Los Angeles yangınları, birçok kişinin dikkatini çeken ve farklı teorilere yol açan çok boyutlu bir olay olarak karşımıza çıkıyor. Bu yangınlar sadece bir çevre felaketi olarak görülmemeli; siyasi, ekonomik, toplumsal ve hatta manevi boyutlarını da düşünmek gerekiyor. "Kim yakıyor, niye söndürmüyorlar?" sorularından başlayarak bu olaya derinlemesine bir bakış atalım.
ABD’nin Teknoloji ve Kapasite Eksikliği mi?
İlk olarak, ABD gibi ileri teknolojilere sahip bir ülkenin, bu çapta bir yangını kontrol altına alacak kapasiteden uzak olmadığını anlamak önemli. Yangın söndürme teknolojileri konusunda dünyada önde gelen ülkelerden biri olan ABD, bu yangınlara neden yeterince hızlı ve etkin bir müdahalede bulunmuyor? Bu durum, hayatın doğal akışına uygun olmayan bir tabloyu gösteriyor. Yangının çıkış noktalarına ve yayılış hızına baktığınızda, bu olayın tekil bir doğal felaketten ziyade organize bir planın parçası olabileceği fikrini güçlendiriyor.
Hatay’da manyetik dalgalarla depremler yapıldığına inanılırken, Los Angeles yangının söndürülememesinin sadece acizlikle açıklanması mantıksız görünüyor. Bir eyaletin yardıma gelebilmesi için bir hafta gibi uzun bir süreye ihtiyaç duyması, ABD gibi bir ülkede hayret verici bir durum. Böyle bir senaryo, devletin organize bir operasyon yürüttüğü ihtimalini akla getiriyor.
Yangınlar ve ABD’nin İç Politikaları
Los Angeles yangınlarını daha iyi anlamak için, bu şehrin ve bu bölgede yaşayan kişilerin ABD’nin iç ve dış politikasındaki etkilerini anlamak gerekiyor. Los Angeles, sıradan bir şehir değil; çok sayıda milyoner, milyarder, şöhret, ünlü sanatçı ve siyaset dünyasında etkili figürlere ev sahipliği yapıyor. Bu figürler, yalnızca büyük servetleriyle değil, aynı zamanda ABD’nin toplumsal yapısını şekillendiren ve politik süreçlere müdahil olan grupları temsil ediyor. Hollywood üzerinden kültürel etkiler yaratırken, siyasi bağışlar ve lobi faaliyetleri ile hükümet politikalarına yön verebiliyorlar. Evangelist ve Siyonist grupların yanı sıra, teknoloji devleri ve medya patronları da bu figürlerin arasında yer alıyor. Bu gruplar, yalnızca Amerikan iç politikasını değil, küresel stratejileri de etkileme kapasitesine sahiptir. Dolayısıyla, bu yangınların bu kişilere yönelik bir mesaj veya bir operasyon olup olmadığını sorgulamak önemlidir. Bu kişiler, ABD’nin çıkarlarını şekillendiren grupları temsil ediyor. Evangelistler, Siyonistler ve diğer zengin grupların etkisi, ABD’nin dış politikalarına yön vermekte oldukça büyük bir rol oynuyor. Yangınlar, bu gruplara verilen bir mesaj olabilir mi?
Yangınların yayılışı ve söndürülmesindeki gecikme, şu soruyu akla getiriyor: ABD’deki derin devlet, bu grupları cezalandırarak belirli stratejik hedeflere mi ulaşmaya çalışıyor? Bu hedefler arasında, mevcut güç dengelerini yeniden şekillendirmek, nüfuz sahibi bireyleri ve grupları zayıflatmak veya yeni politik paradigmalara zemin hazırlamak olabilir. Örneğin, Evangelist ve Siyonist grupların etkisini kırmak ya da Hollywood’un ABD iç ve dış politikalarındaki kültürel hegemonya rolünü azaltmak, derin devletin gündeminde olabilir. Bu tür olaylar, sadece cezalandırma değil, aynı zamanda yeni bir siyasi düzenin inşası için bir yöntem olarak da değerlendirilebilir. Trump’ın derin devletle işbirliği yaparak bazı grupları tasfiye ettiği bir ortamda, bu yangınların organize bir planın parçası olması ihtimali hiç de uzak değil.
ABD’nin Bağımsızlık Arayışı
ABD’nin tam anlamıyla bağımsız bir devlet olmadığı yönündeki tartışmalar, bu yangınlar üzerinden yeniden gündeme gelebilir. Tarihi boyunca çeşitli lobi gruplarının etkisi altında kalan ABD, özellikle Yahudi lobisi ve Evangelist grupların politikaları üzerindeki baskısıyla bilinir. Yangınların bu grupların güç merkezlerini vurması, derin devletin ülkeyi bu etkilerden arındırma çabasının bir parçası olarak yorumlanabilir. Trump’ın önderliğinde gelişen bu harekât, ABD’yi yeniden bağımsız bir ülke haline getirme amacı taşıyor olabilir.
Trump, seçim kampanyasından itibaren "Kanada’yı alacağım, Grönland’ı alacağım, Ukrayna-Rusya savaşını bitireceğim" gibi söylemlerle gündeme gelmişti. Bu söylemler, yalnızca Trump’ın kişisel vizyonunu değil, aynı zamanda derin devletin stratejik çıkarlarını da yansıtıyor olabilir. Yangınlarla birlikte ele alındığında, Trump’ın bu iddialı açıklamaları, mevcut küresel düzeni yeniden şekillendirme arzusunun bir işareti olarak görülebilir. Los Angeles yangınları, bu söylemleri destekleyen bir operasyonun parçası olabilir mi? Örneğin, bu yangınlar, Trump’ın temsil ettiği derin devlet kanadının, ABD üzerindeki belirli grupların etkisini zayıflatma girişiminin bir yansıması olabilir. Bu tür olaylar, Trump’ın vaat ettiği gibi, ABD’yi dış baskılardan kurtarma ve iç politikadaki güç dengelerini değiştirme çabalarının bir aracı olarak değerlendirilebilir. Bu söylemler, ABD’nin mevcut yapısının dışına çıkılacağına dair sinyaller veriyordu. Derin devletin desteğiyle Trump’ın önü açılıyor ve ABD’deki şöhretler, zenginler ve bazı lobi gruplarının etkisi kırılıyor olabilir.
Manevi ve İlahi Mesajlar
Yangınlar sadece siyasi ve ekonomik bir perspektiften değil, manevi bir bakış açısından da ele alınmalı. “Allah, bir gruba diğer bir grup eliyle azap eder” ayeti, bu tür olaylarda manevi bir boyutun olduğu gerçeğini hatırlatıyor. Bu bağlamda, zalimlerin kimler olduğu ve hangi grupların üzerine musallat edildikleri sorusu önem kazanıyor. Örneğin, Los Angeles’ta etkili olan zengin, nüfuz sahibi gruplar ve onların politikaya etkileri, manevi bir hesaplaşmanın işareti olabilir mi? Bu ayet, zulümde sınırı aşmış bir grubun, başka bir zulmü temsil eden bir topluluk tarafından nasıl cezalandırılabileceğini düşündürür. Bu durumda, yangınlar yalnızca bir doğal afet değil, aynı zamanda toplumsal ve politik dengelerin yeniden şekillenmesine yol açan ilahi bir mesajın parçası olarak yorumlanabilir mi? Ayetin bu yönüyle ele alınması, daha derin bir sorgulamayı ve farklı ihtimalleri anlamayı mümkün kılar. Los Angeles gibi zenginliğin, şohretin ve bazen yozlaşmanın merkezlerinden biri olan bir şehirde yaşanan bu olaylar, insanlara ders çıkarma fırsatı sunuyor olabilir.
Evleri yanan kişiler, sadece zenginlikleriyle değil, topluma etkileriyle de öne çıkan bireylerdir. Bu kişiler, ABD’nin siyasi ve ekonomik dinamiklerinde belirleyici rollere sahiptir. Bu yangınlar, bir nevi şehrin ve toplumun sınıflarına verilen manevi bir uyarı olabilir. Özellikle ekonomik elitlerin topluma dayattığı politikalar ve kültürel etkiler, toplumun daha alt kesimlerinde rahatsızlık uyandıran sonuçlar doğurabilir. Tüm bunlar, Allah’ın insanları öz eleştiri yapmaya ve zulmün farklı yüzlerini sorgulamaya davet ettiği bir vesile olarak görülebilir. Bu bağlamda, toplumsal sınıfların birbirleriyle olan ilişkileri ve bu ilişkilerin hangi dinamiklerle değişebileceği daha kapsamlı bir analiz gerektirir.
Türkiye’deki Paralellikler
Los Angeles yangınları, ABD’de derin devletin hareketlerini sorgulatan bir olayken, benzer şekilde Türkiye’de de dikkat çekici operasyonlar ve olaylar yaşanıyor. PKK’nın silah bırakması, Öcalan’ın meclise gelmesi gibi tartışmalar, derin devletin şekillendirdiği politikalara işaret ediyor. Ahmet Türk’ün görevden alındıktan hemen sonra devlet adına elçilik yapması, bu operasyonların ne kadar organize olduğunu gösteriyor.
ABD ve Türkiye gibi ülkelerde yaşanan bu olaylar, sıradan birer doğal felaket ya da siyasi hareket olarak değerlendirilmemeli. Bunlar, daha büyük bir planın parçaları olarak görülmeli ve düşünülmeli.
Los Angeles yangınları, akıl ötesi bir operasyonun parçası olabilir. ABD, bu olaylar üzerinden kendi iç dinamiklerini sorguluyor ve dış bağımlılıklarından kurtulmaya çalışıyor. Aynı zamanda, bu olaylar manevi bir uyarı olarak da değerlendirilebilir. Tüm bu görüntüler, insanlığın ders çıkartması gereken olayları işaret ediyor. Yangınları sadece duman ve ateş olarak değil, siyasi ve manevi boyutları bir araya getiren derin mesajları olan olaylar olarak okumak gerekiyor. Bu tür olaylar, hem toplumsal düzeni sorgulatan hem de bireyleri ve grupları öz eleştiriye yönlendiren bir işlev görebilir. Aynı zamanda, politik ve ilahi mesajların iç içe geçtiği noktaları anlamak, bu olayların ardındaki stratejik veya manevi anlamları daha net kavramamızı sağlayabilir.
Bahadır Hataylı/09.01.2025/Sancaktepe/İST