“Onlar yalana tanıklık etmezler/yalan söze kulak vermezler. Boş lakırdıya rastladıklarında soylu bir tavırla geçip giderler.”
“Rablerinin ayetleri kendilerine hatırlatıldığında, kör ve
sağırlar gibi onlar üzerine kapanmazlar.”
Furkan/72-73
Rabbimiz Furkan suresi yukarıdaki ayetlerde, kendisine kulluk
yapan kullarının vasıflarını anlatmaktadır. Peki, bu vasıflara sahip olan
kulların yaşadığı ortam acaba neresi!
İnsan, insan olarak olumsuzluklarla ilk karşılaştığı zaman
ani bir refleksle ona karşı koyar ve uzaklaşır. Ancak o ortamın uyaranları ile
sürekli hemhal olmaya başladığı zaman yavaş yavaş onlara uyum sağlamaya ve o
olumsuzluklara karşı vicdani bir uzaklaşma hissetmemeye başlar. Bu durum insan
için, insani kimliğin ve iradeye dayalı bir yaşamın imhası için başlangıç
alarmlarının verdiği zamandır.
Asil ve soylu gündemlere şahitlik yapamazsanız soysuz yalan
ve boş lakırdıların hayatınızı istila etmesine kendiniz izin verirsiniz ve
sonrasında da bunlar benim başıma nereden geldi diye yakınmaya başlarsınız.
Hiçbir yakınma yoktur ki, kişi bunların oluşum sebepleri arasında yer almasın.
Çünkü kişinin başına gelenler kendi eliyle yapıp ettiklerinden dolayıdır.
İnsana iyi ya da kötü hep emeğinin karşılığı verilir.
Yaşadığımız ortamlar, doğrulukların yaşam alanının dışında
hangara çekildiği, yalanların da hayatı yönetmede ve hayatı kuşatmada sonsuz ve
sınırsız bir yetkiye sahip olduğu bu çağda, yalan dışında başka bir şeye şahit
olmak neredeyse mucizelere kalmış gibi algılanmaktadır. Çünkü bunu özetleyen
veciz sözler bile oluşturulmuştur gelenek olarak…”Zaman sana uymuyorsa sen
zamana uyacaksın…”Yani senin duruşun, doğruluğun soylu mücadelen ve sadece
yaratana yaptığın kulluğun, yaşadığın ortamda karşılık bulmuyorsa, sen onların
yaşamlarına katılacaksın ki, hayatını devam ettirebilesin gibi, soysuz ve
yalanları bir nasihat olarak yapanlara çoğu zaman şahit olabilirsiniz. Oysa
bunları bir nasihat olarak yapanlar çoğu zaman bir dindar ve Allah’a inanan
kişi olduğunu size deklare eder.
İnsan inandığını tanımaz ve onun uğruna mücadele edilip
edilemeyeceğine karar veremezse, kendisi için oluşturduğu ortamların hiçbirinin
bir diğerinden farkı yokmuş gibi algılanacağı muhakkaktır. Oysa insan inanmadan
önce inandığı değeri, tüm boyutlarıyla tanır ve uğruna ne pahasına olursa olsun
yaşam buna feda edilmeye değer diye vicdani bir sorumluluk kazanırsa, siz o
insanı bu hayatın dışında oluşturacağınız hangi ortam olursa olsun mutlu ve
huzurlu edemezsiniz. Dolayısıyla boş laflardan, yalanlardan lakırdılardan
soysuz bir yaşamı yaşıyor olmaktan ve onu içinde geçirilecek zamandan dolayı
büyük bir üzüntü ve hüzün içine girer.
İnsan, yaşadığı evreni ve bu evrendeki rollerini asıl olması
gereken değer olarak anlar ve o şekilde onlara yaklaşırsa insana bunların
dışında bundan daha değerli bir yaşamın varlığını anlatamazsınız. Çünkü dünyada
yaşadığımız hayat değerli ve erişilmesi gereken en önemli yaşam olarak
algılandığı zaman, buradaki kazanımlarınızı korumak ve onları başkalarına kaptırmamak
adına, onları aldatmaya dönük sözleri konuşmakta bir sakınca görmezsiniz. Hatta
o olumsuzlukları anlatan kişilerle muhatap olduğunuzda onların o ortamlarından
da gerekli rahatsızlığı duymazsınız. Ondan dolayı da o ortamlarda zamanınızı
geçirmemek için büyük çaba ve gayret içinde olmazsınız.
Dünya yaşamı, yolun sonunda varılacak değerli yaşamın
buradaki provası olduğunu anlamak ve oradaki yaşam için bu yaşamın öneminden
dolayı zamanı ve ömrü anlamlı geçirmek gerektiğine inanarak önemli bir yaşam
oluşturmak insanın, bu hayatın sonunda hesap görülecek bir durağın olduğuna
inanmasından dolayıdır.
Yaşadığımız çağda ve bulunduğumuz ortamlarda, soylu bir
duruşa ve içine yalan katılmamış, lakırdıdan uzak anlamlı yaşamın neferleri
olamaya aday olmak lazım. Öyle bir yaşama aday olmayı göze alamamak,
değersizleşen dünyanın kendisine değer verenlerin, değersizleşen hayatları ve
varlıklarıyla evrenimiz dolup taşacak. Sonrasında dünya yaşamı hepten kötüye
gittiği zaman bunların gazaba duçar olması kaçınılmaz olur. Dolayısıyla
yalandan, lakırdıdan ve boş şeylerden uzak durarak soylu bir duruş oluşturmak
evrenimizin imhasının durmasına ve gazabın gecikmesine neden olur. Yani insan
kendi gazabını kendisi yaklaştırır. Onun içindir ki, bizler Evrenimizi kuşatan
yalan ve aldatıcı soysuz bilgilerin tasallutundan kurtulmak zorundayız. Yoksa
hep birlikte evrenimizin ölümüne davetiye çıkartırız.
Yalan ve lakırdıların eksik olmadığı bir yaşamın, nefes
aldığımız her ortamda hissedildiği ve yaşandığı dikkate alındığı zaman, bunların
kapsam alanından çıkarak, insanca bir yaşam ortaya koymak insan onurunu
kurtarmak için gerekli ve zorunludur. Mümin bulunduğu ortamda bu yaşamlara
şahit olduğunda onlarla iç içe bir yaşam sürmez. Onları terk ederek soylu bir
yaşamın oluşumu için katkı sunar. Bunlara göz yumarak onlarla gününü gün eden
bir mümin düşünemezsiniz, çünkü Mümin Allah’ın belirlediği ölçülere uygun
yaşar. Bu ölçüleri hayatına referans almayan bir yaşamı Allah’a iman edenlerin
hayatında görürseniz biliniz ki orada rota asıl hedeften çıkmış, yaşama farklı
etkileyiciler yön vermeye başlamış demektir.
Gözlerini kalplerini ve kulaklarını hakikate kapatan ve oralı
olmayan bir Mümin düşünemezsiniz. “Onlar yalana tanıklık etmezler/yalan söze kulak vermezler.
Boş lakırdıya rastladıklarında soylu bir tavırla geçip giderler.”
“Rablerinin ayetleri kendilerine hatırlatıldığında, kör ve
sağırlar gibi onlar üzerine kapanmazlar.” Yalana şahitlik etmeyi bırakın tanık
olmak bile onları alçaltır. Onun için Allah’a iman eden soylu bir yaşamın neferleri,
yalanla ilgili ortamlara tanık olmaktan utanç duyarlar, bırakın onların
savunulmasını… Oysa yaşadığımız ortamlarda İnsanlar tanıdıklarının ya da
taraftarı oldukları bir düşüncenin savunanın dilinden insanlık aleyhine olumsuz
ve yalan ifadeler çıktığını gördüklerinde, ona karşı koymadıkları gibi, onun
sağında solunda içinde gizli kalmış kendilerinin bilmediği hikmetler arar
olmuşlar. Böylesi bir yaşamın onurlu ve soylu bir yaşam olduğunu düşünebilir
misiniz?
Allah’ın kulları Allah’ın ayetleri karşısında kör ve sağır
davranmazlar. O ayetlerin önüne başka bir söz geçirmezler, Allah’ın sözlerini
başka sözlerle yarıştırmaz ve böyle yapan ortamlara tanık bile olmazlar. Allah
Ayetleri üzerine tartışan ve onu gündem yaparak onunla ilgili kendi kanaatlerini
ayetlerin üzerinde tutarak kendilerini ön plana çıkarıp kendi konuşmalarının
gündem olmasını isteyen bir varlık, Allah’ın sadık kulları arasında yer alamaz.
Günümüzde Allah’ın bir ayeti gündeme alındığı zaman Müslümanım diyen birçok
ortamda şimdi ayetlerin zamanı değil, onları bir tarafa bırakalım diyerek, onu
öteleyen ya da ondan uzak farklı konuları gündem edinenlerin bulunduğu ortama
tanık olanlar da bu kapsam içinde yer alırlar. Allah’ın ayeti dendiği zaman
hemen Kur’an’daki vahiy değil burada vurgulanan, hakikat olan her şey Allah’ın
ayetidir. Bilimsel hakikatler, düşünsel ayetler varlık âlemindeki ayetler
bunların hepsi, kulaklarımızı açmamız gözlerimizi kapamamamız gereken
ayetlerdir. Ayet sadece vahiy demek değildir, âmâ hakikate tanık olan deliller
alametler demektir. Bu alametlere gözlerimi kapayamayız. Onun içindir ki,
Allah’a kul olanlar, bu hakikatleri iyi anlamak ve onlara gözlerini kulaklarını
açarak, soylu bir tavırla tanık olmaları gerekir.
Mümin bulunduğu ortamın belirleyeni değiştireni ve
yeniliklerin taşıyanı olarak hakikate şahit olmak zorundadır. Hakikate şahit
olmayan günlük yaşamı işgal eden olumsuzlukların içinde yer alan ve onlarla
boğuşup hakikatin yaşanabilir bir gerçeklik olduğuna şahitlik etmiyorsa,
böylesi yaşamlar gazabın yaklaşmasına sebep olurlar. Yeryüzünde hakikati
yaşayan ve o uğurda onurlu ve soylu mücadele ortadan kalkmış ve herkes
bulunduğu halden memnun olmuşsa, İyilikler ortadan kalkar. İyiliklerin ortadan
kalktığı yere Allah’ın hükmü hak olur. Onun içindir ki, yaşadığımız ortama
gazabın gelmesini istemiyorsak kendimizle ilgili problemleri çözerek hakikate
tanık olanlardan olalım ve yalancılığın egemen olduğu ortamların hiçbir
noktasına tanık olmayalım…
Rabbim bizleri soylu bir duruşla vakarlı bir tavırla,
yalancılığın lakırdıların egemen olduğu ortamlardan uzaklaşmayı nasip etsin ve
boş olan her şeyden yüz çevirerek insanlık için faydalı ve hakikate tanık
olacak yaşamı bizlere armağan etsin…
Bahadır
Hataylı/03.04.2022/18.39
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder