Aristokrasi=Paşakrasi
19/10/2008
AHMET ARGUN (Arşivi)
Avrupa aristokrasisi yerini demokrasiye bırakalı yıllar oldu. Bizde ise paşakrasi yerini demokrasiye bırakmaktan yana zorlanıyor
Aristokrasi: (Yunanca en iyinin hükümdarlığı = Aristo - en iyi + krasi- hüküm sürmek), iktidarın imtiyazlı ve genellikle soya bağlı bir toplum sınıfının elinde bulunduğu siyasi hükümet şeklidir. Ekonomik,toplumsal ve siyasi gücün soylular sınıfının elinde bulunduğu tarihi yönetim biçimidir. Aristokrasi terimi ilk kez Atina kent devletinde kullanılmıştır. Terim orduların başında dövüşen genç vatandaşlara verilirdi. Zira askeri cesaret ve liyakat o dönemde büyük bir erdem olarak görülürdü; ordular "en iyi"ler tarafından yönetilmekteydi. Terim antik Yunan geleneğinden Avrupa Orta Çağı'na geçmiş ve askeri liderlerden oluşan, verasete dayanan bu sınıf "soylular sınıfı" olmuştur. Antik Yunan'daki gibi bu sınıfın üyelerinin köleleri olan bir tebası vardı ve bu kişiler askeri konumlarından dolayı soylu veya en iyi olarak tanımlanıyorlardı. (wikipedia.org)
Paşa: 1 .Osmanlı Devleti zamanında yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen unvan: 2 .askerlik Cumhuriyet döneminde general. 3 . sıfat, mecaz Uslu, ağırbaşlı. (www.tdk.gov.tr) Avrupa’nın “soylular sınıfı” aristokrasi, Osmanlı İmparatorluğu’nda “paşalık” sınıfı ile denkliğini bulduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Paşa ve/veya paşalık bir rütbe ve unvanın ötesinde seçkinler, elitler, soylular sınıfının adıdır. 1918 yıllına kadar birçok cephede savaşarak Osmanlı’yı kurtarmaya çalışan bu sınıf, yenilgi ve işgal sonrası 1919-1923 yılları arasında gelişen kapitalist sosyo-ekonomik oluşumlar karşısında Osmanlı’nın yıkılması çalışmalarını bizzat örgütleyip kendi elleri ile yıkarak yerine Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Paşalık sıfatı sivil unsurlardan da arındırılarak sadece askeri liyakat içerisinde bir unvan-yapı haline getirilmiştir. 2590 sayılı Lâkap ve Unvanların Kaldırılması Hakkındaki Kanun (26 Kasım 1934)
Madde 1- Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi, ve Hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır. Erkek ve kadın vatandaşlar, kanunun karşısında ve resmi belgelerde yalnız adlarıyla anılırlar. Madde 2- Sivil rütbe ve nişanlar ve madalyalar kaldırılmıştır ve bu nişan ve madalyaların kullanılması yasaktır. Harp madalyaları bundan müstesnadır. Türkler, yabancı devlet nişanları da taşıyamazlar. Madde 3- Askeri rütbelerden adın başına gelmek üzere, kara ve havacılarda müşirlere mareşal, birinci ferik, ferik ve livalara general, denizcilerde, birinci ferik, ferik ve livalara amiral denir. General ve amirallerin derecelerini gösteren unvanlarla, deniz müşirleri unvanlarının ve diğer askeri rütbelerin karşılıkları Yüksek Askeri Şura kararı ve İcra Vekilleri Heyetinin tasdiki ile konulur. Aynı kanunun 1. ve 3. maddeleri Askeri personeli de kapsamı içine aldığı halde bu gün generaller resmiyette olmasa da bu ünvanı sınıfsal bir aidetlik terimi olarak birlerine karşı kullanmakta ve ulusal basın ile bizzat kullandırmaktadırlar. 1950 ‘e kadar tek parti olarak ülkeyi yöneten bu sınıf tanımladığı; imtiyazsız ve sınıfsız toplumun, muasır devletler düzeyine, devrimler-ilkeler prensipleri ile çıka bilineceğini, oligarşik bir despotizm ile dayatarak, kendi sınıf programını toplumun sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik yapısına kodlayarak yeni ulus-devlet, üniter-devlet yapısı içerisinde kurumsallaştırarak oturtmaya çalışmıştır. 1950-1960 yılları Demokrat Parti dönemi, ülkede ve dünyada gelişen dengelerin değişimi paşakrasi sınıfının çıkarlarını tehlikeye sokmuştur. Beslendiği ve kendini var eden askeri gücü devreye sokarak 27 mayıs müdahalesi ile tekrar iktidara oturmuştur. Kazanılmış haklarını güvence altına alınması içinde yeni bir anayasa yapılmıştır. 1961 anayasasında 205 sayılı özel kanun ile kurulan ve birçok vergiden muaf OYAK bu sınıfın yeni ekonomik ayağını oluşturmaktadır. Bu gün kırk şirketi ile bir çok alanda faaliyet gösteren, yabancı sermaye ortaklı Oyak Holding, Türkiye’ nin en büyük üç şirketinden biridir, birincisidir. Askeri Yargıtay’ ın ulusal yargı ergi içindeki konumu, askeri mali-muhasebenin Sayıştay’ ın denetimi dışında tutulması, Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiye niteliğindeki siyaseti tasviye kararları, Andıç, Bilgi Destek Faaliyeti Eylem Planı “Lahika-1”, Genel Kurmay’ ın e-muhtıraları, askeri ihtilaller, yargılan(a)mayan darbeciler, hakimleri, savcıları korkutmak için bomba attıranlar, suçüstü yakalananları “iyi çocuklar” ile savunanlar, ifadesi alınamayan ve her çete soruşturmasında adı geçen emekli generaller, savcıları hukuku katlederek görevden aldırtan, anayasal bakımdan dokunulamayan imtiyazlı seçkinler, soylular, efendiler…… Paşakrasi aynı zamanda psikolojik baskıyı da toplumun sivil, siyasi ve kültürel yapısı üzerine uygulayarak sınıfsal yapısını güçlendirmiştir. Yapılan anketlerde, ordu kurumu üzerinden toplumsal güvenilirlik sırasının hep en üst sırasına kendini yerleştirerek varlığını hissettirmektedir. Avrupa aristokrasisi yerini demokrasiye bırakalı yıllar oldu. Bizde ise paşakrasi yerini demokrasiye bırakmaktan yana zorlanıyor. Gelişen dünya düzeni içinde varlığını sürdürme, sınıfının çıkarlarını koruma adına, kendine yeni mevziler ve taktikler geliştirmeye çalışıyor. Ahmet Argun: Eğitim-sen Ankara 2 Nolu Şube
(radikal gazetesinden alıntı)
Bu Blogda Ara
10 Kasım 2008 Pazartesi
KAPİTALİST DİNCİ BEDEVİ ZÜMRENİN YAŞAM TARZI!
'İslami kesim bu pislikleri nasıl taşıyor'
Eski Fazilet Partisi milletvekili Prof. Mehmet Bekaroğlu, Üzmez ve Akman’ı sert şekilde eleştirdiÜzmez’in pisliklerine dini ortak ederek terbiyesizliğin ötesinde bir şey yaptığını belirten Bekaroğlu, Akman için de şunları söyledi: "Her taşın altından Akman ve arkadaşları çıkıyor, tarikat onların, şirketler, holdingler, hisseler onların. Tartışılması gereken İslami kesimin bu pislikleri nasıl barındırmış ve buraya kadar taşımış olduğudur." ESKİ Fazilet Partisi Milletvekili, psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, son günlerde yaşanan Hüseyin Üzmez ve Zahid Akman olaylarıyla ilgili olarak İslami kesime sert eleştirilerde bulundu. Bekaroğlu, Üzmez’in dini değerleri, cinsel istismar suçuna kılıf yaptığını belirterek, "Yapmış olduğu pisliklere ve ahlaki düşkünlüğe, dini ve peygamberi de ortak ederek terbiyesizliğin ötesinde bir şey yapıyor" dedi. Vakit Gazetesi başta olmak üzere Üzmez’e sesini çıkarmayan kesimlerin olduğunu belirten Bekaroğlu, şunları söyledi:"Yeni Şafak’ın ’utan be adam’ manşetini atması mahallenin namusunu biraz kurtardı. Bu sadece bir Hüseyin Üzmez vakası ve sadece İslami kesimin bir problemi de değil. Hüseyin Üzmez gibi tipler artık her mahallede mevcut ve maalesef bu toplum bunları taşıyor. Çelişkiye bakın, adamı bütün televizyonlar reyting uğruna kapışıyor. Yani sadece Hüseyin Üzmez diplere inmiyor, çukurlara düşmüyor. Penis değil, beyin ve ahlak sorunuBir TV kanalında Müjde Ar ’Bunun penisini kesmek lazım’ diyor. Bu anlaşılır bir şey mi? Penis sorunu değil ki bu. Bu kalp, kafa ve beyin, ahlak, insanlık sorunu. Bunun beynini, kalbini de mi çıkarıp atacaksınız? Attığınız zaman sorun çözülecek mi? Ya bilmediklerimiz, ya polisin teknik takibine takılmayanlar, ya her kesimin kendi mahallesinde sakladıkları? Bu sadece basit bir ahlaksızlık değil ve sadece Hüseyin Üzmez’in mahallesinin sorunu değil. Bütün toplumu ilgilendiren ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Toplumun ar damarı çatladı, insani olan en temel şeyleri kaybediyoruz, insan fıtratı bozuldu. Bu sapıkları biz yaratıyoruzElbette tarihin her döneminde, her toplumda, her din mensubu arasında sapıklıklar, pedofili ve diğer sapmalar görülmüştür, görülmektedir. Bugün en önemli sorunlardan biri çocuk pornosudur. Ama bu şahit olduğumuz olay bireysel sapmanın çok ötesinde, neredeyse bütün bir medya, toplumun tamamı olayın içinde, kınayanlar bile teşhirin, gösterinin içinde yer alıyor. Televizyon kanallarının bu mide bulandıran adamın peşinde bu kadar koşmalarının başka ne anlamı olabilir? Adamı cezaevinden karısının alması ve birlikte kameralara sırıtmaları başka nasıl izah edilebilir? Kimse kusura bakmasın, böyle davranarak Hüseyin Üzmezleri biz yaratıp, biz besliyoruz.Bir taraftan çocuk istismarının yapıldığı bir ahlaksızlık diğer taraftan hayır kurumları kurarak vatandaşın duygularını istismar etmek. Şu Zahid Akman’a bakın, ismini bile şeyhinin ismi ile değiştirmiş. Yani istismara isminden başlamış. Hani siz tarikat ehliydiniz, dünya işlerinden elinizi eteğinizi çekmiştiniz. Ama bakıyorsunuz her taşın altından Zahid Akman ve arkadaşları çıkıyor. Tüm şirketleri onlar kurmuş, her türlü ortaklıkta onlar var. Adamlar doymuyor tarikat onların, şirketler, holdingler, hisseler onların. Yetmiyor, adam aynı zamanda gazeteci, televizyoncu, bu da yetmemiş, RTÜK Başkanı olmuş. Şu işe bakın bütün tarikat liderleri şirket kurdular, neredeyse holding oldular. Nerde görülmüş, tarihin hangi döneminde ’Karun’ olmuş tarikat şeyhi vardı? Din adamlarının, manevi önderlerin saraylarda, malikanelerde yaşamaları neyin işareti? Bunlar çürümenin emareleri, rezaletin ötesinde bu olup bitenler.İslami kesimde ses çıkmıyor kiElbette asıl tartışılması gereken İslami kesimin bu pislikleri nasıl barındırmış ve buraya kadar taşımış olduğudur. Üzmez olayının üzerinden ancak o kadar zaman geçtikten sonra Yeni Şafak ’Utan be adam’ başlığını atabildi. Bu namusu kurtarmaya yeter mi, bilemiyorum. Akman’a da başta Başbakan Erdoğan olmak üzere kimse dokunamadığı gibi İslami kesimde kimse sesini bile çıkarmıyor." (KANAL D)
Eski Fazilet Partisi milletvekili Prof. Mehmet Bekaroğlu, Üzmez ve Akman’ı sert şekilde eleştirdiÜzmez’in pisliklerine dini ortak ederek terbiyesizliğin ötesinde bir şey yaptığını belirten Bekaroğlu, Akman için de şunları söyledi: "Her taşın altından Akman ve arkadaşları çıkıyor, tarikat onların, şirketler, holdingler, hisseler onların. Tartışılması gereken İslami kesimin bu pislikleri nasıl barındırmış ve buraya kadar taşımış olduğudur." ESKİ Fazilet Partisi Milletvekili, psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, son günlerde yaşanan Hüseyin Üzmez ve Zahid Akman olaylarıyla ilgili olarak İslami kesime sert eleştirilerde bulundu. Bekaroğlu, Üzmez’in dini değerleri, cinsel istismar suçuna kılıf yaptığını belirterek, "Yapmış olduğu pisliklere ve ahlaki düşkünlüğe, dini ve peygamberi de ortak ederek terbiyesizliğin ötesinde bir şey yapıyor" dedi. Vakit Gazetesi başta olmak üzere Üzmez’e sesini çıkarmayan kesimlerin olduğunu belirten Bekaroğlu, şunları söyledi:"Yeni Şafak’ın ’utan be adam’ manşetini atması mahallenin namusunu biraz kurtardı. Bu sadece bir Hüseyin Üzmez vakası ve sadece İslami kesimin bir problemi de değil. Hüseyin Üzmez gibi tipler artık her mahallede mevcut ve maalesef bu toplum bunları taşıyor. Çelişkiye bakın, adamı bütün televizyonlar reyting uğruna kapışıyor. Yani sadece Hüseyin Üzmez diplere inmiyor, çukurlara düşmüyor. Penis değil, beyin ve ahlak sorunuBir TV kanalında Müjde Ar ’Bunun penisini kesmek lazım’ diyor. Bu anlaşılır bir şey mi? Penis sorunu değil ki bu. Bu kalp, kafa ve beyin, ahlak, insanlık sorunu. Bunun beynini, kalbini de mi çıkarıp atacaksınız? Attığınız zaman sorun çözülecek mi? Ya bilmediklerimiz, ya polisin teknik takibine takılmayanlar, ya her kesimin kendi mahallesinde sakladıkları? Bu sadece basit bir ahlaksızlık değil ve sadece Hüseyin Üzmez’in mahallesinin sorunu değil. Bütün toplumu ilgilendiren ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Toplumun ar damarı çatladı, insani olan en temel şeyleri kaybediyoruz, insan fıtratı bozuldu. Bu sapıkları biz yaratıyoruzElbette tarihin her döneminde, her toplumda, her din mensubu arasında sapıklıklar, pedofili ve diğer sapmalar görülmüştür, görülmektedir. Bugün en önemli sorunlardan biri çocuk pornosudur. Ama bu şahit olduğumuz olay bireysel sapmanın çok ötesinde, neredeyse bütün bir medya, toplumun tamamı olayın içinde, kınayanlar bile teşhirin, gösterinin içinde yer alıyor. Televizyon kanallarının bu mide bulandıran adamın peşinde bu kadar koşmalarının başka ne anlamı olabilir? Adamı cezaevinden karısının alması ve birlikte kameralara sırıtmaları başka nasıl izah edilebilir? Kimse kusura bakmasın, böyle davranarak Hüseyin Üzmezleri biz yaratıp, biz besliyoruz.Bir taraftan çocuk istismarının yapıldığı bir ahlaksızlık diğer taraftan hayır kurumları kurarak vatandaşın duygularını istismar etmek. Şu Zahid Akman’a bakın, ismini bile şeyhinin ismi ile değiştirmiş. Yani istismara isminden başlamış. Hani siz tarikat ehliydiniz, dünya işlerinden elinizi eteğinizi çekmiştiniz. Ama bakıyorsunuz her taşın altından Zahid Akman ve arkadaşları çıkıyor. Tüm şirketleri onlar kurmuş, her türlü ortaklıkta onlar var. Adamlar doymuyor tarikat onların, şirketler, holdingler, hisseler onların. Yetmiyor, adam aynı zamanda gazeteci, televizyoncu, bu da yetmemiş, RTÜK Başkanı olmuş. Şu işe bakın bütün tarikat liderleri şirket kurdular, neredeyse holding oldular. Nerde görülmüş, tarihin hangi döneminde ’Karun’ olmuş tarikat şeyhi vardı? Din adamlarının, manevi önderlerin saraylarda, malikanelerde yaşamaları neyin işareti? Bunlar çürümenin emareleri, rezaletin ötesinde bu olup bitenler.İslami kesimde ses çıkmıyor kiElbette asıl tartışılması gereken İslami kesimin bu pislikleri nasıl barındırmış ve buraya kadar taşımış olduğudur. Üzmez olayının üzerinden ancak o kadar zaman geçtikten sonra Yeni Şafak ’Utan be adam’ başlığını atabildi. Bu namusu kurtarmaya yeter mi, bilemiyorum. Akman’a da başta Başbakan Erdoğan olmak üzere kimse dokunamadığı gibi İslami kesimde kimse sesini bile çıkarmıyor." (KANAL D)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Popüler Yayınlar
-
Sosyal devletin anlamını, devlet ile millet arasındaki ilişkiyi ve bir toplumu güçlü ve sürdürülebilir kılan dinamikleri detaylandırırken, b...
-
Günümüzde teknolojinin ulaştığı seviyeyi anlamak için sınırsız bir yaratıcılıkla şekillenen dijital bir çağda yaşadığımızı kabul etmek gerek...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimin neye inandığını ve ne adına yaşadığını anlamak her geçen gün daha da zor hale geliyor. İnsanlar, çoğu z...
-
Ah be oğul, Dünya dediğin, bir misafirhanedir aslında. Tahta beşikle başlar yolun, Tahta bastonla biter usulca. Arada ne var dersen, Gözya...
-
Mekânların Hafızası ve İnsanın Aldanışı Emevi Camii, tarih boyunca dinî, siyasi ve toplumsal anlamları bir arada barındıran, sadece mümin...
-
Bismillahirrahmanirrahim, Ey insanlar! Gelin bir düşünün, çevrenize bakın ve kendinize şu soruyu sorun: Bugün içinde yaşadığınız toplum, All...
-
Bugün Suriye'de HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) tarafından gerçekleşen yeni çatışma patlamaları ve burada bizim medyanın ilişkileri üzerinde...
-
Suriye'nin içinden geçtiği karanlık dönem, sadece bölge ülkeleri için değil, tüm dünya için ciddi bir kriz senaryosudur. Ancak bu kriz...
-
Her çağ, insanı dönüştüren yeni düzenler yaratır. Zamanın ve zeminin rengine bürünmek zorunda kalmanın dayatıldığı dönemlerde, bireyin kim...