Bu Blogda Ara
30 Ekim 2018 Salı
MÜSLÜMANCA YAŞAMA ÜZERİNE BİR HATIRLATMA-1
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” Emrolunduğu gibi düşünce aşamasını geçtik mi bilmiyorum ama, düşüncesi olmayan bir yaşamın pratiği olmayacağına inanıyorum…
Şöyle bir giriş yaparak yol almak istiyorum, nereye gittiğimi biliyorum ama, bu saatte yola çıkılır mı onu bilmiyorum, akşamın bu dar vakti nereye kadar gidebilirim ki, …
Sarp yokuşu çıkacaksın, bir garibi muhtacı elinden tutup kaldıracaksın, Sarp yokuşu göze alamayan biri, nasıl emrolunduğu gibi yaşar ki, Yaratıcının sana verdiği ve seni rızık yönünden üstün kıldığı imkanlarını, yanındakilerle paylaşarak eşit duruma geleceksin, Allah’ın emrini yok saymayacaksın…
Yapmayacağın ve yapmadıklarını başkalarına söylemeyeceksin, Öncelikle sen doğru olacaksın ve doğru yolun ne olduğunu tanımlayarak gönül huzuru yaşayacaksın ama gönül yorgunlarından olmayacaksın…
Sahip olduklarını ve hatta kabirde yatan ecdadını sayarak onların yaptıklarıyla övünmeyeceksin, seninle birlikte yolda yürüyenlerden hiçbir farkın olmadığını hayatındaki merhametli adımlarınla ortaya koyacaksın…
İnsan olduğunu anlayarak insan gibi yaşayacaksın; yeryüzü coğrafyasına bağımlı kılacak kazanımların seni köle edinmesine fırsat tanımayacaksın…
Sen, seninle ilgili bir program yaparken, senin üzerinde tasarruf yetkisine sahip mutlak hükümdarın hesabını, hesap ederek yol alacaksın…
Adaletin ne olduğunu yaldızlı ve çekim merkezi yüksek veciz sözlerle anlatmayacaksın, adaletin kılcal damarlarında kök salmasına izin vereceksin giden başında olsa bundan asla taviz vermeyeceksin…
Yeryüzünde seçilmiş veya atanmış bir hesap uzmanı gibi, kendini başkalarının defterlerini düren, sürekli cennet ve cehenneme sülüs veren bir belam Bin Baur olarak görmeyeceksin…
Bu alemde eğer mal mülk verilecekse sadece bana verilmeli ve ben bunları en iyi pay ederim diye düşünüp, müstağni bir firavun olmayacaksın…
Birleştirilmesi gereken bağları yaklaştıracaksın, parçalamak isteyenlere açık kapı bırakmayacaksın…Ekini ve nesli koruyacaksın, fesadın kaynağında bir zerre bile olmayacaksın…
Önce İnsan, sonra Müslüman olacaksın, Müslümanım diyerek herkese, kendi karanlıklarını hayat budur diye dayatmayacaksın…
Asla yalan söylemeyeceksin, dünyanın tapusunu sana yapacaklarını bilsen de terazideki ağır basan yanın ruhunun üflendiği kaynağın istekleri olsun…
Durmayacaksın, yürüyerek koşacaksın, ama asla ivedi ve ne olduğu belli olmayan adımlar atmayacaksın…Yaratıcının her an yaratma halinde olduğunu bilerek kendinde yeni ufuklar yaratacaksın…
Benlik ve şahsiyet taşıyacaksın, ancak benlik ve sahiplik kibrini, dışındakilere musallat ederek onların etrafında el pençe divan durarak, pervane dönmelerine zemin hazırlamayacaksın…
Senden kaynaklanan yanlışların faturasını, masum, mazlum ve gariplere keserek, onları çeki ödemeye mecbur bırakmayacaksın…
Ne erişilmesi güç bir varlık ne de hiç işe yaramaz bir nesne olarak kendini değerlendirmeyeceksin, sen hem bir damla su hem gökyüzünde bulut hem de toprağa düşen bir yağmur olarak tohumların çimlenmesine neden olan, bir öz olarak ağır, mütevazi ve merhametli yaşayacaksın…
Aceleden bir gen taşıdığını bileceksin, unutmak eksikliğin olduğunu kavrayacaksın, gaflet yanının bir sera gibi seni her an kuşatacağını idrak ile her daim tetikte yaşayacaksın…
Bir dalga gibi yakından başlayarak harekete geçeceksin, okyanus ötesine geçmek için şaha kalkacaksın…
Geceleri avuç açan bir dilenci, gündüzleri kükreyerek koşan bir aslan gibi yaşayacaksın ve her leşe gönül koymayacaksın…
Başkaları için yaşayan köpekler gibi geride kalmayacaksın, kendin olacaksın ve yeryüzü çekim kuvvetine yenilmeden hep uçmak için, kurt gibi kendin için koşacaksın…Kendisini kurtaramayanın başkasına yardımının olmayacağı mührünü hayatın ortasına basacaksın…
Boş kuruntularla avunmayacaksın, kendini kanıtlamak için konuşmayacaksın, kelimelerini en hassas noktalardan seçeceksin ve sadece hak olanın, hak için ortaya çıkmasına çaba sarf edeceksin…
Dünyanın maslahatı icabı, hakkın maslahatını tepelemeyeceksin, yamulmayacaksın kazma olup kafaları yarmayacaksın, bir kıvılcım gibi yürekten
yüreklere yolculuk yapacaksın, sadece gönül taşıyan yüreklerde konaklamak için kement atacaksın…
Mazlumlara karşı gönül zengini beden fukarası olacaksın, zalimlere karşı bir şahin gibi adaletle tacını tahtını harap edeceksin, zalimin mazlum olduğu durumda ona acımayı da bileceksin…
Sen şahit olacaksın, senden başlayarak, evrenin merkezinde şahitliğin saatini herkesin görmek istediği yere çekinmeden asacaksın…
Dünü satıp bugünü ipotek verip, yarınlarda hayal kurmayacaksın, bugünü olmayanın yarında olmayacağını çok iyi idrak edeceksin…
Bal yalamaya alışmayacaksın, emaneti en güzel şekilde yerine taşıyacaksın, emaneti gözetmeyenin eminliğinin olmadığını bileceksin ve kurduğun saatin hep yanlış zaman göstereceğini beynine ve yüreğine kazıyacaksın…
Yaratıcının tüm yarattıklarına dünyada eşit mesafede olacaksın ve asla, emaneti ehli dışında kimseye hoyratça vermeyeceksin…
Tahrif edilen yaşamların genişlemesi için senden yardım istendiğinde asla istikametten ayrılmayacaksın…
Bahanelere sarılmak değil görevin, bahanelerin kendine karşı söylediğin en büyük yalan olduğunu bileceksin…
Dağların korkup kaçtığı emaneti sen üstlendin, peki neden hep etrafındaki çayırlarda senin gözün…
O bahsedilen şeyler ne kadar uzak ne kadar uzak diyeceğin günün mutlaka geleceğini bilerek, bugünden geçi yok… Kalk ve kendine gel, hayata dair söyleyeceğin bir mesajın varsa korkusuzca onları yaşamaya bak, kim bilir belki yarın olmadan mesajın yüreğinde donup kalacak…
Erol KEKEÇ/29.10.2018
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Popüler Yayınlar
-
Sosyal devletin anlamını, devlet ile millet arasındaki ilişkiyi ve bir toplumu güçlü ve sürdürülebilir kılan dinamikleri detaylandırırken, b...
-
Günümüzde teknolojinin ulaştığı seviyeyi anlamak için sınırsız bir yaratıcılıkla şekillenen dijital bir çağda yaşadığımızı kabul etmek gerek...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimin neye inandığını ve ne adına yaşadığını anlamak her geçen gün daha da zor hale geliyor. İnsanlar, çoğu z...
-
Ah be oğul, Dünya dediğin, bir misafirhanedir aslında. Tahta beşikle başlar yolun, Tahta bastonla biter usulca. Arada ne var dersen, Gözya...
-
Mekânların Hafızası ve İnsanın Aldanışı Emevi Camii, tarih boyunca dinî, siyasi ve toplumsal anlamları bir arada barındıran, sadece mümin...
-
Bismillahirrahmanirrahim, Ey insanlar! Gelin bir düşünün, çevrenize bakın ve kendinize şu soruyu sorun: Bugün içinde yaşadığınız toplum, All...
-
Bugün Suriye'de HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) tarafından gerçekleşen yeni çatışma patlamaları ve burada bizim medyanın ilişkileri üzerinde...
-
Suriye'nin içinden geçtiği karanlık dönem, sadece bölge ülkeleri için değil, tüm dünya için ciddi bir kriz senaryosudur. Ancak bu kriz...
-
Her çağ, insanı dönüştüren yeni düzenler yaratır. Zamanın ve zeminin rengine bürünmek zorunda kalmanın dayatıldığı dönemlerde, bireyin kim...