“Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde
insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah vaadinden dönmez.”AL-İ İMRAN:9
“Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar
ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi.
Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak
Allah’ın katındadır.”AL-İ İMRAN:14
De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a
karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde
ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah,
kullarını hakkıyla görendir.”AL-İ İMRAN:15
“Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş
azabından koru” diyenler, Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun
büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan)
bağışlanma dileyenlerdir.”AL-İ İMRAN:16
Talan olduk Rabbim talan olduk,
gözler görmüyor olanları, yalan olduk. İhaleler aldı başını gidiyor, dünya
karanlık yönüyle üzerimizde kalmaya inat ediyor, insanlar bir tas çorba almak
için saatlerce kuyruklarda Güneşin sıcağında kavruluyor, sosyal devlet
merhametli kepçeyle alıyor, balyozla kafalara çakıyor, yıkıldık Allah’ım şikâyeti
sana yapıyoruz, bizim sığınağımız sensin ancak derdimizi sana açıyoruz.
Duyulmadık, avazımız
çıktığı kadar haykırıyoruz, yüksek duvarlar var duyması gerekenlerle aramızda,
peki ne yapalım nasıl anlatalım da duyuralım bu feryadımızı. Garibin feryadını
kim dinler, megafonu kapan başlıyor bağırmaya, anlaşılmaz kılıyor mesajları, o
zaman yine avucumuzu yalayarak alıyoruz elimize bağlamamızı, başlıyoruz devşirme
yaşamları taşlamak için söylemeye…
Be hey adam ne doymaz
karnın varmış senin, ihaleleri yedin, arazileri saçıp savurdun, sular vadisi
oldu çakallar vadisi, isimleri sakladın, karnı büyük koca adam yedin yedin
doymadın mı?
Yastık belinde adaya yaslandın,
demokrasi beşiğinde sallandın, rezidanslarda paylaştın, doğruluktan bir an geri
kalmadın, nedir senin bu halin, karnı büyük koca adam yedin yedin doymadın mı?
Tu bunların suratına dedin,
kaşı yaraladın, gümrükte gümbürtüleri sakladın, ramazan da tüm çadırlarda konakladın,
hayırda yarışmanın sevap olduğunu çok iyi anlamışsın(!)sanırım ondan olsa gerek
her yanda kolların… Be hey karnı büyük koca adam! Yedin yedin doymadın mı?
Bir vekâlet aldın, tüm
davaları omuzladın, dünyadaki tüm insanlar müvekkilin olsa, acaba ne olurdu halın,
acıyorum sana bu serveti nasıl yorulmadan sırtında taşırsın, karnı büyük koca
adam yedin yedin doymadın mı?
Dün bir sahile yolum
düştü, çadırların önünde yemek almak için ellerinde tencere tava ile
bekleyenleri gördüm, polisi arayıp ihbar edeyim dedim, sonra acıdım, karnı
büyük adamın malzemeleri boşa gitmesin, bu garibanlar alıp evlerine götürsünler
istedim. Be hey karnı büyük adam, bana bir şeyi sen öğrettin, hayır yapıyorum
diyenlere hayır demeyi orada öğrendim. Karnı büyük koca adam yedin yedin
doymadın mı?
Nasıl dağıldı bu imkânlar,
sanırım sizin payınız, aslan payı, geridekiler kemikleri toplamalı, biri bana
sorsa nasıl anlatırım bunları. Be hay karnı büyük koca adam bir de ortağın olmalı,
o da koca şehri amuduyla götürdü. Karanlıkta bir oyun oynansa mutla kuralları
ondan sorulmalı, yoksa Munzur’un ak suyu gibi kim bulur failleri… Karnı büyük
koca adam yedin yedin doymadın mı?
Bir gün yanlışlıkla acaba
bu aslan payının tadı nasıldır, nefsimizin hakkı vardır bir bakalım dedik, neredeyse
gözümüzden olacaktık. Karnı büyük koca adam, senden gizli vücut metabolizmanın
bir röntgenini çektireceğim, bu kadar karmaşık bu besinleri nasıl hazmettiğini
doğrusu çok merak etmeye başladım. Bizim midemiz, bir başkasının yemesi
gerekeni yemeye meyil ettiğinde hazım sistemimiz allak bullak olur, acaba
sendeki bu sırrın aslı nedir meraklanmaya başladım. Be hey! Karnı büyük koca
adam yedin yedin doymadın mı?
Bahanelere sarılıp
gerekçeler oluşturmada askerler tam bir uyum içinde,”Ne yapalım Böyle Buyurdu
Zerdüş”dercesine Nietzsche’nin kitabını tutuşturup elime, yolluyorlar beni
geldiğim yere, ben de hemen okumaya başlıyorum, belki bu tılsımın sırrı burada
vardır diye, dalıp gidiyorum birden ve unutuyorum seni, ondan sonra sokağa bir
çıktığımda kalabalıklara karışarak başlıyorum bağırmaya, karnı büyük koca adam
ye ye bitmez bu dünya, varsın gırtlağına tıkansın aldırma sen ye, diye bir
kalabalığın içinde bulmam mı kendimi? Bir de bakıyorum yanımdan bir cenaze geçiyor,
bir refleksle sormam mı, neden ölmüş bu diye, aldığım cevap, çok yemekten
çatlamış ölmüş diyorlar. O güne kadar karnı büyük koca adamla ilgili konuşurken
birden konuşmamın yönü değişiyor başlıyorum bağırmaya…”İşte yedin mi böyle
yiyeceksin ki, herkes bir adam görsün diye…”
Karnı büyük koca adam,
ortağında gayet zeki, nasıl pay ettiniz bunları aranızda; zor olmadı mı? Evet, anlaşıldı,
siz Allah kelamını da çok iyi biliyorsunuz,”Her zorlukla beraber bir kolaylık var”buyruğundan
yola çıktınız değil mi? Ondan şu anda çok rahat ediyorsunuz(!)Karnı büyük koca
adam ye ye bitmez bu dünya, helal olsun sana, kılıfına uyduruyorsun ya. Bir de
veciz çocuğumuz var senden sonra kucağımız da, sanırım ölümsüzlük yazılmış
bahtına “bal tutan parmağını yalarmış”,balları hep sen ve avenelerin taşıdığınıza
göre, Bu millet ne yalıyor bir anlatsana…(!)
Kimse üstüne almasın
sakın, benim bu anlattıklarım, sadece hayali kahramanlara bir hatırlatma olsun
diye yazdımL(!).Etrafınız da görürseniz de şaşırmayın,
hayali olmayanın gerçeği olmazmış, biz de her hayal gerçekleşmesin istedik…
Karnı büyük koca adamlar ola
ki bir gün yolunuz düşerse bizim köye, üç ay öncesinden haber verin ki, Çin’den
pirinç ithal edelim, sizi doyuramadığımız için mahcup olmayalım ne olur…
Rahmetli Barış Maço’nun
bir bestesi ile bitireceğim ki, bu kadar hatırlatmadan sonra bu besteyi dinleyerek
rahatlayasınız diye…
Yaz dostum güzel
sevmeyene adam denir mi?
Yaz dostum selam
almayana yiğit denir mi?
Yaz dostum altı üstü beş
metrelik bez için
Yaz dostum boşa geçmiş
ömre yaşam denir mi?
Yaz tahtaya bir daha tut
defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa
bir gün öder hesabı,
Yaz dostum yoksul görsen
besle kaymak bal ile
Yaz dostum garipleri
giydir ipek şal ile
Yaz dostum öksüz görsen
sar kanadın kolunu
Yaz dostum kimse göçmez
bu dünyadan mal ile
Yaz tahtaya bir daha tut
defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa
bir gün öder hesabı,
Yaz dostum Barış söyler kendi bir ders alır mı?
Yaz dostum su üstüne yazı yazsan kalır mı?
Yaz dostum bir dünya ki
haklı haksız karışmış
Yaz dostum boşa koysan
dolmaz dolusu alır mı?
Yaz tahtaya bir daha tut
defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa
bir gün öder hesabı
“Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde
insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah vaadinden dönmez.”AL-İ İMRAN:9
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
15.07.2013(10.20-11.40)
ÇENGELKÖY/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder