Bu Blogda Ara

21 Şubat 2022 Pazartesi

ZİHİN DUVARLARI İŞGALDE, BİRAZ İNCİNMİŞSİN(!)

 

İsyan çiçekleri genellikle sınırları tel örgülerle çevrili bahçelerde açar. Doğanın renk cümbüşü içinde isyan çiçeklerine pek rastlayamazsınız, farklılıklar da oradaki bütünlük içinde bir yer bulur kendine… Doğanın merhametli kollarında tüm bitki börtü böcek ne varsa hepsi için bir yer mutlaka vardır, kimse bir başkasının rengini yok etmez doğal seleksiyon dışında…

Doğanın doğallığını imha ederek sistemli kaliteli ve daha güzel bir yaşam alanı oluşturmak için doğal yaşama müdahale edildiği zaman doğal yaşamın isyanı, öncelikle kendi doğallığı içinde varlığını haykıranların yaşamlarına yapılan baskılarla ortaya çıkar.

Toplumsal yaşamın doğal akışına yapılacak bir baskı, koruma, kollama ve yönlendirmenin ötesi müdahaleci bir anlayış, toplumsal yaşamın her katmanında çok ciddi isyan güllerinin tomurcukken patlamasına yol açar. Bir ortamın tomurcukları çiçeğe kavuşmadan patlıyorsa oranın yazı hiç gelmeyecek ama ilk kışla, bitişi olmayan kışların geleceğinin habercisidir.

Eğer bir yaşamın kurallarının çok olduğu yerde yaşam sürüyorsanız orada yaşamın ilkelerden yoksun olduğuna şahit olursunuz. İlkesiz yaşamlar toplumsal hayatın sürekliliğini sağlamak için hergün, günün değişen koşullarına göre farklı kurallar oluşturuyorsa, orada ilke ve belli bir hedefi düstur edinmiş yaşamların varlığına pek rastlayamazsınız. Çünkü ilkeli yaşamlar kendi doğal sürecinde belli kurallara ihtiyaç duymadan varlık sahnesindeki rollerini çok iyi oynamaya gayret eder. Herhangi bir hatası sonrasında da bir yaptırıma gerek duymaksızın kendisini vicdanen sorumlu tuttuğundan kendi cezasının kesilmesini başkalarına bırakmadan faturayı anında öder.

Toplumsal yaşam ile doğal yaşam arasında doğrudan bir benzerlik ve ilişki kurulmadığı zaman, doğadan kopuk bir toplum hayatı kendi içinde infilak eder. Doğal dengenin korunması, doğal kuralların varlık evreninde dayatmacı olmamasından dolayıdır. Doğal dengenin, toplumsal dayatmacı politik sistemin talepleri doğrultusunda biçimleniyor olması tüm ifsat mekanizmalarının harekete geçmesidir. Doğal yaşama müdahale edecek duruma gelmiş, toplumsal yaşamı dizayn eden sistematik politik anlayışlar, tahribat sürecini başlatmış anlamı çıkar.

Dünyanın yörüngesinin her geçen gün biraz daha merkezden kayıyor olmasında, toplumsal politik zihniyetlerin sistematik kötülük kodlarına göre bir süreç takip ettiklerinin göstergesidir. Kötülüklerin sistematik hale gelerek kendi varlığını sürdürmesinin adını bütün bir insanlığın geleceğinin düşünülmesi olarak tanımladığı ortamda, yeryüzünün her yanı, sera kuşatması gibi kötülük gazlarının yayılmasına gebe olur.

Kötülüklerin hiçbiri doğrudan kendisini tanımlarken, kötülük içerikli kelime ve kavramlardan uzak durarak en iyi ortamın havarisi gibi kendisine bir rol biçer. Bu rolleri oynamanın tam zamanı olduğunu önce ciddi bir algı yönetimi ile ulaşılacak doğruları manipüle ederek satar. Sonrasında bir bakmışsınız her yanınızdan kötülükler fışkırırken bunların birer iyilik ve geleceği doğru inşa etme adına yapıldığına şahit olursunuz. Yani doğal yaşamın doğallığından uzaklaşan hayat treni, bir daha doğal hayatın raylarına, doğru oturması öyle kolay olmayacaktır.

Zihinsel kurgu geliştirme için zihin kodlama sisteminde meydana gelen bir olumsuzluk bütün bir yaşamın kodlama sistemini yerle yaksan eder. Çünkü toplumsal yaşamın kodları, bireysel kodlama sisteminin doğru işliyor olmasıyla ortaya çıkacaktır. Bireysel kodlama sistemindeki bireyin, baskı balata sıyırması, onu hangi kodlama sistemini temsil edecek duruma getirebilir?

Demek ki yaşam, doğa toplum ve zihinsel gelişim evreleri arasında kurulacak bir ilişki ağının yansımasıdır. Bu ilişki ağını doğru kuramayanlar, insanlık tarihi boyunca doğru yaşam denkleminden yoksun kalmaları bir yana, gelecek hakkında ortaya koyacakları anlayışları da hiçbir zaman doğru bir yaşam kapısını aralamayacaktır.

Doğal yaşamın kodları, insanlık vicdanına kodlanmıştır. İnsanlık vicdanı yok olmuş ise insan da yok olacak demektir. İnsanın yok olma süreci bir anda hemen kendisini göstermeyebilir ama doğal yaşamın doğallığını bozarak gelişim evrelerinin ilerleyip ilerlemediğine şahit olabilirsiniz. Zihnin kendi dişlilerini yiyor olması, yeni bir hammadde atarak dişlilerinin çalışmaması, geleceğin çok karanlık bir ortamda kodlamasını tamamlayacağının habercisidir. Hiçbir yanlış işleyiş mekanizması, aydınlık bir ortamda kendisini deklare ederek göstere göstere varlık alanına indiği görülmemiştir. Âmâ doğrunun kendinden geçtiğini ve her ortama doğrulardan oluşan çok ciddi heyetle gideceğini söyleyerek sizin doğallığınızı bozarak doğal olmayan yaşamı sırtınıza vurur… Sonrasında ondan uzaklaştığınız takdirde başınıza geleceklerin hesabını yapamayacağınızı size anlatarak korku senaryosu çizilir.

Kötülüklerin iyiler postunu giyerek bir yerde konumlanması her an nereden ne zaman buradan gelecek ihanetlere karşı vicdanınız nasıl bir alarm uyarısı yapacak, ona çok iyi dikkat etmek zorundayız.

Her an kıvılcımlanmak için birbirine sürtünmesinin yeterli olduğu bir zamanda siz hala çakmak taşları ile ateşinizi yakacağını düşünüyorsanız yanılırsınız.

 

Doğal yaşamın kendiyle olan uyumu dendiği zaman, hemen herkesin anladığı tabiattaki yaşamdır. Doğal yaşam, devam eden ve kendiliğinden bulunduğu ortama ve koşullara uyum sağlayarak yapay oluşumlarla kan uyuşmazlığı yaşayan hayat demektir. Böylesi bir hayata, kendi doğal kanı ile uyum sağlamayacak bir ortamın genetik kodlarını enjekte ederek, onun yaşamı üzerinde farklı oluşum meydana getirmek istediğiniz zaman imha sürecine kendinizden başlarsınız. Yaşamın her noktasında küçük büyük her düzeyde meydana gelen doğallığı imha süreci sanıyor muyuz ki, insanlık hayrına ve yararınadır. İnsanlık yararına olacak bir oluşum, hiç kuşkusuz doğal hayatın doğallığına müdahale etmeden ve o özelliklerinin daha fazla gelişmesine katkı sunacak değerlerle onu beslemekten geçer.     

Bunları neden mi anlatma gereği duydum sabahın bu vaktinde, Yeryüzünün şer tohumlarının gelişmesi için, her yandan imara açıldığı bir çağın karanlık dalgaları arasında, durdurulması güç tsunaminin yaşama vermiş olduğu rahatsızlıktan dolayı yazıyorum.

Bütün bir evreni, ıslah edilmiş kontrolü kolay bir yaşam alanını    n dünya çapında bir laboratuvarı haline getirmek isterseniz, bu ortamın havasının ve kimyasal reaksiyonlarının ortaya çıkan ışınları her canlının hayatına küçük ya da büyük çapta yara açacağı muhakkaktır.       Onun içindir ki, doğal yaşamın doğallığını imha süreci iyilik melekleri(!) eliyle gerçekleştirilir oldu. Hiçbir kötülükte zebaniler önde gelmiyor. Önce masum bir kimliğe bürünüyor ardından canavarlaşmış parçalayıcı kanatlarına, merhamet reklam afişleri giriyor; onlara baktıkça kendinden geçen hipnoz olmuş akıllı ama zihin duvarları istila edilmiş varlıkların beyninde kuluçka dönemini hemen yaşıyor. Bu kısa kuluçka döneminden sonra, alabildiğince yeni yavrular ve kötülüğün savunucusu, canlılığı gitmiş cansız canlılar savunma refleksleri geliştiriyor. Bu refleks davranışlar karşısında doğal yaşamın bir parçası olanlar, haliyle doğal ortamına dönerek kendi kabuğuna çekildiği için, merhamet kanatlı, yeryüzü imha timleri bütün bir küreyi dolaşarak kötülük tohumlarını iyilikler adına yeryüzü havarisi olarak dağıtmaya başladılar.

Doğal hayatın içinden alınan ve içinde doğal aroma barındırmaktadır diye insanlığa sunulanların tamamı, sinsi düşüncelerin her ferdin bünyesinde kuluçkaya yatma girişimidir.

Bizim, bu yaşam alanı diye tanımlanan ifsat denizinde iyi bir yüzücü olmamızın faydası olur mu dersiniz? İfsat denizinde iyi bir yüzü ve kötü yüzü olmanız arasında bir fark olmayacaktır, önemli olan o ortamda yüzüyor olmanızdır. Çünkü oraya dalanların işgal ettiği yer, ifsat denizinin sularının kabararak hacmini biraz daha genişletmesine sebep olmaktadır. İstenen de bu olduğu için amaç gerçekleşmiş olmaktadır… Yani herkesin zihninde ama velakin ya… Gibi soruların sorulmasına açık kapıları kapamış olmanız yeterlidir. Ondan sonrası kendiliğinden gelir. Doğal yaşamı imha ederek yerine konulmak istenilenin tercih sebebi olması, bütün bir evrenin imha sürecini başlatmaktır. Bu kadar insan yanlışta bir sen misin doğru olan diye herkesin ağzında düğümü olmayan sorular var ya, işte onların sayısı ne kadar artarsa doğal yaşamın rayından çıkarak hız kazanması da o oranda hızlanır. “Siz yeryüzünde bulunanların çoğuna uyarsanız, onlar sizi Allah’ın yolundan çevirir, kendi yollarına döndürürler, onlar sadece zannediyor ve saçmalıyorlar…”

Evet, değerli Okurlarım, hayat bazen bizlerin hiç ummadığı yerden bizlere kazık atmaktan hiç çekinmez, en güvendiğimiz ve emin olduğumuzu iddia ettiğimiz kişi ve düşünceler bize öyle bir tokat atar ki, bir daha kendimize gelinceye kadar takdir edilmiş ömrü tamamlamış oluruz. Bizim için biçilen ferdi ve toplumsal ecelimizi yaklaştırmadan yeniden bize taktim edilen hayat kodlarını sorgulayarak, doğal yaşamın doğal kollarına kendimizi en kısa zamanda bırakmak zorundayız. Yoksa ne olur demiyorum olacaklar hakkında akıl yürütme ve öngörüde bulunmak istemiyorum, zihnimi oraya çevirdiğimde beynimde resmen bir zihin devrimi meydana geliyor. Bu devrimler benim açımdan sorgulama alarmı yapıyor olmasından, hala zihnimin canlı olduğunu anlıyorum… Ancak gelecek faturanın toplam istediklerinin içinde, istek kalemlerinin gizli tutulması ve ortaya konulmamış olması beni hepten ürkütüyor.

İnsanlık önüne konulan faturada yaşamlarımızı gelecek tehlikelerden koruma ve çağın koşullarına göre doğru bir yaşamı inşa etme faturası diye yazıyor… Ancak bu durum, anlatacağım şu hikâyeyle ne kadarda benzerlik gösteriyor… Gencin biri hasta olduğunu düşünerek oluşan kaygılarından dolayı doktora gider, doktor hanım efendi bir tabiptir, genci dinler tüm içindekileri anlatmasını ister oda dökülür, bunu dinledikten sonra doktor gence der ki seni çok yıpratmışlar biraz incinmişsin onun için şunlara şunlara dikkat et kendini fazla germe yoksa daha kötü olabilirsin der ve onu yollar… Genç arkadaşının yanına geldiğinde ne oldu ne dedi doktor diye sorunca, valla biraz incinmişsin dedi der. Nasıl yani, yahu  anlamadın mı güzel bir hanım efendiydi okumuş görgülü biri olduğu için bana bizim dilimizle konuşmadı, yani senin ağzına….şlar diyemedi onun için biraz incinmişsin dedi der…

Evet, dostlar kimse bize ne olduğunu neler yapıldığını söylemekten çekinse de, ben yumuşak tarafından söylemiş olayım biraz inciniyoruz kendimize dikkat edelim; yoksa gelecek günlerin gerilim katsayısı hayli hayli yükselecek gibi…

Bu küresel ifsat mekanizmasının aparatlarını bölgesel göletlere atarak insanları o göletlerde yüzdürmek isteyen merhamet kanatlı havarilerimiz de bir gün anlayacak bize merhamet dağıtmadığını ama o gün tüm yaşam cehenneme dönmüş olacak… İnsan, kendi eliyle ecelini yaklaştırır… Evreni ele geçirmek isteyen ifsat dinozorları her an doğal aromalı gıdalarla doğal hayatın doğallığına bizi yaklaştırdıklarını söyleseler de, alıştığımız yeni ortamın kokusunu kendi doğal hayatımızın doğallığı gibi görmeye başladığımızda işte o an dönüşü ve çıkışı olmayan kimyasal denklemlerle reaksiyona girdiğimiz an olacak ki, eski yaşama veda süreci başlamış olacaktır.

Evet, daha fazla bu konuları açarak zihinlere korku yayma derdinde değilim, ancak bilim ve güç arasındaki ilişkiyi dikkate aldığımız zaman bilimsel gerçekler diye insanlığa sunulanların büyük oranda temeli yıkacak olanları, tamamıyla ifsat üzerine oturanlar olduğu bilinmelidir. Ama arada bazı iyi olanlar da olmalı ki, hepten hapı yutmasınlar. Çoğunluk dediğimiz ortam, akıl ve zihin duvarlarında ifsat tohumlarıyla kuluçkaya yatmış olduğundan, onların gösterdiği tepkiler içinde hakikati arama çabamız, baştan heba olmuş bir emek ve boşa gitmiş zaman olacaktır.

Doğal hayatın doğallığına bırakılmayan yaşamların hepsi, zorla mahkûm etmek istediği dimağların isyan bayrağını çekebileceğini göze almalı ve kendisine biçilmiş olan gömleği saklayarak insanlık için hizmet ettiklerini daha fazla insanlara yutturduğunu sanmasınlar. Yoksa sonrası hepten bir hiç ve habitat ameluhum olacaktır.

Doğal yaşamı imha sürecinin en büyük hedefi yapay oluşumları doğal hayat kodları gibi sunarak, gelecek nesilleri koparılmış ve güdümlü süje kılıklı nesneler haline getirmektir. İşte o zaman gelecek, toptan imha olacaktır. Suje olduğunu düşünenlerin birer nesneye döndüğü yaşamlarda, nasıl bir değişimi hangi zihinlerde oluşturacağınız yeniliklerle yağacağınızı düşünürsünüz…

Son olarak açıkça diyorum ki, hakikaten bize bir şeyler oluyor, incinme süreci çoktan bitti, ben fazla okuma yazma bilmediğim için açıkça söylüyorum bizim anamızı ağlatacaklar… Kendimize gelelim ve zihin duvarlarımızı işgallerden kurtararak kendi doğal ortamımızın doğal kodlarına acilen dönüş yapalım…

Sevgiyle güne başlayalım hayırla devam edelim, şefkatle bitirip tefekkürle gelecek günlere merhaba diyelim… Selam ve muhabbetle

 

Erol KEKEÇ/21.02.2022/08.40

 

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!