Bu Blogda Ara

2 Mayıs 2020 Cumartesi

ACILAR ÇOCUKKEN YÜREĞE SAPLANIR!!! YAŞAMIMDAN BİR KESİT-2

Sabah saatlerinde Adana'dan otobüse bindim 2 saat gibi kısa bir yolculuktan sonra İskenderun’daydım. İlk işim eskiden Kırıkhan İskenderun arasına çalışan taksi dolmuşlar vardı onların garajına gitmek oldu. En önde eski uzun kanatlı impala bir taksi vardı sahibi başında Kırıkhan, Kırıkhan diye bağırıyordu, taksisinin başından ayrılıp insanlardan uzaklaştığı zaman yanına gidip durumumu anlatmak istedim. Arkaya dizilen arabalara baktığımda tüm Hacı Muratlar bir kervanın önüne dizilmiş küçük boylu Anadolu merkeplerini andırıyordu, arada bazı Renault 12 TS ve TSV araçlarda vardı. Birisi olmazsa birisi mutlaka beni arabasına alır diye düşünerek o yaşlı adama yaklaşarak amca, benim sadece 1 liram var, beni Kırıkhan'a kadar götürebilir misin orada sana paranı geri veririm dedim, âmâ o yaşlı adamın bir sinir ve haşmetle git ulan buradan e...oğlu eş..k diyerek, beni oradan kovalamak için peşime verdi, ben de ne söyledim ki diyerek utancımdan yere girseydim de bu durumla karşılaşmasaydım diyerek oradan uzaklaşmaya başladım. İskenderun’un ortasından geçen çevre yolunda Hatay'a giderken PAC garajına varmadan sanıyorum 500 metre önce, yolun sağında bir duraktı burası. Durağa 100 metre mesafede oturdum ve hangi arabaya sıra gelirse kaptanının durumuna bakarak durumumu anlayacak birisine anlatmak için biraz daha yaklaşıyordum, ama bakıyordum ki, hepsi birbirine benziyordu söylemeden oradan tekrar uzaklaşıyordum. Bu şekilde geçen zaman neredeyse 4-5 saati bulmuştu. Öğlen ikindiye doğru sarkmış ve Güneş yavaş yavaş batı tarafına doğru yol almaya başladığında midem bulanmaya başladı. Orada el arabasında simit satan bir tezgâha gittim bir ayran ve bir simit aldım onu güzelce bir yedim, baktım gözlerim biraz açıldı. Tam bir gün önce öğle yemeğini okulda yemiştim o saate kadar hiçbir şey yememiştim elimdeki son paramı da ona verdim ve böylece hiçbir imkânım kalmadı ne yapacağım diye derin derin düşünürken yeni bir fikir gelişti ve kendimi bir anda PAC garajında buldum. Garajın önünde kapıda 2.5 Ford Minibüs duruyordu sahibini bulup durumumu anlatmam gerekiyordu çünkü akşam yaklaşıyordu zamandan hafızamda kaldığı kadarıyla hafif sakallı 30 yaşın altında olduğunu tahmin ettiğim bir adam sağ dirseğini arabasının ön çamurluğuna dayamış Kırıkhan kalkmak üzere, son yolcu, son yolcu diye bağırıyordu. Ben ise utana sıkıla onun yanına yaklaştım, abi bu tarafa biraz gelebilir misin dedim, hiç kırmadı ve hemen geldi. Abi benim hiç param kalmadı Kayseri'den geliyorum orada okuyorum, beni Belen'i geçince Gediğe kadar alabilir misin dedim, ne demek abiciğim gel sen şoför mealine benim yanıma otur, nerede ineceksen söylersin, ama Kırıkhan'a gideceksen seni oraya da götürüm sakın utanma dedi. Ben, hayır abi beni oraya kadar götürürsen yeterli, orada yanımda okuyan bir arkadaşımın ailesi var onlara uğramam lazım dedim. Bu olay sanki dünyanın tüm ağırlığını üzerimden almış beni bir kuş gibi göğün en üst makamına çıkarmıştı. Gözlerindeki o merhameti ve sevecenliği bugün gibi anımsıyorum. Aslında benim Gedikte inmemin sebebi kimseye yük olmadan arkadaşımın ailesinden biraz para alarak köyüme gitmekti, çünkü arkadaşımın kız kardeşi de aynı zamanda sınıf arkadaşımdı. Ona durumu rahatlıkla söyleyebilirdim beş yıl aynı okulda aynı sınıfta uyku saatleri dışında neredeyse hep birlikte geçmişti zamanımız. İsmini yazmada belki bir sıkıntı olabilir şu an öğretmenlik yapıyor o kız arkadaşım, arkadaşlarımdan aldığım bilgilere göre...Ama benim yolum o acılı günlerimden sonra bir daha denk gelmedi. Bana Erol, akşam oldu ne olur burada kal, sizin köy uzak, şimdi gidersin köy arabası da bulamazsın demesine rağmen benim inadım inat der gibi köye ulaştıracak bir yol parası alarak asfalta indim ve gelen bir arabaya bindim Kırıkhan'a vardığımda neredeyse Güneş batmak üzereydi, köy garajında o yana bu yana koştum hiç araba kalmamış ancak bize uzak olan kısımdan bir araba vardı oda kalkmak üzere ancak benim köyüme en az 6-7 km uzaklıkta beni bırakacaktı. Olsun dedim ve ona binmeye karar verdim, araba diyorsam bugün sizin bildiğiniz gibi bir araba değil, altı yere yakın Skodalar vardı, tekerlerin üzerine tahtadan uzatılan bir oturak olurdu çift taraflı üstü çadırlı insanlar doldurulurdu içine o şekilde giderdiniz. İlk olarak iki takımın maçını izlemek için bir stada gitmiştim orada tezahürat yapanlar, eğer kendi takımları aleyhine hakemlerden bir karar görürlerse hemen bir küfür basarlardı. Orada ilk olarak karşılaştım yan hakemin bacakları içe doğru eğriydi, hemen bayrağı kaldırdı ve ofsayt kararı verdi. Bunu gören oyuncu taraftarlar ulan hakem hakem Skoda bacak diye hakaretler savurmaya başlamışlardı. İşte benim bindiğim aracında tekerleri içe doğru eğikti yattı yatacak giderdik.
Derken bizim araba kalktı her gaz verilişinde egzozdan çıkan o gazlar bizi sanki boğardı. Şoför arabada kim var kim yok bilmez sadece bir an evvel gideceği yere varma sevdasında gaza basardı köy bu köy derken yolları hızlı bir şekilde geçiyoruz ben ise oturacak bir yer bulamamışım üstteki çadırın altındaki koruması olan demirlere yapıştım kendimi korumaya çalışıyorum ama her an bir frenle ya öne ya arkaya savrulma ihtimali de var. Yavaş yavaş etraf kararmaya başladı, akşam ezanı okundu okunacak gibi, araba baktım tam virajı dönüyor Kürt nasır ile Çamsarı yol ayrımında, ben orada ineceğim diye bağırdım, arabadakilerde arabaya vurdular ben daha inmeden bir ayağım yerde henüz inmeden şoför hemen gaza bastı ben ise bir anda asfalta savruldum yüzüm gözüm toz toprak çeneme alnıma taşlar batmış kan akıyor o anda olayın etkisiyle sersemleyerek bir baygınlık yaşıyorum alnımda bir ağrı çünkü yüzükoyun düştüm. Araba kenara durmuş herkes çocuk öldü diye bağırıyor bu çocuk hangi köyden tanıyan var mı diye birbirlerine soruyorlar, ben bunları duyuyorum ama karşılık veremiyorum anda bir teyze beni dizine yatırmış vah yavrum vah yavrum bu da mı gelecekti senin başına diye, yüzümdeki kanları siliyor alnımdan öpüyor ve şefkatle eşarbı ile yüzümdeki tozu toprağı temizliyordu. Gözlerimi tam olarak açtığımda baktım ki Yusuflu Köyünden sıra arkadaşım Fatih'in annesi olduğunu fark ettim. Okula birkaç defa oğlunu görmek için gelmişti ben oradan hatırlıyordum ama o beni sanıyorum tanımadı tanısaydı beni asla bırakmazdı çünkü. Derken bir Jhondere traktör geldi bizim istikamete giden, onu durdurdular ve ona dediler ki Körpınara gidecek bunu gideceğin yere kadar götürebilir misin, o da ne demek tabi ki götürürüm dedi ve beni traktörüne bindirdi. Hemen sordu Sen Körpınarlı mısın evet deyince, Kimin oğlusun dedi, Ben Kilisli Cuma'nın oğluyum dedim, sen Cuma dayının o uzakta okuyan oğlu musun dedi, evet dedim.O zaman biraz duralım şurada dedi ve Kürtnasır köyünün kenarında duran derenin kıyısında durdu benim yüzümü gözü tertemiz yıkadı, üstümü başımı sildi, cuma dayı seni bu halde görürse tedirgin olur ve geri gelir o şoförü akşam akşam vurabilir, sakın ola ki ona böyle olduğunu söyleme yolda karanlıktı taşlara takıldım düştüm dersin diye beni de iyice öğütledi ve Traktöre tekrar bindik. Ben seni köyüne kadar götürüp Cuma dayıma teslim ederim, hem bir elini öper dönerim ondan helallik isterim, ben seni asla burada bırakamam onun bizde hatırı var, olur mu diye beni köye götüreceğini söyledi. Macerayla başlayan yolculuk başlangıcımız köyümün yollarına kadar maceramız eksik olmadan geldik, köy yolunda mezarlığa doğru döndük şimdi babamın yattığı asıl mekan orası, Mezarlık sonrasını görüşmek üzere inşallah...
Erol Kekeç/28.04.2020
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, yürüyen insanlar ve açık hava

ACILAR ÇOCUKKEN YÜREĞE SAPLANIR!!! YAŞAMIMDAN BİR KESİT-1

Bilinçaltı deyip geçmeyeceksiniz,bilinçaltından öyle sular akar gider ki ama siz farkında bile değilsiniz,oysa bilinçlice yaptığımız çoğu davranışları onlar belirler.Yıl 1981 Kayseri Mimar Sinan Öğretmen Lisesi Ortaokul birinci sınıfta öğrenciyim. Kayseri'nin iklimi dikkate alındığı zaman benim yaşadığım büyüdüğüm ortamla hiç ilgisi yok.Ben sıcak bölge Hatay'da doğmuş büyümüş ve o günlere kadar ilçeden çıkıp vilayete bile bir defa sınava girmek için gitmiş biri olarak annem ve babamdan uzakta yılda bir defa tatili olan çok uzak bir yerde okul okuyorum.Yani içimdeki hasret beni yakıp kavururken,bir de Kayseri'nin o soğuk iklimi beni yüreğime kadar dondurmaz mı hayat çekilmez oldu ve Okuldan ayrılıp memleketime tekrar gitmek istiyorum, ancak Parasız Yatılı olarak orada okumaya başladığımız için noterden senetler yapılıyordu 6 yıllık, o senetlerin tamamını talep ediyorlar rahmetli babamdan.Ancak babam rahmetli bunları ödeyebilir mi ödeyemez mi  o tedirginlikle memleketim Hatay'a giderek durumu babama anlatmak istedim.Okuldan bir haftalık izin aldım Pazar Örenden Pınarbaşı Birlik otobüsleriyle Kayseri Otogarına geldim.O dönemde Kayseri'den İskenderun'a çalışan sadece bir otobüs vardı o da Kent turizm otobüsüydü.Zaten akşama denk gelmişti Kayseri'ye ulaşmam doğrudan gittim otobüs yazıhanesine, saat kaçta İskenderun'a araba var dedim, araba 20 dakika önce kalktı dedi takriben saat da 18.50 civarıydı.Ben üzüldüm ve derin derin düşünmeye başladım, ama Adana'ya gece saat 22.30'da var dedi. Sen oraya bilet al zaten gece 02.30.ile 03.00 arası orada olursun, oradan da hemen İskenderun'a her an araba var atlar gidersin dedi.Kafama yattı ve bileti aldım yalnız İskenderun fiyatı ile arada sanki fark yoktu, ama ben paramı ona göre hesap ediyordum.Peki Adana'ya gittim, ya araba yoksa havada soğuk tam kışın ortası, sabaha kadar orada ne yaparım diyerek düşünürken  otobüs saati geldi dayandı.12 yaşında daha ilk okulu yeni bitirmiş köyünden okula, okuldan köyüne gitmenin dışında bir yer görmemiş ama kendince uyanık olduğunu düşünen ben,benden daha uyanıkların olabileceğini hiç aklıma getirmiyordum.(!) Otobüse bindim geçtim pencere kenarı takriben ilk beşinci koltuk falandı tam da Şoförün arkasındaki sırada yer alıyordu.Yanıma iri yarı yaşı  o gün hatırladığım kadarıyla 60 ile 70 yaşlarında uzun sakallı kafasında külahı elinde 99'lu tespihi olan biri geldi ve oturdu, bir yandan tespih çekiyor bir yandan da benimle konuşmaya çalışıyor,annen baban yok mu yanında, kiminle gidiyorsun dedi, ben buralı olmadığımı Pazar Örende okuduğumu Hataylı olduğumu söyledim.Ama otobüs gece yarısı Adana da olacak orada ne yapacağımı nerede kalacağımı beni kimsenin gelip alıp almayacağını sordu, hayır öyle bir tanıdığım yoktur.Otobüs varsa Hatay'a geçeceğim yoksa otobüs yazıhanesinde sabaha kadar bekleyeceğimi sabahta otobüsle memleketime oradan da köyüme gideceğimi söyledim.Aramızdaki konuşmalar gittikçe duygusal bir içerek almaya başladı ve sakallı dede bana acıma tavırlarıyla yaklaşarak, olur mu evladım ben seni orada tek başına Adana'da garajda bırakamam, burası Adana İnsanın başına gece her şey gelebilir dedi.Ben de bu konuşmaların yüreğime dokunan hisli ve büyülü yanlarıyla bayağı büyülenmiştim.Nihayet yolculuk Adana'da tamamlandı gece yarısı otobüsten indik hacı dede beni bırakmıyor olmaz evladım ben kanalın öbür yanında ucuz oteller biliyorum oraya gideriz ben senin oda masrafını karşılarım orada birlikte kalırız, sabah olunca ben seni garaja getiririm oradan gidersin dedi.Ben hayır olmaz benim param beni ancak köyüme götürür başka imkanım yok diye diretmeme rağmen, sen parayı düşünme onu ben halledeceğim diyerek kolumdan tuttu gece boyunca kanal boyundan yürüyerek bir kaç otel gezdikten sonra nihayet bir yerde demirledik.Gittiğimiz yolları benim tekrar bulabilme imkanım yoktu çünkü oraları ilk defa görüyordum ve bu dede beni nereye götürüyor diye de, hep endişe taşıyordum. 
Otele girdik, gece uykulu uykulu 25- 30 yaşları arasında o günün şartlarında tanımlayabildiğim genç biri resepsiyonda bankoya kafasını koyup uyurken birden kalktı ve buyur amca hoş geldiniz dedi.Bizim dede,hoş bulduk evladım bana bir kişilik yer lazım yeriniz var mı dedi.Ya bu çocuk kim, seninle değil mi dedi,hayır o otobüste benim yanımda oturuyordu,kalacak yeri yokmuş arkama düştü geldi, ben onu tanımıyorum ama sen ona yardımcı olursan o da sana bağlı dedi.Genç tekrar sordu bu çocuk böyle mi geldi gerçekten, evet evladım, şimdi namaz kılacağım sen bana inanmıyor musun dedi.Tamam amca olur bir bakayım boş oda var mı dedi,O zaman bizim dede sen bana abdest yerini ve bir de namaz kılacağım yeri göster, yatsı geçecek dedi ve gitti ben ağlamaya başladım.O genç dedi ki, niye ağlıyorsun, ben bununla kalmam, beni buraya böyle getirmedi ısrarla kolumdan tutarak getirdi dedim.O zaman bana nereli olduğumu sordu bende Kırıkhanlıyım o zaman niye canını sıkıyorsun biz abi kardeşiz, bende buralıyım aynı yerli sayılırız ben sana yer ayarlayacağım ama parasını o sakallıdan alacağım dedi ben olmaz hayır ben burada beklerim sabah'ta giderim dedim ve ağlamaya devam ettim, kalktı geldi boynuma sarıldı lavaboya götürüp elimi yüzümü yıkadı kolonya verip beni sakinleştirdi.O zamana kadar bizim ihtiyar namazını kılmış geldi.Benim yeri ayarladın mı dedi,evet amca ayarladım odamız büyük ama tek kişilik özel oda dedi.Peki çocuğu ne yapacaksın diye sorunca, senin oda geniş istersen ben  oraya bir ranza bırakacağım o da senin odada yatsın herhalde seni rahatsız etmez dedi.Yok yok yeter ki yatacak yer bulsun dedi.Tamam amca siz beş dakika bekleyin ben hemen ayarlayıp geliyorum dedi, gitti ve bir iki dakika sonra geri geldi.Tamam amca, geçmiş gün fiyatı neyse o rakamdan bayağı fazla aldı,dede itiraz etti falan, yok dönüş olmadı.Nihayet çıktık odaya zaten yorgun bitkin ve çok ağır bir duygusallık içindeyim kafama battaniyeyi çektim ve yattım.Sabah kalktım ilk işim hacıya beni garaja bırak dedim.O da kalktı ama ben daha geç çıkacağım işim öğleye doğru, halledip Kayseri'ye geri döneceğim, bu saatte nereye çıkayım falan dediyse de direttim o zaman kalktı ben onu aşağıda bekledim.O arada Oteldeki o genç ben senin paranı ondan aldım böylelerine bu şekilde davranmak gerekir hem seni getirmiş hem de burada satıyor, ona hiç acımamak lazım dediyse de, ben onun sakallı halinden dolayı içimde onun asla yanlış düşünmeyeceğini o yine benim için, öyle yaptığını anlatmaya çalışsam da,genç senin bildiğin gibi değil,ben fiyatı fazla söyleyerek aldım, yoksa o senin paranı vermedi yani senin ücretini de ondan çıkarttım dedi.neyse anlamasam da bir nebze rahatlamıştım.Geldi ve haydi gidiyoruz dedi,benim içimde hala acaba dede bir yere girelim bir çorba içelim falan der mi diye içimde güzel duygular beslerken,bir yere geldik aha şu gördüğün yer garaj,yolun o yanına geç orada araba bulursun dedi ve uzaklaştı....Ben ise o an yeniden ikinci şoku yaşamanın etkisiyle gözleri yaşlı bir halde firmayı aramaya başladım ve sonrası.....Devamı sonra/25.04.2020/Erol Kekeç​
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!