Dalların ucundaki yaprakların köklerinden çıkan tomurcuklar açılmadan, kokusu burun direklerimi kuşatmış sanki, nedir bu doğanın beni benden eden büyüleyici muhteşem kokusu!
Alışkın değilim ben böyle büyüleyici
güzel kokuların beni kuşatmasına. Yaşadığım ortamın her yanından lağımlar
patlamış öyle pis ve iğrenç kokular arasından geçtim ki, üzerime sinmesinler
diye içlerinde durup bir nefes almayı bile kendime haram eyledim. Bu muhteşem
tablo ile ansızın karşılaştığımda kendimi cennete sandım. Acaba burası cennet
olabilir mi diye düşler âlemine dalıp gitmişken, üzerimden hızla ilerleyen ve
akarak geçen yağmur yüklü bulutların serinleten nemi ile kendimden geçtim.
Bir bahar mevsiminde kırlangıçların
kafileler halinde leyleklerden önce göç ederek geldiği yerde bunları canlı
canlı yaşadım ben… Nergisler, sümbüller, leylaklar, tomurcuklanmış, bir güneş doğumuyla
etrafa rengârenk güzellik ve koku salacakken, sesiz sakin durulmuş bir yürekle
kendimi bunların içinde buldum.
Baharın karnında neler taşınmaz ki,
onlara tanık olanlar ne dediğimi çok iyi anlarlar eminim. Güzden yaprakları
sararak dökülmüş, bir rüzgârla savrularak gövdesinden uzaklara taşınmış, ancak
kışın soğuk kasırga kar ve yağmurlarına boyun eğip, çamurlara batmış
yaprakların geriden gelen torunlarıyla tanışır insan! Yeni bir başlangıcın
tohumları ve müjdesi saklıdır baharın karnında, dudaklarına ulaşmamış ve
dilinden dökülmeyen…
Baharın gözlerim hep şafak
beklemiştir benim. Karanlık günlerin aydınlık şafağını, uzaklara giden
dostların dönme şafağını, kırılan umutlarımın göverecek şafağını, gençliğimin
ve olgunluğumun aklımı başıma taşımasının yakın olmasının şafağını, Çocukların
korkusuzca göğün en yükseğinde uçurtmalarına kimsenin dokunmasını istemedikleri
şafağı, aslında ben bir bahar mevsiminin her kıştan sonra yeniden canlanan her
ortama ışık saçan evrenin şafağını yüreğinde taşıyan ama karanlıklara göğüs
gerse de asla yenilmeyen, aydınlık umutların kararmayacak şafağı olduğumu
söylemeliydim!
Yemyeşil çimenlerden geçerken,
tırtılların korunmak için ördükleri ağın üstünden onları rahatsız etmeden
atlamak en büyük sevincim olurdu benim. Tırtılın evine dokunmak sanki yüreğimden
bazı damarlarım sökülüyormuş gibi acı duygulara boğardı beni… Yoncaların boyca
uzarken dallarını koyunların kas kavlak yapıp sadece köküyle kendisini
tanımladığı yerde, her türlü nimetler avucumun içinde yüzerken, kendimi
tanımlamaktan aciz olup bitap düşmüş olamazdım. Onun için öncelikle kendimi
arıyorken kendimle yeniden tanışma güzelliğine eriştim. Bu baharlar benim
hayatımın ortasına mührünü basıp, kendinden bir parça olduğumu bana anlattılar.
Her kıştan sonra nasıl canlanacağımın yolunu gösterdiler. Ben baharın içinde,
umutları her kıştan sonra yeniden filizlenen, kırlangıçların uzaklardan
getirdiği bir sıcaklık gibi, gönlümün her yanı ısınırken, Güneşin batmaması
için olanca gücümle güneşe doğru koşarım ben…
Bahar çiçekleri can kan ve sıcaklık
salar içime, ben onlarla silkinerek, bir anda gelirim kendime! Kendine gelmiş
beni, baharın tomurcuklarından başka ne yolumdan edebilir ki, ömrüm boyunca
tomurcukların koparılmadan çiçeğe ve meyveye dönmesi için çırpınan ben, bundan
sonra gelen zorluklara aldırış etmeden yürümezsem, esen rüzgâr yapraklarımı
savurup götürsün o zaman!
Anlayışsız dudaklar, baharın bağrında
tomurcuklanıp çiçeklenecek, yüreğimin korumayı görev bildiği, çiçeklerimi
onların okşamasına göz yumamam ben… Aşkların kıvılcımlandığı sevgilerin
yüreklere kement attığı yerin iklimini tüm hücrelerime kadar yaşayarak buralara
geldim ben… Baharla aramdaki köprünün başına haramilerden oluşan manganın
başına keskin bir nişancı kurulmuş, bana doğrulttuğu silahın namlusunun geriye
tepip alnının ortasından vurulacağından habersiz, baharı yok etmek için esen
rüzgârın yönünü değiştirerek çiçeklerin kokusuna engel olmak istiyormuş… Bilmez
misin be gafil, ariflerin bahçesinde bir çiçek tüm çiçekleri bekleyerek ondan
sonra koroyla açılış sevinci yaparlar. O kadar sevincin içinde sen kimden neyi
almak istersin de, baharı bize haram etmeyi seçersin…
Kayalardan akarken sesiyle etrafa
ayrı bir güzellik katan sular, ayaklarımı içine soktuğumda beni biraz üşütse de
yüreğimin sıcaklığı ile ısınıp bana yeniden baharla barışmam için dil dökerek,
kışla arama girip baharı bana sevdiren bu kayalıkların üzerine az mı gün
görmemiş sevgi ve sevdalarımı bıraktım… O sevdalarım bugün ayağa kalkmış
baharla canlanıp bana yeni bir hayatın müjdesini vermeye çalışırken, kışın
selamı ile ayıldım, ancak kışın üstüne bulut gibi kümelenmiş güzün haksızlığa
uğradığını söylediği günlerin, sanki kâbusu çökmüş gibi beni bana yine
bırakmadılar. Az kalsın alıp götürüyorlardı, ansızın ayıldım ve kendime gelerek
kış uykusunun ardından güzel misk kokular eşliğinde baharın kendime geldim…
Baharın içinden doğan, baharın
ötesinde kolları etrafı saran, dört mevsimin birinde, istediği zaman istediğini
verecek olan yüce yaratıcı, neden böyle bir düzenin içinde bu kadar seçim
hürriyeti verir. Seçme yetisini kaybetmiş benim için, baharın ne anlamı kalır
ki, beni benden iyi bilen kâinatın tek sahibi, bundan sonra baharın uçmaya
hazırlanan kanatlarının içine, kimin asil duruşunu saklamış olabilir… Asaletten
yoksun nice düzenbazlar gördüm, hüneri olmadıklarından baharın içinde yer
bulamadılar. Bahar, bağrına hançer saplanmış olanların acılarını dindirmek için,
tüm çiçeklerin sevgi ve şefkat gösterisi yapmasına fırsat tanıdığından beri
benim içimde kaynayan mahşer, sanki çağlayan su sesiyle sükûnete erdiren
ırmaklara döndü… Irmaklar da akarken, yüreklerde konaklamak için sandalımın
küreğini sakladım, kimse benden habersiz beni bahardan ayırmasın diye…
Ben baharın çocuğuyum, her mart
ayında yeniden filizlenen çiçekler gibi etrafıma tomurcuklar serperim. O
tomurcuklar benim düşüncelerimin tek sahipleneni olduklarından, beni alıp
benden çok uzaklara götürüp, orada dostluğumuzu pekiştirirler. Doğa benim
dostum kardeşim canım sırdaşım, eskimeyen gönüllere her daim ışıklar saçan
dertli gönüllere gülücükler serpen, zamanın içinde en bahtiyar merhametli ve
çoğalmaktan imtina etmeyen zamana Yenilmemiş mevsimlerin karayazılı bahtı kara
anası… Hiçbir doğumdan kaçınmaz ama doğumdan sonra yaşadığı acılardan bir yol
eylemiş kendine… Acılarla sevgiler izdivaca girince baharın patlayan
tomurcuklar, yaşam saçar önümüze, yaşamın içinde kuşlar börtü böcek hayvanat
insan ne varsa duyurun hepsine halaya kalksınlar benimle… Baharı karşılarken,
yeni bir doğuma tanık olalım kışın soğuğu kalmasın üzerimizde…
Yine bir umut yine bir sevinç, yine
bir bahar, yine çiçekler tomurcuğa dönmüşler benim gönlüm hepten sükûnete
ermiş, kendinden geçerek baharın bahtına yazılmış olanları herkesin anlamadığı
dilden tercüme yaparak hayata bir adım daha katmak istiyor, yaşamın tam da sonu
denildiği akşamın karanlığında…
Sevgilerim hilesiz, sevinçlerim
sebepsiz, gönlümün ısınması yüreğimin kadri kıymet bilen merhametli atışı beni,
baharın koynunda sabahlamak için akşamın karanlığından alıp çiçeklerin ortasına
bıraktı… O çiçeklerle, çiçekler içinde
bir güzel koku serperek yüzümdeki gerginliği yok ettim baharın kaynayan
coşkusuna ortak olmak için…
Hoş geldin baharım benim, damarlarım
senin sıcaklığınla ısınacak bunu biliyorum ve hep senin gelmeni sayıklarken
çiçeklerin kokusuyla burnumun direğini yaraladım ben…
Selam sevgi ve muhabbetlerimle bahara
yolculuk yaparken kıştan geçerek geliyorum ben…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder