Mehmet Butakın / Milliyet Sanat / Eylül 2003 '60 sonrası toplumcu şiirimizin önde gelen isimlerinden biri olarak beliren İsmet Özel, 1970'lerde, toplumcu dünya görüşünden uzaklaştı ve kendi ifadesiyle "Müslüman" oldu. İsmet Özel'in gerek duygu dünyasında gerekse politik tavrında beliren bu değişim uzun yıllar varlığını korudu. Ancak 4 Ağustos 2003 tarihli Milli Görüş Gazetesinde "Bir Zamanlar Bir İsmet Özel Vardı" başlıklı yazısıyla İslamî kesim ile de politik bağlarını koparan Özel, ağustos ayına tam anlamıyla damgasını vurdu. Hem sol hem sağ kesimde üzerinde çokça konuşulan bu kararıyla İsmet Özel, politik yaşamında bir kez daha isyancı bir tavır sergiledi. Bu konuyla ilgili olarak ilk ve son kez Milliyet Gazetesi'nden Ahmet Tulgar'a konuşan Özel, İslamî kesimin önceliğinin 'çıkar' olduğunu söylediği röportajda "Ben hangi sebeplerle sosyalist olduysam, aynı sebeplerle Müslüman oldum," dedi; ayrıca AKP'yi içten pazarlıklı olmakla suçladı. Sol kesimin bu gelişmeye ilişkin yorumu "Aslında İsmet Özel hiç değişmedi," şeklinde yansıdı. Sağ kesimden yazarlarsa -genel olarak- Özel'in tavır değişikliğinin ciddiye alınması gerektiğini, yaptığı eleştirilerin /değerlendirmelerin samimi ve önemli olduğunu belirtti.
"YANLIŞ hayat doğru yaşanmaz," der Adorno. Modernizmin birbirine benzeyen evleri arasında yaşadığımız yeri bulamamak ne kadar acı. Ya da bulduğumuz her yeri yaşanacak aşkın bir mekân sanmak. 1970'li yıllarda Marksist militan şiirin önemli bir ismiydi İsmet Özel, bir bilinç kırılması sayılabilecek "Amentü" şiirine dek. Bu şiirin amentü değeri yalnızca İslamcı kesimde değil, sol kesimde de büyük bir etki ve hayranlık uyandırdı uzun bir süre: Az değil, 1975 - 2003. Yalnızlık pahasına da olsa büyük, ideallerle geçen bir yirmi sekiz yıl. Bu zaman dilimi içerisinde dahi sadece İslamcıların değil, yaklaşık bütün genç şairlerin heyecanla okuduğu bir karşı şiir'in şairi oldu.
Ancak karşı şiir olmasına karşın sistemle köklü bir etkileşimi olmayan, sadece mırıldanan bir içsel muhalefetin şiiri. İsmet Özel'in dolaylı bir dil ve söyleme yaslanan şiiri, kurumsal sistemden ziyade insanın varoluşunu ve evrensel trajedisini sorgulamaya yöneldi bu yirmi sekiz yıllık zaman diliminde de. Marksist düşünce biçiminden büyük bir gürültüyle ayrıldığında, herkesin merak ve iddia ettiği o kötü şiirleri hiçbir zaman yazmadı İsmet Özel. Asıl sorun bu değildi.
İslamcılık ve ulusal medeniyet
Türkiye'de legal siyasal İslamcılığın kendini Kemalizm üzerinden, en azından Kemalist imkânlar ve modernizm üzerinden var ettiğini biliyoruz. Cumhuriyet ideolojisi, 1950'lere kadarki toplumsal yaşamda İslam'ı öngörülen milli medeniyetin sınırlarına dahil ederek onun siyasal boyutlarını yontmak suretiyle modernist argümanlarla yaşanabilir kılmaya çalışmıştı. Ancak her şey planlandığı gibi gitmeyebilir; gitmedi de. 1950'de Demokrat Parti'nin, yani çevre'nin merkeze karşı kazandığı zaferle işler tersine döndü. Çevresel iktidar, Cumhuriyet ideolojisini dönüştürerek Kemalizm'i bir yumuşama sürecine soktu.
Aslında Türk siyasal İslamcılığı varoluşunu sözünü ettiğimiz çevresel sağ iktidara borçludur. 1960'lı ve 70'li yılların toplumsal hareketliliği içinde İslamcılar'ın kendilerini sağcı olarak tanımlamaları konjönktürel olsa da bunda Kemalist Cumhuriyetçiler karşısında Demokratlar'ın kazandığı çevresel zaferin büyük etkisi olduğu söylenebilir. Ancak 1970'li yılların ortalarına doğru İslamcılığın büyük yapısal değişimler geçirmesi ve Ortadoğu'da kolonyal yönetimler karşısında bir alternatif olarak ortaya çıkması, Türkiye'de de İslamcılığın siyasal yönlerinin gelişmesine ve iktidar talebinde bulunmasına neden oldu.
Sünni şairlikİşte İsmet Özel böyle bir zamanda "Amentü" dedi. Bu Amentü'nün büyük ideallerle ve devrimci bir ruhla söylenildiğinde hiç kuşku yok. Ece Ayhan İslamcı şairlere "Sünni şair" demenin daha doğru olduğunu söyler: "Onlara Sünni şairler dersek böyle bir kullanım daha yerinde olur. Onların yalnızlıklarından yakınmadıkları doğrudur. Sünniliği ben çoğunluk anlamına alırım, buna karşın ve yine de yalnız ve ıssız oluşları benim hep dikkatimi çekmişti... Onlar sıkı şair olabilirler. iş burada değil". İlhan Berk ise İslamcı şairlerden söz ederken her şeye rağmen İsmet Özel için ayrı bir ayraç açmanın mümkün olduğuna işaret eder. (Bkz. Ece Ayhan, "Kolsuz Bir Hattat")
İsmet Özel, bu yirmi beş yılı aşkın zaman diliminde şiirini ideolojik bir aygıt olarak kullanmadı. Ancak İslamcılık üzerinden geliştirmeye çalıştığı milli medeniyetçilik, onun bütünsel kimliğinde ideolojik bir kırılma yaratarak şiirinin ön plana çıkmasını engelledi: "Müslümanlığımızı nevrotik bir muhalefet olarak değil, her adımı kendimiz için kazanç olan bir mücahede süreci olarak kavrayabiliriz". ("Zor Zamanda Konuşmak")
Bu cümleler, İsmet Özel'in İslamcı kimliğinin ve İslam algısının bir işareti olmakla birlikte Türk modernizminin öngördüğü medeniyet tahayyülünün de izlerini taşıyor. İsmet Özel, aslında modern uygarlığın insan zihninde tekabül ettiği algılardan duyduğu utancı da yazdı. Ancak "Amentü" dedikten sonra İslamcıların toplumsal yaşamda varolma mücadelesinin reel koşullarını aramaktan da alıkoyamadı kendini. Özel'in gelinen noktada geliştirdiği söyleme bakılacak olursa, onun muhalif duruşunu içsel pratiklerle koruduğunu gösterse de şair kimliğiyle olmasa bile ideolog kimliğiyle modern ve etik bir Milli Medeniyet'e kapı araladığı görülebilir. Ancak bu medeniyetin sığınmaya elverişli bir çatı olup olmadığı çok da önemli olmayabiliyor kendi yalnızlığıyla yetinmeyenler için. Yağmur yağıyorsa kaçılacak yer çatının altıdır diyordu, Özel. Çatının altında fazla beklemek ise zatürreeye neden olabilir. Ancak yağmur da yağsa, medeniyetin çatıları da çökse kimsenin "Bütün günahlar affedildi, eve dön!" demeye hakkı yok.
Şiirin ve şairin toplumsal işlevinden söz etmenin hiçbir anlamı yok. Sokrates "Şair devlete hiçbir faydası dokunmamış kişidir." der. Gelinen noktada İsmet Özel'in İslamcı iktidara yönelttiği eleştirilerin haklılığını sanırım herkes teslim edecektir. Ancak onun bunca zamandır ulusal İslamcılar'a iktidarın yüceliğini anlatmadığını kim iddia edebilir? Bunun şairin işleviyle ne ölçüde örtüştüğünü tartışmaya gerek var mı? Kaldı ki şiirin ulusal ve ideolojik bir aygıt olarak kullanıldığı yıllar geride kaldı. Bugün şiirin belki de yalnızca bir işlevinden söz edilebilir: İnsanın kendi büyük yalnızlığını anlamlandırma işlevinden. Böylelikle insanın kendi toplumsal günahlarını azaltmasına katkıda bulunmak ve iştahsız muhalif bir ahlâk geliştirmek...İktidara yürümenin yollarını göstermek hiçbir şiirin ve şairin işi değildir. Çünkü en iyi iktidarlar bile doğalarında zulümden parçalar taşırlar. İsmet Özel, bunca yıl çoğunluk içinde bir yalnızlığı yaşadı. Hep anlaşılamamaktan yakındı. Oysa anlaşılması gereken hiçbir şey yoktu, insanın ve özellikle şairin yalnızlığı dışında.
Bu Blogda Ara
16 Nisan 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Popüler Yayınlar
-
Sosyal devletin anlamını, devlet ile millet arasındaki ilişkiyi ve bir toplumu güçlü ve sürdürülebilir kılan dinamikleri detaylandırırken, b...
-
Günümüzde teknolojinin ulaştığı seviyeyi anlamak için sınırsız bir yaratıcılıkla şekillenen dijital bir çağda yaşadığımızı kabul etmek gerek...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimin neye inandığını ve ne adına yaşadığını anlamak her geçen gün daha da zor hale geliyor. İnsanlar, çoğu z...
-
Ah be oğul, Dünya dediğin, bir misafirhanedir aslında. Tahta beşikle başlar yolun, Tahta bastonla biter usulca. Arada ne var dersen, Gözya...
-
Mekânların Hafızası ve İnsanın Aldanışı Emevi Camii, tarih boyunca dinî, siyasi ve toplumsal anlamları bir arada barındıran, sadece mümin...
-
Bismillahirrahmanirrahim, Ey insanlar! Gelin bir düşünün, çevrenize bakın ve kendinize şu soruyu sorun: Bugün içinde yaşadığınız toplum, All...
-
Bugün Suriye'de HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) tarafından gerçekleşen yeni çatışma patlamaları ve burada bizim medyanın ilişkileri üzerinde...
-
Suriye'nin içinden geçtiği karanlık dönem, sadece bölge ülkeleri için değil, tüm dünya için ciddi bir kriz senaryosudur. Ancak bu kriz...
-
Her çağ, insanı dönüştüren yeni düzenler yaratır. Zamanın ve zeminin rengine bürünmek zorunda kalmanın dayatıldığı dönemlerde, bireyin kim...