Bu Blogda Ara

4 Nisan 2022 Pazartesi

ASİL DURUŞ VAKARLI TAVIR OLMADAN HAKİKAT ANLAŞILMAZ

 “Onlar yalana tanıklık etmezler/yalan söze kulak vermezler. Boş lakırdıya rastladıklarında soylu bir tavırla geçip giderler.”

“Rablerinin ayetleri kendilerine hatırlatıldığında, kör ve sağırlar gibi onlar üzerine kapanmazlar.”

Furkan/72-73

Rabbimiz Furkan suresi yukarıdaki ayetlerde, kendisine kulluk yapan kullarının vasıflarını anlatmaktadır. Peki, bu vasıflara sahip olan kulların yaşadığı ortam acaba neresi!

İnsan, insan olarak olumsuzluklarla ilk karşılaştığı zaman ani bir refleksle ona karşı koyar ve uzaklaşır. Ancak o ortamın uyaranları ile sürekli hemhal olmaya başladığı zaman yavaş yavaş onlara uyum sağlamaya ve o olumsuzluklara karşı vicdani bir uzaklaşma hissetmemeye başlar. Bu durum insan için, insani kimliğin ve iradeye dayalı bir yaşamın imhası için başlangıç alarmlarının verdiği zamandır.

Asil ve soylu gündemlere şahitlik yapamazsanız soysuz yalan ve boş lakırdıların hayatınızı istila etmesine kendiniz izin verirsiniz ve sonrasında da bunlar benim başıma nereden geldi diye yakınmaya başlarsınız. Hiçbir yakınma yoktur ki, kişi bunların oluşum sebepleri arasında yer almasın. Çünkü kişinin başına gelenler kendi eliyle yapıp ettiklerinden dolayıdır. İnsana iyi ya da kötü hep emeğinin karşılığı verilir.

Yaşadığımız ortamlar, doğrulukların yaşam alanının dışında hangara çekildiği, yalanların da hayatı yönetmede ve hayatı kuşatmada sonsuz ve sınırsız bir yetkiye sahip olduğu bu çağda, yalan dışında başka bir şeye şahit olmak neredeyse mucizelere kalmış gibi algılanmaktadır. Çünkü bunu özetleyen veciz sözler bile oluşturulmuştur gelenek olarak…”Zaman sana uymuyorsa sen zamana uyacaksın…”Yani senin duruşun, doğruluğun soylu mücadelen ve sadece yaratana yaptığın kulluğun, yaşadığın ortamda karşılık bulmuyorsa, sen onların yaşamlarına katılacaksın ki, hayatını devam ettirebilesin gibi, soysuz ve yalanları bir nasihat olarak yapanlara çoğu zaman şahit olabilirsiniz. Oysa bunları bir nasihat olarak yapanlar çoğu zaman bir dindar ve Allah’a inanan kişi olduğunu size deklare eder.

İnsan inandığını tanımaz ve onun uğruna mücadele edilip edilemeyeceğine karar veremezse, kendisi için oluşturduğu ortamların hiçbirinin bir diğerinden farkı yokmuş gibi algılanacağı muhakkaktır. Oysa insan inanmadan önce inandığı değeri, tüm boyutlarıyla tanır ve uğruna ne pahasına olursa olsun yaşam buna feda edilmeye değer diye vicdani bir sorumluluk kazanırsa, siz o insanı bu hayatın dışında oluşturacağınız hangi ortam olursa olsun mutlu ve huzurlu edemezsiniz. Dolayısıyla boş laflardan, yalanlardan lakırdılardan soysuz bir yaşamı yaşıyor olmaktan ve onu içinde geçirilecek zamandan dolayı büyük bir üzüntü ve hüzün içine girer.

İnsan, yaşadığı evreni ve bu evrendeki rollerini asıl olması gereken değer olarak anlar ve o şekilde onlara yaklaşırsa insana bunların dışında bundan daha değerli bir yaşamın varlığını anlatamazsınız. Çünkü dünyada yaşadığımız hayat değerli ve erişilmesi gereken en önemli yaşam olarak algılandığı zaman, buradaki kazanımlarınızı korumak ve onları başkalarına kaptırmamak adına, onları aldatmaya dönük sözleri konuşmakta bir sakınca görmezsiniz. Hatta o olumsuzlukları anlatan kişilerle muhatap olduğunuzda onların o ortamlarından da gerekli rahatsızlığı duymazsınız. Ondan dolayı da o ortamlarda zamanınızı geçirmemek için büyük çaba ve gayret içinde olmazsınız.

Dünya yaşamı, yolun sonunda varılacak değerli yaşamın buradaki provası olduğunu anlamak ve oradaki yaşam için bu yaşamın öneminden dolayı zamanı ve ömrü anlamlı geçirmek gerektiğine inanarak önemli bir yaşam oluşturmak insanın, bu hayatın sonunda hesap görülecek bir durağın olduğuna inanmasından dolayıdır.

Yaşadığımız çağda ve bulunduğumuz ortamlarda, soylu bir duruşa ve içine yalan katılmamış, lakırdıdan uzak anlamlı yaşamın neferleri olamaya aday olmak lazım. Öyle bir yaşama aday olmayı göze alamamak, değersizleşen dünyanın kendisine değer verenlerin, değersizleşen hayatları ve varlıklarıyla evrenimiz dolup taşacak. Sonrasında dünya yaşamı hepten kötüye gittiği zaman bunların gazaba duçar olması kaçınılmaz olur. Dolayısıyla yalandan, lakırdıdan ve boş şeylerden uzak durarak soylu bir duruş oluşturmak evrenimizin imhasının durmasına ve gazabın gecikmesine neden olur. Yani insan kendi gazabını kendisi yaklaştırır. Onun içindir ki, bizler Evrenimizi kuşatan yalan ve aldatıcı soysuz bilgilerin tasallutundan kurtulmak zorundayız. Yoksa hep birlikte evrenimizin ölümüne davetiye çıkartırız.

Yalan ve lakırdıların eksik olmadığı bir yaşamın, nefes aldığımız her ortamda hissedildiği ve yaşandığı dikkate alındığı zaman, bunların kapsam alanından çıkarak, insanca bir yaşam ortaya koymak insan onurunu kurtarmak için gerekli ve zorunludur. Mümin bulunduğu ortamda bu yaşamlara şahit olduğunda onlarla iç içe bir yaşam sürmez. Onları terk ederek soylu bir yaşamın oluşumu için katkı sunar. Bunlara göz yumarak onlarla gününü gün eden bir mümin düşünemezsiniz, çünkü Mümin Allah’ın belirlediği ölçülere uygun yaşar. Bu ölçüleri hayatına referans almayan bir yaşamı Allah’a iman edenlerin hayatında görürseniz biliniz ki orada rota asıl hedeften çıkmış, yaşama farklı etkileyiciler yön vermeye başlamış demektir.

Gözlerini kalplerini ve kulaklarını hakikate kapatan ve oralı olmayan bir Mümin düşünemezsiniz.Onlar yalana tanıklık etmezler/yalan söze kulak vermezler. Boş lakırdıya rastladıklarında soylu bir tavırla geçip giderler.”

“Rablerinin ayetleri kendilerine hatırlatıldığında, kör ve sağırlar gibi onlar üzerine kapanmazlar.” Yalana şahitlik etmeyi bırakın tanık olmak bile onları alçaltır. Onun için Allah’a iman eden soylu bir yaşamın neferleri, yalanla ilgili ortamlara tanık olmaktan utanç duyarlar, bırakın onların savunulmasını… Oysa yaşadığımız ortamlarda İnsanlar tanıdıklarının ya da taraftarı oldukları bir düşüncenin savunanın dilinden insanlık aleyhine olumsuz ve yalan ifadeler çıktığını gördüklerinde, ona karşı koymadıkları gibi, onun sağında solunda içinde gizli kalmış kendilerinin bilmediği hikmetler arar olmuşlar. Böylesi bir yaşamın onurlu ve soylu bir yaşam olduğunu düşünebilir misiniz?

Allah’ın kulları Allah’ın ayetleri karşısında kör ve sağır davranmazlar. O ayetlerin önüne başka bir söz geçirmezler, Allah’ın sözlerini başka sözlerle yarıştırmaz ve böyle yapan ortamlara tanık bile olmazlar. Allah Ayetleri üzerine tartışan ve onu gündem yaparak onunla ilgili kendi kanaatlerini ayetlerin üzerinde tutarak kendilerini ön plana çıkarıp kendi konuşmalarının gündem olmasını isteyen bir varlık, Allah’ın sadık kulları arasında yer alamaz. Günümüzde Allah’ın bir ayeti gündeme alındığı zaman Müslümanım diyen birçok ortamda şimdi ayetlerin zamanı değil, onları bir tarafa bırakalım diyerek, onu öteleyen ya da ondan uzak farklı konuları gündem edinenlerin bulunduğu ortama tanık olanlar da bu kapsam içinde yer alırlar. Allah’ın ayeti dendiği zaman hemen Kur’an’daki vahiy değil burada vurgulanan, hakikat olan her şey Allah’ın ayetidir. Bilimsel hakikatler, düşünsel ayetler varlık âlemindeki ayetler bunların hepsi, kulaklarımızı açmamız gözlerimizi kapamamamız gereken ayetlerdir. Ayet sadece vahiy demek değildir, âmâ hakikate tanık olan deliller alametler demektir. Bu alametlere gözlerimi kapayamayız. Onun içindir ki, Allah’a kul olanlar, bu hakikatleri iyi anlamak ve onlara gözlerini kulaklarını açarak, soylu bir tavırla tanık olmaları gerekir.

Mümin bulunduğu ortamın belirleyeni değiştireni ve yeniliklerin taşıyanı olarak hakikate şahit olmak zorundadır. Hakikate şahit olmayan günlük yaşamı işgal eden olumsuzlukların içinde yer alan ve onlarla boğuşup hakikatin yaşanabilir bir gerçeklik olduğuna şahitlik etmiyorsa, böylesi yaşamlar gazabın yaklaşmasına sebep olurlar. Yeryüzünde hakikati yaşayan ve o uğurda onurlu ve soylu mücadele ortadan kalkmış ve herkes bulunduğu halden memnun olmuşsa, İyilikler ortadan kalkar. İyiliklerin ortadan kalktığı yere Allah’ın hükmü hak olur. Onun içindir ki, yaşadığımız ortama gazabın gelmesini istemiyorsak kendimizle ilgili problemleri çözerek hakikate tanık olanlardan olalım ve yalancılığın egemen olduğu ortamların hiçbir noktasına tanık olmayalım…

Rabbim bizleri soylu bir duruşla vakarlı bir tavırla, yalancılığın lakırdıların egemen olduğu ortamlardan uzaklaşmayı nasip etsin ve boş olan her şeyden yüz çevirerek insanlık için faydalı ve hakikate tanık olacak yaşamı bizlere armağan etsin…

Bahadır Hataylı/03.04.2022/18.39

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!