Bu Blogda Ara

30 Mart 2021 Salı

DİJİTAL ÇAĞIN AKLA BÜYÜK İHANETİ

 Aklın kızağa çekildiği duyguların kazıktan boşandığı ortamlarda insan seçenek aramayı bırakır, duyguların çekim merkezinden kendisine bir post edinmeye bakar. Duygular çok mu kötü, insanlarda estetik bakış ve hayranlık istekleri oluşturabilir diyebilirsiniz…Doğal ortamında yaşayan varlıklar için bu dediklerinizin doğruluk payı çoktur. Ancak kendi doğasıyla savaşan bir canavarın yaratıldığı ve o canavarın zincirlerinin de karanlık dehlizlerde avını bekleyen yırtıcı timsahlarda olduğu çağda bunların hiçbir geçerliliği kalmaz.

Aklın korkusu o kadar etkili ki, çekim alanına giren herkeste korku nöbetleri oluşturmakta…Bu korku nöbetlerinin geleneksel paranoyak bir sürece dönüşme endişesi, bu nöbet yaşayanlarda ciddi arayış ortaya çıkarmaktadır. İşte, bu arayış sonrasında verilen kararlar, aklın kızağa çekilmesi hatta kullanım alanı ve kendisine yeni manevra alanları oluşturmaya çalışırsa, kızak daha şiddetli boyut kazanarak bir kazığa dönüşebiliyor. Kazıklar da etkisiz kaldığında küresel bir mikropla uyuşturularak işlevsiz kılınarak, duyguların esiri olan bir yaşam baskın duruma sokuluyor. Son iki yıldır, Corona muhabbetiyle yaşadıklarımız tamamıyla dizginlenemeyen ve sonrasında bağlanılan kazıkları söküp atan aklın yeniden bir tuzağa çekilerek işlevsiz kılınma mücadelesi olduğunu bilmek gerekir.

Bu kadar uğraşlar, Rasyonel çağda yaşıyoruz herkes aklı kullanmalıdır diye dillendirilen solo şarkılar yalan mı peki diyeceksiniz biliyorum. Ben yalan veya yalan değildir demiyorum fotoğrafın bu olduğunu bu fotoğrafı yorumlama ve kritiğini insanın kendisi yapması gerektiğini düşünüyorum. Bu fotoğrafı yorumlamaktan aciz ve fotoğrafın üzerindeki resmi nasıl görmek gerekiyorsa o beklentiler doğrultusunda anlıyorsanız fazla söze gerek yok, zaten kendi aklınızın imha olduğunu kendiniz ortaya koyuyorsunuz. Eğer insan kendisine sunulan herhangi bir konuda ne isteniyorsa o doğrultuda beyanda bulunuyor, bağımsız kendi içgüdülerini konuşturup akıl süzgecinden süzerek görüş beyan edemiyorsa, aklının işlevsel olup olmadığını yaptığı yorumlardaki debi gücüne bakarak kendisi karar verebilir.

Çağımızda duyguların işlevi daha çok toplumsal davranış kalıplarıyla kendisini ortaya çıkarıyor. Toplumsal davranışlar genellikle sürü psikolojisinin yansımalarıdır. Bu ortamların en karakteristik yanı aynılaşma ve farklılıkların giderek azalması hatta zamanla tamamıyla ortadan kalkmasını beraberinde getirir. Aynılaşma, yaşamda, görmede, konuşmada, giyimde kuşamda yemekte evlenmede, çocuk yetiştirmede vs. aklınıza gelebilecek topluluk yaşamlarındaki her türlü özelliklerde kendisini gösterir. Bu ortamlarda ortak uyaranlar çok etkileyici bir güce sahiptir. Ferdi ayrışmalar yok denecek kadar azalır, hatta bunlar bir tehlike olarak görülür. Ferdi farklılık gösterenler kendi yaşamlarıyla ilgili rehabilitasyonu kendileri yaparak topluma bir an evvel uyum sağlamaya çalışırlar. En parlak sloganları da toplum sana uymuyorsa sen topluma uyacaksındır. Böylesi zihin uyuşturmanın salgısı insanın kendi içinden gelen bir salgıya dönüşmüşse, aslında orada akıl komaya girmiş demektir. Peki aklın komada yoğun bakım ünitesinde kendi kaderine terk edilerek cenaze merasimleri hazırlıklarının yapıldığı dijital bir çağda, onun yerini alacak başka mekanizmalar geliştirilmesin mi? Elbette geliştirilmelidir hatta geliştirilmiştir de…

İçinde bulunduğumuz dijital çağın en belirgin yanı, duyguları depreştirmesi, aklı ölüme mahkûm etmesi, âmâ aklın insanın hayatında ne kadar önemli olduğunu anlatarak, kendisinin küresel bir din ve yaşam tarzı olduğunun açığa çıkmasını gizlemeye çalışmasıdır. Dijital çağ, sürüleşen varlıkların duygusal refleksleriyle yaşam alanlarında, hızlı yaşa ve çabuk haza ulaş, gerisini sorgulama ye iç yat ve önündeki ile mutlu ol, zamanı hep benim belirlediğim sanal diye sunulan, aslında gerçek olan o yaşamın vazgeçilmez uyuyan bir neferi olmanı istemesidir. Bu süreci başardığını söylemek mümkündür, bu süreç başarıldığı zaman geriden gelenlerin daha çabuk sindirilmesi sağlanır. Bugün dünyanın her yanında uyarıcılar aynıysa, insanların akıl alanında aklın belirlediği rotada yaşam sürdürdüklerini söylemek mümkün müdür?

Dijital çağın etkisinin gelecek kuşaklar üzerinde daha yoğun olduğunu hepimiz konuşmaktayız ama neden öyle bir ortamın oluştuğunu ve sebeplerini ortaya çıkarmak için tutarlı ve kararlı adımlar atmada da bir o kadar başarısızız. Gelecek kuşaklar aslında sürü psikolojisinden uzaklaşmak isterken, farkında olmadan teknolojinin yönettiği ve soru sorduklarında karşılığını alamayacakları bir gücün elinde sürü haline gelerek paçavraya dönmüştür. Teknoloji dediğimiz yapay zekadır. Yani insanın zekasını esir alarak insan için kararları kendisi vermekte hatta onun adına düşünmekte, nerede hangi hamleyi yapacağını o karar vermektedir. Böylesi basit ve sıradan bir nesnenin canlı varlıktan da öte insan hayatına hükmederek, herkesi aynı hizada buluşturup hepsini kendisine boyun eğdirdiği bir ortamda insan kendi başına kararını verdiğini söylese ne kadar inandırıcı olur. İnsanın insanlığını kaybettiği çağın giriş kapısındayız, ya bu kapı herkese açılacak herkes nesnenin kulu kölesi, ekranları da kendi cenneti sanarak cehenneme yuvarlanacak, ya da bu kapının dışında farklı seçeneklerin olduğunu ortaya çıkarıp insanlık için o alanları daha cazip duruma getirip, insanların bilinçli ve idrak ederek o alana yönelmelerini sağlayacağız. Zaman çok hızlı geçiyor, yarınlar geç olabilir demeyeceğim, saniyelerin çok önemi var; bu konuda her sorumluluk sahibi bilim adamının fizyolojik yaşam mücadelesinin ötesinde, insanlık için faydalı bir adım atmasının zorunlu olduğu çağda yaşıyoruz. Güneş batmadan vakti değerlendirmek elimizde, gün battıktan sonra herkesin horul horul uykuya dalarak, daldıkları uykunu
n hazını çıkarırken onları çuvaldızla uyandırmak bile güçleşebilir.

Bireysel tercihler yaptığını zanneden nesil, aslında seçeneksizleştirildiğini bilse kendisine gelecek ama o da elinden alındı. Tüm insanlığın ekran başına taşındığı bir zamanda hala insanlar için farklı seçeneklerin olduğunu söyleyenler varsa bu iddialarını yaşam alanlarına taşımaları ve bir yaşam tarzı olarak örnek oluşturmaları zorunludur. İnsanlığın ekranlarda sevgili, dost, eş, aş, oyun haber vs. aradığı ve buradan aldığı bilgilerle mutlu olup, başka alanlara kendini kapayarak bir yumak kirpiye döndüğü ortamda size kalan ancak kirpinin dikenleri oluyor. Yani anlayacağımız tek bir uyaran dünyayı ayağa kaldırıp tekrar oturtuyor rahat ve hazır ola geçiriyor. Böylesi güçlü bir uyarıcı ancak ve ancak duygulara hitap ederse kazanır. Akla hitap ettiği zaman kritik sorgulama ve analizlerle hem zaman kaybeder hem de akıldan geri dönebilir. Onun içindir ki dijital çağın tüm araçları aklı kızağa çeken ama duyguları son hızla yarış alanına iten ve çeken araçlardır. Yani bu çağın, dünyanın bir köy haline getirilerek itirazsız, bir tuşa dokunmayla emir komuta kademesindeki gibi bir yaşama insanlığı sürü olarak taşıdığı çağ olarak tarihe damga vuracağı kesin.

Aklın yerini duyguların aldığı ve freni patlamış bir araç gibi önüne gelen her şeyi ezerek geçen, bu nesli yeniden istikamet üzere dosdoğru ayağa kaldırmanın yolu önce kendimiz olmaktır, sonrasında kullanılmayan kızaktaki aklı, o kızaktan alıp hayatın rotasına yeniden oturtmaktır. Bunu başarabilenler tarihin yönünü değiştirecek enerjiyi yenden yaratacaklar, diğerleri tarihin akışı içinde yok olup gidecekler…Dünyanın nüfusu kendiliğinden dijital çağın patronlarının isteğine uygun hale gelecektir. Bu süreci delmek için hep birlikte aynı uyarandan etkilenen bir kitle tortusu olmaktan çıkıp, akli idrak ile yeni ışıklar ve yeni yolla insanlığa umut saçacak bir yaşamın aydınlığına şahitlik yapacak duruma gelelim.

Erol KEKEÇ/30.03.2021/01.24

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!