“Tâlût, ordu ile hareket edince,
“Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden
değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.”
dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber
iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve
askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin
olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle
büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah,
sabredenlerle beraberdir.” Bakara:24
Şüphesiz Allah
sizi dünya ve içindekilerle imtihan edecektir. Bu imtihanın galipleri dünyaya
dalarak kana kana doymadan yiyenler ve içenler olmayacaklardır… İmtihanı
kazanalar, ya hiç suyu içmeden karşıya geçenler ya da çok zorunlu olduğu için
Allah’ın kendilerine müsaade ettiği bir avuçla yetinenler olacaktır…
Şüphesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan
edecektir…
Bu ırmak
akıyor, herkes onun içinde ne varsa toplama derdinde, akan bir su ikinci kez
aynı şekilde akmaz diyerek, öyle bir koşuyorlar ki, anlamak ve anlatmak
neredeyse imkânsız gibi…
Temmuzun
sıcağında susuzluktan bunalanların dillerini sarkıtarak soluması gibi bir
koşuşturma var; suyu ele geçirenlerde koşuyor, suya ulaşmak için çırpınanlarda koşuyor,
sanki bir taraf karnaval meydanı öbür yan mahşer anı…
Yarlardan
aşağı önüne çıkan ne varsa hepsini toplayarak tüm debdebesiyle akan bir sel ve
bu selin içinde çırpınan dünyaya ait mücevherler arayan zavallılar. Hangisi
galip gelebilir acaba, debisi güçlü olan sel suları olduğuna göre, onun
kazanacağı kesin, peki bu zavallıların mücadelesine bir anlam vermek mümkün mü?
İmtihan alanı
olan bu akıntı dünya ırmağını görmezden gelenler, imtihanın ciddiyetini asla anlayamazlar…
Bu bataklıklara daldıkça dalanlar, üzerlerinde ve yüreklerinde çamurdan başka
bir şey çıkarmazlar. Toprak insanın özü ancak onu çamurlaştırmak ve oraya
yapışıp kalmak, onun bir seçeneğidir. Tercihiniz neye ise orada kalırsınız,
acil bir durum vaki oldu ise ondan bir avuç almanızda ve yolunuza devam
etmenizde bir sakınca yoktur… Ancak kana kana içerseniz, onun cazibesine
kapılır ileriye değil, tadını aldığınız yerde saplanır kalırsınız…
Yukarıdaki
ayetin dillendirdiği hakikati görebiliyor muyuz? İmtihanın doruk noktası kazanma
ve kaybetme anı… Avuç avuç içenler korktular ve sen ve yanındakiler gidin
savaşın, bizim Calut’a ve ordularına karşı koyacak gücümüz yoktur. İman edenler
dediler ki, şunu biliniz ki, Allah’ın izni ile nice az topluluklar, çok
topluluklara galip gelmişlerdir… Allah’a dayanmak bir iman işidir. Dünyaya ve içindekilere
dayanarak kendini güçlü hissetmek, şeytanla Candaş ve yandaş olmanın kanıtıdır…
Şeytanla Candaş
olan ve sarmaş dolaş yaşayan bir dünyanın zavallı bizim gibi ödlek yaratıkları!
Şunu biliniz ki, imtihanı kaybettiniz, avuç avuç doymak ve dinlenmek bilmeden
bu dünya ırmağının pislikleriyle ruhunuzu ve karınlarını doldurduğunuz bir
ortamda hala kazananlardansınız öyle mi, yemezler Allah’ın sünnetinde asla bir
değişim bulamazsınız, kendimizi boşuna aldatmayalım…
Dünyaya
çaktıkları kazıkların sayısını bilmeyenlerin,hazinesinin anahtarlarını güçlü
bir topluluğun taşımaktan güçsüz düştüğü Karun’dan ne farkı olabilir anlatır mısınız…?
Dünyaya çakılan kazığınız ne kadar fazla ise, doyumsuzluğunuz da o oranda artar
ve kana kana içmekten kendinizi alamazsınız. Bu dünya ve içindekilerden kana
kana faydalananlar, Talut’un ordusunda dökülüp geride kalanlar olduklarını bilsinler.
O bir dönemdi tarihi olayları bize örnek vermeye kalkmayın diyenler, şunu
bilsin ki,”yeryüzünü gezin dolaşın sizden
önceki yalanlayanların akıbeti ne oldu görün…” Kimse kendisine nefsin
hoşuna gidecek gerekçelerle Hakkı yamultmaya kalkmasın, Vallahi ve Billahi
Allah’ın yamultacağı günler çok yakındır. Allah günleri aranızda çevirip durur,
sakın ola ki, hep dünya ve içindekiler sizi koruyacak sanmayın, gaflet bizi yedi
tüketti ama hala savaşı kazanacağımızı ve havalar atarak başkalarına gözdağı
vererek bu işler yürümüyor, haberimiz olsun… Dünyayı sırtında taşıyan ve en
çamur ırmaklara ağzını dayamış kana kana içenler, hiçbir savaşın hiçbir yerinde
galip gelemeyecekleri kesindir. Çünkü Allah’ın sünnetinde bir değişiklik
bulamazsınız…
Sırtında dünya,
ağzında tüm çamurların hortumları, elinde kirman ip eğirerek, dilinde Yasin okuyarak,
tribünlere oynayarak savaş kazanılsaydı, ben sizi en doğru bildiğime
götürüyorum diyen Firavun, Musa(as)’in karşısında mutlak galip gelen olurdu…
Savaş
kazanmanın yolu sandıktan çıkmaz, alkışlayanların sayılarındaki artıştan elde edilmez.
Savaş kazanmanın Yolu, Ya suya dokunmadan geçmek ya da ihtiyaç olduğu için bir
avuç tadımlıkla yola devam etmekten geçer. Kana kana içenler ve dünyayı sırtına
sarıp altında inim inim inleyenler tarihin hiçbir döneminde hiçbir savaşı kazanmamıştır…
Müslüman olduğunu söyleyenlerin bu alandaki imtihanları İslam olmayanlara göre
daha çetin geçer. Müslüman olmak size bir ayrıcalık tanır, ama ne zaman
hakikaten hakka gereği gibi şahitlik yaptığınız zaman… Uhut muharebesine bir
göz atacak olursanız, Müslüman olmanın ne zaman bir ayrıcalık olduğunu göreceğiz.”
Allah size zaferi vermiş iken ne zaman ki,
içinizden bir kısmınız dünyayı bir kısmınız ahreti arzuladı, işte o zaman Allah
yeniden savaşı sizin aleyhinize çevirdi… Görüyor muyuz Allah’ın sünnetinde
bir değişme bulamazsınız savaşan Allah’ın Resulü de olsa durum aynı… Peki, biz
kendimizi ne sanıyoruz.
Allah’ın
yardımının kimlere indiğini size söyleyeyim mi, onlar sadece ve sadece Allah’a
tevekkül eden ve adaletin mutlak gözeteni olanlardır. İbrahim (as)a, Nemrut ve avenesinin
onu ateşe atmak için odun topladıklarının haberini verdiklerinde, İbrahim(as)’in
tavrı :”Allah ne güzel vekil ve o ne iyi yardımcıdır…”olmuştur. İşte Allah’ın
yardımı bu hayatlara hemen yetişir ve dünya size düşman olsa eğer siz istikamet
üzere dosdoğru yaşayarak Allah’a dayanmışsanız, Allah sizin aleyhinize asla
düşmanlarınıza fırsat vermeyecektir.”Biz
de ateşe dedik ki, İbrahim’e karşı serin ve esen ol…”
Savaşı kazananlar,
Ebubekir Essıddık(ra) gibi dünyanın tamamını Allah ve Resulü için harcayan ve
susuzluktan çöllerde dili damağı birbirine yapışan ve karnına açlıktan taş bağlayanlardır…
Ebu zer(ra) gibi dünyaya kazık çakanları terk ederek Reveze çöllerinde elini ve
yüreğini Rahman’a açarak yaşayanlar olmuştur…
Günümüzde tıka
basa götürenler ve üstlerine başlarına dökerek suya dalıp, kana kana içmekten
kendilerini alamayanlar ve Allah dünyayı mümin kullarının üzerinde görmek ister
diyerek çirkefliklerine meşruluk kazandırmaya çalışanlar asla savaşın hiçbir noktasında
olamazlar. Kimse kendini kandırmaya çalışmasın…”Allah’ın sünnetinde bir değişme bulamazsın…”
Birilerinin
amuduyla götürdüğü bir dünyada, akşam iftar açacak bir parça ekmek bulamadığı
için, çoluk çocuğuna karşı mahcubiyetten, evin bir odasında kendini ipe çeken
insanların yaşadığı bir dünya da savaş zaten kaybedilmiştir… Savaşı kazanmak,
tahammül edilmediğinden elindeki gücü kullanarak bastırma operasyonları
düzenlemek değil, elindeki tüm imkânları seferber ederek insanları diriltme
mücadelesi vermektir…
Sistemin
nimetlerini tepe tepe horca kullanarak, işini iyi bilen insanlar zümresine
adını kaydettirenlerin, koro halinde homurdanmaları ve şak şaklamaları hiçbir savaşın
kazanılma yolu olmadığını bilmek gerek…
Savaşın
kazanılması mazlumların ahından değil, mazlumların duasından geçer. Mazlumları
görmek istemeyenler, ne kadar gerçeklerle aralarına duvarlar örseler de; Allah
mazlum ve mahrumların yardımcısıdır… Bir kişinin yardımcısı Allah olunca ona
hiçbir korku yoktur…
Savaşı
kaybedenlerin kaybetme gerekçesini ben dilimin ve gönlümün onayladığı şekilde söyledim,
Allah’ım sen şahit ol, bizi huzuru mahşerde bunların yaptıklarından dolayı
sorumlu tutmayasın… Allah’ım kana kana içmekten doymayan bir ortamda yaşıyoruz,
ne söylesek hepsi yok edilmeye çalışılıyor ve bir gerekçeyle mutlaka
haklılıklarını anlatmaya çalışıyorlar… Sen şahit ol Allah’ım!” İçimizde sadece zulmedenlere erişecek
olmayan o azabından bizleri koru…”
Ey Allah’ım
durumumuzu ahvalimizi sana arz eyledik, sen her şeyi gören ve gözetleyensin,
bizleri dünya ırmağından kana kana içerek, dünyaya saplanıp ahret yolculuğunu
unutan zavallı perişan kullardan eyleme…
Savaşın meydanlarda,
sandıklarda, afişlerde, billboardlarda, televizyon ekranlarında, yüksek sesle
bağırmalarla kazanılmadığını bilmeyenler, savaşın ganimeti olarak paylaşılacağı
günü beklemek zorunda kalırlar… Zalimlerin ellerindekilerle Müslümanların savaş
kazanacağını sanması en büyük budalalıktır. Müslümanlar için onlar araçlardır,
müslümanın mutlak sahip olması gereken, Allah’a gönülden bağlanmaktır. Suyu
kana kana içmemektir.
Hüseynin
Kerbela’da bir damla suya hasret gitme gerekçesini ve şahadetinin anlamını kavramamış,
Yezitlerin yaşamıyla hiçbir savaş kazanılamaz…
Yezitlerin
savaşı kazanma mantığı, güçlerine inanmaktan geçer, Hüseyinlerin zaferi Allah’a
kulluktan geçer… Allah’a kul olmadan, debdebesiyle Müslüman olduğunu sanıp,
zafer elde ettiğini sananlar, tarihin korkak zalimler Güruhundan oluşmaktadır…
Zalimler,
tarihin her döneminde güce iman etmesine rağmen, Allah’a inandığını sanan korkak
ve ürkek zavallılardan oluşur… Kana kana içenler imtihanı kaybetti…”Bu Allah’ın
bir sünnetidir, Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik yoktur…”
Not: İnşallah nasip olursa Devam edecek…
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
28.07.2013 (10.40-13.15)
ÇENGELKÖY/İST