Kardeşim, durup bir düşünelim. Ahlak dediğimiz şey, insanın kendisiyle, başkalarıyla ve yaratılışla olan ilişkisini düzenleyen temel bir pusuladır. Bu pusula doğru çalışmazsa ne huzur bulabilirsin ne de vicdanına söz geçirebilirsin. Elbette hepimiz bir şeyler yaparız; iyilik de kötülük de insanın hayatında vardır. Ama mesele şu: Yaptığın şeyin ardından kendine dönüp baktığında yüzünde bir tebessüm mü beliriyor, yoksa içinde bir sıkıntı mı peyda oluyor? İşte burada ahlakın sınır çizgisi karşımıza çıkar.
Ahlaklı bir yaşam demek, vicdanının sesini duyabilecek kadar duru bir zihinle yaşamaktır. Vicdan, insanın içindeki ilahi bir fısıltıdır. Yanlış bir şey yaptığında seni uyarır, doğru bir şey yaptığında seni teskin eder. Fakat bu ses, insan hırsının ve nefsinin gölgesinde kolayca boğulabilir. Şimdi kendine sor: Vicdanını ne kadar dinliyorsun? Her yaptığın işin sonunda hissettiğin huzur, bir aynadır. Çünkü gerçekten ahlaklı bir şey yaptığında, sadece kendine değil başkalarına da fayda sağlarsın. Oysa gayri ahlaki bir şey yaptığında, anlık bir zevkin ardından derin bir pişmanlık gelir. Peki, biz hangi yolda yürümek istiyoruz?
Ahlak, sadece bireysel bir mesele değildir; toplumsal bir sorumluluktur. Bugün bir kişinin yalanı, yarın bir toplumun çöküşüne sebep olabilir. Erdemli insan, doğru ve yanlış arasındaki farkı bilen ve doğruyu seçen kişidir. Ama doğruyu seçmek her zaman kolay mıdır? Elbette hayır. Çünkü doğru, çoğu zaman daha zahmetlidir, daha zorludur. Yanlış ise genellikle çekici ve kolaydır. Ancak unutmamak gerekir ki erdem, zorluklara göğüs germekten doğar.
Erdemli bir insan, başkalarının hakkını gözetir. Komşusunun aç olduğunu bildiği halde sofraya oturup karnını doyuramaz. Bir arkadaşının darda olduğunu gördüğünde sırtını dönemez. Çünkü erdem, sadece kendi rahatını değil, başkalarının da huzurunu düşünmektir. İşte bu, insanı diğer varlıklardan ayıran temel özelliktir.
Huzur, insanın kendi içinde ve çevresiyle kurduğu dengeden doğar. Eğer iç dünyanda bir karmaşa varsa, dışarıda ne kadar lüks içinde yaşarsan yaşa, huzuru bulamazsın. Öte yandan, toplumsal huzur da bireylerin içsel huzurundan beslenir. Peki, toplum olarak huzuru nasıl sağlarız? Adaletle, eşitlikle ve ahlakla.
Bugün birçok insanın huzursuz olmasının sebebi, sadece kendi çıkarlarını düşünmesidir. Kapitalist düzen, insanları bireysel başarıya ve tüketime yönlendirdi. Ama bu düzen, huzuru unuttu. Çünkü huzur, paylaşmakta ve yardımlaşmaktadır. Kardeşim, eğer huzuru arıyorsan, elindekini paylaşmayı öğren. Paylaştıkça çoğalan tek şey huzurdur.
Şimdi bir de tersinden bakalım. Gayri ahlaki bir yaşam ne getirir? İlk başta kazanç gibi görünür. Bir yalanla, bir hileyle, bir aldatmayla elde edilen şey, kısa vadede cazip gelir. Ama bu tür kazançların uzun vadede insanı tükettiğini görmek zor değildir. Çünkü gayri ahlaki bir yaşam, insanı vicdanından koparır. Vicdansız bir insan ise ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar güçlü görünürse görünsün, içten içe çürür.
Gayri ahlaki davranışlar, toplumu da zehirler. Eğer bir toplumda insanlar birbirine güvenmiyorsa, o toplumun ayakta kalması mümkün değildir. Yalanın, hilenin, dolandırıcılığın normalleştiği bir yerde adalet de kaybolur, huzur da.
İdeal Yaşamın İnşası
Şimdi, tüm bu anlattıklarımızı birleştirip ideal bir yaşamın nasıl olması gerektiğini konuşalım. İdeal yaşam, erdemin rehberliğinde, ahlakın çizdiği sınırlar içinde ve vicdanın denetiminde bir hayattır. Bu yaşamın temel taşları şunlardır:
- Adalet: Herkese hakkını vermek. Adaletin olmadığı bir yerde huzur bulunmaz.
- Şeffaflık: İnsanların birbirine güven duyabileceği bir toplum inşa etmek.
- Merhamet: Güçsüzü korumak, mazlumun yanında olmak.
- Çalışkanlık: Tembellik, insanı ahlaki değerlerinden uzaklaştırır. Üretken olmak, insanın hem kendisine hem topluma olan borcudur.
- Paylaşmak: Sahip olduklarını başkalarıyla paylaşmak, gerçek huzurun anahtarıdır.
Kardeşim, ideal bir yaşam için ahlak, vicdan, erdem ve huzur birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Birini kaybettiğinde diğerlerini de kaybedersin. O halde, hayatını bu dört temel taş üzerine inşa et. Kendine ve başkalarına karşı dürüst ol. Yaptığın her işte, "Bu beni ve başkalarını mutlu edecek mi?" diye sor. Çünkü mutluluk, ahlaklı bir yaşamın meyvesidir.
Unutma, yaptığın bir şey seni iyi hissettiriyorsa o şey ahlakidir; seni kötü hissettiriyorsa o şeyden uzak dur. Bu basit ama güçlü prensip, hayatın boyunca sana rehberlik edecektir. Öyle bir yaşam sür ki vicdanın da insanlar da seni hayırla ansın. Çünkü sonunda geriye sadece yaptıkların ve bıraktığın izler kalır.
Bahadır Hataylı/19.11.2024/Sancaktepe/İST