Bu Blogda Ara

9 Mart 2022 Çarşamba

DEĞERLER EĞİTİMİ ALGISI ÜZERİNE AYKIRI BİR YAKLAŞIM

 Geçmişten kalan bakiyeyi yiyip tüketenler geleceğe borçlu girerler… Geleceğe borçlu girenler hangi alanlardan kar edelim de bu borçlardan bir an evvel kurtulalım diye çırpınırken, bir de bakarsınız sırtlarındaki borcun miktarını biraz daha kalınlaştırmışlar… Hayat böyle, bazen ummadığınız yerden sırtınıza yeni yükler vurmakta çok mahirdir, siz farkında olmadan iki ayağınızı bir pabuca sokar, bazen de ayakkabıları size ters giydirir, kafası yerde ayakları yukarıda sizi yürütürken doğru yaptığınıza sizi ikna eder.

İkna olunmayan bir düşünceyi eyleme geçirmekte zorlanabilirsiniz, ancak size öyle yaldızlı cümlelerle bunu anlatır ki, siz bunu bir an evvel pratiğe aktaralım diye yerinizde duramazsınız. Yıllardır dillerden düşmeyen ama yaşamda hiç iz bırakmayan bir ifade değerler eğitimi… Değer, olumlu olumsuz ölçülebilen, düşünsel ve eylemsel yaşama iz bırakan kazanımlardır. Bu kazanımlar bazen mutluluğumuza damga vurur, bazen estetik beğeni duygularımızı biçimlendir, bazen de entelektüel birikimlerimizi geliştirerek düşünsel ayrım yapabilme becerilerimizi canlandırır. Bunları yapamıyorsa o zaman değer değil, değersizlik yaşama damgasını vurmuş olur.

Son 15 yıl içinde özellikle ilahiyat camiasında değerler eğitimi diye gündemden düşmeyen, ancak daha öncesinde Rahmetli Ahmet Şişmanın çalışmalara bir ön ayak olmasıyla, çeşitli ellerle sistematik bir bilgi haline getirilerek, MEB’in programı içine alınmak istenen, zamanla bu öneriler kabul bularak; çeşitli okullarda pilot uygulamalarla yaygınlaştırılmasına karar verilen değerler eğitimi, bundan sonra ilkokuldan üniversiteye kadar okul müfredatlarına alınmasına karar verilmiş. İyi mi kötü mü oldu diye, o sorgulamalara girmeyeceğim, ancak benim zihnimde bir yer oluşturmayan bu açılımı, düşünsel olarak kritiğinin yapılmasına inandığım için, bu gün onu biraz sorgulamayı düşünüyorum…

Ahlak, bir değerdir, ahlakın kodlarıyla oynandığı bir çağda hangi değer sisteminin eğitimini vermeyi başarabilirsiniz? Batıda bu kavramların belki bir anlamı olabilir ve yeni bir algıymış gibi insanlara heyecan katabilir. Ancak Kendilerine Müslüman diyen toplumlarda bu kavramın çok da heyecan katacağına inananlardan biri değilim. Müslümanın hayatı baştan sona, tepeden tırnağa bir değer olmasına rağmen o değerler hayatınızın hiçbir noktasında karşılık bulmazken,  değerler eğitimi diye yeni bir algı oluşturuyormuş gibi, farklı isimlerle anlatılan reklam kokan çalışmaların hiçbirisi, bu tür toplumların tezgâhında karşılık bulmaz ve müşterisi de olmaz. Onun için kendisiyle barışık, inandıklarıyla hem hal olan yaşamlar anlamlı kılındığı zaman bunları dillendirmek bile Fuzuli olduğu anlaşılacaktır. Bizim toplum için sorguladığımız zaman, değerler eğitimi nasıl bir karşılık bulur dersiniz?

Sayın Cumhurbaşkanımızın çok güzel bir açıklaması vardı geçmişte, olumsuzluklar mesela hırsızlık babadan oğula geçer derdi. Yani çocuklar babalarına bir olumsuzluk aktarmaz, baba ne yapıyorsa çocuklar onları taklit ederler ve onların izinden giderler diyordu. Çok doğru ve yerinde bir açıklamaydı. Ancak yaşam alanlarımıza baktığımız zaman, öncekiler her türlü olumsuzluğu yaşarken, sonrakilere olumlu ve güzel yaşamların ne olduğu bir ders olarak anlatıldığında, çocuklar kitaplardan aktarılanlara mı uyacaklar, yoksa atalarının gittiği yoldan mı gidecekler? “Ön tekerlek nereden geçerse arka tekerlek oradan geçer, otu çek köküne bak ”gibi atasözleri, yaşam hakkında az da olsa bizlere bazı ipuçlarını vermesine rağmen, bunları hiç dikkate almadan değerler eğitimi diye tutturulup gidilen yol, sahiden ne kadar tutar dersiniz?

Oğlum kızım yalan söyleme, hırsızlık yapma, yerlere çöp atma, saygısızlık yapma vs. gibi öğütler dışarıdan bakıldığı zaman bir değer deposundan akan nasihatler gibi görülür. Oysa bunları bu şekilde ifade etmek doğrudan doğruya o nesilleri bunları yap diyerek onlara yol göstermek anlamı taşır. Çünkü bunları yapma diyenler neden bunların yapılmamasını öğütlerler, bunları yapanların hayatlarının ne kadar kötü kokuşmuş ve tutarsız olduklarına şahit olduklarından, olumsuzlamayla değerleri yerleştirmek isterler.

Oysa değerler, insanın yeteneklerinin geliştirilmesine ve yaşam alanlarında kendisinden başkalarına da katkı sunacak iyi-doğru ve güzel olan özellikleri içinde barındırmalıdır. Sevdiğinizi korumak kollamak ve ona bir zarar gelmesin diye hassasiyetle üzerine eğilirsiniz. Sevmediğiniz ve yaşamınızda hiçbir karşılığı olmayan devinimlerin yaşamınızdaki karşılığı ne kadar olabilir. İşte, değerler eğitimi diye getirilmek istenen eğitim anlayışına, bu çerçevede baktığımız zaman anlamsız içi boş sadece yıpranmışlıkların ve duyulan acıların dindirilmesi adına ne olduğu ve ne getireceği etraflıca tahlil edilmeden gündeme sokulmak istenen torik bir çaba olduğunu görüyorum.

Evinde küçük çocukla konuşmayan, onunla dertleşmeyen, ona söz hakkı vermeyen, onu bir fert olarak görüp onun görüşlerine saygı göstermeyen, doğru insanların öyküleriyle onları eğitmeyen, onlar gibi yaşayarak birlikte bir yolculuğu yapmayan, ne pahasına olursa olsun doğruluğa yaklaşmayan, imkânlarını başkalarıyla paylaşmayan, cimri malı yığdıkça yığan, başkalarının görüşlerine değer vermeyen onları ötekileştiren, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, kendisi tıka basa yerken başkalarının açlığından etkilenmeyen, ölçüyü tartıyı bozan, çifte standartlılıkta üstüne kimseyi tanımayan yaşamların, toplumsal hayatın omurgası haline geldiği toplumda, hangi değerler eğitimini ders olarak anlatmayı düşünüyorsunuz sahiden ben de merak ettim(!)

Ehli olmayan insanları toplumsal kurumlarda istediğiniz yere yerleştirerek, sonrasında çocuklara haktan hukuktan hakkaniyetten adaletten ehlillikten bahsedeceksiniz ne için ve ne adına… Ülkeyi soyan soyana, herkes kendi gemisini kurtarma derdinde iken, vatan millet sevgisini anlatacaksınız; nasıl ve kimleri ikna edeceksiniz? Televizyon ekranlarından Allah’ın Resulü şöyle aç kalırdı, böyle karnına taş bağlardı diye anlatacaksınız, âmâ siz ömrünüzde bir defa olsun onun çektiği acının havasını bile teneffüs etmekten kaçınacaksınız, peki hangi değer anlatılan sahiden… Estetikten bahsedeceksiniz, âmâ estetik olan ne kadar obje varsa hiçbirinin yaşamda bir karşılığını bırakmayacaksınız! Hakaretin iyi olmadığını anlatacaksınız ancak toplumda hakaret etmeden yaşayan bir ferde hasret kalacaksınız, sahiden bu anlatılan nerenin değeri demez mi bu nesiller sizce?

Bu örneklemeleri vermemdeki gayem, neyi niçin ve ne adına yapmak zorunda olduğumuzu bilmeden anlamadan; uygulama alanlarında örneklerine rastlanmazken böyle bir değirmende buğday öğütmenin nasıl un olacağını düşündük mü onu anlamak istiyorum… Geviş getirmeye alışmış olanlar, dışarıdan gıda almadan, sürekli gevişle kendilerini doyuracaklarını sanıyorlarsa, büyük bir yanılgı içinde olurlar. Geviş getirebilmek için, yemiş doymuş olmak gerekir ki, onu hazmedebilmek için o uğraş verilsin… Yani durup dururken hayvanlar bile geviş getirmezken, insanların tekerlemeler öğrenerek, büyüklerime saygı, küçüklerimi sevmek, milletimi özümden çok sevmektir diye ezberlettiğinizde; sahiden değer sahibi mi yapmış oluyorsunuz?

Değerler yaşamdan doğar. Yaşamda karşılığı olmayan bir değer olamaz. Konuşurken sizin dışınızda farklı düşünenlere tahammül edemiyorsanız, istediğiniz kadar hoşgörünün ne olduğunu okuyun… Bir pazara gittiğinizde pazarcının öne dizdiği gösterişli meyveleri değil de arkadaki çürükleri seçip poşetinize koyup sizi eve gönderdiğinde istediğiniz kadar dürüstlüğü anlatın… Çok güzel ses sanatçılarının o güzel deyişleri, sizin tarafın sözleri değilse, onu ıslıklattıranların ne kadar da sanatı sevdiğini söylemesi, sizlerin derste sanat ve sanatçı hakkında anlattıklarınızın ne kadar karşılık bulmasını sağlayabilir?

Onun için diyorum ki, değer sahibi insanları yaşamdan silerek değerler eğitimi dersi vermekle değerli insanlar oluşturamazsınız. Değerli ilkeli insan olmak demek herhangi bir inanç ve ideolojiye taraf olmak demek değildir. Sadece insan olmak ve insan olduğu için, kendi cinslerine de aynı hakları tanıyarak onlarla eşit olarak yaşamaktır. Değer yaşamın kendisi olmalıdır. Değer bir ders ve öğreti değil yaşam biçimidir. Muhammed-ül Emin olmak bir değerdir. Bunu teorik olarak istediğiniz kadar, istediğiniz dilde, istediğiniz yaldızlı kelimeleri seçerek anlatın, davranış olarak emin olunan bir anın karşılığı asla olamaz ve olamayacaktır. Değerler yukarıdan aşağıya doğru bir takip süreci izler. Balık baştan kokar dememiz ondandır. Yani büyük olan ne yaparsa geridekiler onun aynısını yaparlar… Kral halkın bahçesinden bir meyve koparırsa, adamları bahçeyi tarumar eder. Değerler eğitimi diye tutturulan anlayış aslında, pasifleştirme ve aktif zihni köreltme metodudur. Bunun yerine sorgulama, tanıma, tanımlama kritik yapabilme ve ayırıcı özelliklerle neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayabilecek, beyni mekanizmalarını çalışır duruma getirme; bana göre en iyi değer eğitimidir.

Eğer bu nesle yapılacak bir iyilik olacaksa, basmakalıp ezbere dayanan zihni körelten yanlış geleneklerin hamallığını yapan, insanları yaşamdan bıktıran, kurumsallaşmış eğitim mottolarının kıskacından kurtulmak gerekir. Yaşamda karşılığı olmayan ve uygulanmayan bir eğitim, eğitim olamaz. Eğitim, adı üzerinde öğrenmenin, yaşam alanında davranışlarla ifadesidir. Kalıcı ve sürekli davranış değişimleri içselleşerek yapılıyorsa bunun adı eğitimdir. Çünkü bilişsel bir öğrenmenin yaşam alanında kendisini ifade etmesidir. Şartlı uyaranlara gösterilen şartlı tepkilerle oluşan değişimler, insani bir kavrayış olamayacağı için, bunları şahsen ben eğitim sınırı içinde değerlendiremiyorum… Onun içindir ki, değerler eğitimi başlığı altında yaygınlaştırılmak istenen eğitimin içeriği, “bizim çocuk bina okur döner döner yine okur “ifadesinin basamak atlayarak eğitim kurumlarında ders olarak resmileşmesi olarak değerlendirilmesidir diye düşünüyorum…

Son olarak diyorum ki, Özellikle bizim gibi duygu kodları her an kıvılcımlanmaya hazır olan toplumlarda, eleştirel ve sistematik düşünme ve kritik yapabilme yetilerini ortaya çıkaran dersler konulmalı ve o derslerle çocuklarımız biraz beyinlerini çalıştırır duruma getirilmelidir. Bu dersler iyi kötü-doğru yanlış-güzel çirkin gibi değerleri birbirinden ayıklayacak ve seçecek donanıma ulaşırlar. Bunu kazandırabilmiş bir eğitim kurumu görevini başarıyla yerine getirmiş olur. Naçizane devletteki bu üst akla benim önerim, çocukları yeni bir dolambaçlı yola sokmadan, doğrudan insan olma melekelerini en iyi kullanacakları zeminlere taşımanın mücadelesini okullarda ön plana çıkarmanızdır…

Selam ve muhabbetlerimle…

Erol KEKEÇ/08.03.2022/01.25

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!