Küresel virüs, Ulusal devletleri çok kötü vuracak gibi. Kuzey Afrika’dan başlayarak Ortadoğu’ya sıçrayan, Oradan uzak Doğu Asya, derken tekrar Avrupa Asya karışımı bu dalgalanma, bir rastlantı ve öylesine görünüyorsa, insanların yaşamlarının anlamının kalmadığı günlere gelmişiz demektir.
Dünyanın demografik yapısı sürekli
değişim halinde, bu değişim doğal göçler olmaktan çıkmış, zoraki dayatılan bir
değişim halini almıştır. Yıllardır, Afrika ve Asya’dan Avrupa’ya ve ABD,
Kanada, Avusturalya gibi ülkelere yapılan göçler şimdi de Avrupa’nın kendi
içinde etkin duruma geldi. Küresel İfsat gücü olarak tanımladığım ve dünyanın
patronu olarak görülen bu virüs, dünya egemenliğini sürdürmek için, aklınıza
gelmeyecek oyunları tezgâhlamanın derdindedir. Bu oyunların planını yaparken,
hiçbirini insanlığın zararı şeklinde sunmuyor, insanlığın başına gelen ve
gelebilecek felaketlerden insanları nasıl kurtaracaklarının reklamını yaparak
uygulamaya geçiyorlar. Ondan dolayıdır ki, bu gün yaşadığımız tüm olumsuzlukların
gerisinde bu küresel virüsün etkisinin ve çabasının olduğu bilinmelidir.
Suriye krizini başlatarak Suriye
üzerinden burada mağdur olan insanların zorunlu göçle baş başa kalması, planlanmış
bir demografik değişimin uygulanmasıdır. Bu gün ülkemiz gerçeğini dikkate
aldığımız zaman, Yoğun bir Arap nüfusun gelmesi ardından Afganların buraya
gelmesi, yakın dönemde de Ukraynalıların yoğunluğu, ülkemizin demografik yapısı
üzerinde kurulan bir oyundan ibarettir. Çok sesli ortamlarda, mesajlar
anlaşılmaz ve sizin planlarınız hızla ilerlerken, toplumun bundan haberdar olup
ve ona inanması uzun zaman alabilir. Onun için toplumları kendi içinde, Milli reflekslerin
törpülenmesi için farklı etnik kökenden olanlarla, ülkelerin demografik yapısı
ciddi bir değişime zorunlu tutuluyor. Bu durum, tamamıyla ülkelerin kendi
yönetimlerinin dışında gerçekleşen ama yönetimlerin kendisi yapıyormuş gibi bir
algıyla yapıldığı planlardandır. Bunlarla neler amaçlanıyor diyenler olacaktır.
Elbette bir amaç varsa sinsi devam etmesi gerekiyor, o zaman planlarınızın
amacını gizli tutuyorsunuz ama o plana hizmet den araçları, toplumların
benimsediği ve kendisine faydalı olduğuna inandığı faktörlerden seçiyorsunuz.
Öyle olmadığı zaman hedefleriniz gerçekleşmeyebiliyor.
Bizim gibi duygusal Milletler,
duygusal bağların ve duygusal etkileyicilerin etki alanına girerek, akılcı ve
sorgulamaya dayanan tahlilleri yapmayı çok fazla istemeyiz. Onun için de bizim
dışımızda bizim için hazırlanmış olan planların ne olduğunu ve bu planlar
uygulamaya konulduğu zaman nasıl bir amaca ulaşıldığı, bu amaca ulaşmakla,
sonrasında nasıl bir dizayn düşünüldüğü gibi konulara kafa yormayız ve görülene
bakar geçeriz. Ondan dolayıdır ki, yaşamın hep yıpranan ve sorunların çözümü
için problemlerin altına tüm bedeniyle gererek, faturayı çok kabarık ödeyen
milletlerden oluruz.
Anadolu, Avrupa ve Asya için önemli coğrafik
ve jeopolitik bir yerde bulunmaktadır. Bu coğrafyada yaşayan bir Milletin
sorunsuz bir hayat sürmesi hakikaten armağan olur. Siz iyi olursanız karıştırırlar,
kötüyseniz kötü olarak kalmanız için ölmemek adına, ne gerekiyorsa yaparlar ve
sizin sürünmenizi isterler ama ayağa kalmanıza hep engel olurlar. Bu durum coğrafyanın
bir kaderidir. Coğrafyanın o kaderini bizler de bir kader olarak yaşarız.
Son dönemlerde Mülteci olarak gelenlerin,
yerlilerden daha çok hak sahibi gibi davrandıklarını sık sık paylaştığım
olmuştur. Bu paylaşımlarım asla ve asla, şovenist bir ırkçılık söylemi olarak görülmemelidir.
Çünkü biz yardıma ihtiyacı olan herkesin dil, din anlayış gözetmeden hepsine
ulaşmaya çalışan bir anlayışın temsilcisiyiz. Bizim bu anlayışta olmamız
hakikatleri dillendirmemize mani değildir. Hakikatleri okuyamadığımız ve
yapılan planları da göz ardı ettiğimiz zaman, yardım ettiklerimize yardım
edemeyecek duruma gelme tehlikesi ve onların da bizim yardımlarımıza sığınarak,
bilinçli hareket eden aktif hareketli yönlerini imha edeceklerini gördüğüm için,
bunları zaman zaman gündem yapabiliyorum. Bu şekilde bir yaşama mahkûm olmamızı
isteyenlerin, küresel oyun kurucular olduğunu iyi görmek gerekiyor. Suriye
Politikamız bizi ciddi anlamda sarstığı bir gerçektir. Suriyeli mültecilere
karşı bizde antipatik bir tutum geliştirildi. Bu tutumun oluşmasından önce kanaatlerimiz
bir kilim gibi ince ince dokundu, kanaatler doğrultusunda bir tavır salmamızı
çok istediler, ancak biz onların istediği tavrı değil, biz kendi irademizle,
sorumluluğu fazla olan ağırlıkların altından nasıl kalkacağımızı bildiğimiz
için, onu kendi bakış açımıza göre çözmemiz gerekiyor. Bu sorunları oluşturanların,
çözüm denklemi olarak önümüze koyduğu denklemlerle sorunlara yaklaşırsak, bir
daha altından asla kalkamayacağımız sorunlara yol açacağı bilinmelidir.
Yukarıda saydığım bölgelerde gerçekleştirilen
demografik hareketliliklere bağlı toplumsal değişim süreçleri, ciddi
problemlere gebe kalır. Bunların başında, Millî birlik ve Milli kültür bilinci zayıflar
ve bir topluma yapılacak saldırılar karşısında bu değerler toplayıcılık yönünü kaybeder.
Gayrisafi Milli Hâsıla düşük olduğundan bu yükleri taşıyamaz hale gelir ve
ekonomik zorluklar yaşanır. Kendi halkından büyük bir çoğunluk zor şartlarda
yaşarken, kendi halkına bu yatırımları yapmayan yönetimler doğrudan hedef
haline gelir. Demografik yapıdan kaynaklı çeşitlilik, toplumsal kaosların
oluşturulmasına uygun hale gelir. Buna bağlı karmaşıklıkların önlenmesi için
silah tüccarlarının salyası akar ve yeni bir Pazar oluşturmanın hevesiyle,
sizin imkânlarını istekleri doğrultusunda harcamanızı isterler ve başka alanlara
yatırımlar yapamadığınız için ciddi toplumsal problemlere kapı aralanır.
Bizim yörede eskilerin kullandığı bir
deyim vardı, insan bir kere yerinden oynadı mı gör başına neler gelir… İnsanın
yerinden oynamasının sebepleri sizin kendinizle alakalı ve tamamıyla doğal
hazlarınızı farklılaştırmak veyahut ta farklı ortamların tadından istifade
etmek maksatlı hareketlilik oluyorsa, bunun bir sakıncası olamaz. Ancak tüm
değişim dinamikleri sizin dışınızda meydana geliyor ve sizde zorunlu nüfus
hareketliliği oluşturuyorsa, bunun arkasında mutlak sinsi emellerin olduğu
unutulmamalıdır.
İşte, Ukrayna’dan dışarıya göç dalgaları,
Afganistan, Suriye, Irak, Sudan, Somali, Yemen, Libya gibi ülkelerdeki iç
karışıklıklardan kaynaklanan göç hareketleri geleceğin dünyasını oluşturanların
dünyayı dizayn etme planlarıdır. Bu planların dünyaya daha fazla zarar
vermemesi için bölgelerde abi durumunda olan devletler, diğer devletlerde
oluşacak ateşlenmeleri bölge içinde çözüme kavuşturup, küresel güçlerin olaylara
müdahil olmalarının önüne geçmelidirler. Bunu yapamadığınız takdirde, dünyanın
cinayet lobisinin küresel virüsü tüm dünyamızı kasıp kavuracak duruma gelecektir.
Duygularla konuşmaktan ve duygularımıza göre bir yaşamı yönetmeyi bırakalım,
doğrudan aklın ince kavrayışını dikkate alarak, dünyadaki olayların kaynaklanma
noktasını, gelişmeler arasındaki neden ve sonuç bağlarını ve bu güçlerin
menfaatlerine nasıl bir yaşamın uygun olacağını, detaylı olarak analiz etmemiz
ve gerekli tavrı koymamız elzemdir. Bunları gerçekleştirecek toplumlar, millî
birlik beraberlik ve dayanışma ruhuyla yarınlara söyleyecek sözleri olacaktır.
Ancak bunları dikkate almayan ve dünyanın gidişatı böyle biz de bunun içinde
olmamız gerekir diye sürekli yuvarlanan konumda olan Milletler ise yok olmaya mahkûmdur.
Küresel virüs, derken savaşlar, onlar
da tam sonuca götürmedi; şimdi açlık korkusu ve insanları bireyselleştirerek
yaşamı çekilmez kılarak hayat pahalılığı, iletişim yollarını ve ulaşımı imkânsız
hale getirerek, hayatı çekilmez kılmaya başladılar. Bunlarla süreç tamamlanmayacak,
dünya değişiyor, yeniçağa uyum sağlamak gerekecek, işler evinizden olacak,
hareket kabiliyetleri imha olacak obezite alıp başını gidecek, bir de öyle bir
korku senaryosunu gerçek kılacaklar. Eğitim hayattan çıkacak, küresel bir eğitim
öğretim yolu oluşacak, eğitim kurumları dünyanın birçok yerinde sıradanlaştı ve
alay konusu olmaya başladı. Eğitim öğretim kurumlarında sadece bilgi empoze
ediliyor mantığı oluşturulmak isteniyor böylece terbiye olarak eğitme süreci
imha oluyor. Kim kimin yanında ne zaman olacak belli olmayan, tüm yollar meşru
zeminler haline getirilmek isteniyor. Çok ciddi bir eksen kayması yaşanıyor, bu
kayma dünyamıza bir daha mutlu huzurlu bir yaşamı getirmeyecek düzeyde hızla,
umuttan ve hakikatten uzaklaşarak kendi karanlığına gömülmeye yol alıyor.
Diyeceksiniz ki, yahu kardeşim, nüfus
hareketlilikleri, millî Hâsıla, savaşlar, paylaşım, silah tüccarları yeni
planlar tüm bunları bir araya nasıl getirip önümüze karmaşık bir menü olarak
koymayı beceriyorsunuz, bir araya gelmeyen bileşenlerle nasıl bu yargıda
bulunuyorsunuz diyebilirsiniz. Ancak ben şunu ifade etmek zorundayım, bu kadar
çok bilinmeyen bize göre bilinmeyen, ama o bilinmeyenleri oluşturan küresel ifsat
gücü onların ne olduğunu ve sonuçların nereye götüreceğini çok iyi hesaplayarak
bunu yapıyor… Onun için, tüm kan, gözyaşı, açlık savaşlar, çatışmalar, rekabetler,
hastalıklar, gıda krizi vs. aklınıza gelebilecek tüm olumsuzların getirisi
bunların havuzuna akacaktır. Çünkü bunların yaşaması bu karmaşıklıklar üzerine kuruludur.
Onun içindir ki sürekli ifade ediyorum, ne olur bunlara dikkat edelim yaşam
karanlığa gömülmeye gidiyor. Karanlıkların kurucuları hiçbir canlıyı aydınlığa
çıkaramazlar…
Aydınlık ancak Kâinatın sahibinin yanındadır.
“Allah iman edenlerin yardımcısıdır, onları karanlıklardan alır aydınlığa götürür,
Hakikati örten kefirlere gelince onların yardımcıları dostu da Tağuttur, Tağut,
onları aydınlıktan alır karanlıklara götürür, onlar ateşin arkadaşıdırlar orada
süresiz kalacaklardır.”
Yukarıdaki beyanda Rabbimiz, Allah’ın
dışında hesap yapanların hesapları Aydınlıktan karanlığa taşımaktır. Aydınlık
tek, ama karanlıklar bayağı çoktur. Onun için bu karanlıkların hepsinden uzak
olmanın yolu aydınlıkta yaşamak ve karanlıkların olacağı ihtimali olan her
ortamdan uzaklaşmaktır. Gittiğimiz yol karanlığa kodlanmış, olanca hızıyla
devam ediyor, kaptan dur bu araçtan inecek var diyecek, yiğit ve iradeli
korkusuz liderlere ve o liderleri her daim uyanık tutacak milletlere ve bu milletleri
bilinçlendirecek dava eri aydınlara ihtiyaç vardır. Bunları göze alan ve
yanlışları marifet gibi yaşamayanlar, yarınlara söyleyecek sözü ve gelecek
nesillere verecekleri mesajları olanlardır.
O aydınlıklara yaşarken şahit olmak
ümidiyle, herkese gönülden muhabbet ve dualarımı iletiyorum…
Erol KEKEÇ/05.05.2022/01.21
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder