“Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir.
Öyleyse ona ibadet edin. İşte bu, dosdoğru yoldur.”Al-i İmran:51
“…Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola
iletilmiştir.”Al-i İmran:101
“Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah),
kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru
bir yola iletecektir.”Nisa:175
İslam
doğruluk ve hakka şahitlik dinidir. İslam, doğruluktan uzak kendi menfaatlerini
korumak için İslam’ı, çıkarlarının önünde kalkan olarak gösterenlerin dini değildir.
Emrolunduğun gibi dosdoğru olanların dini İslam’dır.
Allah
hepimizin Rabbidir, ondan başkasına ibadet kastı taşıyan bir davranış içinde olmak,
insanın kendisini kandırmasıdır. Dosdoğru yolda yürümek istiyorsak, Allah’tan
başkaları hayatımızı Halaç pamuğuna çevirmemelidir. Heva ve heveslerimizin
peşinden koştuğumuz halde Allah’ın ahkâmını yaşıyormuş gibi sevinçlerimizi
anlamakta hayli zordur. Bu dinle olan irtibatımızın sulandırılmasının birçok
nedeni olmasına rağmen, hiçbirini dikkate almadan, sadece kendi nefsimizle
alakalı olanı düzeltirsek diğerlerinin yaşam hakkının ortadan kalkacağını düşünüyorum.
Çünkü bizim dışımızda din adına bize giydirilmek istenen elbiselerin tümü,
kendi boşluğumuzdan kaynaklanmaktadır. Bunlar ortadan kalktığı zaman, dini bir
kalkan gibi isteklerimizin önüne çıkarmayacağız, din elbisesi ile kuşanmış olduğumuzdan,
o kalkan zaten bizi koruyacaktır.
İslam’ın
özünden hayatımıza akan kaynak olmadığı zaman, nefsin hoşuna giden her şeyi din
olarak algılamaya mahkûm oluruz. Bu mahkûmiyet bizlerin hayatını dinamitlediği
halde bulunmaz Hint kumaşı gibi kendimizi erişilmesi güç bir mertebe de
görmekten de geri kalmayız. Hatta öyle bir duruma geliriz ki, “hayra dua eder
gibi şerre dua ederiz.”Bu dualar gerçekleştiği zaman da yeryüzünde Allah’ın
seçilmiş kulları olarak kendimizi görürüz. Bu yanlış ve bozuk algı kirliliğinden
kurtulmadığımız sürece, dosdoğru yola iletilen kullardan olamayız.
Çok
yakın günlerde İslami hassasiyetini anlatan bir grubun kanaat liderlerinden
birinin anlattığını hiçbir ekleme yapmadan paylaşma gereği duyuyorum. Çünkü bu
anlayışlar devam ettiği ve bunlarında dini hassasiyetler adı altında
anlatıldığı bir ortamda daha ne kadar koyun gibi güdülen insanlar olacak
doğrusu çok merak ettiğim için anlatacağım. Bu şahsı muhterem, Allah’ın samimi
kullarını nasıl koruduğunu ve onları kesinlikle yalnız bırakmayacağını, yanlış
referanslar evreninden örnekler vererek şöyle anlatıyordu. Ben de bu örneklere
şahit oldum ve aforoz olma ihtimalini hesaba katmadım, ancak fitneci olarak
damga yememek için bulunduğum ortamı terk ettim. Şimdi de sizlerle paylaşıyorum
ki, dosdoğru olmaktan ne anladığımızı hep birlikte görelim diye.
Bu
muhteremin işleri kötüye gitmeye başlamış, anlattığına göre, yani onun kötü
dediği bizim yedi sülalemizi hayatımız boyunca besler, öyle bir kötüye gidiş.
Böyle bir durumu yaşarken depolarında birikmiş ve satmaları gereken, defolu
olarak adlandırılacak bir malzeme var, bir anda yabancı müşteriler gelir ve o maldaki
defo anlaşılmayacak düzeyde olduğu için hiç söylemeden, normal bir malmış gibi
fazlasıyla bir kar marjıyla anlaşırlar ve paketler yapılır. Bu muhteremin oğlu,
dediğine göre rahatsız olur, müşterilere o malların böyle bir sorunu var dediği
zaman, müşteriler malı almadan gidebilirler, endişesini taşımaya başlar ve
durumu babasına anlatır. Baba ben bu işten rahatsızım ama söylersem de mal
satılmaz ne yapmalıyım der. Bu muhterem kanaat sahibi babanın doğruluk
kitabından inciler saçılmaya başlar ve oradakilerde ağlamaklı bir yutkunmayla,
Allah mümin kullarına böyle yardım eder diyerek, iğdiş edilmiş bir dini hep
beraber kurban ederler. Muhterem, mütevazı bir edayla, dilini eğip bükerek, yüz
hatlarında doğal olmayan tebessüm goncaları patlatarak başlar konuşmaya.
Muhterem kardeşlerim, Allah Mümin kulunun duasına icabet etmez mi? Ben oğluma
dedim ki, evladım sen şimdi o malın kusurlu olduğunu söylersen, ticaretin
durmuş olur, ama öyle yapma, sen dua et çünkü Allah onların gözlerini bağlar ve
onlar o defoyu görmeden malı alıp giderler dedim. Başka yapacak bir şey yoktu,
hep beraber dua ettik, iki gün sonra oğlum dedi ki baba; o mallar gitti ve
paralar ödendi. Çok şükür bunu da böyle atlattık, görebiliyor musunuz siz doğru
olursanız, Allah inanamadığınız yerden sizi destekler ve dualarınıza icabet eder.
Sevgili kardeşlerim, bu doğruluğumuzu devam ettirdiğimiz sürece, kaybedenlerden
olmayız diye konuşmasını sürdürürken müsaade istedim ve oradan ayrıldım. Bu
yazıyı Ramazanın ikinci günü 2013 tarihinde yazdığımı düşünürseniz, takriben
bir hafta önce yaşanan bir hadiseyi sizinle paylaşmış olmaktayım.
Evet,
din adına yutulan bu zokalar devam ettiği sürece doğruluktan ve duadan ne
anlaşıldığını anlatmak istemiyorum. Doğruluk, çıkarlarınızın, menfaatlerinizin
en üst düzeyde korunması, dua ise hayatınızdaki şerlerin örtülmesi ve insanları
aldatacak bir sermayenizin olması olarak anlaşılmaktadır. Bu kapitalist yaşam tomurcuklarının,
doğruluk çiçeği gibi insanlara anlatıldığı ve hep bir ağızdan âminlerin yükseldiği,
kafaların sallandığı, rakkaselerin yaşamının bir doğruluk kitabı olarak takdim
edildiği bir dünyada ne kadar doğru ve Allah’a yakın kullar olduğumuzu
sorgulamaya gerek var mı bilemiyorum.
Şayet dinden
anlaşılan buysa ve insanlarda hep birlikte bunu sonraki nesillere sorgulamadan,
yaşanılan manevi yardımların müminleri nasıl kuşattığını utanmadan anlatabiliyorsa,
daha bu anlayışlarla çok derimiz yüzülecek, haberimiz olsun. “Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir.
Öyleyse ona ibadet edin. İşte bu, dosdoğru yoldur.”(Al-i İmran:51 )Bu
yaşamı anlattığımız için, müminlerin hataları örtülmesi gerekmez mi diye soru sorabilecek
insanlara naçizane cevabım, doğru, hataların üstü örtülür, ancak bir yaşamın bu
kadar çarpıklaştırılarak, sonrakilere din olarak aktarılmasının üstünü örtmek
hakkı gizlemektir. Kim bunu yapmaya kalkarsa adı ne olursa olsun, onlar kâfirlerin
ta kendileridir, zalimlerin ta kendileridir, en ehveni fasıkların ta kendileridir.
Fasıklar için Rabbimizin beyanı da şudur:”Allah fasıklar topluluğunu asla
hidayete erdirmez.”
Evet, dostlar
bu ramazan günü bunlarda anlatılır mı, günahlardan arınmamız gerekmez mi denebilir.
Günahlardan arınmak için hayatımızdaki yanlış algı ve din kirliliğini
temizlememiz için bunlar zaten birer hatırlatmadır. Bu hatırlatmalar önce kendime,
sonra benim dışımdakileredir. Doğruluktan ne anladığımızı iyi algılayalım,
inandığımız din sahih olmazsa, amellerimiz Salih olmaz, amellerimiz Salih olmazsa,
sade dini Allah’a has kılma gibi bir eylem vuku bulmaz. Ne zamandan beri
aldatmanın adı doğruluk, şerri gizlemek için yalvarmanın adı dua oldu. Kimseyi
kimseyi aldatamaz dostlar, insan ancak kendisini aldatır. Ali (ra)nin
deyimiyle,”bahaneler, insanın kendisine karşı söylediği en büyük yalandır.”Bu
yalanlar ve hurafeler üzerine kurulmuş bu dinin zulmünden, bu mübarek ramazan
günlerinde rabbim bizleri kurtarsın ve hakiki dosdoğru kıldığı kullarından
eylesin…
“Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah),
kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru
bir yola iletecektir.”(Nisa:175 )Rabbim bizleri bu ayetinde
belirttiği kullar arasına katsın ve ayıpları araştıran değil ama Yezit’in din
anlayışının kökünü kurutan yaşamı ortaya koyacak kullardan eylesin. Hakkın
şahitliğini gereği gibi yapan ve yapmaya azmetmiş, çıkarların pençesinden kurtulmuş,
özgür kullara selam olsun…
SOSYOLOG-EROL
KEKEÇ- 10.07.2013(10.00-12.10) ÇENGELKÖY/İST