Bu Blogda Ara

6 Ağustos 2013 Salı

BEYİN FORMATLARI AYNI, ZAMANLARI FARKLI YAŞAMLARI BİR KALINTI!



“Yemin olsun, daha önce Yusuf da size açık seçik mesajlar getirmişti de onun size getirdikleri hakkında hep kuşku duymuştunuz. Daha sonra o ölünce de şöyle demiştiniz: "Allah ondan sonra bir daha asla resul göndermez." Allah, sınır tanımaz kuşkucuları işte böyle saptırır.”Mümin:34
Her yeni mesajın karşılanma şekli anlatıldığı gibi,mesajı getirenin dünya değiştirmesinden sonra,mesaja karşı olan toplumların nasıl kendi ördükleri ağlara takılıp o ağlardan çıkamadıklarını bu ayette net olarak görmekteyiz…
Tarihin her döneminde, bu davranış şekillerine şahit olmaktayız. Yusuf (a.s) zamanında, Yusuf (a.s)’a karşı olanlar, Yusuf (a.s)’ın bu dünyadan göç etmesiyle hemen farklı bir oyun ve mantık tutarsızlığı ile sahnedeki yerlerini aldılar. Allah Yusuf tan sonra asla bir daha Resul göndermez. Nereden biliyorsunuz bir daha asla Resulün gelmeyeceğini, yoksa gelsin mi, gelmesin mi diye size sorduktan sonra mı, Allah Resul göndermeye karar veriyor?(!)
Bu saçma sapan davranış biçimleri, her dönemde yürek ve beyin kirliliği yaşayan ortamlarda çokça görülür… Bu hastalıklar öylesine söylenen ve sıradan bir eylem olarak algılanmamalıdır. Çünkü zamanla bu davranışların toplumların yaşamından sökülmesi ve bunların baskısından kurtularak bir yaşamın ortaya çıkması hayli zorlaşmaktadır. Seni kabul ettiğimizi düşün, ama gel bir anlaşma yapalım, aynı mesajı senden sonra birileri gelirde bizi bununla sorumlu tutarsa biz ona kesinlikle inanmayız, çünkü senden başka birilerinin gelebileceğine ihtimal vermiyoruz, diyerek hem haddi aşmaktalar, hem de eski dogmatik geleneklerini atmadıklarını onlara ne kadar sadık olduklarını bir daha kanıtlamaya çalışıyorlar…
Bu ayet bize, hakikatle savaşan insanların, hakikati getiren insanlarla değil de, hakikatin şahsından dolayı şahısları düşman ilan ettiklerini bize kanıtlamaktadır. Yusuf(a.s)’u zorla kabullenmelerinin sebebi, onun şahsından değil, onun bir hakikat meşalesini elinde taşımış olmasından ileri gelmektedir. Hatta zamanla onun şahsından dolayı, tamam biz seni ve getirdiklerini kabul ediyoruz, ancak kesinlikle Allah senden sonra yeni bir Resul göndermez. Bunu iddia edenler aslında Yusuf(a.s) zamanında da hakikatle ne kadar iç içe olduklarını anlatmaktalar. Çünkü burada Yusuf (a.s) şahsından dolayı zorla kabul edilmiş bir eylemi ve mesajı, onun dünya değiştirmesini bahane ederek, Allah ondan sonra kesinlikle bir başkasını göndermeyecektir derken, Yusuf’un getirdiği değerleri tahrif etmek için kendilerine bir yol açmaktalar…
Bu örnekte biz, topraktan yaratılan insanın hamuruna ne kadar yakın davrandığını da görmekteyiz. Toprakla çevrelenmiş kâinata baktığımız da, bu kâinatın hep aynı kaldığını ve değişimlere uğramadan sürekli varlığını koruduğunu söyleyebilir miyiz? Elbette böyle bir söylemin içinde olmak çok zordur. Nasıl ki, bir rüzgârla yağmurla, sellerle toprağın aşınıp her zaman aynı özellikte kaldığını görmemiz mümkün değilse, özünde ve hamurunda toprak barındıran insan da, hayatının çoğu zamanında çamurlaşarak, etrafa sıçrayarak hem kendini yok ettiği gibi, çevresine de zarar verebilmektedir…
İnsanın yapısında olan bu özelliklerin, sadece o dönemle sınırlandırılmaması gerektiğini anlamak zorundayız. Bu itirazların mesajın içeriğinin iyi ya da kötü olduğuna bakılmaksızın, gelenekleri hedef aldığından bastırıldığını ya da dışlandığını görmekteyiz. Osmanlı sonrası Cumhuriyetin kurulmasıyla, devrim yasaları ile getirilmek istenen farklılıklara itiraz eden insanların çoğu canlarından olmamış mıdır? Erzurum ve Palandöken’de on binlerce insan şapka giymeyiz bu bizim yaşamımıza uygun değil, farklı bir hayatı sembolize etmektedir diyerek itiraz ettiklerinden dolayı kafalarından olmuşlardır…
O kadar canı, bir yaşamı savunmak için kurban veren insanlara baktığımız da, şapkayı benimsedikten sonra da, kesinlikle artık bundan başkası olamaz diyerek onu içselleştirip, daha sonra karşılaşacakları değişik mesajların yolunu peşinen tıkamaya çalışmışlardır… Hatta şapka kültürüyle ilgili yörelere göre farklı tarzların oluştuğunu ve bunlar arasında, Elazığ, Muş ve Erzurum tarzı dikilen değişik şapka modelleri oluşmuş bunlara itiraz edenlerde hainlik damgasıyla yaftalanmıştır…
Bu örneği vermekte ki temel esprimiz, toplumların yaşamıyla bütünleşen ve içselleşen kültürel motifli alışkanlıkların yıkılması ve sonrasında olacakları kolay kolay benimsedikleri görülmemiştir… Bu tarz davranışlar olsa da önemsenmeyecek düzeyde kalmıştır… Bu meseleyi günümüze taşıyarak yaşadığımız ortamla alakalandırarak yorumlamaya kalkarsak birçok olumsuzlukları ortaya dökmek zorunda kalabiliriz, ancak biz kısa ve öz olarak konunun izahatı açısından birkaç örnekle konunun anlaşılmasını siz okurlarımızın düşünmesine bırakacağız…
Bu gün meydanlarda zaman zaman ellerine bir bayrak alarak, kurulu sistemin devamını sağlayan iktidarın, yanlış ve farklı bir düşünceyle var olanı değiştireceği endişesini taşıyanların yaptıkları gösteriler, tamamıyla Yusuf (a.s)’a yapılan itiraz ve başkaldırılarının formatından farklı değildir. Bu eylemlerin aynısını 1923’ler de yapanlara itiraz edenler hayatlarını kurban vererek karşılığını aldılar. Ancak onlardan geriye kalanlar aynı eylem ve reformları içselleştirerek, kesinlikle biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz, ondan başkasının bu ülkeye kurtarıcı olarak gelmesi imkânsızdır, diyerek yeni bir boyuta kaydılar. Görebiliyor muyuz toplumların yaşamında ki tutarsız ve ne idüğü belirsiz eylemlerin kaynak noktasını…
Bu gün yaşanılan keşmekeşlik, ne Yusuf(a.s) döneminden, ne de 1923 sonrası cumhuriyet döneminde yapılan reformlara başkaldırılardan farklıdır… Farklılık sadece, getirilen mesajların kendisindedir. Ancak toplumları dinamitleyen ve aşırılıklara sürükleyen etkenler aynıdır… O halde toplumsal yaşamların hangi olaylar karşısında nasıl tepkilerde bulunduğunu anlamak için, her ne kadar pozitif bilimlerde olduğu gibi açıklayamazsak ta, belli öngörüler yapmak zorundayız. Bu öngörüleri yapmak için tarihsel bağları ve neden sonuçları yerlerine iyi oturmak gerekir.
Bu gün sokaklarda kendilerinin bile adını bilmedikleri eylemleri yaparak, ortalığı yıkıp döküp biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye nara atanların, bu eylemlerinin gerisinde ve önünde ki, etken sadece taşkınlık ve haddi aşmaktır… Belli bir zaman sonra aynı insanların bu yaşama alıştıklarını ve bu yaşamın birer savunucusu olduğunu göreceksiniz, ama bu gün kesinlikle yaptıkları, tamamıyla metabolizmalarıyla bütünleşmiş ve kabuk bağlamış bir anlayışın terkinin zor olmasından kaynaklanmaktadır. Yeni yaşama alıştıklarında da bu defa kesinlikle biz başımızdaki bu yöneticiden başkasını istemiyoruz, çünkü bundan başkasının gelmesi imkânsızdır, diyerek tepkilerini ortaya koyacaklardır…
Tarihsel yanlışlar, farklı algısal yanlışları beraberinde getirmektedir. Bu algı kirliliğinin ve yanlış algıların temizlenmesi için, öncelikle insanların özgür bir değer sahibi olması gerekir… Özgür değerden kasıt, tarihi bağların yanlış algılarının görüntülendiği bir beyin olmaktan çıkıp, ileriye dönük yaşamın mücadelesini üstlenmiş, bağımsız ve kararlı düşünme mekanizmalarını geliştirmektir… Bu anlayış, ne kesinlikle bundan başkası gelmez, ne de bunun dışındaki olmaz diye, karanlık dehlizlerin yaya yürüyücüsü olmak istemezler… Onlar bulunduğu şartlarda insanca yaşamak için ne gerekiyorsa şartsız onu destekler ve onun yılmaz savunucusu olurlar, ondan daha güzeli oluştuğunda da onun peşini bırakmazlar…
Adı, düşüncesi, inancı, ideolojisi ve gelecek beklentisi ne olursa olsun fark etmez, bundan başkası kesinlikle olmaz diyenler, ya da senden başka karşımıza gelecek adam yok mu diye geleni zorla benimseyip, sonrasında da ona taparcasına onunla bütünleşerek, bundan sonra kesinlikle bir başkasının gelmesi imkânsızdır diyen anlayışların tamamı, saçmalıklar üzerine kurulmuş haddi aşan zavallılardır…
Bu anlayışlar tarihin her döneminde farklı anlayış ve ideolojinin karşısında ya da yanında yer alarak, taraflarını belli ederek kurtulacaklarını sanabilirler. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, kurtuluşun tek yolu hakkı kabul ederek, aşırılıklardan uzak durmaktır… Kimin askeri olursanız olunuz, taptıklarınız Allah’ın dışında kalanlarsa, akıbetinizi tayin etmek için Azraillin gelmesini beklemenize gerek yoktur.”Daha sonra o ölünce de şöyle demiştiniz: "Allah ondan sonra bir daha asla resul göndermez." Allah, sınır tanımaz kuşkucuları işte böyle saptırır.”Mümin:34
Yaşam alanımızın hudutlarını Allah’ın buyruğu apaçık bir şekilde belirlemektedir… Bu hudutlara uymayanlar asla bir sınır tanımadan ilahlarının kim olduğunu bile bilmeyenlerdir…”Allah’ta bu sınır tanımaz kuşkucuları böyle saptırır…”Sapıkların buradaki hükmü belli ancak Allah’ın rahmeti geniştir orada ne olacak o bizim kapsam alanımızın dışındadır, onunla ilgili ne konuşma ne de hüküm verme hakkına sahibiz... Ancak bildiğimiz hakikat yine mutlak rahmet ve merhamet sahibin buyruğunu sizlerle paylaşmaktır.”Sakın aldatıcılar sizi Allah’ın affına sığındırarak aldatmasın…”
“Zandan sakının çünkü zannın çoğu yalandır, sizin yanınızda bir kitabınız var da oradan mı okuyorsunuz, Allah bundan başkasını göndermez diye, hayır siz sadece zannediyorsunuz ve saçmalıyorsunuz…”Allah haddi aşan hiçbir zorbaya yardım etmez…
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
05.08.2013  (09.10-11.20)
ÇENGELKÖY/İST


                                                                                    

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!