Bu Blogda Ara

6 Temmuz 2022 Çarşamba

BİR BİLENE SOR GÖR BAŞINA NELER GELİR

İnsanın ne zaman nerede kim tarafından imtihan olunacağını ancak yaratan bilir. Yıllar öncesinden bir anımı sizlerle paylaşarak, insanın nasıl bir ruhsal değişim geçirdiğini de sizlerle birlikte görmek isterim… 

Eskişehir’de uzun zamandır İslami alanda mücadele veren ve o yolda çileleri eksik olmayan bir ağabey adına yaşanmış bir hadiseyi,  bir başka ağabey anlatırken bayağı yıpranmıştım. Zor dönemden geçerken Atasoy ağabey, dönemin zengin muhafazakârlarından Korkut Beye, durumu izah ediyor çok zor durumda olduklarını cemaate yardım gerektiğini söyleyince, Korkut bey diyor ki, inan Atasoy'um bir yere kaptırdığımız bir para var, ne zaman geleceği belli değil, âmâ o gelirse o parayı size aktaralım, dediğini söylemişti bunu bize anlatan ağabey… Bu vakayı anlatan ağabey çok üzgün bir psikolojiyle böyle bir Müslüman olur mu, yani kaybedilmiş ne zaman geleceği belli olmayan bu parayı Müslümanların elzem olan işi için vereceğinizi söylüyorsunuz. Sizin dininize verdiğiniz değer ancak kardeşlerinizin yaşamına gösterdiğiniz değer kadardır demişti…

Evet, bu ağabey hakikaten doğru olanı sözlü olarak bize anlattığında duygusal moda girerek ağlama durumuna gelmiştik… Ancak aradan yıllar geçti, bu olayı anlatan ağabeyin o günkü şartlara göre durumu normalin biraz üzerindeydi. Yani isterse başkalarının ihtiyaçlarını karşılayabilecek gibi görülüyordu dışarıdan, ancak iç durumunu bizim ayrıntısıyla anlamamız mümkün değildi…1995 yılının Nisan ortalarıydı, iki ay önce nişan yapmıştık düğün arifesiydi Mayıs 28’de düğün yapacaktık, ancak imkânlarımız sınırlı, destek alabileceğimiz yerler o kadar çok değildi… İçimden bir his o olumsuz olayı bize olumlu düşünceleriyle anlatan abinin desteğini alabilirsin diyordu. Yüzümü eğdim ve ona gittim… Sohbet muhabbet derken arada o konuyu dillendireyim dedim ve istemeyerekten olsa açtım. Abi yakında Rabbim nasip ederse düğün yapacağım ancak biraz zordayım, kurum değiştirdim ve yeni sözleşme yaptım benim yeni maaş Eylül ayı itibarıyla başlayacak o güne kadar koşullarınız uygunsa, kasım ayında size iade etmek şartıyla bana şu kadar borç verme imkânınız olur mu dedim? Nisan sonları zaten,7. Ay da iade edecektim. O ağabeyin bana verdiği cevap yüreğimi delip geçmişti… İnan üstat bir arkadaşta biraz alacağımız var, o da bize eylül ayı gibi vereceğini söyledi, ancak verip veremeyeceği belli değil sanıyorum, vermesi çok zor, şayet o para gelirse onu sana verelim dedi. Elimde çay bardağı vardı bir anda elimde kaldı ve sert bir şekilde abi ben sizden sadaka istemedim borç istedim, varsa var dersiniz, yoksa yok dersiniz, benim için ikisi de aynı öneme sahiptir dedim. O zaman benim yanlış anladığımı, durumunun iyi olmadığını anlatmak için öyle söylediğini ifade etti. Ancak benim için, o güne kadar ki kardeşlik bahçesinde anlattığımız ve havasını soluduğumuz duygularımızın tamamı ölmüş ve yıldızlar toptan yere dökülmüştü… Tüm hayallerim ve ideallerim sanki o gün kurşunlanmıştı. Hakikaten kurşunlandı, içimde bekleyen açığa çıkmayan o duygularım son 20 yılda her yandan yara aldı…

Bunu neden mi anlattım, acıyan yanımı sizlere açmak için değil, sürekli alevlenen içimdeki ateşe bir yerlerden kül atıldığını gördüğüm zaman, kül atanların alevlerin oluşması için üfürenler olduğunu görünce elim ayağım tutmaz olduğu için sizinle dertleşiyorum…

Başkasının hayatındaki olumsuzlukları anlatmayı din olarak görüp onları paylaştığımızda çok büyük işler yaptığımızı sanıyoruz. Ancak aynı imtihanlardan geçeceğimizi hiç hesap etmiyoruz, oysa kişi kınadığı başına gelmeden ölmez diye duyduğumuz bu söz hakikaten bizi duman edebiliyor. Üniversite yıllarıydı, eczacılık okuyan, bir zaman aynı evde birlikte kaldığımız bir arkadaşımız, o günkü zengin Müslümanların hayatlarının ne kadar tutarsız olduğunu, herkesin har vurup harman savurduğunu anlatıyordu. Hatta O gün Ülker grubunun başında bir abi vardı yeni evliydi, bir rahatsızlığımdan dolayı evinde beni misafir etmişti. Bir hafta yenge bana hizmet etmişti. Çünkü o günler bizim için çok zordu, o günkü şartlarda öğrencilik evinde nasıl beslenebilirdik ki, ondan dolayı Küçükyalı’da bir hafta misafiri olmuştum… Eve geldiğimde o arkadaş bu abi gibi birçok insanı yerden yere vurmaya başladı ve çok kötü eleştiriyordu. Ona dedim ki, bir insanın nerede nelere sahip olduğunu eleştirmeyelim neler yaptığına bakalım olumsuzsa o eylemleri eleştirelim dediğimde benim onları fazla tanımadığımı kendisinin çoktan beri onlarla diyaloğunun olduğunu, onun için bu kadar sert davrandığını söylüyordu. Ancak zaman hızlı geçiyor bizler de büyüyorduk, okullar bitiyor ve iş güç sahibi olanlarımız vardı. Onlardan biri de bu eczacı arkadaşımızdı.

Öğrenciyken çok eleştiren o arkadaşımız, iş hayatına atılıp biraz para kazanınca ilk işi toplumdan uzak büyük bir villa yani dönemin malikânesine sahip olmak oldu. İnşaat bitmiş boya yapılıyorken bizi gezmeye götürdü, tek tek tanıtıyordu, şurası bizim spor salonu burası tenis sahası şuraya bir havuz yaptıracağım şuraya sazımı asacağım vs. diyordu. Hakikaten neyi nereye astı bilmiyorum ama bekârken insanları darağacına iyi asıyordu. Böyle tutarsız yaşamların ham meyvesi olan bizler, bu gün kıvamında olgunlaşmış meyveler yemek istiyoruz, görmediğimiz zaman da meyvelerle birlikte bahçeyi ateşe veriyoruz.

Şuna inanıyorum ki, hepimiz birbirimizin imtihanıyız, ona göre yaşam alanımızı belirlemek olsun icraatımız. “Kendi nefsimi temize çıkaranlardan değilim, biliyorum Rabbimin koruması olmasa nefis hep kötülüğü emreder…”Bu hengâmede dosdoğru yaşamak elbette çok zor, işte bizim sorumluluğumuz o zoru başarmak olmalıdır. Bunları söylerken birileri ne yapsa, senin elinde olmadığı için onları eleştiriyorsun demiyorum ve asla öyle bakmıyorum. Türkiye İslamcılarının bilinçaltı çok dolu olduğu için, şu an yaşananlar o bilinçaltının bilince egemen olmasından başka bir şey değildir. Dün züğürtlüğü anlatan ve öyle kalmanın elzem olduğunu söyleyenler lort oldu. Bazılarımız normal yaşam akışı içinde istikrarlı bir iş hayatı sonrası ciddi bir sermaye birikimi sahibi oldu. Bu sermayedarlar toplumda en anlamlı yaşama sahip olanlardır desem sanıyorum yanılmam. Bu insanlar nasıl bir yoldan geldiklerini çok iyi biliyorlar ve ellerindeki imkânları başkalarıyla paylaşmanın hazını alıyorlar. Herkes toplumdan uzak fildişi kulelerde yaşarken, bu insanlarımız normal hayatın içinde derdi olanların dertlerine ortak olarak yaşamaktan haz alıyorlar.

Bazılarımız da hala ideallerinin peşinde koştuğu için işini bilmeyen kafası çalışmayan boş varlıklar olarak adlandırılmaktadır. Hatta zamanla aynı evde kalıp kimisi çok aşırı zengin kimisi de hala dertli ve ideallerinin peşinde koştuğu görüldüğü zaman, sen hala burada mısın köprünün altından ne sular aktı, paran varsa davan var, yoksa kim ne eder, senin davanı diye, nasihatler dinledikleri de oluyor. Böyle dönemlerde işini bileceksin bir yere geçmek istiyorsan adam bulup orayı yakalayacaksın, yoksa kaderinle baş başa kalırsın diyerek çok öğütler dinlediğimiz olmuştur hatta bendeniz, abi hala orada mısın senin gibi şizofren kaldı mı diyenlere kulaklarım şahitlik yaptı…

Geçmişin üzerine oturduğu dinamikler saman çöpü ise bu gün karşılaşacağınız hayat saman alevinden başkası olmuyor… Onun için diyorum ki, bugünlerimiz geçmişte elde edemediğimizden dolayı hınç yüklenerek bilinçaltını cephanelik yaptığımız hayatın, şimdi patlayan mermileri arasında can çekişiyoruz. Bu can çekişmeye ya son vereceğiz, ya da birileri elinde yanan meşaleyi her şeye rağmen taşıyacak ve o uğurda can verecek, can verirken koşup gelenler aynı davaya inandığını söyleyenlerden olacağı için, sen de mi burada bu haldesin diyenlere İsmet’in kitabının ismiyle vereceğimiz bir cevabımız olacak elbet… Peki, “Waldo sen neden burada değilsin” diyerek filmin perdesini kapatacağız…

Bahadır HATAYLI/06.07.2022/00.51


"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!