Bu Blogda Ara

21 Nisan 2022 Perşembe

BİR BAHAR MEVSİMİ TURNALAR NEDEN GİDER

Turna kafilesi gökyüzünden süzülerek geçerken barışın kahramanları güvercinler ülkesinde konaklamak isterler. Güvercinler korkak ve ürkek tavırlarıyla her ne kadar misafirlerini ürkütmek istemeden onlara yaklaşsalar da, Turnalar yine de bu işte bir hinlik olabilir diye gökyüzüne havalanmayı ihmal etmezler.

Yeryüzüne sığmayan Turnalar ömürlerinin çoğunu gökyüzünde geçirirler. Yeryüzü kirlendi, kuşların ötüşleri değişti, turaçlar uzaklaştı, kırlangıçlar gittiği yerden dönmek istemez oldu, ördekler daldıkları sulardan çıkmayı düşünmüyor… Avcılar ellerinde silah av derdinde, gece gündüz demeden pusuya yatmışlar, en kuytu yerlere evsinlerini kurmuşlar. Avcıların av derdinde olduğu yerin adı Güvercinlerin barış ülkesi olsa ne değişir ki… Güvercinler istediği kadar barış mesajı taşısınlar her biri bir haber uçursun ne fayda, avcılar ortalığı karıştırmak için her yere mevzilenmişler.

Böyle bir diyara yolum düşerse içimi dökeceğim, oradan çıkarken içim boş, yeni bilgilerle dolacağım ki, eskiyenlere yeni mesajlar taşıyayım diyordum… Ne yazık ki ben içimi boşaltsam ne çıkar eski ben olduktan sonra güvercinler başımda kanat çırpsa, barış mesajı benim içime nasıl girer. Biz hep savaşmayı öğrendik, en sevdiklerimiz savaş naraları atarak varlığını devam ettiriyorsa, bizim barış eri olmamızın anlamı neye yarar…

Çakalların derisini yüzmek için, aslanların yem olarak kullanıldığı bir yere, kırlangıçlar nefessiz gelse ne olur. Ne aslanlar ne çakallar mutlu. Aslanlar kükreyerek dağları inletirken, öyle bir yer ki burası, kurtların ulumasından nefesler tutulmuş, ayılar salınmış aslanlar zincire vurulmuş, kurtlar kahrından kendini imha ederken, ulumaları yarıda kalmış, gecenin insicamına gökyüzünden mehtabın şavkı düşmüş, ben nereye düştüm acep, kendimi bu ortamda bulamayan bir gölgeye döndüm. Gölgem benden habersiz çıkıyor ortalığa, dolaşırken benmişim gibi gölgemi kurşunluyorlar. Güvercinlerle kediler birlikte yaşarken resimlemişlerdi eskiden, şimdi ne kedi ne güvercin ne aslan ne kurt emin değil kendinden… Ayılar salınmış aslanlar zincire vurulmuş, atlar bukağılanmış, yorulmuş bir yolcu atın sırtında nasıl koştursun… At aciz, yolcu aciz, aslan köle, kurt damgalanmış, gölgem ortalıkta, dilime düğüm çalınmış, ben nasıl durayım burada, hani neresi barış ülkesi… Güvercinler kaybolup harabeleri baykuşlara terk etmiş, gece yarasalar sinek peşinde koşarken bülbülün nağmeli ötüşleri yerini, viranelerden acı acı üfleyen baykuşa nöbeti vermiş… Gel de yanma bu hale, ben yanarken, gökyüzünden güneş hasret çığlıkları ile imdadıma yetişsin diye, gündüzü beklerken, ansızın çıkan dumanlar kapladı semayı etrafımda bir ateş, meğer yanan benmişim, ateş etrafı kuşatırken bulutlar üstüme yağmuru serpmiş…

Barış diyarından sessiz gemiler geçerken, kuşların cıvıltıları ormanı büyülemiş gibi bir ahenk içinde, geceler gündüzleri, kış baharı, atalar evlatları kovalarken, yetişene aşk olsun koşan koşana… Kim nereye niçin koşar, bununla ilgili bir bilgi yok küfemde, bomboş bir küfe sırtıma vurmuşum, ben bu diyarların içinden ne zaman geçmişim…

Aşkın kollarında bir ömür törpülerken, sevgi ormanından ağaç dallarıyla rüzgârın geçişine izin vermedim… Ben engin gönüllerin mütevazı ve merhamet dolu bağrında konaklamak için bu diyara geldim. Barış ülkesi diye tüm eteğimdekileri bu topraklara serptim. Hasat mevsimi ürün devşirmek için, tüm heyecanımı bağrıma gömüp ovaya indiğimde, meğer benden önce tüm tanelerim kargalara yem edilmiş… Kargaların rahat gezdiği, sesinden, başka kuşların isyan edip kafeslere gizlendiği, aslanın kahrından çakalların ininde yere belendiği bir yerin, barış ülkesi olduğunu söyleyen güvercinler, meğer kargalar adına elçilik görevindeymiş…

Güvercinler takla atıp her biri bir yerden uçunca, Turnalar sevinçten inmiş yere, avcıların pusuda olduğunu görünce bir daha inmemek için çıkmışlar göğe, o gündür bu gündür, Turnalar göğün hep en yukarısından geçerler… Güvenmezler kimsenin nağmeli sözlerine, ondan avcıların kurşunları yetişmez peşine…                                       

Ben bu derde düşmeden el eyledim gel eyledim, turnam gelmedi yere, güvenmez sözüne sevdiğinin bile…

Barış ülkesi diye tüm canlar can ekti bu yere, can tükendi, ömür gitti, barış gelmedi bu ülkeye, hani nerede barış güvercinleri, Turnalar onlara aldanıp kıtaları aşarak sevinç gösterisi sunmuşlardı bize! Biz onlara eşlik edip kendimizi bulmuştuk onların sevincinin içinde! Hani nerede bizim sevincimize eşlik eden turnalar, kargalar halaya çıkmış ortalıkta güvercin aramaktalar… Acaba güvercinler mi bunlara bu kadar cesaret verdiler!

Hani o yer, güvercinlerin kanat çırparak takla atıp sevinçten kendinden geçtiği yer! Bizim ruhumuz aşka kement atarken, sevgiyi yüreğimizde besledik, barış çığlıkları beynimizde yankılanırken, savaş naralarına gecemizi heba ettik… Hangi gündüzler gökyüzüne havalanmış güzel sesli turnaları, güvercinler ülkesine geri getirebilir… Turnaların gittiği yerde, kargalar meydanı kirletir, adını da barış ülkesi diye herkese belletir…

Aslanlar çakalların ininde, aslanlığını iğdiş ettirip sesiz sakin uysal bir kimliğe bürünmüşse, burası barış değil olsa olsa, çakalların hazinedar, kargaların seyri sefa ederek gününü gün bilip her deliğe tünediği ayıların homurdandığı karanlık gecelerin karanlık çığlıklarının semada yer edindiği yerin adı olur… Ama Turnalar barış iklimini çok sever, ondan oraya hep göçe çıkarlar, kıtalar arası yorulmadan barış diyarında ölmeyi, savaş ortamında yaşamaya yeğ tutarlar…

Biz turnaların yoldaşı kervanın yorulmayan sırdaşı, muhabbet otağının sessiz ağlayan sesli gülmeyi içine sindiremeyen erleriyiz, ondandır hep barış ülkesinde yaşamayı tercih ederiz… Turnalarla gökyüzünde süzülerek uçmak en büyük hedefimiz… Gökyüzünden herkese selam etmek olsun bizim şiarımız…

Sevginin doruğundan, muhabbetin konağına içli dualarla, gönülden sızan hayırlar diliyorum hayır beklentisi içinde herkese…

Erol KEKEÇ/21.04.2022/03.59


 

                                      

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!