Bu Blogda Ara

21 Mayıs 2008 Çarşamba

MUSTAFA KEMAL VE BAŞÖRTÜSÜ

Ali BULAÇ
a.bulac{x}zaman.com.tr
Dikkat! E-mail için {x} yerine @ işaretini yazınız. Bu değişim spam maillerden korunmak için yapılmıştır.

Başörtüsüyle ilgili yapılan anayasal düzenlemenin "yok hükmünde sayılması" için CHP, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. CHP'nin ülke ve toplum hayatıyla ilgili bilumum düzenlemelerde seçtiği tek ölçüt "laik(çi)lik"tir.
CHP'ye göre bu konu Anayasa'nın "değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri"yle ilgilidir, bu maddelerin ruhunu Atatürk Devrimleri oluşturmaktadır. Kombinezon böyle olunca konu dönüp dolaşıp Mustafa Kemal'in konuyla ilgili görüş ve tutumlarına dayanıyor. Yargıtay Başsavcısı'nın AK Parti'yi kapatma istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmasının da ana gerekçesi aynıdır. Madem iki davanın da merkezî teması "Mustafa Kemal ve başörtüsü"dür, bu durumda Mustafa Kemal'in başörtüsüyle ilgili görüş ve tutumlarına bakmakta yarar var.

Belirtmek gerekir ki, Mustafa Kemal, sahip olduğu dünya görüşü ve yöneldiği Türkiye tasavvuru açısından başaçıklığı, başörtüsüne tercih eden bir zattı. Bu onun görüşüdür. Ancak bu görüşünü devletin emredici politikalarıyla zorla kabul ettirme fikrine dayandırmadı, kadınlar için herhangi bir kıyafet devrimi öngörmedi; bunu doğru veya sonuç alıcı bir tutum olarak görmedi. Aşağıda vereceğimiz iki örnek bunun teyididir:

1) Mustafa Kemal, 21 Mart 1923 günü Konya Yeşilay Cemiyeti Kadınlar Şubesi'nde yaptığı konuşmada şunları söylemektedir: "Memleketinizin bazı yerlerinde, daha çok büyük şehirlerinde, giyim şeklimiz ve kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim şekli ve örtünmesinde iki şekil kendisini gösteriyor: Ya çok açık ya çok kapalı görülüyor. Yani ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı çok karanlık bir giyim tarzını gösteren kıyafet (peçe örneği) veyahut Avrupa'nın en serbest balolarında bile dış kıyafet olarak giyilmeyecek kadar açık bir giyim şekli. Bunun her ikisi de şeriatın tavsiyesi dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz kadını o aşırı açılmaktan da, bu aşırı kapanmaktan da men eder... Dinimizin tavsiye ettiği tesettür (örtünme) hem hayata hem fazilete uygundur." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. II, Ankara, 1981, s. s. 149-150)

2) O günlerde yaşanan bir olayı Mustafa Kemal'in genel sekreterliğini yapan ve sonra Milli Eğitim Bakanı olan Hikmet Bayur şöyle anlatır: Trabzon Valisi Rıfat Bey'den bir mektup alınmıştır. Mektupta, derslere başörtüsü ile giren bir öğretmenin durumunun önlenmesi istenir. Bayur, "Ne yapalım?" diye mektubun muhtevasını Atatürk'e anlatınca ondan şu cevabı alır: "Bu işe karışma, zamanla kültür ilerledikçe bunlar hep olacaktır; bu sırada bize düşen başörtüsünü giymeye zorlayanlar varsa onlarla mücadeledir. Başörtüsü işi fes gibi kör bir taassubun sonucu değildir; insanlarda pek canlı olarak var olan ayrı bir duygunun, kıskançlık duygusunun da etkisi altındadır. Onunla mücadele apayrı bir konudur." (Hikmet Bayur, Atatürk'ten Hatıralar, Belleten Dergisi, sayı 148, s. 446)

Bunun dışında konuyla ilgili olarak Mustafa Kemal şöyle der: "Şunu ilave edeyim ki, kadınlık meselesinde şekil ve kıyafet görünüşte ikinci derecededir. Asıl mücadele sahası, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette muvaffakiyetten ziyade, muzaffer olunması lazım gelen saha nur ile, irfan ile, faziletin hakikatleri ile süslenmiş duruma hazırlanmaktır. Ben sayın hanımlarımızın Avrupa kadınlarından aşağı kalmayacak, bilakis pek çok yönlerden onların üstüne çıkacak nur ve irfanla hazırlanacaklarına katiyen şüphe etmeyen ve buna kesin olarak emin olanlardanım." (Söylev ve Demeçler, II, 152-153)

Bu iki alıntının iki anlamı var: İlki, CHP ve Yargıtay Başsavcısı'nın itirazları eğer "laiklik, devrimler ve Mustafa Kemal" arasında doğrudan ve zorunlu bir ilişkiye dayandırılıyorsa, başörtüsünün bu üçüyle de uzaktan yakından ilgisi yoktur. İkincisi, her fikir ve dünya görüşü sahibi insanı bağlayan ve onu tutarlı, inandırıcı kılan bir referans çerçevesi vardır. Eğer Kemalist ideolojiye bağlı olanlar, Mustafa Kemal'i referans alıyorlarsa, başörtüsüyle ilgili davalarını Mustafa Kemal'e dayandıramazlar.

zaman


Bu yazı 17 kere okundu.


Yorumlarınız


Yorumlarınızı Yazınız Yorum Bulunmamaktadır



Yazarın Son 10 Yazısı Mustafa Kemal ve Başörtüsü
Mustafa Kemal ve Başörtüsü
İki merkez
Türkiye Muhafazakârlaşıyor mu?
Ulusalcılar mutabakatı bozar mı?
Tezkere'nin Faturası
Hata Nerde?
Üç model
Neler oluyor?
Altın sentez!

Yazarın Tüm Yazılar Listesi

YAHUDİ İLE SAVAŞIMIZ

Yahudi ile Savaşımız Şehid Seyyid KUTUB (Son Bölüm)


Müslüman olarak şuna inanıyoruz ki, Yahudi devletinin sonu mutlaka gelecektir. Onun kurduğu devlet, zülüm ve diktatörlük üzere düzenlemeye çalıştığı egemenlik, pek yakında yıkılacaktır. Kur-an-ı Kerimin İsra suresinde, bu hususta inananlara müjdeler vardır..

Şehid Seyyid KUTUB

İslam’ın ilk doğuş günlerinde de Yahudiler, Arap yarım adasının müşriklerini, kabile kabile gezip İslam aleyhinde kışkırtılar. Müslümanların aleyhinde akıl almaz iftiralarda bulundular, onlarla alay ettiler ve müşriklerin onlara saldırıda bulunmasını sağladılar. Kur-an-ı Kerimde, buna işaret edilerek şöyle buyurulmaktadır:

“ Kendilerine kitap verilmiş olanların, puta ve şeytana inanıp, inkar edenlere: “ Bunlar inananlardan daha doğru yoldadırlar “ dediklerini görmedin mi? “ (21)

Hakkın ve İslam’ın üstün gelmesi ile Yahudiler, mücadele savaşma alanlarının yönünü değiştirdiler. Direk olarak İslam’la baş edemeyeceklerini anlayınca, bu sefer de teni Müslüman olanların kalbini çelmeye, onlara yanlış bilgi öğretmeye, Müslümanların saflarını içten bölüp parçalamaya başladılar. Müslümanları, birbirine düşürdüler. İslam toplumunun arasına fitne soktular. Daha sonraki tarihlerde Hiristiyan Misyonerleri’nin gösterdiği faaliyetleride kendi emelleri doğrultusunda kullandılar. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, Haçlı Ordularını, İslam dünyasına saldırmalarını sağladılar. İslam dünyasında, kendilerine bir sürü hizmetçi yetiştirdiler. Bunlar vasıtası ile bir çok işler başardılar. Sahte ve hain kahramanlar türettiler. Böylece, Siyonistler ve Misyonerler el ele vererek İslam dünyasını yıkmaya, bölüp parçalamaya çalıştılar. İslam dininin temel esaslarını, bir daha dirilmemek ve anılmamak üzere kökünden söküp atmaya çabaladılar.

Daha öncede işaret ettiğimiz gibi, İslam tarihinin ilk gününden başlayarak günümüze gelinceye kadar Kur-an-ı Kerim şu ayeti: “ Ey Muhammed! İnsanlar arasında inananlara, en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve Allah’a eş koşanları bulursun…” (22) her zaman geçerliliğini korumuştur.

Eğer söyleyeceklerimizi özetleyecek olursak, Yahudinin İslam ve Müslümanlara karşı olan düşmanlığını şöylece sıralamamız gerecektir: Medine’de yeni doğmakta olan İslam devletine karşı, putperest Arap kabilelerini ve Mekkeli müşrikleri kışkırtan Yahudilerdir. Beni Kaynuka, Beni Kureyza ve Beni Nudayr kabilelerini (23) bir arya toplayıp İslam’a karşı bi güç meydana getirmeye çalışan Yahudidir.

Müslümanlar arasında fitne bozgunculuk hareketini çıkaran, dedi kodularla Müslümanları birbirine düşüren ve Hz. Osman (r.a.) ın şehit edilmesine sebep yahudidir.

Peygamber(s.a.v) in siyer ve hadislerinde yalan iftiralı rivayetler uyduran yahudidir.

Koca Osmanlı Devletini parçalayan, milliyetçi ve ırkçı hareketlerin ardında sinsi emellerini gerçekleştirmeye çalışan, Sultan Abdulhamid Han hazretlerini tahtan indiren ve İslam halifeliğini sona erdiren yahudidir..

Yer yüzünün her bölge ve ülkesinde, İslam’a karşı savaşan güçlerin arkasında Yahudi vardır. Müslümanlara karşı başlatılan savaşları her yerde destekleyen, para ve silah yardımında bulunan yahudidir.

Materyalizm felsefesini kuran, maddeyi ilahlaştıran Yahudidir. Cinsi arzuların serbest olmasını isteyen, sexsi teşvik eden ve cinsi arzunun hayatın temeli olduğunu savunan yahudidir. Aile hayatını yıkan ve sosyal ilişkileri bozan yahudidir…(24)

Müşriklerin, putperestlerin ve ateşperestlerin İslam ile olan savaşları pek uzun sürmedi. Bu savaşların hepsi, toplu olarak yirmi yılı geçmez. Bu savaşlar Müslümanlar için Yahudilerle yapılan savaşlar kadar pek fazla zararlıda olmamıştır. Hindistan’da İneğe tapanların Müslümanlara yaptıkları zülüm ve haksızlık, Dünya Siyonizmin Müslümanların başına ördüğü zülüm ve haksızlık ağının yanında hiç denilecek kadar azdır. İslam ülkelerinde Müslümanların başına Marksizmi musallat kılan da Yahudi değil midir?

Kur-an-ı Kerimde, İsrail Oğulları ile ilgili olarak verilen ayrıntılı bilgilerin bir çok hikmetleri vardır. Boş yere Kur-an-ı Kerim, bu kadar uzun ve geniş olarak İsrail Oğullarından söz etmemektedir. Kur-an-ı Kerimde, İsrail oğulları ile ilgili verilen ayrıntılı ve geniş bilginin hikmetlerini, şöylece sıralaya biliriz:

1- Medine’de ve Arap yarım adasında, İslamın çağrısına karşı çıkanların, fitne ve bozgunculuk hareketiyle İslamın yayılmasına engel olmaya çalışanların, münafıkları koruyan ve kullananların Yahudi olması.

Bu yüzden yüce Allah, Kur-an-ı Kerimde, İsrail Oğullarından, tarihlerinden, çektikleri çileden, başlarına gelen olaylardan ve bunlardan ders almadan daima hak peygamberlere karşı yaptıkları isyandan uzun uzun söz etmekte ve Müslümanlarla savaşanların kimlikleri hakkında geniş ayrıntılı bilgi vermektedir. Bunların, daha önce hak peygamberlere karşı takındıkları tavırları, haksızlıkları, hile ve desiseleri de bu gaye ile birer birer açıklamaktadır.

Yüce Allah’ın bildirdiği hak dini inkar eden ve gönderdiği bütün hak peygamberlere karşı savaşan bu milletin, Müslüman topluluğu tarafından da iyi tanınması ve ona göre tedbirli davranmaları için her şey Kur-an-ı Kerimde, açık açık bildirilmiştir.

2- İsrail Oğulları, son din olan İslamdan önce, kendilerine kitap verilen hak dinin mensubu olanlardan olması dolayısıyla Kur-an-ı Kerimde, onlardan söz edilmiş onların dinlerinin esaslarını kendi elleriyle nasıl değiştirdiklerini anlatmış ve Müslümanlarında böyle yanlış bir yola sapmamaları için uyarıda bulunmuştur. Hak ve doğru yoldan ayrılmakla, din ve ahlak esaslarından uzaklaşmakla Yahudilerin başına uzun yıllardaki felaketlerden ders alınması konusunda, İsrail oğullarının başına gelen olaylar, kur-an-ı Kerimin bir çok sürelerinde, birer birer açıklanmıştır.

3- İslam dini son dindir. Ondan sonra hiçbir din gelecek değildir. Hak din olarak kıyamete gününe kadar sadece, onun hükmü geçerli olacaktır. İnsanlık, bu zaman zarfında onu yaşamak ve ona yürekten inanmak zorundadır. Onu, her devirde yaşamak ve inkarcılara karşı savunmak için Hz.Musa’nın ve Hz. İsa’nın ve diğer hak peygamberlerin mucize ve mücadelelerinden Kur-an-ı Kerimde, uzun uzun söz edilmiştir. Bilindiği gibi İsrail oğullarının tarihi, hayli eskidir. Bunların tarihinde, geçen olaylardan kazanılan bir çok tecrübeler vardır. Bunların bilinmesinde hiç şüphesiz, sayılamayacak kadar pek çok fayda vardır…

Kur-an-ı Kerimin ve tarihin ışığında yaptığımız bu açıklamalardan sonra, siz değerli okuyucularımıza diyorizki: Yahudi ile olan savaşımız dün olduğu gibi bu günde bütün şiddetiyle davam etmektedir. Yarında yanı şiddetle devam edecektir. Çünkü Yahudiler, İslam dinini yer yüzünden silmedikçe, bu savaşlarına aralıksız olarak devam edeceklerdir. Onlar, her yerde Müslümanları yenilgiye uğrattıkları ve dinlerinden uzaklaştırmayı başardıkları halde, genede islam’a karşı olan savaşlarını bütün güçleriyle sürdürmektedirler. Bu hususta, milletler arası hile ve desiselere baş vurmakta ve Müslümanların aleyhinde kararlar çıkarmaktadır. (25)
İsrail, kendi devletini kurduklarını ilan ilan ettikten sonra, İslama ve İslam ülkelerine saldırı ve düşmanlıklarını daha da hızlandırmaktadır. Devletinin sınırlarını genişletmek için yeni planlar peşinden koşmaktadır. Onun bu emel ihtiraslarının sonu gelmez…

Ancak, Müslüman olarak şuna inanıyoruz ki, Yahudi devletinin sonu mutlaka gelecektir. Onun kurduğu devlet, zülüm ve diktatörlük üzere düzenlemeye çalıştığı egemenlik, pek yakında yıkılacaktır. Kur-an-ı Kerimin İsra suresinde, bu hususta inananlara müjdeler vardır…

Yahudiler, Filistin toprakları üzerinde, tarih boyunca bir çok devlet kurmuştur. Yer yüzünün egemenliğini ellerine geçirmeye çalışmış, hile, fitne ve bozgunculuk hareketleriyle de bütün dünyanın huzurunu kaçırmış ve bu yüzden de yüce Allah’ın gönderdiği güçlü kulları vasıtası ile de yenilgiye uğramıştır. Kurdukları devlet ve egemenliği yıkılmış, Filistin’in temiz toprakları üzerinden uzaklaştırılmışlardır. Bütün dünya insanları için yaktıkları kin, düşmanlık ve savaş ateşi böylece söndürülmüştür. Tarihin akışı içinde bu olay ve bu sonuç, daima bu şekilde devam edip günümüze kadar gelmiştir. Yahudiler için bu azap ve yıkılış, Yüce Allah’ın değişmeyen bir kanunu haline gelmiştir. Ezeli kanun hikmeti, daima bu şekilde tecelli etmiştir.

Bugün Yahudi, gene Filistin toprakları üzerinde yeni bir devlet kurduğunu ilan etmiştir. Dünyanın bir çok ülke bölgesinde bulunan Yahudiler, bu devlete güç katmak için Filistin topraklarına göç etmekte ve burada yerleşme merkezleri yapmaktadırlar. Bütün dünya insanlarının gözleri önünde, bu topraklar üzerinde çağlar boyu yaşayan ve bu toprakların asıl sahibi olan Filistin Müslüman halkını, haksız olarak bu topraklardan çıkarıp sürmektedir. Böylece bu gün, bilfiil olarak Yahudi ve Müslüman savaşı başlamış bulunmaktadır. Eğer Müslümanlar, bu savaşta bir an önce üstün çıkmak istiyorlarsa, Kur-an-ı Kerimde İsrail oğulları ile ilgili verilen bilgileri çok iyi anlamaları gerekir. Bu bilgilerin ışığında hareket ettikleri zaman, üstün gelmelerinin an ve saatinin pek yakın olduğunu bilsinler.

Peygamber Efendimiz(s.a.v) in Mescd-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya Mirac gecesinde hareket etmesi ve bu olayın Kur-an-ı Kerimde müstakil bir sürede (İsra Süresinde) anlatılması, hikmetsiz ve anlamsız değildir. Peygamber efendimiz(s.a.v) in bu yolculuğu, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in dinleri ile islamın temel inançları arasını, Ka’be ile Kudüs’ün arasını birleştirmek içindi.

Ne yazık ki bu mukaddes toprakların sahibi ve varisi olan müslümanlar, bu gün yahudinin zalim elleriyle Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı ellerine geçirmek ve burada yeniden egemenlik sürdürmek içinçaba sarf etmekte ve müslümanlara karşı savaş ilan etmektedir. Bu savaş, devam edecektir.Akıl almaz siyasi dolaplarını tekrar çevirecek, hile ve desiselere baş vuracak ve yer yüzünü yeniden bozgunluğa döndürecektir. En sonunda yahudinin bu yeni devleti, güçlü ve inançlı bir ordu vasıtası ile yıkılıp gidecektir…

Bakınız bu hususta Kur’an-ı Kerimde neler buyurulmaktadır…
*Kitapta İsrailoğullarına: diye bildirdik. Bu ikisinden birincisinin vakti gelince, üzerinize kullarımızdan p*ek güçlü olan kimseleri salacağız. Bu güçlü kullarımız, ülkenizde her köşeyi kontrolüne alacaklardır. Bu mutlaka yerine gelecek bir vaaddir. Bunun ardından tekrar sizi, onlara üstün kılacağız. Mal ve evlatlarla size yardım edecek ve sizin sayınızı çoğaltıp artıracağız. İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük yaparsanız, o da gene kendinizedir. İki vaadden ikincisinin vakti gelince, yüzlerinizi karartarak kötülük yapmaları, önceden Mescid’e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri yıkmaları için onları tekrar üzerinize göndereceğiz. (isra süresi ayet 4-7)

Yahudiler, tarihlerinde çok kere denemiş olarak Filistin’e girip yerleşmiş, fitne ve bozgunculukları dolaysı ile de çıkarılmışlardır. Onlara iki vaad verilmiştir. Birincisini: tarihin sayfaları arasında bir çok kere deneyerek kapatmışlardır. Allah’ın vaadi haktır. Onda zerre kadar yalan ve şüphe yoktur. İkinci vaadi ise; -Allah’ın izni ile – Müslümanların elleriyle gerçekleşecektir. Yahudilerin kurdukları her devlet ve egemenlik, fitne ve bozgunculuklarından dolayı mutlaka yıkılacaktır. Kur-an-ı Kerimde bu hususta (isra süresi ayet 5) diye işaret edilmiştir.

İsrail oğulları yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya başladıkları zaman, hemen başlarına yüce Allah, vaad ettiği kullarını saldırmış ve onların bozgunculuklarına son vermiştir.Kur-an-ı Kerimde, buna da şu şekilde işaret edilmiştir: (isra süresi ayet:8)

Hz.Peygamber (S.A.V.) in devrinde bozgunculuk yaptılar,yüce Allah’tan ceza görüp Arap yarımadasından kovuldular.Son çağda tekrar bozgunculuk yapmaya başladılar, Hitler’in gazabına uğradılar ve gerekli cezalarını gördüler. Bugün, gene bozgunculuk hareketlerini yeniden hortlatmaya çalışıyorlar. Filistin toprakları üzerinde yerli Müslüman halka, akıl almaz işkenceler yapmakta ve topluca soykırıma yönelmektedirler. Hile ve desise planlarını yeniden uygulamakta ve yeryüzünü bozguna çevirmektedirler. Yüce Allah, yakın bir zamanda, onların bu zulüm ve baskılarına son verecek, devlet ve egemenliklerini yıkacak olan kullarını, onların üzerine gönderecektir. Yüce Allah’ın vaadi haktır. Kur’an-ı Kerimde buyurulan vaadin vakti, mutlaka bir gün gelecektir.Bekleyenler, vaad edilen vaktin, pek yakın olduğunu göreceklerdir.

Yahudinin devleti, egemenliği, dünyada oluşturduğu güç, maddi üstünlüğü ve bu üstünlüğüne güvenerek savurduğu tehditler Müslümanları sala korkutmamalıdır. Yüce Allah’ın vaadına ve Kur-an-ı Kerim’in ayetlerine samimi olarak inanırlar, yahudinin savurduğu tehditlerden ürküp sinmezler. Cihad emrini bırakıp köleliğe razı olmazlar. Bakınız yüce Allah, Kur-an-ı Kerimde Yahudilere karşı yapılan savaş hakkında, mü’minlere cesaret yönünden nasıl müjde vermektedir:

“ Ey Mü’minler! Onların(Yahudilerin) yüreklerine korku salan Allah’tan çok sizlersiniz. (29)

Çünkü onlar, anlayışsız kimselerdir. Onlar , sizinle toplu olarak, ancak surlarla çevrilmiş kasabalar içinde veya duvarlar arkasında savaşmayı kabul ederler. Kendi aralarındaki çekişmeleri ise şiddetlidir. Sen, onları birlik içinde olduklarını sanırsın. Oysa onların kalpleri, birbirilerinden ayrıdır.” (30)

Bazen dış görünüşler bizi aldatır. Yahudilerin ve münafıkların birbirilerine karşı gösterdikleri sadakat ve sevgiyi, onlar arasında bir büyük birlik ve beraberliğin meydanda oluştuğuna bakar ve yanılırız. Bu güce karşı koymanın ve bu birliği bozmanın zor olduğuna inanır ve böylece ümitsizliğe kapılırız.


DİPNOTLAR:

DİPNOTLAR:

(21) Nisa Süresi Ayet: 21

(22) Maide Süresi Ayet: 82

(23) Beni Kaynuka, Beni Kureyza ve Beni Nudayr adlı kabileler, Medinede bulunan Yahudi kabileleridir. Müslümanlar bu üç kabile ile ayrı ayrı savaşmışlardır.

(24) Bu üç ayrı felsefe ekolünü kuran, Yahudi asıllı kimselerdir. Bu üç yahudinin isimleri sırayla şöyledir:
1- Karl Marx
2- Fruit
3- Dricham
Daha sonraki çağda ise, din ve ahlak kurallarını bozmaya çalışan Yahudi asıllı Can Pul Clarther’dir.

(25) Yahudinin, tek korkusu islamdır. İslam’ın yeniden dirilmesidir. Yahudinin, gece ve gündüz olarak savaştığı tek düşman islamdır. Yahudi için kominizm ve başka batıl inançların yayılması hiçbir anlam taşımaz ve önemli bir tehlike teşkil etmez. Onun için tek tehlike, islam’ın uyanmasıdır. Bu yüzden Yahudi, İslam’ın uyanmaması için ne gerekli ise yapmaktadır…

(26) İsra Süresi Ayet: 4-7

(27) İsra Süresi Ayet: 5

(28) İsra Süresi Ayet: 8

(29) Yani; Yahudiler sizden korktuğu kadar Allah’tan korkmazlar.

(30) Haşr Süresi Ayet: 13-14

(31) “Müslüman Kardeşler” den bir topluluk, büyük şehit Hasan El-Benna’nın emriyle Filistin topraklarında 1948 yılında yahudiyle savaşmıştır. Bu konuda geniş bilgi için Prof. Kamil Es-Şerif’in yazdığı “ Filistin Savaşında Müslüman Kardeşler” adlı eserine bakınız.

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!