Bu Blogda Ara

6 Ağustos 2022 Cumartesi

TOPLUMSAL KAOSLAR NEDEN ARZULANIR

Bir topluma yaşamı çekilmez kılıp bunalım ortamları oluşturmanızın en önemli nedeni, toplumsal talepleri karşılamaktan uzak çatışmalar üzere kurulu bir tabloyu onlara sunmanızdır. İnsanların en çok depresyon yaşadıkları zaman, ne yapacaklarını şaşırmaları ve tercihlerini de istemedikleri halde belirlemeleridir. İstemediğiniz bir yaşamı tercih etmek zorunda bırakılmak kadar kötü bir durum yoktur insan için. Ne yazık ki bizim toplum tam da bunu yaşar olmuştur.

Ekonomik yaşamın getirdiği ağırlıklar altında ezilen insanlar, bu ağırlıkların altından kurtulmak isterken, diğer taraftan tercih yapmak zorunda bırakıldıkları kurtarıcılara da hiçbir güven duymuyorlarsa, bu insanlığın felaketi demektir. Bir toplumu böylesi bir felakete sürüklemek hiçbir aklı başında siyasal yönetimlerin işi olamaz. Çünkü insanların güvenlerinin yitirildiği ortamlar, toplumsal depresyonları beraberinde getirir. Depresyon toplumsal vakaya dönüştüğü zaman toplumun genetik dokusu yara alır. Yaralanmış bir toplumun, yaralı aslandan farkı kalmaz. Kime saldıracağının hesabını yapmaz ve önüne kim gelirse hıncını ona yöneltir. Toplumun geleceği bu son duruma bakarak, topluma faturayı kesmek kadar ahmakça bir tavır olamaz. Maalesef bizim gibi ülkelerde, icraat makamında olanlar, kendilerini hep doğru yapan olarak görmekte, toplumun ise, kendilerini anlamayacak düzeyde gerçeklerden uzak olduğunu düşünmektedirler. Böylesi bir algı toplumsal felaketi yaklaştırır.

Neden insanlar özgür iradesiyle doğru ve yanlış arasında farkı fark ederek, doğru tercihlere yöneltilmez. Çünkü kaos ortamları, kaos çıkaranların ömürlerini uzatacağı mantığı ile bakılır; dolayısıyla insanlık bu kaos ortamlarından istem dışı tercihe zorlanır. İnsanların tercihlerini belirlemekle sorunlar çözülmediğine göre, insanları böylesi karmaşık ve içinden çıkılmaz güvensiz ortamlara taşıma yerine herkesin kendi sorumluluk alanlarındaki görevlerini layıkıyla yerine getirip, insanların bilinçli tercih yapmalarından neden kaçınılır. Bizim toplumda yönetici erk hangi anlayıştan olursa olsun, sürekliliğini sağlamak için hep bulanık sularda insanları yaşatma arzusu içindedir. Oysa Yaratanın insanlardan istediği, sağlıklı bir ortama insanları kavuşturmak ve böylesi ortamlarda kendi iradeleriyle tercih yapma imkanlarını onlara sunmaktır. Zaten elçilerin gelme sebeplerinin arasında da bu durum en önemli etkendir. Önce karanlıklar kaldırılmalı doğru ile yanlış arasındaki ayırıcı belirgin çizgiler netleşmeli ki, doğruyu tercih edenler de tercih etmeyenler de bilerek eylemlerini ortaya koysunlar. "İman edenler bilerek iman etsin, iman etmeyenler de bilerek inkar etsin diye apaçık ayetler açıklanmıştır. "Dolayısıyla karmaşık ortamlarda insanların tercihleri kimseyi aldatmamalıdır.

Ülkemiz politikacılarının duruşlarına baktığım zaman, sahici ve sorunları ortadan kaldırmaya dönük bir çalışmanın, inandırıcı olmaktan çok uzak olduğunu görüyorum. Çünkü iktidar olanlar, günü kurtarma ve vitrin düzenlemekle meşgulken, muhalif olanlar yapılan vitrin çalışmalarının gözlerine iyi görünmediğini anlatarak zaman geçiriyorlar. Dolayısıyla iki anlayışta insanların problemlerine köklü bir çözüm arayışı içine girmekten kaçınıyorlar. Çünkü sorunlar çözüldüğü zaman sorunlarla boğuşmayan insanların bir daha neden kendilerini tercih etmeleri gereksin ki diye düşünerek hep sorunlu ortam oluşturma derdindeler. Oysa toplumsal yaşamı organize etmek isteyen bir anlayış, toplumsal yaşamın sürekli mutlu ve huzurlu bir yaşam ekseni üzerinde olmasını sağlaması gerekmez mi? Ne yazık ki pragmatik bakışla olaylara yaklaşanların tamamı, önce can sonra canan mantığı ile olayları ele aldıkları için toplumu bir türlü huzura götüremiyorlar.

Bir toplumun yöneticilerine verdiği sınırsız kredi hiçbir zaman yoktur. Belli primler verilir ancak bu primler insanların lehine kullanılmaz da, bunlar çıkar devşirmenin ötesinde ortalıkta yoksa, bu primler yerini cezaya bırakır. Ceza da ödül de insanın düşünmesi için bir dinlenme arasıdır aslında, ama ne hikmetse ödül alanlar sürekli sevilen biri olarak ödüle layık görüleceklerini düşünebiliyorlar, oysa bilmiyorlar ki güvenin bittiği yerde sevgi yerini şiddete bırakır. Ceza da otokritik yapmak için önemli bir fırsat olmasına rağmen, ceza ile yapılan olumsuz eylemler karşılık bulduğunda, yönetimde olanlar saldırganlaşabiliyor ve arkasından faturayı cezayı kesen halka yıkmaya çalışabiliyor. Böylesi anlayışlar devam ettiği sürece bir toplumun aydınlanması mümkün değildir.

Bütün bu tanımlamalar ışığında gerçekçi bir bakışla toplumsal problemlerimizi çözmek istiyorsak, öncelikli olarak yönetim mekanizmasına gelmek isteyenler kendi sorunlarını çözmelidirler. Kendileri ile barışık olmayanlar toplumla sürekli savaş yaparken toplumun problemlerine öncelik vermezler. Toplumun problemlerini öncelikli görmeyen bir anlayış sadece topluma yük olur, ancak toplum seçeneksizlikten dolayı böylesi anlayışlardan birini göreve getirdi diye, kendilerinin çok iyi olduklarından bu işe layık görüldüğünü sanmamaları gerekir. Yaşadığımız dönemde bu toplumun fedakarlığının bedelini ödeyen ve ödeyecek bir yöneticinin olduğunu düşünemiyorum. Toplumdan alınan imkanlarla topluma yapılan hizmetlerin karşılığı fedakarlık değildir. Her insan bulunduğu makamın rollerini yerine getirmese de fazlasıyla bunun karşılığını almaktadır. Yani çalışan çalıştığının karşılığını örtülü örtüsüz götürürken, neden insanlara havalar atılır şunlar şunlar yapıldı diye...Kimse bedelini almadan bir iş yapmıyorsa bu bir imtiyaz sahibi olmak anlamına gelemez. Ülkenin her insanı ülkesine verdiği değer oranında birbirinden farkı yoktur. Kimisi parasıyla, kimisiyle canıyla, kimisi emeğiyle, doğrudan ya da dolaylı ülkeye katkı sunmaktadır. O halde ayrıcalıklı olmak ne demek, doğrusu ben bunu anlamıyorum...Çoğu zaman şahit oluyoruz sen benim kim olduğumu biliyor musun diyenlere...Ben bu arkadaşlara diyorum ki, sen kendinin kim olduğunu bilmiyor ve kendini kaybetmişsen ben nereden bileyim senin kim olduğunu, çünkü sen bir hiçsin hiçin de tanımı olmaz diyorum...

Ülkemiz insanını bu karanlık ve kaos ortamlarından çıkarıp aydınlık yarınlara taşıyacak aydınlık fikirlere ve bunların istikrarlı eylemlere dönüşmesine çok ihtiyacımız var. Politik arenadaki oluşumlar ülke sorununu çözmekten ve insanlara huzur ve mutluluk getirmekten çok uzak anlayışlar olduğu her geçen gün daha bir kanıtlanıyor. Çünkü hırslarının kurbanı olan ve onlar yedi biraz da bu imkanları biz yiyelim diye düşünenlerin rekabet yaptığı bir ortamda Millete sıra gelmeyeceği kesin...O halde sadece İnsan olarak var olan adalet ekseninde yürüyen ve insanlığa hizmet dışında bir kırmızı çizgisi olmayan insanları neden ülke yönetimine getirmek istemiyoruz. Bizim kaderimiz mi bu şekilde paçavraya dönerek zelil ve rezil halde yaşamak...Allah kimseye zulmetmez...Başımıza gelenlerin hepsi kendi ellerimizle yapıp ettiklerimiz yüzünden olduğu kesin..."Biz kendi durumumuzu değiştirip ayağa kalkmadığımız sürece Allah bizim durumumuzu değiştirmeyecek...

Seçeneksiz bırakılan bir toplumun yaptığı tercihlerin hiçbiri bizi aydınlığa çıkarmayacaktır. Aydınlık ortamların oluşması ve iradi tercihlerin yapılacağı günlerin bir an evvel gelmesi dileğimle herkesi aklını kullanarak yaşamaya davet ediyorum....

Selam saygı muhabbet ve dualarımla...

Erol KEKEÇ/05.08.2022/15.25




Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!