“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve evlatlarınızdan size düşman olanlar çıkabilir; onlara karşı dikkatli olun! Bununla beraber eğer affeder, hoş görür ve kusurlarını örterseniz bu sizin için bir fazilettir. Hiç şüphesiz Allah da çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” Tegabun:14
İslami düşünce adı altında tek eşle evliliğin olmazsa olmaz
evlilik olduğunu, çok eşli evliliğin ise cahili bir adet olduğunu söyleyenler,
acaba bu ayetteki eşlerinizden size düşman olanlar çıkabilir diyen ayeti nasıl değerlendiriyorlar.
Yoksa tek eşli bir yaşamı mı anlatıyor. Buradaki anlamı iyi idrak ettiklerinde,
bunu daha rahat anlamış olacaklar. Çok eşli bir evliliğin olduğu yerde, ancak
eşlerinizden ifadesi kullanılır. Tek eşle evliliğin olduğu yerde böyle bir
uyarının olması mümkün değildir. Demek ki, eşleriniz derken böyle bir yaşam var
ki, o gündem yapılıyor. Ancak eskiye özgü bir yaşam olup sonraki yaşamda böyle
bir uygulamanın olmayacağı ve kötü olacağı olsaydı, ifade, önceki
alışkanlıklarınızdan kaynaklı evliliklerinizdeki çok eşliliğinizden size düşman
olanlar çıkabilir demesi gerekmez miydi?
Şayet tek eşli olup ayrılan insanlar için kastedilmiş olsaydı,
eşleriniz ifadesi kullanılmazdı. Yani her hâlükârda, birden fazla evliliğin
olduğu anlaşılmaktadır. Peki, ben şunu sorgulamak istiyorum diyen insanlarımızın
neden çok eşli bir yaşamı kaldırabilme tahammülleri yoktur. Kadınların ilk
ileri sürdükleri gerekçe, ben kıskancım başkasını kaldıramam, çünkü insan
içinde ancak bir kişiye sevgi besler, başka birine sevgi barındırırsa bu olmaz
diye karşı çıkarlar. Ben de hemen soruyorum kadın erkeğin ilahı ve tek mabudu
mu ki, sadece kalbi onun sevgisi ile dolup taşsın. Oysa Allah insanların göğüs
boşluklarında birden fazla kalp yaratmamış derken, sadece kendi sevgisiyle o
kalbin dolmasını ve başka mabutlar edinmemesini anlatmaktadır.
Çok eşli bir yaşamda, kadının tek dikkat etmesi gereken
incelik ve olmazsa olmaz durum, erkeğin eşlerine adil davranıp davranmayacağı
olabilir. Onun dışında eften püften kendi hırs ve algılarına dayanarak ben
bunları kaldıramam anlayışı, Allah’ın ayetlerini içe sindirememek olur ki,
Allah korusun bu durum küfre insanları taşır.
Bu ayet çerçevesinde ortamdaki yaşamlarımızı sorgularsak
ciddi bir çözülmenin olduğuna şahit olacağız. Allah’ın helal kıldığını siz
kendinize haram ederseniz, bu defa haram olanları helal kılarak onları
yaşarsınız. O zaman da anlamsız ve günah yüklü bir yaşam ortaya çıkar. Bunu
anlatmamdaki maksat, ayetlerin oluşturmak istediği anlamlı yaşamları hiçe
sayarsak, anlamsız yaşamları anlamlı gibi yaşamamızdır. Sonrasında da neden ve
niçin bu mutsuzluklar hayatımızı kuşattı diye, ev içi kuşkuların endişelerin
kişiyi yiyip kemirdiği ve eşlerin birbirinin peşine dedektif koyduğu paranoyak
yaşamların kurbanı olursunuz.
Hayat, Allah’ın belirlediği ve olmasını mutlaka istediği
kendi kodlarından koparıldığı zaman, her gün aşınarak kendi karanlığına
hapsolur. Bugün insanların mutsuzluğunun ve giderek yaygınlaşan insani
bağlarının kaybolmasının arkasındaki en önemli etken, Allah’ın belirlediği
koordinatların dışında bir yaşam oluşturma arzu ve isteğidir. Bundan 20 yıl
öncesinde belli yerlerde eş değiştirme gibi bazı toplumsal patolojilerin
olduğunu duyduğumda inanamamıştım, ancak geldiğimiz noktada internet
sitelerinde bunların alenen reklamlarının girildiğini gördüğümde insanlığın,
insanlıktan ne kadar uzaklaştığını ve kendini yok etmek için çırpındığını
anladım.
İnsanın yaratılış fıtratını dağıttığınızda ortaya çıkacak
oluşumların hepsi insanı darmadağın etmek için bir aday olur. Son 25 yıldır,
ülkenin her yanına 1+1 veya 1+0 tarzı dairelerin yapıldığına ve bu dairelerinde
genellikle palaza tarzı mekanlara yerleştirildiğini biliyorum. Buralar büyük
oranda meşru görülmeyen yaşamların meşrulaştırılma mekanları oldu. Sonrasında
da yeni isimler bulunmakta gecikilmedi. O burada yamuklusu ile yaşıyor. Ne
demek Yamuklu manita vs. gibi ifadeler. Bu kavramlar tamamıyla Allah’ın meşru
kıldığı bir yaşamı kötü göstererek, Allah’ın haram kıldığını helalleştirme
davranışlarıdır. Ne yazık ki, Müslüman olduğunu söyleyen anlayışlar da bu
tuzağa düştü, kadınlar eşlerinin öyle yaşamasına razı olabiliyor, âmâ onun
ikinci bir eş almasına razı olmuyor. Bu durum, Kadın eliyle Erkeğin hayatının
darmadağın edilmesinden başka bir şey değildir. Oysa Allah huzur bulasınız diye
sizden eşlerinizi yaratık diyor.
İslam, zihinlerde devrimler yapmadığı sürece yaşamlar anlamlı
bir yolculuk yapamaz. Zihin ve yürek iklimi fıtrat basıncının etkisindeki
rahmet ile beslenirse, ancak o zaman, ortaya çıkacak yaşamlar tadından yenmez
huzur adası olur.
Tarih boyunca belli kabilelerde de poliandri yani çok erkekle
birleşen kadınların yaşamları olmuştur ve hala Hindistan’da Tota kabilesinde
görülmektedir. Bu durum her ne kadar dişi için, bunu kabul eden toplumlarda
arzulanır bir yaşam olsa da ben bunu insanın yaratılış ekseni üzerinde ele
aldığımda tamamıyla rotadan çıkan bir eylem olarak görmekteyim. Anne sütü nasıl
halis katıksız tertemiz bir süt ise, döllenme merkezi olan cinsiyette tertemiz
bir yatağa, tertemiz katkısı olmayan tek bir siperim almak zorundadır. Ancak o
zaman yüceliğini korur. Kadın bir toprak, erkek ise sudur. Toprak her ortamdan
gelen zehirli kimyasal ne olursa olsun alırsa o toprak, toprak olma özelliğini
kaybeder, üzerinde yetiştirmesi gereken bitkiyi yetiştiremez ve sonrasında
verimsiz bir tarlaya döner. İşte, kadın verimli ve ne bitirdiği belli olan bir
topraktır. Ancak erkek su gibi akışkan olduğu için birçok toprağı sulama
özelliği vardır. Bir araziyi sular, ondan sonra orada işi bitince o suyu başka
bir araziyi sulamak için kullanırsınız. Bu durum suyun fıtratının öyle yaratılmasıdır.
Ama toprağı bir suyla suladınız ondan sonra toprağı başka bir suyla sulamak
için farklı yerde akan bir suya taşıyamazsınız. Taşıması olmayan bir varlığı
taşınacak duruma getirdiğinizde onun aslını bozarsınız ve sürekli kaybeder.
Erozyona uğrar ve nerede nasıl birikinti haline geleceği belli olmaz.
Bunları anlatmamdaki amaç, kendi beklentilerimi karşılayacak
ortamlar oluşturmak değil, insanı yeniden kendi fıtratıyla barıştırarak
kaybedilen huzurun yakalanmasıdır. Evliliğin bitirilmesinin sebebi çok eşle
evlilik asla olamaz, ancak sadakatin gayri meşru yollarla zedelenmesi,
hırsızlık yüz kızartıcı davranışlar şiddetli anlaşmazlık, eşlerinin birbirine
zarar vereceği iyileşmesi imkânsız akıl hastalıkları gibi etkenler önemliler
arasındadır. Ama bir erkeğin aynı zamanda farklı bir kadınla evlilik yapması
evliliğin dağılma gerekçesi oluyorsa, orada Allah’ın fıtrat üzere kurduğu aile
yaşamı dinamitlenmiştir. İslam’dan bihaber olan yaşamlar zaten isteklerini
istediği yerde doyuma ulaştırıyor ve buna kimse itiraz bile etmezken, çok eşle
evlilik gündem olduğu zaman en çok itiraz edenlerin de onlar olduğunu
görüyorsunuz. Böylesi çelişkilerin sera tabakası gibi insani değerlerimizi
kendi kapsam alanına aldığı bir ortamda, benim söylediklerimin kolay
anlaşılmayacağını biliyorum ama buna rağmen ifade etmezsem kendimi inkâr etmiş
olacağım.
İnsani fıtratın parçalandığı bir yaşamda, arzular hiçbir
yaratılma geni barındırmadan arzularını yaşarken, ilk itirazları da fıtrata
dönüş hamlesine olur. Benim anlatmak istediğim bir din inanç değerlerini yaşama
egemen kılmaktan çok, yaratılış kodlarını dikkate alarak insan olarak yaşamayı
tercih etmemizdir.
Herhangi bir cinsiyeti aşağılamayı ve bir başkasının da
üstünlüğünü ortaya koymuyorum ve öyle bir iddiam da yoktur. Hayat toprakta
canlılık bulur. Topraktaki tohumun filizlenmesi de suya bağlı, ne su tek başına
bir yaşam ortaya koyar ne toprak…İkisi bağımsız düşünüldüğü zaman anlamı
olmayan avare bir zemin ve boşa akan bir sıvı olur. Ancak ikisinin izdivacından
hayat fışkırır. DOLAYISIYLA ÜSTÜNLÜK BİRBİRİNE KARŞI DEĞİL, KENDİ GÖREVİNİ
YERİNE GETİRİRKEN ORTA KOYACAĞI EFOR VE ÇABADADIR. Kendi yaratılış kodlarının
dışına çıkmış olanın adı ne olursa olsun önemsiz anlamsız ve boştur.
Dolayısıyla cinsiyetleri savaştıran yarıştıran insanlığı hayatın dışına atan
tavırlardan kurtularak, hayatın fışkırdığı bir ortamın oluşması için
gerekenlerin yapılması önemlidir.
Erkekler için çok eşlilik aslında ona tanınan bir ayrıcalık
ve onu önemli kılmak değil, onun fıtratındaki var olan özelliklerini rehabilite
ederek kontrol altına alarak yıkıcılığının önüne geçmektir. Örneklendirecek
olursak, Fırat nehrini düşünelim ve üzerinde üç tane kocaman baraj var ve bu
barajlar hem yaşam kaynağı oluyor hem de Fırat’ın yıkıcı gücünü kontrol altına
alarak kontrollü akmasını sağlamış oluyor. Ancak bu barajlar yapılmamış
olsaydı, o koca Fırat sadece denizlere karışacak ve yaşama artı bir katkısı
olmayacaktı. O tarlalar da boş virane olarak kalacak bir tohumun gövermesini
sağlamayacaktı. Ancak sular arazileri değerli kıldı ve orada bir iki bitki
yetişirken birçok farklı bitki, kuş ve hayvan türlerinin barınağı haline geldi.
Yani tarlalar gerçek değerine yükseldi ve ona kolay kolay paha biçilmez oldu.
Erkek bir su demiştik, işte bu suyun anlamlı olması için meşru ve kontrolü
belli olan rehabilite merkezlerinin olması kaçınılmazdır. Ancak kaçak belli
kanallar açılarak oradan farklı yerlere sular götürülmek istenirse, o suların
nelere mal olacağının hesabını yapamazsınız. Hem dökücü hem parçalayıcı hem de
gittiği yerde o sulara nelerin karışıp nasıl kimyasal atıklar taşıdığını da
anlamazsınız.
Bu açıklamalardan sonra diyorum ki, insanlık, yaratanın var
ettiği fıtrat koordinatları içinde yaşamını yeniden diriltmelidir. Yoksa bir
daha diriltemeyeceği bir yok oluşa kendini götürecektir. Naçizane tavsiyem
meşru olan, yaratıcının belirlediği çizgileri yasaklayarak kendinizin
oluşturduğu çizgileri beyaza boyarsanız, barışa değil savaşa gidersiniz.
Allah’ın var ettiği çizgiler arası yaşam mutluluk huzur barış kardeşlik
dostluk, yüklenme, hak, hukuk ve adalet getirir, âmâ sizlerin oluşturduğu
çizgilerin içi ise bir kaos ve çıkmaz yaratır. Tercih insanın, ama derim ki,
tercihlerimiz fıtrat koordinatları içindeki hayat olsun…
Makalemin sonuna yaklaşırken ayette vurgulanan düşmanlar
olacağını bilerek, onlar üzerinden bir kin ve nefret ortamı değil oluşturulması
gereken…Affeden bağışlayan kusurları örten faziletli davranışlar ortaya
koymamız isteniyor. Allah, engin merhamet sahibi ve bağışlayıcıdır. Ayetin
çerçevesi içinde konuyu ele almadığımı düşünenler olabilir, ancak buradaki amacım,
ayetin ortaya koyduğu bir yaklaşımı doğru okuyarak hayatın diğer noktalarına
dokunmaktı…
Erkekler bu yolla rehabilite edilirse, nesiller sağlıklı,
psikolojik ve genetik özellikleri bilinen bir yaşam alanı içinde erdemli ve
güven temeli içinde yaşamlarını sürdürürler. Yoksa geldiğimiz ve devam eden
süreç G. Orwel’in dediği gibi, annesi babası belli olmayan çocukların daha
değerli olduğu, anne ve babaları belli olanların kıyıda köşede horlandığı,
anlamsız yaşamların pohpohlandığı, meşru zeminlerin sürekli aşağılandığı bir
korku ütopyasına doğru sürükleniriz.
Erkekler, yaşamı sadece arzu ve istekler olarak görmekten
çıkarak, yeni bir hayatın gövermesi için hayat taşıyan varlıklar olduklarını
anlayacaklar, kadınlar da kendilerini erkeğin en üstün ilahı olarak görmekten
çıkarak, erkeleri günaha teşvik eden özelliklerini ıslah edecekler…Yoksa bu
gidiş her iki tarafın da çürümesine neden olacaktır…Çürümeden ayağa kalkalım
Allah’ın helal kıldığını kendimize haram kılmayalım, Allah’ın haram kıldığını
da kendimize helal kılmayalım yoksa akıbetimiz berbat olur…
Başka bir konuda buluşmak dileğiyle selam saygı muhabbet ve
iyilik dileklerimle, doğru anlaşılmak muradıyla kalın sağlıcakla…
Erol KEKEÇ/08.05.2023/11.53/Namazgah/İST