Zamanın ve zeminin rengine bürüneceksin derler ya, ben de diyorum ki, ne zamanın ne de zeminin rengine bürün yoksa renksiz kalırsın. Nerde olursan ol, kendin ol ve kendini yaşa. Kendinden kopuk sen başkası da olamazsın. Bu dünya değirmen gibi, birileri değirmenin başına oturmuş, değirmenin döndürülmesi için kolu birilerine vermiş, habire değirmeni çeviriyor ve bol bol insan tükeniyor o cendereler arasında. O cenderelerde olmamak için neden onların rengini seçiyorsun ki, hiç oraya yakın olmamayı denemek istemiyorsun. Seçenekleri yok sayanlar başkalarını daha iyi sömürmek için böyle bir kurnazlığı ortaya atarlar. Böyle bir yaşamda illa da orada olmak için farklı renklere ve kılıklara girerek kendini tüketeceğine, kendin olsaydın dünyanın kaderi yeniden yazılırdı.
Gel be kardeşim şu kararmış talihimizi yeniden yazalım ve renkli âlemin içinde bizimde bir rengimizin olduğu anlaşılsın. Yoksa korkuyor musun, konuşmamı istemiyor musun, seninde rengini yok ederler kendine gel diye bana nasihat cümlelerini mi, hazırlıyorsun? Ama şunu bil ki, derimi soyacak cinler çıksa da, ben derimin renginden memnunum; ne zamanı ne de zemini takarım. Zaman ben olduğum için devam eder, ben olmasam zamandan bana ne. Zeminde aynen öyle, ben üzerine basmasam zeminde bir denge olmaz, zemin ben olduğum için varlığını değerli kılar. O halde neden ben onlara göre yaşayacağım ki, varsın onlar düşünsün ben böyle yaşarım işte. Yok, be kardeşim sen var ya bu ürkeklik ve korkaklık sendromunu yenmeden ne zamandan ne de zeminden bir şey kapabilirsin, öyleyse sen kendin ol ve bu zamanda bende varım diye avazın çıktığı kadar bağır ve irkilerek kendine gel.
Duyuyorsun değil mi? Bana sakın kulaklarını ve yüreğini kapama, onlarsız ben bir şey anlatamam sana. Ben şu renkleri bir araştırayım dedim, o kadar renk var ki hangisini sana anlatayım biliyorum, sen iki renkten söz etmiştin; zaman ve zemin rengi diye oysa şu yeryüzü insan sayısı kadar renklerle dolu ama onu bir renge dönüştürmeye çalışanlar var. Onlar da kimler biliyor musun, hegemonyasını devam ettirmek için, tüm bir âlemi egemenliği altında inim inim inletmek isteyen renksiz zalimler güruhu. Evet, bu âlemdeki renk sandıklarımız aslında renksizliktir. Yani herkesin rengini ortadan kaldırıp yeni renk yaratmak isteyen çıplak kralın düzmece tasarımıdır. İnsanları öyle bir büyülemiş ki, üzerinde elbise olmadığı halde elbise olduğunu yutturmuş senin gibi zavallı başkaları olma hastalığından kurtulamayan korkak ve ürkek yığınlara...
yıl:15.02.2009
saat:23.05-23.25
yer: Çengelköy/İst
(E.Kekeç)
Bu Blogda Ara
16 Şubat 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Popüler Yayınlar
-
Sosyal devletin anlamını, devlet ile millet arasındaki ilişkiyi ve bir toplumu güçlü ve sürdürülebilir kılan dinamikleri detaylandırırken, b...
-
Günümüzde teknolojinin ulaştığı seviyeyi anlamak için sınırsız bir yaratıcılıkla şekillenen dijital bir çağda yaşadığımızı kabul etmek gerek...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimin neye inandığını ve ne adına yaşadığını anlamak her geçen gün daha da zor hale geliyor. İnsanlar, çoğu z...
-
Ah be oğul, Dünya dediğin, bir misafirhanedir aslında. Tahta beşikle başlar yolun, Tahta bastonla biter usulca. Arada ne var dersen, Gözya...
-
Mekânların Hafızası ve İnsanın Aldanışı Emevi Camii, tarih boyunca dinî, siyasi ve toplumsal anlamları bir arada barındıran, sadece mümin...
-
Bismillahirrahmanirrahim, Ey insanlar! Gelin bir düşünün, çevrenize bakın ve kendinize şu soruyu sorun: Bugün içinde yaşadığınız toplum, All...
-
Bugün Suriye'de HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) tarafından gerçekleşen yeni çatışma patlamaları ve burada bizim medyanın ilişkileri üzerinde...
-
Suriye'nin içinden geçtiği karanlık dönem, sadece bölge ülkeleri için değil, tüm dünya için ciddi bir kriz senaryosudur. Ancak bu kriz...
-
Her çağ, insanı dönüştüren yeni düzenler yaratır. Zamanın ve zeminin rengine bürünmek zorunda kalmanın dayatıldığı dönemlerde, bireyin kim...