"İHSAN
Anladığım kadarıyla sona doğru gidiyorum,kendimde ihtiyarlık ve zayıflığı daha fazla hissediyorum.Bu durumum beni kafesten çıkmaya zorluyor;buna girişince de kanatlarım kırılıyor,vücudum kan ve yara içinde kalıyor,nefesim kesilerek düşüyorum.Duvarlar daralıp,tavanlar alçalıp pencereler sıkıştırdıkça,kaygan bir çukura düşmüş bir karınca gibi oluyorum.Dertler çok ağırlaşmış,benim harikulade gücüm tahammül edemez olmuş,dert tanelerini toplamak için sabrım kalmamış ve yine iç dünyamın dışında her şey,bir takım hederler,siyahlıklar,kirlilikler,kötülükler,facialar,musibetler,düşüşler,harebeler sel,deprem kıtlık kölelik yabancılık kendinden kopmalık ve vesvese...."
"Her neyse şimdilik yazmak, söylemek, çalışma, sorumluluk araştırma önderlik, fikir ilim irşat ve ıslah benim için söz konusu değildir. Böyle olunca da yaşamak benim için imkânsızdır. Şimdilik benim için sorun”olmaktır”ki, onda öyle bir sıkışmışım ki, nefes almak bile zor oluyor bana. Yaşadığım her gün bana öyle bir dert olmuştur ki, sadece onu gidermek için uğraşıyorum.
Kendimden çok söz ettim, bir o kadar da inledim. En çok da bu iki işten nefret ediyorum. Bütün bu inlemeleri ve söylemeleri belki de, senin nimetleri daha iyi tanıyarak şükrünü ifa edebilmen ve sorumluluğunu daha iyi anlaman için yaptım. Belki de bunu söylemek istedim ki, dertler ve sözlerim çok çoktu ama zaman bunları gidermeye müsaade etmiyor.En azından her canlının hakkı olan bir baba ile oğlun dertleşmesi için dertleşme imkanını bile elimizden aldı.Beraber olduğumuz o kısa günlerde bile ben kendimde değildim.Öyle bir günlerdi ki ben sadece yaşamak için çabalıyordum.O da ancak kendimi unutmakla oluyordu.Yani kendim olmamalıydım.Yoksa,kendimi tanımam imkansız olurdu ve ben ölürdüm."
"herkes gidiyor mühendis oluyor, doktor, hukukçu, fizikçi ve kimyacı olup dönüyor. Eğer bir millet bunlardan yoksunsa para ile alabilir ve getirebilir. Tüm aydınlarımız dışarıya gittiklerinde komünist oluyorlar, sosyalist oluyorlar, liberal, demokrat, materyalist ve nasyonalist oluyorlar, ya da olmuyorlar. Ya mü'min ya da kâfir; Zahit veya fasit olarak kalıyorlar. Dönerken de dolu bir bavul, diplomalı bir işle dönüyorlar. Kendilerine ya da ailelerine bir yemek lisansı getiriyorlar. Ama bunların hiç birisi ne yeni bir iştir ne de bir derde dermandır."
"Son olarak"Meterleng"in bakıcısına hitaben oğluna yazdığı şiiri, ben de ölüm döşeğimde sana tekrarlıyorum.
"O geldiği zaman
bu asa,yük ve çarığı ona ver
ona de ki
kırk yıl önce ben
bu asayı elime aldım
bu çarıkları giydim
bu yükü omzuma aldım ve yola düştüm
kırk yıl yorulmadan susuz ve aşık
yoluma devam ettim
ve sen oğlum
şimdi
asayı eline al
çarıkları giy
yükünü omzuna al
ve bu yolu
benim kaldığım yerden
devam ettir
ve sen de hayatının sonunda....."
NOT:Ali Şeraiti’nin anısına onun Belçika’da iken ABD de okuyan oğluna yazdığı mektubu okurlarımla paylaşmak umuduyla Selamet ve Rahmet onun üzerine olsun
Bu Blogda Ara
1 Şubat 2009 Pazar
28 Ocak 2009 Çarşamba
FİLOZOFÇA HİKAYELER
Birinci hikaye
Kalp ameliyati oldum.
4 ay rapor aldim ve bu 4 ayin sonunda rapor parami
almak için Fatih SSK'ya gittim.
Klasik bir sekilde eksik evraklari parti
parti söyledikleri için 3 gün
ugrastim ve büyük gün geldi. Param
hesaplaniyor.
Bankodayim, sorular geldi.
Hastanede yattin mi?
Herhalde abi, dedim, henüz evlerde kalp
ameliyati yapamiyorlarmis
Hiç yorum yapmadi ve 2. soruya geçti.
Çiktin mi peki? Ve ben dumur...
Hayir, hala aksamlari isten sonra yatmaya
hastaneye gidiyorum. Ve kafami duvarlara
vurduracak soru geldi. Espri bile
anlamaktan aciz bu adam sordu:
Istanbul'da kimsen yok mu yav. Niye hastanede
kaliyorsun ki hala?
ikinci hikayemiz
Geçen gün aksam vakti dolmusta gidiyorum,
arkadan teyzenin biri bagirdi:
"Evladim su sari kamyonetin yaninda indiriver."
Dolmus soförü dumur olmus bir vaziyette:
Iyi de teyze, o kamyonet hareket halinde, nerde
duracagini nerden
bileyim..
Üçüncü hikayemiz
Simdi arkadasimla Taksim'de takiliyoruz. Bi
adam aglayan çocugunu
susturmaya çalisiyor. Yaninda da bi polis
var; sonra adam çocuga dedi ki:
"Sus yoksa seni polise veririm." Yandaki
polis de bi dellendi:
"Lan gerizekali, biz adam mi yiyoruz da bize
veriyon çocugu?
Dördüncü hikayemiz
Bir gün Izmir' de belediye otobüsünde
gidiyoruz
arkadaslarla.
Bizim arkadas bos yer buldu ve oturdu.
Sonraki durakta da eli bastonlu
yasli bi amca geldi. Arkadas da killigina
adama yer vermedi. Adam o
arkadasin oturdugu koltugun yanina geldi ve
ayakta arkadasin yer vermesini
bekliyor. Fakat arkadas yerini vermedi.
Neyse adamcagizin da yazik,
bastonu otobüs hareket ettikçe bi o tarafa
bi bu tarafa kayiyo. Arkadas
dayanamadi ve yasli amcaya: 'Amca bastonun
ucuna lastik takarsan kaymaz'dedi.
Adam söyle bakti, sonra 'o lastigi
zamaninda baban taksaydi simdi sen
olmazdin, ben de orda oturuyo olurdum'
deyince bütün otobüs
koptu.
Arkadas o gün bu gündür belediye otobüsüne binmez.
Beşinci hikayemiz
Bu komik olayi arkadasim anlatti.
Arkadasim, okulun Ingilizce hazirlik
bölümünde gereken "More ReadingPower" adli
kitabi almak için okulun
yakinina tezgah açan kitapçiya gitmis.
Kitapçiya kitabin ismini
söylediginde adam ona üzerinde yalnizca
"ReadingPower" yazan mor renkli
bir kitap uzatmis. Arkadas dogal olarak
kitabin o kitap olmadigini, "More
ReadingPower" adli kitabi istedigini
yinelemis. Adam ise
su cevabi vermis:
- Kardesim bu mor ya iste. Alacaksan al
sunu,almiyosan tezgahin önünü
kapama!
Altıncı hikaye
Bir kiz arkadasim ve ablasi beraber Zeki
Triko'ya
gidiyolar mayo bakmaya. Neyse bi bayan
ilgileniyo, arkadasimin ablasi bi
mayo begeniyo, bayan diyo ki "aa çok güzel
bi tercih yaptiniz, zaten onun
çizimini Zeki Bey'le ikimiz yaptik, ben
Zeki Bey'in yegeniyim."
Ablamiz "aa sizin de mi soyadiniz triko"
deyince, arkadasim arkasina
bakmadan olay
mahallinden uzaklasiyor.
Yedinci hikaye
Bir gün böle 3-4 arkadas Ankara'da Ankara
Metrosu istasyonundayiz;
bekliyoruz metroyu. Tam da okullarin çikis
saati filan, etraf hinca hinç
dolu. Neyse 2-3 dk. sonra metro geldi
herkes hücum etti; biz baktik "tren
çok doldu bi sonrakine binelim" dedik ve
gittik ordaki banklardan birine
oturduk. Daha tren gitmemis bir ding-dong
ve anons:
"Istasyonlarimizda gereksiz bekleme yapmak
yasaktir."
Biz sallamadik, nolcak filan derken
bir
ding-dong
daha ve ikinci anons:
"Hist gençler size söylüyorum binin lan trene!
Sekizinci hikaye
Ishanimizin kapicisi Ismet Abi'ye bir gün
laf olsun diye "Ismet Abi binada
dinozor görmüsler. Ilaçlamazsan çogalirlar,
hastalik yaparlar"
dedim. O da, "Ula dinozor ne ki?" diye
sordu. Yemi yuttugunu görünce
siraladim:"Küçük, fare gibi bir hayvan,
çabuk ürer." Bir süre detayli attim.
Hepsine inandi. Yarim saat sonra: "*smet
Abi, sana saka yaptim, dinozor filan
yok
burada," dedim. Cevabi yüzünden iki dakika
kendime gelemedim: "Ben
biliyordum zaten. Hayvanat bahçesinde hiç mi
dinozor görmedim ki!"
Dokuzuncu hikaye
Bi gün arkadasla dolmus bekliyoruz. Üst
geçit var ama kendi halinde bir
kadincagiz yayaya kirmizi yanarken caddeden
geçmeye çalisiyo. Üst geçitin
altinda beklemekte olan polis otosundan
söyle bir anons yapiliyo:
Hanim nireeee, hanim nireee?
Teyzeden cevap:
Eltimgileee, beyimin haberi var. Sana ne
kiii.
Günlük hayattan seçtiğğimiz filozoflardan
Kalp ameliyati oldum.
4 ay rapor aldim ve bu 4 ayin sonunda rapor parami
almak için Fatih SSK'ya gittim.
Klasik bir sekilde eksik evraklari parti
parti söyledikleri için 3 gün
ugrastim ve büyük gün geldi. Param
hesaplaniyor.
Bankodayim, sorular geldi.
Hastanede yattin mi?
Herhalde abi, dedim, henüz evlerde kalp
ameliyati yapamiyorlarmis
Hiç yorum yapmadi ve 2. soruya geçti.
Çiktin mi peki? Ve ben dumur...
Hayir, hala aksamlari isten sonra yatmaya
hastaneye gidiyorum. Ve kafami duvarlara
vurduracak soru geldi. Espri bile
anlamaktan aciz bu adam sordu:
Istanbul'da kimsen yok mu yav. Niye hastanede
kaliyorsun ki hala?
ikinci hikayemiz
Geçen gün aksam vakti dolmusta gidiyorum,
arkadan teyzenin biri bagirdi:
"Evladim su sari kamyonetin yaninda indiriver."
Dolmus soförü dumur olmus bir vaziyette:
Iyi de teyze, o kamyonet hareket halinde, nerde
duracagini nerden
bileyim..
Üçüncü hikayemiz
Simdi arkadasimla Taksim'de takiliyoruz. Bi
adam aglayan çocugunu
susturmaya çalisiyor. Yaninda da bi polis
var; sonra adam çocuga dedi ki:
"Sus yoksa seni polise veririm." Yandaki
polis de bi dellendi:
"Lan gerizekali, biz adam mi yiyoruz da bize
veriyon çocugu?
Dördüncü hikayemiz
Bir gün Izmir' de belediye otobüsünde
gidiyoruz
arkadaslarla.
Bizim arkadas bos yer buldu ve oturdu.
Sonraki durakta da eli bastonlu
yasli bi amca geldi. Arkadas da killigina
adama yer vermedi. Adam o
arkadasin oturdugu koltugun yanina geldi ve
ayakta arkadasin yer vermesini
bekliyor. Fakat arkadas yerini vermedi.
Neyse adamcagizin da yazik,
bastonu otobüs hareket ettikçe bi o tarafa
bi bu tarafa kayiyo. Arkadas
dayanamadi ve yasli amcaya: 'Amca bastonun
ucuna lastik takarsan kaymaz'dedi.
Adam söyle bakti, sonra 'o lastigi
zamaninda baban taksaydi simdi sen
olmazdin, ben de orda oturuyo olurdum'
deyince bütün otobüs
koptu.
Arkadas o gün bu gündür belediye otobüsüne binmez.
Beşinci hikayemiz
Bu komik olayi arkadasim anlatti.
Arkadasim, okulun Ingilizce hazirlik
bölümünde gereken "More ReadingPower" adli
kitabi almak için okulun
yakinina tezgah açan kitapçiya gitmis.
Kitapçiya kitabin ismini
söylediginde adam ona üzerinde yalnizca
"ReadingPower" yazan mor renkli
bir kitap uzatmis. Arkadas dogal olarak
kitabin o kitap olmadigini, "More
ReadingPower" adli kitabi istedigini
yinelemis. Adam ise
su cevabi vermis:
- Kardesim bu mor ya iste. Alacaksan al
sunu,almiyosan tezgahin önünü
kapama!
Altıncı hikaye
Bir kiz arkadasim ve ablasi beraber Zeki
Triko'ya
gidiyolar mayo bakmaya. Neyse bi bayan
ilgileniyo, arkadasimin ablasi bi
mayo begeniyo, bayan diyo ki "aa çok güzel
bi tercih yaptiniz, zaten onun
çizimini Zeki Bey'le ikimiz yaptik, ben
Zeki Bey'in yegeniyim."
Ablamiz "aa sizin de mi soyadiniz triko"
deyince, arkadasim arkasina
bakmadan olay
mahallinden uzaklasiyor.
Yedinci hikaye
Bir gün böle 3-4 arkadas Ankara'da Ankara
Metrosu istasyonundayiz;
bekliyoruz metroyu. Tam da okullarin çikis
saati filan, etraf hinca hinç
dolu. Neyse 2-3 dk. sonra metro geldi
herkes hücum etti; biz baktik "tren
çok doldu bi sonrakine binelim" dedik ve
gittik ordaki banklardan birine
oturduk. Daha tren gitmemis bir ding-dong
ve anons:
"Istasyonlarimizda gereksiz bekleme yapmak
yasaktir."
Biz sallamadik, nolcak filan derken
bir
ding-dong
daha ve ikinci anons:
"Hist gençler size söylüyorum binin lan trene!
Sekizinci hikaye
Ishanimizin kapicisi Ismet Abi'ye bir gün
laf olsun diye "Ismet Abi binada
dinozor görmüsler. Ilaçlamazsan çogalirlar,
hastalik yaparlar"
dedim. O da, "Ula dinozor ne ki?" diye
sordu. Yemi yuttugunu görünce
siraladim:"Küçük, fare gibi bir hayvan,
çabuk ürer." Bir süre detayli attim.
Hepsine inandi. Yarim saat sonra: "*smet
Abi, sana saka yaptim, dinozor filan
yok
burada," dedim. Cevabi yüzünden iki dakika
kendime gelemedim: "Ben
biliyordum zaten. Hayvanat bahçesinde hiç mi
dinozor görmedim ki!"
Dokuzuncu hikaye
Bi gün arkadasla dolmus bekliyoruz. Üst
geçit var ama kendi halinde bir
kadincagiz yayaya kirmizi yanarken caddeden
geçmeye çalisiyo. Üst geçitin
altinda beklemekte olan polis otosundan
söyle bir anons yapiliyo:
Hanim nireeee, hanim nireee?
Teyzeden cevap:
Eltimgileee, beyimin haberi var. Sana ne
kiii.
Günlük hayattan seçtiğğimiz filozoflardan
16 Ocak 2009 Cuma
BUNU BİLMEK İÇİN KAHİN OLUNMAZ!!!
O sorgu kasetleri nerede?
Güney’i sorgulayan Ahmet İhtiyaroğlu, söz Fethullah Gülen’e geldiğinde Güney'in terlediğini söyledi.
Tuncay Güney’in avukatlara dağıtılan ve Ergenekon operasyonunun başlamasına neden olan ifadelerinin eksik olduğu öne sürülüyor. Tuncay Güney’i sorgulayan eski emniyet amiri Ahmet İhtiyaroğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçede şimdiye kadar 23-24 bin kişiyi sorguladığını ancak Tuncay Güney gibi birine rastlamadığını söyledi.
İhtiyaroğlu, dilekçesinde “Bu kadar çok şey bilen tek adam, bu kadar kolay anlatan ve bu kadar evrak bulunduran bir adam bana uygun gelmedi. Bu adamın anlattıklarına inanmıyorum. Sanki bize bazı şeyler anlatması için gönderilmiş gibi. Bu durum suç, suçlu ve suçluluk psikolojisine uymuyor” ifadesini kullandı.
Tuncay Güney Ergenekon örgütünden bahsederken bir ara Fethullah Gülen yapılanmasıyla bağlantısı olduğunu söylediğini belirten İhtiyaroğlu, herş eyi kolayca anlatan Güney’in Gülen’e ilişkin sorular üzerine terleyip tedirgin olduğuna dikkat çekti:
“Fethullah Gülen yapılanmasının 1970’li yıllarda Ergenekon oluşumunun bir alt yapılanması olduğunu, Turgut Özallı yıllarda güçlenip boynuz kulağı geçer misali Ergenekon oluşumunu geçtiğini, özellikle emniyet içinde çok güçlendiğini söyledi. 28 Şubat sonrası Ergenekon’un Fethullah Gülen oluşumunu tasviye kararı aldığını anlattı. Kendisinin Fethullah Gülen oluşumu içinde yer aldığını ve bu oluşum tarafından Ergenekon yapılanması içerisine yerleştirildiğini, Ergenekon yapılanmasının basın işlerinden sorumlu olduğunu söyledi. Şimdi Ergenekon yapılanması ile Fethullah Gülen arasında çatışma olduğunu beyan etmişti.”
Tuncay Güney’in kendilerini yönlendirmeye çalıştığına inandığını söyleyen Ahmet İhtiyaroğlu, işkence iddialarını ise kesinlikle reddediyor. Ancak avukatlara verilen kasetlerde ve Tuncay Güney’in cevaplaması istemiyle gönderilen 37 soru içinde Fethullah Gülen bölümlerinin bulunmadığı dikkat çekiyor.
Tiuncay Güney’in Mehmet Eymür’e ilişkin söyledikleri de kasetlerde yer almıyor. Bu iki konunun kasetlerden kim tarafından neden çıkartıldığı bilinmiyor.
RIDVAN AKAR’A İTİRAF ETMİŞ
NTV’de yayınlanan Yazı İşleri programına katılan gazeteci Rıdvan Akar da, Tuncay Güney ile yaptıkları röportajda kasetlerdeki eksik bölümlerin gündeme geldiğini anlattı. Rıdvan Akar şu bilgileri verdi:
“Biz buna değindik. Söz konusu iddia 4 kasetlik olan ifadelerin 4. kasedinde yaklaşık 40 dakikalık bir bölümün kaybolduğuna ilişkin. Bu bölümün çıkartılıp çıkartılmadığını sorduk, çıkartıldığını söyledi. Fethullah Gülen’le ilgili olup olmadığını sorduk, orada da teyid etti. Nitekim bu dağıtılanlarda da yok ama bir de şöyle boyut var: Aslına bakarsanız 1. kasette giriş bölümünde de bir eksik olduğunu düşünüyorum ben...” (NTV)
Güney’i sorgulayan Ahmet İhtiyaroğlu, söz Fethullah Gülen’e geldiğinde Güney'in terlediğini söyledi.
Tuncay Güney’in avukatlara dağıtılan ve Ergenekon operasyonunun başlamasına neden olan ifadelerinin eksik olduğu öne sürülüyor. Tuncay Güney’i sorgulayan eski emniyet amiri Ahmet İhtiyaroğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçede şimdiye kadar 23-24 bin kişiyi sorguladığını ancak Tuncay Güney gibi birine rastlamadığını söyledi.
İhtiyaroğlu, dilekçesinde “Bu kadar çok şey bilen tek adam, bu kadar kolay anlatan ve bu kadar evrak bulunduran bir adam bana uygun gelmedi. Bu adamın anlattıklarına inanmıyorum. Sanki bize bazı şeyler anlatması için gönderilmiş gibi. Bu durum suç, suçlu ve suçluluk psikolojisine uymuyor” ifadesini kullandı.
Tuncay Güney Ergenekon örgütünden bahsederken bir ara Fethullah Gülen yapılanmasıyla bağlantısı olduğunu söylediğini belirten İhtiyaroğlu, herş eyi kolayca anlatan Güney’in Gülen’e ilişkin sorular üzerine terleyip tedirgin olduğuna dikkat çekti:
“Fethullah Gülen yapılanmasının 1970’li yıllarda Ergenekon oluşumunun bir alt yapılanması olduğunu, Turgut Özallı yıllarda güçlenip boynuz kulağı geçer misali Ergenekon oluşumunu geçtiğini, özellikle emniyet içinde çok güçlendiğini söyledi. 28 Şubat sonrası Ergenekon’un Fethullah Gülen oluşumunu tasviye kararı aldığını anlattı. Kendisinin Fethullah Gülen oluşumu içinde yer aldığını ve bu oluşum tarafından Ergenekon yapılanması içerisine yerleştirildiğini, Ergenekon yapılanmasının basın işlerinden sorumlu olduğunu söyledi. Şimdi Ergenekon yapılanması ile Fethullah Gülen arasında çatışma olduğunu beyan etmişti.”
Tuncay Güney’in kendilerini yönlendirmeye çalıştığına inandığını söyleyen Ahmet İhtiyaroğlu, işkence iddialarını ise kesinlikle reddediyor. Ancak avukatlara verilen kasetlerde ve Tuncay Güney’in cevaplaması istemiyle gönderilen 37 soru içinde Fethullah Gülen bölümlerinin bulunmadığı dikkat çekiyor.
Tiuncay Güney’in Mehmet Eymür’e ilişkin söyledikleri de kasetlerde yer almıyor. Bu iki konunun kasetlerden kim tarafından neden çıkartıldığı bilinmiyor.
RIDVAN AKAR’A İTİRAF ETMİŞ
NTV’de yayınlanan Yazı İşleri programına katılan gazeteci Rıdvan Akar da, Tuncay Güney ile yaptıkları röportajda kasetlerdeki eksik bölümlerin gündeme geldiğini anlattı. Rıdvan Akar şu bilgileri verdi:
“Biz buna değindik. Söz konusu iddia 4 kasetlik olan ifadelerin 4. kasedinde yaklaşık 40 dakikalık bir bölümün kaybolduğuna ilişkin. Bu bölümün çıkartılıp çıkartılmadığını sorduk, çıkartıldığını söyledi. Fethullah Gülen’le ilgili olup olmadığını sorduk, orada da teyid etti. Nitekim bu dağıtılanlarda da yok ama bir de şöyle boyut var: Aslına bakarsanız 1. kasette giriş bölümünde de bir eksik olduğunu düşünüyorum ben...” (NTV)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.
Popüler Yayınlar
-
Yaldızlı Sözlerin Arkasındaki Çürüme Tarihin en trajik ironilerinden biri, çöküşe en yakın toplumların en çok “yücelik ”ten bahsetmesidir....
-
“İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne… İşte asıl cinayet bu.” — Maksim Gorki, Ana (1906) Ruhun ölümü, bir toplumun çöküşünün sessiz hab...
-
Platon, asırlar öncesinden bir uyarı bırakmıştı insanlığa: “Demokrasi, ancak erdemli ve eğitimli bir halkın omuzlarında yükselebilir; aksi t...
-
İçinde bulunduğumuz çağ, pek çok unvanla anıldı: teknoloji çağı, bilgi çağı, hız çağı… Ama eğer hakikatin kalemiyle yazılacak olursa, bu ça...
-
EK-5 Kararı: Hukuk ile Diplomasi Arasında EK-5 Listesi: Resmî Karar, Diplomatik Zamanlama ve Türkiye’nin Stratejik İkilemi ABD'den çok ...
-
İnsanlığın Sessiz Dengesine Dair İnsan… Kâinatın en gizemli aynası. Görünürde bir bedenden ibaret gibi dursa da derinlerde bir deniz taşır...
-
Bir İnsanlık EMAR’ı Üzerine Derin Bir Okuma İnsan, anlamın kıyısında doğar ama çoğu kez anlamın merkezine hiç ulaşamaz. Çünkü doğmakla yaş...
-
Merhum Ahmet Kaya, bir şarkısında “ Ne kadar kötü kokarsa o kadar iyi ” diyordu. Ne kadar manidar bir cümle… Bugün ülke olarak geldiğimiz ...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
İnsanlık, varlık sahnesine çıktığı andan itibaren hem kendini hem de kendini aşan bir kudreti anlamlandırma çabasıyla yüzleşmiştir. Bu çaba,...
Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK
Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Senin rabbin sana senden yakın.....
omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.
Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."
kelebek gibi hafif olun dünyada
Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla
çöllerden geçerek varılır havuzun başına!