“Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!" diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz!
İman edenler Allah yolunda
savaşırlar; küfre sapanlarsa tağut yolunda savaşırlar. O halde, şeytanın
dostlarıyla savaşın. Hiç kuşkusuz, şeytanın tuzağı çok zayıftır.”
Nisa/75-76
Dilleri ve bağırmalarıyla rahatlayan
toplumlar eylemleriyle çok yorulacaklarını bildikleri için yerlerinden kalkamazlar.
İnsanın en sade ve doğal mutlu olma yolu, enerjisini karşılığı olan bir yere aktararak
rahatlamasıyla ortaya çıkar. Enerjilerini olur olmaz yerlerde tüketen ve
karşılığında sadece bir yorgunluk ve avuç yalama ötesinde bir kazancı olmayanlar
mutluluk ve huzur adasına ulaşamazlar. Oysa günümüzün en kestirme mutlu etme
yollarının başında sözlü sin Kaflı ifadeler kurarak zihinsel mastürbasyon
teknikleri kullanılmaktadır. Bu teknikler insanı insanlığından uzaklaştırarak
yaşamını sırtında yük olarak taşıyan aciz ve zavallı varlıklar oluşturdu.
İnsanın bu acziyetini bilenler onu çıkarlarına uygun hale getirip kullanmayı
ihmal etmediler.
İnsan öyle bir psikolojiye sahip ki,
mesafesi az ama ödülü büyük olan sonuçları arzular. Hatta emeksiz kazanımlar
olursa daha rahat boğazdan geçer yağ gibi…(!)Böylesi bir yaşamın canlı
kobayları haline gelmiş olan insan türü nasıl olur da kendi dışında acı
çekenler için bir çırpıda karar verip ayağa kalkabilir ki!
İnsanın nerde ne zaman nasıl
davranacağını bilen Rabbimiz, yukarıdaki ayetlerde aslında insanın bizim
açımızdan bilmediğimiz bilinçaltı yoğunluğunu ortaya koymaktadır. Bu yoğunluk
temizlenmediği sürece, değerlerin bir değer olarak insanın zihin ve yürek
istasyonunda kutsal bir boyut kazanarak uğruna her şey harcanabilir anlayışını
geliştirmesi mümkün değildir.
İşte bu ayetler bize öyle bir ültimatom
veriyor ki, ”Size ne oluyor ki…!”Çıkışı kendinden habersiz ama her şeyi
bildiğini sanan ve yaptıklarının da doğru olduğundan zerre kuşkusu olmayan suya
sabuna dokunmadan bir yaşam sürdüğünü zannedenlerin yüreğini ağzına getirmesi gerekiyor.
Ancak böyle bir canlanma meydana getirmediği içindir ki,Allah’u Teala,”İman
edenler Allah yolunda Küfredenlerde Tağut yolunda savaşırlar. Uyarısıyla
bulunduğumuz halin dışına çıkmamızın gerekliliğini anlatmaktadır.
Şehrin zalimlerce kuşatıldığı ve
çoluk çocuk kadın yaşlı demeden herkesin zulme uğradığı bir yerde, bu acılardan
kurtulmak isteyenlerin çığlıklarına kulak vermeyenler, zalimlerin zulmüne ortak
olurlar. Hayati bir durum söz konusu ve insanlar en değerli canlarıyla bu zulüm
karşısında duruyorlarsa, bu tarz zulüm odaklarının zulmüne elle düşünceyle ve
buğzederek karşı durmak şarttır. Biz bunları telin ediyoruz diyerek mazlumların
zulümleri artarken hala kınama ve sözlü ifadelerle zulmü geçiştiriyorsak,
Allah’ın şedit uyarısıyla muhatap olmamız kaçınılmaz olur.
Yer kürenin neresinde ve hangi inançta
olursa olsun, her türlü zulüm karşısında olmak ve zalimlere karşı kuvvetli
organizasyonlar yaparak onların zulmüne mâni olmak Müslümanın asli görevlerindendir.
Bu sadece benim mi görevim demeden herkeste aynı etki ve duyarlılığı meydana
getirmesi gerekir. Çekilen acının şiddeti artmasa bu zavallı mazlumlar,
Rabbimiz katından bir yardımcı gönder diyecek kadar çaresiz olabilirler mi?
Çaresizlerin çaresi olmak için Allah Tüm imkân sahibi Müslümanları sorumlu tutmaktadır.
Böyle zor durumda yakarana sen dur ben size yardım edeceğim ve o zalimleri
hemen yere geçireceğim demiyor da Size ne oluyor ki diyerek sorumluluğu bizim
sırtımıza vuruyor.Dolayısıyla,Caddelerde sokaklarda meydanlarda mazlumlar için
sloganlar atarak Rabbim bunlara yardım eyle diye yalvarmak, bu işin doğasıyla
uyuşmadığı için sadece heba olan boşa giden enerjiler ortalıkta görülür.
Değişim dönüşüm ve zulmü ortadan kaldıracak bir eylem oluşmaz. Oysa Allah
Müslümanların böyle durumlarda doğrudan ayağa kalkıp harekete geçmesini istemektedir.
Ancak bizler öyle duyarsız hale geldik ki çok basit bağırma ve çağırmalarla
mutlu olup rahatlayarak büyük sorumluluklara gerek kalmadığını söyleyecek kadar
da basitleştik. Herkesin malumudur, ülkemizin her yerinde mazlum Filistin
halkına yapılan zulmü ve katliamı kınamak amacıyla yollara ve sokaklara
döküldüğümüz…Ancak gözümüzü açıp etrafa baktığımızda ne zalim İsrail’i bir adım
geri attırdı ne mazlum Filistinlilerin acısını dindirdi. Peki neden böyle çıkışların
yapılması özellikle istenir ve insanlar belli bir süre gazlarını böylece atarak
rahatlayarak evlerine dönerler. Bu tarz eylemlerin hepsi zalimlerin ömrünü
uzatır ve mazlumların yaşamına da asla katkı sunmaz. Onun içindir ki Yerin ve
Göklerin sahibi bu konudaki sözünü net ortaya koymaktadır. “Size ne oluyor ki…”Bize
bir şey olduğu yok da bu kalkışımızın yerini alan ve onunla bizleri avutarak
farklı ortamların bu eylemlerle yer değiştirmesi ve daha cazip hale gelmesi var.
Bunları kimler neden ve niçin yapar. Bu soruları burada ayrıntılarıyla
konuşmayacağım ancak bir iki ipucuyla geçiştireceğim inşallah anlaşılmasına
vesile olmuş oluruz.
Can derdine düşmüş olanlar için
meydanlarda avazımız çıktığı kadar bağırsak nasıl bir katkıda bulunmuş olabiliriz.
Şayet katkımız olmuş olsaydı, Rabbimiz, size ne oluyor ki, mazlumlar için
sokaklara dökülüp bağırıp çağırıp yırtınmıyorsunuz, çünkü sizin bağırmalarınız
kara bulutları dağıtır ve mazlumlar aydınlanır demedi…Ama Allah’ın bilmediğini
İslam ülkesi diye geçinen yerlerin yöneticileri bu işi çok iyi biliyorlar ve
Allah’ın sözünden daha etkili haşa söz söylüyorlar. Sizler Zalim Siyonizm’i
protesto etmek istiyorsanız sizin eylem yapacağınız yerleri oluşturalım ve
onların güvenliğini sağlayalım ancak başka yerlerde taşkınlık yapmayın demek
için insanları pısırıklaştırarak öfke ve kinlerinden kaynaklanan yüksek
gerilimi bu tarz bağırma ve çağırmalarla boşa akıtarak, asıl zalimler için
tehlike olacak koşulları imha etmektedirler. Bunu anlayıncaya kadar ne
mazlumlar yaşayacak ne insanların öfke ve kinlerine dayanan yüksek gerilimleri
kalacak sonrasında herkes rahatlıkla mezbahanın yolunu tutacağı kasaplık
koyunlara dönecek.
Onun için bu satırlarda içime
sığdıramadığım öfkemi haykırarak sizlerle paylaşarak Rabbimin bu ayetini biraz
olsun anlayalım derim. Ey adam gibi adam olduğunu iddia eden ve ayrıca bir de Müslümanım
diyen insan kalk ve kendine gel…Acaba ne olur, şunlar nasıl bakar, Birleşmiş
leş yiyicileri nasıl bakar vs. Gibi bahanelerle kendini rahatlatmaya çalışma.
Bahaneler hep korkuların gizlenmesine neden olan ve onların verdiği
tedirginlikleri ötelemek için sığınılan bir iksirdir. Ancak bu iksirler
tamamıyla uyuşturma, alıştırma ve duyarsızlaştırarak zamanla tepkisiz hale
getirme iksirleridir. Müslüman bunları düşünerek hareket etmez. Müslüman sadece
kendisinin donanımlarını ve nasıl bir zırhla bu zalimlerin karşısına çıkacağının
hesabını yapar. Asla Donkişot lük yapmaz. Donkişotluktan kastım, donanımsız
olmaz ancak şu devletler ne der gibi bir masalın tekerleme bölümleriyle zamanı geçirmez.
Mazlumların yanında olmak doğrudan Allah’ın gücünü zaten yanına almaktır. Ancak
Allah’ın gücü menfaatsiz ve doğrudan sadece Allah’ın rızasını kazanmak için
olduğu zaman yanınıza alırsınız. İşin içine başka ne girerse Allah sizinle olan
ilişkisini keser. Bunun en açık örneğini de Hz. Musa ve Harun’a Firavuna gidin
o azdı…Uyarısında ortaya çıkan tablo olayı netleştirmektedir.
"Firavuna gidin, çünkü o
azdı."
"Ona yumuşak ve tatlı bir sözle
hitap edin; belki öğüt alır yahut ürperir."
Dediler ki: "Rabbimiz, onun
aleyhimizde bir taşkınlık yapmasından yahut yine azmasından korkuyoruz."
Buyurdu: "Korkmayın! Ben sizinle
beraberim; işitiyorum, görüyorum."
"Hadi gidin ona! Deyin ki;
"Biz senin Rabbinin iki resulüyüz. İsrail oğullarını bizimle gönder,
onlara işkence etme! Rabbinden sana bir mucize getirdik. Selam, hidayete uyanlaradır.
“TAHA/43-47
Evet, bu ayetler bize hakikatin
ölçüsünün ne olduğunu açıkça anlatmaktadır. Bir eyleme girişirken kimlerin
gözetileceğinin yolu bellidir. Hakikat dışında gözetilecek hiçbir şey yoktur.
Eğer şunlar bunlar onlar ne der diye eylemsizliği öne çıkaracak bir sürece girilirse,
Allah ile bağ kurulamadığı için Allah’ın yardımına mazhar olacak bir hayatta
olmaz doğrudan girişilmeden kayba uğrayanlardan oluruz. O günün şartlarında
Yeryüzünün en gaddar zalimine iki insan gönderiliyor ve endişeliler ancak Allah
onların herhangi bir endişe duymaması gerektiğini söylemektedir. Çünkü Allah’a
dayananların endişeye mahal vermemesi onların asaletinden ve bağlılığındandır. Çok
iyi donanımlı olsanız da o donanımlarınıza güvenerek siz kendiniz
kazanacağınızı düşünürseniz kaybedenlerden olursunuz .Çünkü sizin genlerinizin
temelinde kazanmanızı sağlayan Allah olduğu yazar. Ama Zalim müşrikler sadece
ellerindeki imkanlara güvenerek hareket ettiklerinden onlar onunla
kazanabilirler ancak Müslüman aynı mantığa sahip olarak sonuçtan emin olamaz.
Donanıma sahip olmak şart ancak donanımdan dolayı kazanacağımızı sanmak tam bir
fiyasko olur. “Attığın zaman sen atmadın…”Bu uyarılar bizim tüm
gözeneklerimizi kuşatması lazım işte o zaman şartlar aynı olduğunda Müslüman
galip gelir. Şartlar iyi olması için çalışıp ancak onların durumuna gelmemiş
olsak bile Allah bizim destekçimiz ise yine onlara galip geliriz. Bu anlayışla
yola çıkmaya hazır olan Müslümanlaradır Allah’ın yukarıdaki çağrısı…
“Size ne oluyor da Allah yolunda ve
"Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir
dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!" diye yakaran mazlum ve
çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz!
İman edenler Allah yolunda
savaşırlar; küfre sapanlarsa tağut yolunda savaşırlar. O halde, şeytanın
dostlarıyla savaşın. Hiç kuşkusuz, şeytanın tuzağı çok zayıftır.” Nisa/75-76
Ey Müslümanlar! Kendimize gelelim, biz
bize gelmezsek bizi bize getirmeyecek tüm çabalar harcanmaktadır. Yeryüzü
zalimlerinin tek korkusu, Allah’a dayanan ve doğrudan ilhamı Kurandan alan Müslümanların
oluşmasıdır. Bu Müslümanlar, birleştirilmesi gerekeni birleştirirler,merhametlidirler,adaletten
yanadırlar, asla heva ve heveslerine göre kimseyi yargılamazlar. Onlar hesap
gününün sahibinin göreceği hesabı hesaba katarak adımlarını atarlar.
Dolayısıyla bunların gittiği her yere huzur ve mutluluk gider. İnsanlığın
huzurunu bozanlar huzur istemediklerinden Bu Müslümanları size öcü ve imha
edilmesi gereken güçler olarak gösterip sizleri avutma peşindedirler, onun için
ölüm bize gelip çatmadan önce aklımızı başımıza alalım ve bir Müslüman olarak
yaşayalım Allah’ın emirlerine uymayı kendimize şiar edinelim yoksa parçalamak
isteyenler düşünürken zaten bizler parça pençik olup yaşadığımızı sanırız…
Ben sizi güçlü olan çok bağışlayan
yerin ve göklerin Rabbi Allah’a çağırıyorum, herkesin ona döneceğinde kuşku
yoktur size söylediğimi bir gün anlayacaksınız…
Ayetler apaçık onların ayrıntısına
girmedim ne yapmamız gerektiğini rabbim söylüyor, Allah’ın sözünden daha doğru
sözlü kim vardır…Bunlar hayati konular, dikkate almayanları Rabbim asla dikkate
almayacaktır. O gün çok yakındır Ayağa kalkalım Ve Allah yolunda Mazlumlar için
çarpışalım…
Selam saygı muhabbet ve dualarımla…
Erol KEKEÇ/11.05.2021/18.00
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder