odaya açıp bakmayacaksın,bu durumu bilen birinci hizmetçi,ikinci hizmetçiyi tahammül edemediğinden,ağanın ikinci hizmetçiyi kovmasını istemektedir.Bunun içinde çeşitli yalanlarla diğer hizmetçiye yaklaşır,kapalı oda da çok değerli eşyaların,altınların ve mücevherlerin olduğunu,onlara sahip olduğu takdirde,çok çok zengin olacağını ve hizmetçilikten kurtulacağını ona anlatır.Bu kandırmacadan sonra o odanın kapısı açılır.Odanın kapısı açılınca, ağanın istekleri tepelendiğinden,ağa hizmetçilerin ikisini de idam etmek ister.İkinci hizmetçi hatasını anlar ve bağışlanmasını ister.Ağa da bunu bağışlar fakat orada kalmasını istemez,başka bir çiftliğine gönderir.O hizmetçi orada yine o,ağaya hizmet eder ve onun çiftliğinde çalışır.Fakat birinci hizmetçi ise gururuna yediremez,müebbet sürgün cezasına çarptırılır.İkinci hizmetçinin gelmesiyle müebbet sürgün cezasına çarptırılan birinci hizmetçi,bu defa ikinci hizmetçiyi gözüne düşman edinir.Onun akrabalarını,çocuklarını ve tüm neslini sürgün cezasına çarptırmak için her türlü yolu dener.Çünkü, ona kin duymaktadır.Kin duyduğu herkeste onun düşmanıdır.Düşmanlarına dost gibi görünecek ki,onları kandırabilsin yoksa ona aldanmazlar...
İşte, insan ile şeytan arasındaki mücadele de böyledir. Şeytan istiyor ki, düşmanından pek çok kişi, lanet tokunu kendisi gibi kafasına taksın. Bunun için de denemediği hiçbir yol bırakmıyor. İnsanı Allah'a dönmekten alıkoyan her şey, insanın kötülüğü için hazırlanmış entrikalardan başka bir şey değildir.
Allah'u Zülcelâl İster ki, onun kulu en zayıf anında tüm zaaflarına yenildiği anda sadece kendisine dönsün ve başka bir çıkış yolunun olmadığını kalbine kaydetsin. Çünkü son dönüş Onadır.Nerden giderseniz gidiniz O'na döneceksiniz başka bir kurtuluş ümidi yoktur.İşte bu anda şeytanın tuzakları insanın önüne peş peşe dizilir.İnsan birini atlasa bir diğeri,diğerini atlasa bir başkası.Böyle olmaz,böyle Müslümanlık olmaz,ya böyle yapacaksın,yahutta yapmayacaksın,sen o kadar kendini zorluyorsun bir türlü olmuyor,en iyisi hiçbir şey yapmamandır şeklinde, insana vesvese verir.İnsan da zanneder ki bu kendisinin hayrınadır.Halbuki bu durum insan için yok oluştur.Bu anda insana düşen sorumluluk şudur,düşmandan kurtulmak istiyorsa:Böyle sorular aklına gelerek kafasını karıştırmaya başladığı zaman,ben yapıyorum yapıyorum bir türlü olmuyor,o halde yapmayayım şeklinde bir sonuç değil de,bundan böyle İnşa Allah daha iyisini yaparım ruh haliyle ayağa kalkmaktır.Bu şekilde ayağa kalktığı zaman şeytanın tuzaklarının altını üstüne çevirir ve azimle yolda yürümekten asla tereddüt etmez.Çünkü o bilir ki,hangi yoldan giderse gitsin,Allah'a gitmektedir.Onun için rabbine dua etmekten,kalbini bir an olsun geri bırakmaz...
"Ey Rabbimiz, unuttuk veya yanıldıysak bizi mesul tutma. Ey Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceğini taşıtma. Af et bizi, bağışla bizi. Acı bize. Sen mevlamızsun bizim, kâfirler güruhuna karşı yardım et bize."(Bakara Suresi:286)
24.05.1992
Elazığ
Erol Kekeç

20 Ocak 2010 Çarşamba

SELAM SANA EY ÇOCUK(12)!

Bak kardeşim, o kervana katıldığını söyleyen sen, onların yani İbrahimlerin şu özelliklerini hiç unutmayacaksın. Onlar,"Allah'a verdikleri ahitlerini yerine getirirler, işittik ve itaat ettik! Rabbimiz bizi bağışlamanı dileriz, dönüşümüz sanadır derler. Onlar evet onalar”Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra, kalplerimizi eğriltme, bize katından bir rahmet ver, şüphesiz sen çok bağış yapansın derler."Yine onlar, Rabbimiz sen, insanları mutlaka şüphe olmayan bir günde toplayacaksın”derler. Kardeşim o kervandaki insanların duyarlılıklarını görüyor muyuz? Onlar bir kötülük yaptıkları ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Ve onlar yaptıkları hata da (işledikleri günah üzerinde) ısrar etmezler."
O kervandaki insanlar Münibdirler"Rabbimiz biz, Rabbinize iman edin diye çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, iyilerle beraber canımızı al”derler. Bak kardeşim, o erlerin hayatlarına:"Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve başları diktirler, hiçbir kınayıcının da kınamsından korkmazlar..."
Kardeşim sana sesleniyorum, o kervan hakka rehberlik etmek için vardır."Onlar Hakka rehberlik ederler".Kardeşim onlar onurlu bir kavganın mücadelesini verirken, şeytanın bir vesvesesiyle karşılaşırlarsa; Allah’ın emir ve yasağını hatırlayarak hemen gerçeği görürler."O kervandaki insanlar birbirlerinden nefret etmezler,"Onlar birbirlerinin velisidirler, birbirlerine iyiliği emrederek kötülükten men ederler. Allah’ın yasak sınırlarını korurlar, Rabblerine gönülden boyun eğerler, Mü’minlerle ilgiyi kesmezler; Rabblerinin rızasını isteyerek nefsin gücüne giden şeylere sabrederler. Ve onların "Gönülleri anmakla yatışır."
Bak kardeşim o kervanın erlerine, selim bir kalp ile yürüyen bir kervandır bu"içi temiz, Muvahhid, ibadetleri şirkten, riyadan azad edilmiş insanlardır onlar. Gaflete dalıp günaha girmelerinin ardından hemen tövbe ederler. Görmeden Rablerinden korkarlar ve kıyamet saatinden de titrerler ve başlarına gelene de sabrederler. Ve onlar: boş şeylerden yüz çevirirler. Hayır, işleme de yarışırlar ve hayır için önde giderler. Onları ne bir ticaret, ne bir alış veriş Allah'ı anmaktan namaz kılmaktan zekât vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin döneceği günden korkarak yürürler...
Kardeşim, O kervanın teslimiyetini sen biliyor musun? Onlar aralarında hükmetmesi için Allah'a ve resulüne çağırıldıkları zaman,"Mü'minlerin sözü, ancak işittik ve itaat ettik demeleridir. Onlar hep Allah'a kulluk ederler, Allah’ın huzurunda gönülden boyun eğip divan dururlar. Ve onların gönülleri ancak, Allah’ı anmakla tatmin olur. Onlar ilim tahsili için Allah'ın ayetlerini görmek için seyahat ederler..."Ve onların kalpleri daima Hakka dönüktür. Irzlarını korurlar, öfkelrini yutarlar, insanları affederler. Kötülüğü iyilikle savarlar, Onların dostları ancak Allah, resulü ve mü’minlerdir. Onların işleri aralarında istişare(danışma ve konuşma)iledir."
Kardeşim o kervanın erleri, mücadelelerinin kutsiyetini anlayarak yürümekte ve sonuçtan da emindirler. Birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye ederler. Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye ederler. Ve onlar sözün en güzeline uyarlar, şunu iyi bilirler ki sözlerin en güzeli Allah'ın sözüdür.
Sana sesleniyorum kardeşim, bahaneleri, yapmaları gerekenden fazla olan kardeşim, evet sen o kervanın şu özelliklerini de biliyor musun? Onlar Allah yolunda mücadele etmeleri gerektiği zaman, bahaneler uydurmazlar, onlar ittika sahibidirler. Yalnız Allah'tan korkarlar. Onlar doğruya hakka uyarlar, salih amel işlerler ve ben Müslümanlardanım derler. Onlar, insanları Allah'a çağırırlar, Rabbimiz Allah'tır derler ve doğru olurlar. Allah’a ve Resulüne düşmanlık edenlerle dostluk etmezler, onlar Allah'ın hizbindendirler. Allah yolunda kurşunla kaynatılmış binalar gibi saf bağlayarak savaşırlar. Hakkı gizlemezler, Onlar Hakka şahitlik yaparlar, nefislerini temizlerler, günahlardan korunurlar ve en güzel sözü doğrularlar. Hakkı tavsiye ederek sürekli ivme alırlar...
Kardeşim İbrahim'i kervana katılan ve katılacak olanlar bu özellikleri ve anlatılmayan birçok hasletlerin insanı olmak zorundadırlar. Bu özellikler, o yolun ilkeleridir. O ilkeler korunmadığı zaman, istenilen o hayatı ancak arzular olarak buluruz, pratik olarak kaybederiz. O hayatı kuşanmak için yola çıkanlara selam olsun...
Ve selam İbrahim’i kervana katılanlara... Selam yarınlara, yürüyenlere, yürüyeceklere, koşanlara koşacaklara olsun...
Selam, Hakkın rehberliğini yapacak nesilleri yetiştirmek için kurulacak ailelerin üzerine olsun...
Cahiliyyenin dişlilerine yem olmadan, şeytanın desiselerine kanmadan ve nefsin vesveselerine yenilmeden, İbrahim’i kervana koşan kardeşim, sana selam gönderiyorum, Allah’ın semaı üzerine olsun... Her türlü fitne unsurunu tepeleyerek, Allah’ın Rahmetine sığınan kardeşim, aydınlık günler seni bekliyor, sen fitne labirentlerine tekmelerle vurarak onları alaşağı ettin... Mutlu günler, umutlu yarınlar seni bekliyor, o günleri için sana selam gönderiyorum...
"Rabbimiz bizi hidayete erdirdikten sonra,kalplerimizi kaydırma ve yanından bize bir rahmet bağışla,şüphesiz bağışı en çok olan sensin sen.Rabbimiz kendisinde şüphe olmayan bir günde,insanları muhakkak sen toplayacaksın.Doğrusu Allah vadinden cayıp dönmez"Rabbimiz o gün bizleri koru.....
Yıl:27.12.1991
Yer: Elazığ
Erol Kekeç

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!