Bu Blogda Ara

24 Ağustos 2022 Çarşamba

MESLEKİ İTİBAR KİMSEYİ ADAM YAPMAZ

Sağlık sektörü ne kadar iyileşiyorsa içi de o kadar çöküşe gidiyor, sahiden neden böyle oluyor? Sanıyorum bir yerde veya bir çok yerde yanlışlıklar yapılıyor olsa gerek. Bu yanlışlıkların faturasını sistemsel olarak ifade etmek çok kolay, vurun abalıya misali...Ancak şunu bir kez daha anladım ki, hangi alanda olursa olsun, insan ahlak dışı yaşama sahipse, en iyi sistemi de kursanız anlamsız bir ortam oluşmaktadır. Ne yazık ki bizim sağlık sistemimiz de böylesi bir sorunla karşı karşıya gelmiş görünmektedir.

Bir toplumun varlığını devam ettirmesi için meslekler arasında karşılıklı bağımlılığa sahip bir yaşam vardır. Bu yaşamın herhangi bir noktasında kırılma olduğu zaman toplumsal yaşam ağı param parça olur. Hiçbir mesleğin birbirinden üstün yanı yoktur toplumdaki işlevi açısından. Mesleki yeterlilik toplumsal yaşama artı bir katkı sunuyorsa,o zaman ayrıcalık kazanır. Bu da bütün bir insanlık yaşamı dikkate alınarak yapılan çalışmalar sonrasında elde edilen yeni buluşlarla ancak izah edilebilir. Farklılık yaratacak yeni buluşları olmayan ve kolaylıklar sunmayan bir meslek, sadece mesleğin toplumsal prestijinden dolayı kişilere saygınlık kazandırmaz. Kişinin saygınlığı kişisel çaba ve gayretleri sonrasında oluşur. Çaba ve gayretten yoksun, insanların yaşamını kolaylaştırmaktan uzak, sadece mesleki statüsel saygınlıktan dolayı kişisel saygınlık bekleyenler, böyle bir hakka sahip değildir. Özellikle son dönemde Sağlık kurumlarımızda böylesi bir dramı yaşamaktayız.

Mesleki olarak tabiplerin, toplumda bir beğenisi olmasa, devlet mezuniyet sonrasında hemen işe alıp mecburi hizmet şartı koşmasa, kaç öğrenci Tıp fakültesini tercih eder. Eğri oturup doğru konuşmak gerekiyor. Eğer bugün toplumda Ziraat mühendisleri mezun olur olmaz hemen işe yerleştirilmiş olsalar, sanıyorum en zeki ve çalışkan çocukların tümü onu tercih eder. Çünkü insanların okul  tercihini belirleyen, onların ilgi alanları yetenekleri ve çalışma yaşamında  severek yapacağı bir iş olmasından kaynaklanmıyor. Böyle tercih yapanlar yok mu elbette var. Ancak genel çoğunluk içinde bunların adı bile okunmaz. Dolayısıyla bir insanın bir fakülteden mezun olmuş olması, onun önünde eğilmeyi gerektirmiyor. Hangi alan olursa olsun fark etmez. Toplumda işlevi olan her mesleğin bir saygınlığı vardır. O saygınlığın devamlı hale gelmesi,o meslekte görevli olan insanların mesleklerinin rollerini en iyi şekilde yaparak insanlara katkı sunmasına bağlıdır. Bu katkıyı sunmayan hangi meslekten olursa olsun saygınlığını kaybettiği gibi, mesleğin toplumsal saygınlığının ve cazibesinin de kaybolmasını sağlar.

Adaletin yerine gelmediği, parası olanın yanlışta olsa haklı olarak mahkemeden çıktığı bir yerde, karar vericilerin saygınlığı sıfıra indiği gibi, hakimlikte ayaklar altına düşer. Bir öğretmenin, öğretmen olduğundan dolayı velilerin öğrencilerin onun önünde saygı duymasını beklemesi de aynıdır. Mesleki sorumluluğunu en güzel yerine getirip saygınlık kazanmadığı sürece...Kolluk gücünde görevli bir memurun, beline silahını bağladığı zaman kendisini ayrıcalıklı can alacak Azrail gibi görme hakkı yoktur. Bunun en kötü örneğini kendi hayatımda yaşadım, gecenin saat 01.00'i uzun yoldan geliyoruz,Dudullu gişelerinde Trafik memuru, arabayı sağa çekmemi söyleyerek arabanın önüne atıldı. Ailemle birlikte, çocuklar küçük, hayırdır inşallah memur bey dediğimde, sağ farın yanmıyor dedi. O zaman bakalım yanıp yanmadığına dediğim zaman, sen bin arabaya ben bakayım dedi, hayır birlikte bakacağız, oğlum arabanın kısa ve uzun devresini aç kapa dedim, memur şok, bunu beklemiyordu. Yanıyor, ehliyetimi ruhsatımı alayım dediğimde, senin arabada film cam var bağlayacağız, isterseniz gecenin bu vaktinde benimle film çevirmeye kalkmayın memur bey, üzerinizdeki üniformanız beni aşağılama hakkını size vermiyor. Devlet bana bir zarar gelmemesi için sizi görevlendiriyor ve adil uygulamalar yapmanızı sizden istiyor dediğim zaman, Polise mukavemetten arabanızı bağlıyorum der demez ben de şalterler attı. Memur Bey bakın arabada iyi bir değneğim var, asayiş çağırın yoksa onu oradan alırım vallahi kafa göz koymam dağıtırım o belindeki silaha güvenme demiştim. Asayişten emniyet amiri geldi arabaya baktı ailemi görünce, ceza yazdınız mı dedi, memur, hayır deyince o zaman ehliyet ve ruhsatı getir. Hocam bunlar genç, bunları biz eğiteceğiz dedi ve çağırayım helalleşin dedi. Memur geldi ve dedi ki hocam özür dilerim hakkınızı helal edin, ben de zaten İzmir körfez dershanesinde öğretmenlik yaptım Risale-i Nurdan geliyorum der demez benim ona cevabım Cehennemin dibinden gel demek oldu. Önce insan ol sonra diğerleri ol, adil ol, kendi acziyetinin faturasını başkalarına kesme, insanlara zulmetme hakkı ile adam gibi görevini yap hakkım helal diğer, tüm durumlarda zehir zıkkım olsun demiştim. Şimdi bu örneği neden buraya yazdığımı soranlar olabilir. Yani bir mesleğin saygınlığından dolayı kendi kişisel eksikliğini telafi etme yoluna gidenler her meslekte kaybederler, bundan dolayı bunu paylaşmak istedim.

Sağlık kurumlarımızda ne yazık ki, son bir yıl içinde bu mesleki itibarsızlık giderek artmaktadır. Ben şu kadar okul okudum, geceleri şu kadar nöbet tutuyorum, ameliyatlara giriyorum vs. gibi gerekçelerle, özel bir iltimas beklemektedir. Hemen söyleyeyim, bunlardan dolayı sen bunları bekleme hakkına sahip değilsin,o saygınlığı hak edecek mesleki rollerini oynamaya bağlı olarak onlara ulaşabilirsin. Meslekler arasında en yüksek maaşı alırken, sana o parayı bu işleri yapasın diye veriyorlar. Diplomalarınla övünerek sana özel bir ayrıcalık oluşturasın diye özel taktim edilen bir para değildir o.Yaptığın işin karşılığını yapıyormuşsun gibi düşünülerek o maaş sana veriliyor. Ama yapıp yapmamak senin vicdanına bırakılıyor. Ancak öyle bir vicdanı olmayanlar son dönemde bayağı artmaya başladı. Ondan dolayıdır ki, hastanelerimize gidip te sorunsuz oradan çıkan bir hasta bulmak neredeyse mümkün olmayacak duruma geldi. Neden bu oluyor diye sorgulamayalım mı, hep hastalar cahil,anlayışsız,sabırsız ve insanlığını kaybetmiş varlıklar olarak değerlendirilip, cezalandırıldığı zaman, tabiplerden kaynaklanan sorunlar çözülmüş olmuyor. Demek ki, sorunlar tek boyutlu oluşmuyor. Sistemsel sorunlara, çalışanlardan kaynaklanan sorunlar da eklenince, hayat kaosa dönüyor. Peki, neden insanlar kendilerine bu tarz çıkış yolları oluşturmaya çalışırlar. Bundan 17 yıl öncesiydi, özel bir kurumdan maaşlarımızı alamamıştık dershanecilik yapıyorduk, son iki ay kalmıştı sınava. Öğretmen arkadaşlarla bir toplantı yaptım ben de öğretmendim. Değerli dostlar bu çocuklar bizim çocuklarımız her biri ne umutlarla buraya geldiler ve sınav heyecanları dorukta, ne olur bu çocuklara bunu yansıtmayalım. Geçinecek kadar paramız varsa bu çocukları yarı yolda bırakmayalım. Bunları en iyi şekilde hazırlayalım ve sınav sonrasında o kurumdan paranızı alma işini ben üstleniyorum herkesin alacağını alacağım dedim. Öğretmen arkadaşlar ceplerinde yol parası ile derse geldi, öğlenleri çok aç kaldık, âmâ o işi en güzel şekilde sonuçlandırdık. Öğrencilerimiz çok güzel okullara yerleşti, Kadıköy'de bir kafede arkadaşlarla birlikte o çocukların tercihlerini yaptık. Burada insanlıktır devreye giren ancak ne yazık ki, biz insanlığımızı kaybettiğimiz için devlet kurumlarımızı kendi seviyemize indirmeyi başardık. Yazıktır bu toplumun değer sistemleri bunu hak etmiyor.

Acil hasta olan kayınpederimi, dün İlhan Varan Eğitim ve Araştırma hastanesinde tedavi ettirdik, gerekli işlemlerden sonra, Ürolog kan sulandırıcı kullanıyor bu hasta özellikle hemen kardiyoloğa görünün ve o ilaçlarla ilgili yeni bir program yapsın demesine rağmen, ne yazık ki, kardiyologlardan hiçbiri bakmadı ve surat asarak kendisini gaf dağında görüyordu. Ben duyarlı bir insan olarak bu görüntüden utanç duydum. Dersin ki bu tabip sabahlara kadar Laboratuvarda araştırma ve deney yapmış dünyayı kurtarmak için yeni sağlık formülünü bulmuş. Bu görüntüleri gördükten sonra insanlar, bu mesleklere olan saygıyı, tabiplere göstermiyorlarsa, bunun nedenini tabipler biraz kendilerinde aramaları gerekiyor. Tamamıyla organizeli bir örgütlenmenin olduğuna inanıyorum. Kim kime kin ediyor. Doktorun görevi hastaların sağlık problemlerini çözüme kavuşturmak, karşılığında da maaşını almak. Maaşlarını almalarına rağmen, sanki hastalara özel bir lütuf yapıyormuş gibi davranmalarını anlamıyorum.

İdealist olarak bu mesleği seçmiş olanların sayısı neredeyse yok denecek kadar...Çok önemli olan bir konuda kendi alanlarında bilimsel buluşlar gerçekleştiren, kaç tabibimiz var Allah aşkına...Demek ki, genellikle insanlar bu mesleği Toplumsal saygınlığından dolayı tercih ediyor. O zaman herkes görevini hakkıyla yapmak zorundadır. Kimse kimseye babasının hayrına bakmıyor  cemiyet toplumlarında. Rasyonel bir iş bölümü var. Kimse toplumsal yaşamın işleyişini durdurma hakkına sahip değildir. Hangi meslekten olursa olsun, devlet bu anlamda gerekli cezai müeyyideleri uygulamak zorundadır. Hastaneler geçmişle kıyaslandığı zaman kıyas yapılamayacak düzeyde fiziki ve donanım açısından iyileştirilmesine rağmen, böyle bir tablo ile karşı karşıyaysak elbette bunları sorgulamak hakkımızdır. Bu açıklamalarım kimseyi kırmak için değildir, ancak gerçekleri görmek zorundayız. Hiçbir meslek ülkenin şımarık çocukları haline getirilmemelidir. Yoksa o zaman toplumsal yaşam çamura batar.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, canla başla, en kalbi duygularla insanlara yardımcı olmak için mesai gözetmeden çaba harcayan tabiplerimize saygı ve sevgilerimi iletiyorum. Rabbim onların azmini artırsın, insan için çalışma isteklerini daim eylesin. Bu yazım aynı zamanda yetkili birimlerin dikkatini hastanelerimize çekmeye dönüktür. Bu süreç kısa zamanda yeniden düzenlenmeli, yoksa bu aksamalar kangrene dönüşerek çok ciddi bir hekim sorumsuzluğuna yol açabilir.

Bunun en açık örneği de 2022-2023 eğitim öğretim yılı için Tıp Fakültelerinde 900 kontenjan açığının ortaya çıkmasıdır. Nedeni ise Tabipliğin mesleki toplumsal saygınlığının giderek azalması, insanların yönelimlerinin yönünü değiştirebiliyor. İnşallah gelecek süreçte tüm mesleklerin itibarını koruduğu kimsenin kimseye fil dişi kulelerden bakmadan merhametle yaklaştığı günlere kavuşuruz.

Selam ve muhabbetlerimle hayırlı aydınlık günler sizlerin olsun...



Bahadır Hataylı/23.08.2022/17.09



"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!