Bu Blogda Ara

14 Nisan 2021 Çarşamba

DEVLETİN YASAKLARI MI ALLAH’IN HARAMLARI MI?

 “Hiçbir Helal Haram değildir.”  “Hiçbir Haram Helal değildir. Bu iki önerme arasında ayrıklık ilişkisi vardır mantık dilinde. Yani bu iki önermenin hiçbir elemanı zerresi diğerinin içinde olamaz. Olduğu taktirde çelişki anlamsızlık ve kargaşa ve kaos olur.

Allah’ın haram kıldığı ve helal kıldığı şeyler bellidir. Kim Allah’ın helal ve haram sınırlarını çiğnerse işte onlar haddi aşanlardır. Devletlerin yasakları ile Allah’ın haramlarının birbirine karıştırıldığı ortamlarda hayata hükmeden din tam bir lakayt duruma gelir. Devletin yaptırımları doğrudan ve karşılığı yaşama dokunan türdendir. Ancak Allah’ın Haramları ise onu uygulayan bir organizasyon yoksa yaptırımı ahirete kalır doğrudan değildir. Dolayısıyla bu durum Devletin yasaklarının Allah’ın Haramlarının yerini almasına neden olmaktadır. Mesela, bir insanı öldürmek isteyen birisi Allah haram kıldığı için kaçınmaz ama devlet ona bir ceza verir ve zindanda kalma düşüncesiyle vazgeçebilir. Bu durum, yasaklamaların Haramların yerine geçmesiyle, insanın uhrevi olan manevi yönünün yavaş yavaş anlam kaymasına uğrayarak, yaşama Allah’ın emirlerinin dokunmadığını ortaya çıkarır. Allah’ın emirlerinin yaşama dokunmadığı ama pozitif hukukun yaşamda önemli bir yere sahip olduğu yaşamlar, Allah ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmeleri kaçınılmazdır.

Müslüman bir toplumda, yaşamdaki olumsuzluklar haramlar babında, yapılması gerekenlerde helaller sınıfında ele alınmıyorsa, bu insanların yaşamında dinin herhangi bir karşılığı yoktur demektir. Dinin yaşamlarda canlanmadığı ortamlar, İslam olduklarını iddia ediyor olsalar da onların yaşamı İslam olmaz. İslam’ın emir ve yasaklarının hayatta karşılık bulmadığı ama yönetim organizasyonunun doğru yanlış demeden tüm bildirgeleri uyulması gerekli bir hüküm ise orada din, Devletin dinidir. Sınır bölgelerinde yaşayan biri olarak, sınırın öbür tarafından bir kilo şeker aldığınız zaman siz çok büyük bir haram işliyormuşsunuz gibi algılanırdı bizim köylerde. Ancak Allah’ın Haram kıldığı ve apaçık Allah ve Resulü ile savaş halinde olan faiz almak asla ve asla bunun verdiği etkiyi vermiyordu. Çünkü faizi bankalar veriyordu, ayrıca her köşe başında bir tefeci vardı pamuk üstüne diyerek doğallaştırıp insanlara kat kat karşılığını alacağı faizi normal bir borç veriyormuş gibi veriyordu ama kimse onun haramlığını sorgulamıyordu. Ancak akrabaları sınırın öbür yanında olanlar koyunlarını öbür tarafta satmak için sınırdan geçirmek istediklerinde kurşunlanabiliyordu hatta onların katli vacipti. Yıllar önce Silopi’de 35 genç delikanlının roketlerle katledilmesi de böyle bir anlayışın sonucuydu. Şimdi, bir İslam toplumunda bunlar meydana geliyorsa o İslam toplumun nelere iman ettiğini ve onların hayatında hangi değerlerin daha baskın rol üstlendiğini sorgulamayalım mı?

İslam değerler dinidir. Kendi değerleriyle gelir ve o değerler yaşandığı zaman hayatta karşılık bulur. Değerlerin bir bağlayıcılığı yoksa İsminden bahsedilmesi onu ruhen rahatsız eder. Bizim toplumda olduğu gibi başka ortamlarda da İslam Ruhen çok sıkılan bir değer olmuştur. Bir İnsanın İsmi kullanılarak onun adını referans göstererek her türlü üçkağıtçılık yapmak isteyenlere asla fırsat vermezsiniz. Hatta bu ismi kullanılanlar Siyasetçiler olursa daha bir sıkı ortama girersiniz. Sizin hakkınızda suç duyurusunda bulunurlar, Benim Dayım Filan bakan vs. diyerek sizin işlerinizi çözeceğim iddiasıyla insanlardan para alarak onları dolandıranlar, toplum gerçekten duruşu olan bir toplum ise, yüzkarası olurlar. Ancak bu hazin durum Dini yaşama geldiğimizde hiç de bir etkiye sahip olmamaktadır. Adam ben Müslümanım diyor, Allah ve Resulüne savaş açarak faiz dağıtıyor ve adına da kâr payı diyebiliyor bu nasıl kâr payı ki, toplanan paralar başkalarına kredi olarak veriliyor, bu krediler karşılığı üzerine koyacağınız yüzdelik kâr payı adındaki Ribayı da kredi verdiğiniz şahsın ödeme durumundaki zamanın kısalığına ve uzunluğuna göre belirliyorsunuz. Yani hiçbir şey satmadığınız insana Allah’ın verdiği zamanı satıyorsunuz ve o zamandan kazanç sağlıyorsunuz. Bu kazanım doğrudan insanlara zulüm olan bir uygulama ve Allah’ın Haramını helalleştirme olmasına rağmen kimse Burada İslam’ın itibarının zedelendiğini sorgulamıyor, İslam’ı referans alarak, insanları kandıran bu anlayışların sahtekarlık yaptığını, değerli olanın adıyla başkalarını dolandırdığını haramları helalleştirdiğini sorgulayamıyor. Nedeni ise devlet nazarında bunların legal ve resmi bir boyut kazanmış olması, peki devletin evet dediği helal, hayır dediği haram mı ki, böyle karmakarışık bir yaşamın sorgulamaktan uzak akıl imhası ve bilinç çöküntüsü yaşan kobayları haline geldik.

Ne gariptir ki,” Hiçbir helal haram olmadığı halde, Din adına haramlar koyabiliyoruz, Hiçbir haram da helal olmadığı halde birçok haramı helalleştirerek tıka basa üstümüze başımıza dökerek saçıp savurabiliyoruz ama hala en iyi dindar biziz. Bir Azeri atasözü der ki,” düzgün girdirem hâkime gitmirem, az yiyirem hekime gitmirem…” Bu örnekte olduğu gibi biz İslam olduğunu söyleyen topluluklar, ferdi hayatımızda Allah’ın helal ve haramlarına dikkat ederek o belirlenen sınırları korursak, hayatlarını gaybın yönlendirdiği bir toplum ortaya çıkar. Görünen yaşamı gaybın yönettiği bir hayat denge düzen ve huzur içinde olur. Endişe kaygı korku şizofrenik tavırlardan ve paranoyak nöbetlerden uzak olur. Yani ne Hakimlere ihtiyaç kalır ne de sağlığınız bozulur. Çünkü Allah’ın sınırlarının içinde yaşamak rahmet kanatlarıyla kuşatılmaktır. Allah’ın dinini referans alarak her türlü olumsuzluklara olumlu ve ihtişamlı bir kılıf geçirerek hayatımızı cehenneme çevirmekten çıktığımız gün, İslam bize Güneş gibi yaklaşıp bizi sarmalayacak.

Allah’a kul olduğunu söyleyen bir insan yeryüzünde onun hayatına yaptırımı olacak pozitif bir kural olmasa da o her zaman eylemlerini haram helal dairesi içinde yapar. Ancak Müslümanım dediği halde böyle bir sınırı yoksa, oradaki yaşamın belirleyeni menfaat ve çıkarlardır. Çıkarlarını korumak için dini kalkan edinenlerin hepsi o kalkanın ona yar olmadığını önüne gelen faturayı öderken görecektir. Fatura ödemek için kasada beklerken bir şeyleri anlamak işimize yaramayacaktır. “Şimdi mi, daha önce bunları anlayacak kadar size zaman verilmedi mi? Dendiği zaman hiçbir bahanemizin bizi kurtarmayacağını bugün bilelim, yoksa o gün bunları düzeltmek için hangi mali müşaviri çağırırsak çağıralım faturada ne yazıyorsa onu öderiz kimse düzeltemez faturayı…

Müslüman bir toplumun yaşamına devletin yasakları ve emirleri Allah’ın haram ve helalleriyle örtüşmemesine rağmen daha baskın geliyorsa, orada çok ciddi bir değer karmaşası var demektir. Değer karmaşasının olduğu yerde hayatı yöneten ilahların kim olduğu da karışır.

Bazen duyarsınız, herhangi bir kamu kurumunda yolsuzluklardan bahsedilir, ancak yolsuzluk yaptığı iddia edilen hemen kendisini savunmaya geçer ve biz Allah’tan korkarız, yaptığımız her şey kanuni ve mevzuata uygundur der ve kendini aklamaya çalışır. İnsanlar da hemen onunla ilgili görüşlerini beyan eder ve bakın adam hiç de yolsuzluk yapmamış her şey mevzuata uygunmuş der. Oysa Mevzuata ve kanunlara uygun denen hadisenin ne olduğunu araştırsanız Allah’ın haram kıldığı bir kamu malının talanı söz konusudur. Ancak Allah’ın haramı onun üzerinde hiçbir etkiye sahip değildir. Hatta bir tedirginlik bile oluşturmamıştır. Yani diyeceğim odur ki, dindar olduğunu söyleyen bir toplumda böylesi bir kaygan zemin varsa orada her şey girifttir. Onun içindir ki, İslam’ı referans alanlar, hayatlarındaki sınırları helal ve haram hudutlarına göre çizdikleri zaman, yaşamda da bunu bir kırmızı ışıkta beklemek kadar doğal ve içsel kıldıklarında o toplum huzur adasına döner. Dışardan gelen yasaklarla korkak ve ürkek yaşamayı bırakarak içimize Hükmeden yaratıcının haram ve helallerini içselleştirerek rahat bir yaşam alanı oluşturmaya ne dersiniz…Böyle bir yaşamda kimse kimsenin ne kolluk gücü ne de yargıcı olur herkes kendisini sorgular ve yargılar; bunun yolu herkesin kendi vicdan kodlarıyla çizilmiş evrensel mahkemenin kurallarının geçerli olduğu yere hicret etmesidir. Bunun adresi herkesin kendi vicdanıdır.

Erol KEKEÇ/14.04.2021/0034



"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!