Bu Blogda Ara

9 Şubat 2022 Çarşamba

TOPLUMSAL DEĞİŞİMDEN KÜRESEL KUŞATMAYA BİR YOLCULUK

 Toplumsal değişimin içeriğinde çok ciddi değişimlerin yaşandığı günlere eriştik. Toplumsal değişim, belli bir zaman diliminde, belli bir toplum yaşamında gözle görülebilen ve önemli dönüşümlere neden olan farklılaşmalar olarak gösterilirdi. Yer ve zaman kavramı değişimin temel dinamiğini oluştururdu. Bugün geldiğimiz nokta açısından baktığımızda, bunların çoğuna rastlayamazsınız belki, âmâ toplumsal KUŞATMANIN alasını yaşarsınız.

Toplumsal değişimin yönünü hızını ve kapsayıcılığını belirleyen temel dinamikler, bireysel tutum kanaat ve davranışların toplumsal boyut kazanmasıyla ortaya çıktığını biliyoruz. Ancak içinde bulunduğumuz yaşam atmosferi doğrudan toplumsal tutum ve isteklere dönüşerek, fertleri biçimlendirir oldu. Yani ferdi değişimler toplumsal değişimin içinde kaçınılmaz bir son olarak yaşanır oldu. Bundan dolayı eskiden istenmeyen bir etkileşim ve oluşumun kapsam alanı daraltılabilir zamanla da ortadan kaldırılabilirdi, ancak günümüzde bunun belli bir alana sıkıştırılması ve dar alanda bırakılması mümkün değildir. Kapsayıcılık yukardan aşağı, insanların tamamını aynı anda harekete geçirecek özellikte mermi gibi beyinlere kalplere ve yaşama nüfuz ederek varlık sahnesine iniyor…

Toplumsal değişime etki eden önemli oluşumlar yani olaylar artık o kadar etki etmeyecek gibi, çünkü olay olarak ele aldığımız o oluşumların günümüzdeki yansımaları birer olgu olarak ortaya çıkmakta ve sürekli tekrarı söz konusudur. Ne yer ne zaman ne kişilerden söz edemeyeceğimiz düzeyde genel geçer bir davranışa dönüşerek çığlıklarını öyle bir dikta ediyor ki, o çığlıkların dışında kalan kendisini yaşamdan kopmuş hissediyor ve ona sarılmayı yaşamanın temel gayesi olarak algılayıp o akıntıda yok olup, toplumsal değişim ve dönüşümün içinde bir zerreye dönüşüyor. Peki, karışımdaki yerini almış bu zerreler, toplumsal değişime ne kadar etki eder dersiniz?

Sanal dünyada araziler alıp satıyorsanız, düğünlere, konserlere konferanslara gitmeden, gözlüğünüzü takarak o ortamın her türlü havasını teneffüs edip orada yaşıyorsanız, gerçek yaşam dediğiniz bir yaşamın varlığını nasıl anlatabilirsiniz? Gerçek yaşamda fiziksel dokunuş, temas ve iletişim söz konusu iken, burada da bunların hepsiyle karşılaşıyorsunuz ruh gibi, ancak fiziki varlığınız yok, sizin görüntünüz bu âlemde gezip dolaşıyor sizin yerinize…

Dijital çağ dediğimiz zaman, insanlar sanıyorlardı ki, yaşamı kolaylaştıran daha çok imkânlar sunan, insanların her türlü düşünme ve hayal gücünü geliştireceği bir ortama yaşam taşınacak… Oysa bilmiyorlardı ki, bedenleri imha olan, obezitenin pençesinde kıvrananların ruhlarını bedenlerinden alıp, o ruhların mutlu olacağı başka bir ortama taşınması söz konusuydu… Bedenleri ile işlevsiz kalanların, ruhlarını, hayallerini, tutkularını ve heveslerini o bedenlerden çıkarıp daha eğlenceli ve fazla sorumluluk istemeyen bir ortamda zevkin zirvesine taşımanın yolu bu olsa gerekti. Bu kokteyl yaşamı cazip hale getirdikten sonra böylesi bir oluşumu tüm insanlığın hayatına bir kabuk gibi giydirmek mümkün olacaktı. Bu giyinme o kabuğun dışında kalacakları da potansiyel düşman, hain, oluşmuş hayatı etkileyecekler olması gündeme taşınarak tecrit edilebiliyordu. Yani değişim dinamikleri, sizlerin dışında ve sizleri de kuşatan devinimi yüksek dinamiklerden oluşuyordu.

Böylesi bir devinimin karakteristik yanı kuşatıcılığıdır. Kuşatıcı oluşumların dışında kalarak sizin de onun içinde olduğunuz ve o devinimin kurallarına göre varlığınızı sürdürdüğünüz bir ortamın yönünü değiştirmeniz mümkün olmayacaktır.

Günümüzdeki değişim rüzgârları, yerel ulusal ve bölgesel esmiyor, doğrudan küresel esintiyle başlıyor dışardan içeriye bir kuşatma yapıyor. Küresel kabuk tamamlandıktan sonra, o kabuktan bir sızıntı yaşatmadan içeriyi kuşatarak etkisi altına alıp öylece dönüşüm yapıyor. Bu dönüşüm, çok tehlikeli bir dönüştürme şeklidir, bunun etki alanından çıkmanız neredeyse imkânsızdır. Ancak kabuk kendisini tamamlayıp olgunlaşmamışsa bu kabuğun dışında kendinize yeni bir yaşam alanı oluşturabilirsiniz, ancak sizin bu şansınızı da elinizden aldılar. Öncelikle yerel ulusal ve bölgesel gedikleri kapatarak onların kontrolünü sağladılar. Sonrasında sizi kuşatarak her yandan üzerinize yağmurlama sistemi ile yeni yaşamın değişim kodlarını saçtılar, bu kodlar dağıldıkları her ortamda reaksiyona girerek kimyasal, fiziksel ve metafizik bir devrim gerçekleştirdi. Bu devrimin meyveleri şimdi karşımıza dijital yaşam olarak çıktı.

Şimdi geldiğimiz noktadan geriye dönüş mümkün mü derseniz, benim şahsi kanaatim ve gelinen süreçler dikkate alındığında bunu imha edip, yeniden fiziki yakınlıkları ve bireysel iradeleriyle karar veren, iyi doğru yanlış, güzel gibi ayrımları yapabilecek özgür iradelerini kullanacak fertlerin varlığını devam ettirmesi çok zor görünüyor… Yani bundan sonra küresel kitleler bazlı kararların alındığına şahit olacaksınız. Bunlarda karar olmanın ötesinde, önünüze konulanlardan birini seçmek zorunda kaldığınız dayatmalar olacaktır. Ancak dayatma değil, insanın kendi yaşamını kendisinin oluşturduğu ballandırılarak anlatılacak, kendisi olmayan fertler de kendisinin var olduğunu sanacak yani iradeleri imha olmuş, özgürlüğü küresel kuşatmanın eline terk edilmiş sera tabakasının içinden dışarıda yaşıyormuş gibi bir yaşam düşleyerek son nefesini noktalayacak… Bu sürecin yeniden tersine dönmesi için ilahi bir mucizenin gerçekleşmesi, ya da bu kabuk dışında kalanların çok hızlı organizeli ve debisi çok yüksek bir akım oluşturarak bu kabukları parçalamasıyla gerçekleşir.

Peki, bu kabuklar kat kat kartlaşmışken nasıl değişebilir diyenler olabilir, doğrudur, çok zor olanı gerçekleştirmek elbet mümkündür, ancak bu, ilahi mucizenin oluşum kurallarını idrak eden, kulların kuralına uygun davranılmasıyla mümkündür. Bu gün insanlık için genel kural hız ve haz döngüsüdür. Çok hızlı bir şekilde çok yüksek haza ulaşmadır. Bunu gerçekleştirmek için, ortak haz, ortak hız ve küresel sera tabakası içinde serada yaşayan varlıklar üreterek, bunların da hallerinden memnun olmasıyla, küreyi yöneten baronlar rahat nefes almayı düşünerek böyle bir yola çıktılar. Büyük oranda son üç yıl içinde de bu hedeflerine çok yaklaşmış görünüyorlar… Onların bu hedeflerine yaklaşmış olmaları ayrı bir konu, bu hedefin sürdürülebilir olması daha ileriki bir konu. Ne yazık ki, dünyanın çeşitli yerlerindeki ülkelerin yöneticilerinin ikna olması ve onlara destek olmasıyla bu sürecin sürdürülebilir moda girdiğine şahit olduk. Dünya Ekonomi formunda alınan kararlar ve o kararlara imza atan her devlet yöneticisi, küresel değişim ve dönüşüm tabakasının kuvvetlenmesini istedikleri bir gerçektir. Onun içindir ki bu oluşum canlılık kazanıp dünyayı kasıp kavururken, biz neden böyleyiz diye, kendimizi bunun dışındaymış gibi görerek, anlamsız sözcüklerle gönül avutmanın anlamı olur mu dersiniz?

Corona muhabbeti böyle bir değişim bombasının tüm dünyada hissedilmesinin en önemli tetikleyicisi oldu. Zaten bu olacaktı, âmâ insanlar nasıl inandırılacaktı onda tereddütteydiler, ne yazık ki ülke yönetimleri eliyle bu süreci aşmaları da o kadar zor olmadı. Corona muhabbetine inanarak, insanları bu sürece zorlayan her kanaat sahibi kişi ve kurum, küresel kuşatmanın çadırının kurulmasında çadırın ayaklarını çakan bir çivi olduklarını bilsinler isterim…

Bireysel heyecanın olmadığı, küresel bir uyarıcı karşısında herkesin tepkisinin standartlaşması yapılmaktadır. Aynı, benzer ya da yakın tepkiler varsa, aynı uyaran karşısında bunların yönetimi kullanımı ve yönlendirilmesi de o kadar kolaylaşmaktadır. Yani insanlığın yaşamının kalitesinin artırılması, daha kolay daha yaşanılır bir dünya için, az zamanda daha az emek harcayarak, güzellikleri tattırma yeri olmayacak bir dünyaya doğru son hızla gidiyor bütün bir insanlık… Bu gidiş önce genel bir akıl tutulması yaşatılarak, sonrasında toplu akıl imhası yaşamış bütün bir insanlığın beynini resetleyerek, onları yakalandıkları hastalıklardan kurtardıklarını söyleyecekler, ancak resetlemenin, yeni yaşamanın beyinlere formatlandığını kimse algılamadan, yeni yaşamın savunulmasına şahit olacaksınız ve de öyle olduğunu da zaten görmekteyiz.

Geçmişte asırlar geçerken, insanların yaşamında gözle görülen bir değişime çok az şahit olurdunuz. Oysa yaşadığımız bu süreçte, değişimin çok hızlı olduğunu akşam yatıp sabah kalktığınızda ihtiyaç ve istek listenizin değiştiğini, tutum ve eylemlerinizin yeniden biçimlendiğini kafanıza vura vura kabul ettiriyorlar…

Yani diyeceğim o ki, toplumsal değişim yok artık, zihin, hayal, duygu, arzu, istek düşünme ve haz gibi hümanizmal yaşamın dijital sanal yaşama montajı var… Bu isteklerin şekilleneceği ve devamını sağlayacak kaporta zaten oluşturuldu, bu da küresel baronların dünyayı yönetme isteklerindeki (ilahlık)  hükümranlıklarını kabullendirme çabalarıyla yerine oturdu. Bu çabaların amaçlarına ulaşmasının en önemli figüranları, yerel, ulusal ve bölgesel yöneticiler olduğu asla unutulmamalıdır. Bu figüranların yaşattıkları olumsuzluklara yapacakları eleştiriler, kimseyi kandırmamalıdır diye düşünüyorum. Her tarafı mayın döşeyerek oradan geçenleri öldürenlerin, ölümler sonrasında acımış gibi gözükerek özür dilemesinin nasıl ki, hiçbir anlamı yoksa Dünya ekonomi formuna katılarak yenidünyanın oluşumuna imza atanlar ve bu dünyanın oluşumu için kendi insanlarını, bilim adamı adı altında, akademik apoletlilerle aldatmaya çalışanlar bu işlerin baş sorumlularıdırlar…

Bu yolu değiştirmenin değil de, bu yola hiç girmemiş olanların yeni bir yol açama imkânı her zaman olacaktır. Bütün bir dünyayı sömüren bu güçlerin bu gidişini, merhum Sezai Karakoç’un “Her hareket bir insanın ayağa kalkışıyla başlar” dediği cesaret ve duruşla deştirmek mümkün olacaktır. Bunun için öncelikli yapılması gereken, Dünya adalet platformunu oluşturacağız ve dünyanın tüm nimetlerinin dünyada yaşayan tüm canlıların hakkı olduğunu dünya kamuoyuna deklare edeceğiz ve sonrasında dünyanın %80 sömürülen insanların desteğiyle kendimizi dünyanın yörüngesini değiştirir durumda bulacağız. Ancak dünyanın sömürülen insanlarını sömürgeden kurtarmak isteyenler öncelikli ve inandırıcı olarak kendi yaşadıkları ortamda adaleti tesis edecekler ki, kendi insanıyla dünyanın her yerine bir çıkartma yapabilsinler…

Kendi bulunduğunuz ortamdakileri inandıramadığınız bir kimlikle dünyanın neresine ne götürürseniz götürünüz; meşalelerin elinizde sönmüş olarak kalacağını bileceksiniz…

Dünyayı içine girdiği bu banalım ve kaostan çıkaracak olanlar ancak belli kriterlere uygun olmayanlar olacaklardır. Bunlar da insanların tanımlamalarıyla deli olanlar olacaklardır. Delilerin, tüm yeni değişim çılgınlıklarını, tarihin karanlık sayfalarına karanlık harflerle yazarak, bütün bir insanlık için doğal değişim sürecine yeniden başlayacakları günleri özlemle beklerken, her değişimin iyi olmadığının bilinmesinde büyük bir fayda olduğunu herkesin bilmesini istiyorum…

Dünyanın sonunun her geçen gün ve uygulamalarla daha fazla yaklaştığı çağda, yeniden rayına oturmuş kendi doğal değişimini yaşayan her canlıya adil imkânlar sunan bir dünyaya gözlerimizi açmak ümidiyle, Yaradandan başka kimseden çekincesi olmayan delileri, istikamet üzere dosdoğru ekini ve nesli yok etmek isteyenlere karşı ayağa kalkmaya davet ediyorum…

Değişimlerin imha olduğu, değişmemek üzere insanların dönüştürüldüğü bir yaşamdan, evrende değişmeyen tek şey değişmenin kendisidir, yani yaratıcı her an yaratma halindedir, anlayışıyla bu değişimin düzgün doğru sürekli hayırda yükselen bir grafik olmasını isteyenler olmamız ümidi ve sevinciyle… Gelecek güzel günlerden koca bir demet armağan ediyorum değişim delilerine…

Selam saygı muhabbet ve dualarımla…

”Siz kendinizde olanı değiştirmedikçe Allah sizin durumunuzu değiştirmez ”Ayetinin yaşamdaki karşılığının anlaşılmasında ilmiyle bizlere katkı sunan Cevdet Saide’de bu vesileyle tekrar rahmet diliyorum mekânı cennet olsun…

Bahadır Hataylı/08.02.2022/22.15

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!