Hangi dala konsam pusu kurmuşlar diyen serçe gibi olduk son dönemde… Ne tarafa yönelsek bir avcı tetiği bize döndürmüş nişan alıyor sanki tedirgin ve ürkek, o daldan bu dala uçan ve yapraklar arasına gizlenmeye çalışan serçenin tedirgin yaşamı bizim kaderimiz oldu gibi…
Dünya
ormanı, esen rüzgâr karşısında o kadar çok sallanıyor ki, kuşlar dallarına konmaktan korkuyor ve tedirgin yaşamaya
devam ediyor. Kuşlar gibi korkak ve ürkek yaşamaya bütün bir insanlığı mecbur
bırakan yeryüzü çeteleri acaba kendileri için bir sonu hiç düşünmezler mi?
Yeryüzü
nimetleri bu çetelerin taksimatına bağlanmış ve onların dağıttığı oranda kimi
alıyor kimi açlıktan kıvranarak can veriyor. Alanlar da rahatsız almayanlarda
rahatsız peki, bu dağıtım görevinin sadece kendilerine bırakıldığına inanan bu
çetelerin aklına, rahatsız olacakları bir anın hızlanarak yaklaştığı hiç gelmez
mi?
Bilenler,
bilmeyenleri bilinenlerden haberdar etmemek için öyle puslu ve sisli ortam
oluşturmuşlar ki, bu havadan kurtulmak ve hakikatle yüzleşmek o kadar
zorlaşmakta ve her yandan bombalar patlar gibi insanın beynini patlatmakta…
İnsanlığı
düşünen(!) bu küresel çete, neden insanlığın genetik dokusunu tarumar eder
oldu? Hangi taraftan bakarsanız bakınız her yan karanlıklara gebe ve çamura
batan bufaloyu yutan bataklık gibi insanlığı kendi içine çekmek için hazır
ağzını açmış bekliyor…
Son
üç yıl içinde insanlık öyle korkak ve ürkek hale getirildi ki, ne taraftan bir
hava akımı gelse hemen ödü patlar oldu. Bu korku insanın insanlığını elinden
alıp onu bir maymuna döndürdü. Maymunlaşmış bir insanlık sirklerde oynamak için
davul sesi beklerken, ne yazık ki korku bombasının etkisiyle yerlere yatıp
kendisini korumak için sığınak arar oldu. Tüm bu hissettikleri aslı olmayan bir
oyun olmasına rağmen, bu oyunun oyun olduğunu anlayamadığı için, kendi sonunu
kendisi hazırlar oldu. Neden insanlık bu kadar dar bir virajdan geçmek zorunda
hisseder kendisini? Sizin için, sizi düşündüklerini iddia edenlerin sizler
adına ortaya koydukları tüm çabaların bir oyun olduğunu anlamanın vakti geçmek üzeredir.
Bu vakti, onların insafına bırakırsak, onların insafı bizi yok etmekten başkası
olmayacaktır.
Küresel
çetenin ulusal ve bölgesel temsilcileri sizin içinizden sizinle aynı görüşte
olan kimseler olduğu zaman, sizin onları doğru kabul edip onların peşine
takılmanız o kadar kolay olacağı için, sizin kurtarıcılarınız sizin sonunuzu
yaklaştırır haberiniz olsun... Her toplumda yöneticiler, toplumun kurtuluşu
için çabaladığını söyleyen ve aynı zamanda küresel çetenin programlarını aynen
uygulayanlar sizlerin mutlak sonunuzu getirmek için seçilmiş kaptanlardır. Bu
kaptanlar sorumlu oldukları insanlık gemisini dalgalar arasında batırmak için görevlendirilmişlerdir.
Bataklık
rehberleri sizi bataklıkta batırmak için görev almadıklarını deklare ederek
size rehberlik yaparlar. Ancak onların sizi götüreceği son durak bataklık olacaktır.
Onlar asla HÜ da olamazlar yani size yol gösteremezler, çünkü onların görevi
yolları karmaşıklaştırarak gideceğiniz yolu çıkmaz sokak haline getirerek
sizlerin kendi peşlerine takılmanızı sağlamaktır. Bunu başardıklarında hedeflerine
varmış olurlar. Çünkü sizler ona inandığınız zaman onu sorgulamazsınız, ne
derse inanır ve onu takip edersiniz, söylediği her sözün bir hikmetinin
olduğunu düşünürsünüz, bataklığa batsanız da tabanda mücevherlerin olduğunu,
yukarı çıkarken büyük zenginliklerle su yüzüne çıkacağınızı anlatır kendinize
bir eğlence bulursunuz. Ama tecavüzün kaçınılmaz olduğunu asla kabullenmezsiniz.
Ey insanoğlu insan, neden hayatını bu kadar çamura batıran bu küresel çetenin
yaptıklarına bir an olsun kafa yormazsın…
Şunu
açık yüreklilikle söylüyorum ki, dünyadaki ulusal devletlerin yöneticileri bu
küresel şebekenin programını aynen onayladıkları için hala ülkelerinin
yönetiminde söz sahibidirler. Şayet bunlar o küresel gücün isteklerine hayır
demiş olsalardı, şimdi onların yeri farklı olurdu. Yani ulusal yöneticiler
kendi, makamlarını korumak için, verdikleri sözle kendi toplumlarını gözü bağlı
bataklığa taşımaktadırlar. Bunu da anlatırken farklı boyutlarda ve farklı
mesajlar vererek konunun anlaşılmasını gizlemektedirler. Bu durum bizlerin yok
oluşunu onların da ödüllendirilmesini yaklaştırmaktadır. Peki, ne olacak, siz
ne önerirsiniz diyenlere bir fıkra ile konuyu özetleyerek konuyu, herkesin
kendi anlamasına bırakarak bu satırlar arasından ayrılacağım…
İki
samimi iş adamı kodaman arkadaş varmış, bu arkadaşlardan birinin iş yeri diğer
arkadaşının malikânesinin karşısındaymış. Malikâne sahibi arkadaş evden işe
diye çıkmış arkadaşının iş yerinde muhabbet ederken, malikânenin kapısına lüks
bir araba yaklaşmış ve içinde temiz giyimli biri varmış… Arkadaşı bu araba
sizin eve gelmiş olabilir mi demiş, bilmiyorum bekleyelim bakalım birazdan
anlarız demiş… Arkadaşı, senin hanım gayet şık ve dekolteli olarak kapıdan
çıktı o arabaya doğru gidiyor sanırım arabaya binecek demiş ve işte bindi ve
öpüşüyorlar demiş…
Kadının
kocası iş adamı, arabaya binip takip edelim bakalım ne olacak demiş ve takibi sürdürmüşler…
Kadının bindiği araba hızlı bir şekilde orman yoluna sapmış, onlar peşinde,
derken kendi malikânelerinden daha lüks bir yere gelmişler, adam önde kadın
arkada içeriye girmişler. Kadın yatak odasına geçmiş, onlar uzaktan takibi
sürdürürken, arkadaşı işte yatak odasına girdiler deyince kadının kocası dur
bakalım ne olacak demiş…(!)Arkadaşı senin hanım yavaş yavaş üzerindekileri
çıkarmaya başladı sanırım bunlar başka sahneye geçecekler deyince, kadının
kocası dur bakalım ne olacak demiş ve konuşma devam ederken, arkadaşı şu anda
yatağa uzandılar ve istediklerini yapıyorlar der demez kocası dur bakalım sonuç
ne olacak demiş…
Sahiden durun bakalım ne olacak diye diye
yolculuk yapıyoruz ama sonuç belli sanıyorum kaçınılmaz olduğu için sonun meziyetlerini
anlatmak zorunda kalacağız…
Bakalım ne olacak…(!)Biz yolcu onlar soyucu….
Bahadır HATAYLI/12.07.2022/22.25
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder