Bu Blogda Ara

15 Nisan 2023 Cumartesi

PARÇA PARÇA EDENLER PARÇALANACAĞI GÜNÜ BEKLESİNLER

“Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.” En’am:159

Tüm ruhlar yaratıldığı zaman, Allah, hepsinden söz almıştı. Ben sizin rabbiniz değil miyim diye sorduğunda, tüm ruhların cevabı evet sen bizim rabbimizsin olmuştu. Bu da gösteriyor ki Tüm ruhların yaratılmasında aynı donanım ve yazılım yüklenmiştir. Yani birine doğru olan, bir başkasına yanlış tanımlamıyor kendisini…Bu oluş aşamasında doğrunun ve yanlışın ne olduğu en açık ve sade şekilde tanımlanmıştır. Çünkü Adem’e eşyanın bilgisi öğretilmiştir. O bilginin farklı anlamlara gelmesi mümkün değildir. Ancak yaratılmış olanın hangi alanda boşluğu ve açlığı varsa, o bilgilere yaklaşımında o boşlukların etkisi çok olmuştur. Her ne kadar ruhların yaratılmasında tüm donanımlar aynı olsa da donanımın kendi yazılımı kullanılmak istenmediğinde, farklı sonuçlarla karşılaşabiliyorsunuz. İnsanın yaşam alanındaki farklı yorumlamaları da bunun bir göstergesidir.

Bir tanım Allah tarafından yapılmış ise, bunun farklı yorumlanması ve farklı anlaşılması mümkün değildir. Ancak Allah’ın doğrudan tanımlamadığı ilkelerini belirleyip, o ilkeler içindeki kapsam alanını, insanın kendi özgür iradesine bıraktığı noktalarda farklı yorumları bulmak mümkündür. Ne yazık ki insan, farklılığın olacağı konularda aynılık isterken, kesinlikle farklı anlaşılmasının mümkün olmadığı konularda da her kafadan bir ses çıkarmaktadır. Böyle olunca Allah yukarıdaki ayetteki gibi uyarılarını yaparak insanların yeniden kendi yaratılış özüne dönmesini istemektedir.

Allah’ın tanımlamasında bir eksiklik ve farklılık bulamazsınız, her toplum için İslam kavramının anlamı hep aynı olmuştur. Tevhit, geçmiş toplumlarda birden fazla ilahı tanımak olmadığı gibi günümüzde de aynı anlama gelmektedir. Bir ve tek olmaktır. Bu kadar açık ve sarih bir yaşam manifestosu sunan Allah’ın buyruklarından, nasıl böyle farklı sonuçlar çıkarılır. Herkes kendine uygun olan ve kendi açlığını ve boşluğunu dolduracak olanıyla hakikate yaklaştığı zaman, her yönelen kendi hissiyatını dinin kendisi olarak açıklayabiliyor. Böylesi bir algı baştan itibaren sakat ve kof olduğu için, doğum noktasından uzaklaştıkça din diye bilinen kümülatif birikimler, fazlalıklarını sırtlanarak gelecek nesillere miras olarak kendisini taktim etmektedir.

Eşyanın tüm bilgisinin Ademe öğretildiğine dikkat edersek, ondan sonra gelenler Adem’in sülbünden olduğuna göre, onlara farklı bir bilgi aktarımının olması mümkün değildir. Genetik olarak geçtiği gibi, ruh olarak zaten özel bir kodlama yapılmıştır. Bu kadar açık ve net bir yaşam kodlaması, miras olarak bize geldiğine göre, acaba neden insanlar kendi aralarında bir bütünün parçasını, bütün haline getirerek onunla övünerek, onun mutlak doğru olduğunu başkalarına dayatmaktadır.

Ruhlar aleminden gelen ortak değer, Rabbin buyrukları unutulduğu için, insan rotasından çıkmıştır. İnsanı rotaya yeniden taşımak için, Allah uyarıcı ve kitaplarla insanı yeniden insan olmaya taşımak istemektedir. Bunu yapmadığı zaman insanın var olması ile olmaması bir anlam ifade etmeyeceği için, insanın sonunun yakınlaşması gelmiş olacaktır. Yaratılış ekseninde hedefine uygun yaşamayan bir varlığın yeryüzünü işgal etmesinin de bir anlamı olmayacağı için, insan yaşamını anlamlı kılmak isteyen yaratıcı, merhametli olduğundan insanlara her dönemde uyarıcılarla beraber kitaplarda göndermiştir. Ancak insan bu uyarıcılara ve kitaplara karşı oldukça sert tepkiler göstererek inkâr yoluna da gitmiştir. Çoğu zaman da inkara yönelmeden herkes çıkarına uygun olanla övünerek dinin emirlerini yaşadığını sanmıştır.

Tanımı net ve hedefi açık olan bir kitabın aynı donanımda olan varlıklarca farklı anlamlara gelecek şekilde anlaşılması ve öylece yaşama aktarılması, doğrularla insanın arasının açıldığının göstergesidir. Doğrularla ilişkisi kalmayanların doğru olan bir parçayı savunur olmaları onları doğrunun içerisine taşımayacaktır. Çünkü doğruyu kendi çıkarlarına uygun olan kısmıyla ele alıp o şekilde savunur duruma geçtiklerinden, savunduklarının doğruyla alakası kalmamış olacaktır. Bir bütün parçalara ayrıldığı zaman, bütün içindeki anlamını ifade etmez ve bütün içinde anlaşıldığı gibi anlaşılmaz. Dolayısıyla bir parça bütünden ayrı olarak ele alındığı zaman doğruluğun temsilcisi asla olamaz. Bütün yaşanırken, bütünün içinde bir ayrıntının insanın fıtratıyla olan ilişkisine göre daha ön plana çıkması bunlarla karıştırılmamalıdır. İnsan olma rolünü yerine getirmeyen bir varlığın, yaşam alanı içindeki rolünden birinde uzmanlaşmış olması, onu nasıl ki insan yapmayacaksa, Hakikatin bütünüyle olan ilişkisi, sakat olanların parçayla olan ilişkisini koruyor olması onu bütün içine taşımayacaktır. Ondan dolayıdır ki, yaratanımız çok ince noktalardan bizi uyararak içine düştüğümüz acınası tabloyu önümüze sermektedir.

İşimiz Allah’a kaldıysa hiçbir yar ve yardımcımız olmayacaktır. Allah’ın hesabı çetindir. Bu çetin hesap günü gelmeden evvel kendi iç dünyamızdaki karmaşayı temizleyerek berrak bir atmosfere yolculuk yapalım vakit çok dar geliyor gelmekte olan…

İslam alemi olarak bilinen dünya, kendi yaşamlarını haklı ve doğru kılmak için her türlü akla ve mantığa uymayan ama rivayet diyerek kendilerince doğru olduğunda kuşku duymadıkları sözlerle yaşamı yönetmeyi de bir marifet bilirler. Doğru üzerinde farklı fırkaların oluşması mümkün değildir. Buradaki doğru akıl doğrusu değil mutlak vahiy doğrusudur. Vahiyle gelen doğrular üzerinde tartışma ve kendimize göre böyle böyle gibi yorumlar yapmak o doğrunun kendisine hakarettir. O doğruyu açık seçik tanımlayan Allah olduğu halde, onları bana göre böyle ona göre böyle diye anlamları farklılaştırarak tanımlamak onun şanına ihanettir. Bir kuleye çıkarken, aşağıyı görüş menzilinizde değişir. Kaç metre yukarıya çıkmışsanız o kadar görüş menziliniz oluşur. Ancak aşağıdaki yukarıdakinin gördüğünü göremeyebilir, ancak yukarıdan görülenler aşağıdaki görüşün dışında bir görüş olmayacaktır. Çünkü hepsinin kuleye çıkış noktası aynı olduğundan, aynı noktadan yola çıkanların kimisi aşağıda kimisi yukarıda kimisi tepede olabiliyor, ancak bulunulan konumlar kalkış kaynağının yerini ve doğruluğunu asla değiştirmiyor. Kalkış noktası aynı olanların daha çok görmesi, bir tehlike ve sakınca olmadığı gibi, diğerleri için de yanlış olamaz. Yani kimsenin elinde olanla sevinme gibi bir ayrıcalığı da olmayacaktır. Çünkü aynı nehirde yüzüyorlar.

Böyle bir anlayışla kalkış yapanların yanlışta ittifak etmeleri mümkün olmaz, ancak kalkış noktaları farklı ise onların da doğruda ittifak etmelerinden bahsedemeyiz.

Yaşadığımız çağ yanlışların doğruluğunu utanmadan haykırdığı bir çağ oldu. İnsanlar yanlışlardan yanlış seçmek zorundaymış gibi çok ciddi dinsel ve toplumsal baskı kıskacında kalarak özgürlüklerini bu yanlışlara feda etmek zorunda kalıyorlar. İnsanların özgürlüklerini imha eden bu dayatmacı anlayışların hiçbir anlamının olmadığını ve herkesin kendi içinde yanlışlardan bir zindan oluşturduğunu, Yaratıcımız anlatmasına rağmen hala bunların iyi taraflarını aramak zorunda kalırsak kendimize ait iyi bir yanımızın kalmayacağını da bilelim…

Hakikat yolunun yolcularının bunlarla hiçbir ilişiği olamaz, bunların işi Allah’a kalmıştır. Allah’ın gönderdiği hakikatler dışında kutsallaşmış olanlar size hakikat diye sunuluyor ve insanlar onun önünde el pençe divan durup hamuta kalkıyorsa, hakikat ile aranıza bu yaşamların karanlığı girmiş demektir. Bu yaşamlarla fazla uğraşmanın ve onlara verilecek bir cevabınızın olduğunu düşünerek kendinizi ve zamanınızı heba etmeyin, nasıl olsa Allah herkese yapmakta olduklarını yarın haber verecektir. Önemli olan hakikati karanlıklarla karıştırmamaktır.

Yaşadığımız çağ insanın kendi köklerinden koparılarak kendine özgü bir mağara kurarak o mağarada yaşamını sürdürürken en doğrunun kendi mağarası olduğunu iddia ederek, onu yaşayacağı ortama taşımaktır. Bütün bir insanlık böyle bir karanlığa taşınmadan herkesin yaşam ve ölüm arasında yapması gerekenin en iyisini yapmakla mükellef olduğu anlayışına kavuşarak, kendi dinamiklerinden yeniden dirilmesini sağlamaktır. Allah, ölümü ve hayatı hangimizin daha iyi amel yapacağımızı görmek için var etti…” O halde buradaki çabamız, zamanı, kötülükler arasında kimin doğru kimin yanlış olduğunu anlamaya çalışarak geçirmek olmasın…

Rabbim bizleri, bir bütün içinde idrak oluşturan ve o bütün içinde bir anlamının olacağını anlayan diğer tüm durumlarda anlamsız bir varlık olacağını gören basiret sahibi kullarından eylesin…Âmin

Makalemi burada noktalarken zihinlerin uyanmasına dirilmesine ve aydınlığa yolculuk yapmasına vesile olmasını rabbimden niyaz ederek sizleri Allah’ın selamı ile selamlarken iyilik dileklerimi en içten kalbi duygularımla sizlere iletmek istiyorum…Kalın sağlıcakla…

“Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.” En’am:159

Erol KEKEÇ/14.04.2023/15.20/Namazgah/İST


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Herkesin anlayabileceği kısa bir anlatım ile ana tema dili kullanılsaydı daha anlaşılır olacaktı.

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!