Doğruyu bir kenara atıp gerçeğe karşı geldiğin zaman, zararını görmeyebilirsin, fakat zamanla yok olursun. Kalıplaşmış alışkanlıkların fanatik yandaşları, kendi dışındaki hiçbir düşüncenin doğruluğuna kolay kolay inanmaz. İnanmadığı bu değerlere karşılaştığı her ortamda da karşı gelmekten kendini alamaz. Çünkü doğru yarınlarda yükselecek bir değer olduğundan, devekuşu gibi bunların kafaları kuma saplı iken yok olup giderler. Tek insan olmayı amaçlayan kişilerde, doğrunun düşmanıdır. Ona göre doğru sadece kendisidir. Kendi dışında var olan tüm değerlendirmeler birer safsatadan ibarettir. Onlar böyle düşünedursun, tek adam kostümüne bürünen, yaşayan bir doğru göstermek mümkün müdür? İşte gerçeğe karşı gelen kim varsa bir gün yok olacaktır.
Bu hipotezimizin doğruluğunu birkaç örnekle açıklamak mümkündür. Piramitleri yaparken binlerce insanın kanını toprağa akıtan despot firavun zulmüyle yok olup gitmedi mi? İsrail oğullarına yaptığı zulüm zirvelere tırmandığı bir anda, karşısında kendisini doğruya hakka, adalete ve ışığa çağıran bir insanla karşılaştı kendi sarayında. Üstelik onun ekmeğini yiyerek onun yanlış olduğunu söylüyordu. Bu kurtarıcı Musa’dan başkası değildi. Fravun Musa’nın karşısına çıkarken, zulmettiği halkı yanına alarak gitmesi gerekirdi, yoksa halk bir anda Musa’nın peşine takılabilirdi. Bunun için firavun güzel bir yutturmaca ile halkın kucağına yeniden oturdu. Hemen aklında sihirli bir cümle doğdu. Ey İsrail oğulları! Musa’nın muhakkak ki sizin dininizi değiştirmesinden ve yeryüzünde bozgunculuk yapmasından endişe ediyorum. Firavun’un bu sihirli çığlığı, zulmünden bıktığı halkı yeniden Firavun’a monte etti. Ancak Firavun’un yaptığı bu manevralar ne kendisinin yaşamasını ne de doğrunun yok olmasını sağladı.
Tarihi dönemleri bir bir geçerken hemen hemen her dönemde, Hitlerden Nazilere, Çavuşeskuya, Saddam’a vs. bu tarz manevralara rastlamak mümkündür. Peki, neden insanlar böyle kötü bir sonu kendilerine reva görürler. Her insanın tabiatında iki yön vardır, yaratıldığı torağa ait olan yön ve insan olma özelliğini ona kazandıran ilahi ruhsal yön. Bazı insanlar, hatasız olduklarını her şeyi anlayabilecek ve kavrayabilecek gücü kendinde bulundurduğuna inanır. Böyle düşünen varlıklar, yaratılmış olduğunu değil de, yaratıcının kendisi olduğuna inanarak tüm eksikliklerden uzak olduğunu, paranoyak eylemleriyle zorla kabullendirmeye çalışır. Bu insanlar psikolojik yönden yansıtma mekanizmasına çokça başvururlar. Hatalı olan başkası, yalan söyleyen diğerleri, zulmeden kendi dışındakiler, böyle düşünerek hatasızlığı oynamaya başlar. Hiçbir eleştiriyi otokritiği aklından geçirmez. Çıplak Kral hikâyesindeki gibi birgün bir çocuk kalkarda anne bu kral çıplak derse, ona da çıplak olmadığını zorla benimsetmek zorundadır, yoksa birgün yok olur. Bu tip varlıklar şeytanla el sıkışmışlardır, Âdemin doğru olacağını hiç düşünmezler.
İlahi ruhsal yönü öne çıkanlar ise,hata yapabileceklerini,onların hatalarını düzeltecek eleştiri mekanizmalarının mutlaka aktifleştirilmesi gerektiğini düşünürler.Böyle bir anlayış ve felsefe ile hayatlarına yön verdiklerinden,hakaret içermeyen hiçbir eleştiriden rahatsızlık duymazlar.Bunlar doğruyu nerede görürlerse paylaşmasını bilirler.Akıllarını herhangi bir klik ve fraksiyona ipotek olarak emanet bırakmazlar.Hayatlarını görüntülemek istedikleri ekran doğruluk cetvelidir,kimsenin ne yandaşı ne de taraftarıdırlar,insan olarak yaşamanın formülü çok pahalıya mal olsada mutlaka onu uygularlar.Hak ve adaletten asla ayrılmazlar,gidecek olan kendi ayaklarından biri bile olsa…Özlemi çekilen bu atmosferi bulmak için çıkanlar yola,unutmasınlarki hedef doğru ve net ise,bu hedef uğruna katlanılacak acıların hepsi kutsaldır.
Yıl:16.03.2004
Saat:13.30—14.15
Kadıköy(F.B.Merkezi)İst.
(E.Kekeç)
Bu Blogda Ara
25 Aralık 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Popüler Yayınlar
-
Sosyal devletin anlamını, devlet ile millet arasındaki ilişkiyi ve bir toplumu güçlü ve sürdürülebilir kılan dinamikleri detaylandırırken, b...
-
Günümüzde teknolojinin ulaştığı seviyeyi anlamak için sınırsız bir yaratıcılıkla şekillenen dijital bir çağda yaşadığımızı kabul etmek gerek...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimin neye inandığını ve ne adına yaşadığını anlamak her geçen gün daha da zor hale geliyor. İnsanlar, çoğu z...
-
Ah be oğul, Dünya dediğin, bir misafirhanedir aslında. Tahta beşikle başlar yolun, Tahta bastonla biter usulca. Arada ne var dersen, Gözya...
-
Mekânların Hafızası ve İnsanın Aldanışı Emevi Camii, tarih boyunca dinî, siyasi ve toplumsal anlamları bir arada barındıran, sadece mümin...
-
Bismillahirrahmanirrahim, Ey insanlar! Gelin bir düşünün, çevrenize bakın ve kendinize şu soruyu sorun: Bugün içinde yaşadığınız toplum, All...
-
Bugün Suriye'de HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) tarafından gerçekleşen yeni çatışma patlamaları ve burada bizim medyanın ilişkileri üzerinde...
-
Suriye'nin içinden geçtiği karanlık dönem, sadece bölge ülkeleri için değil, tüm dünya için ciddi bir kriz senaryosudur. Ancak bu kriz...
-
Her çağ, insanı dönüştüren yeni düzenler yaratır. Zamanın ve zeminin rengine bürünmek zorunda kalmanın dayatıldığı dönemlerde, bireyin kim...