Herkesin adalet dediği ama kimsenin adil olmak istemediği
dünyanın moloz yığınları haline gelen toplumlarız. Bunu anlamak ve gerekli
tavrı koyarak yeni düşünceler oluşturma melekelerinden yoksun olduğumuz sürece,
bu arzularımızın enkazı altında can vermek böylesi bizlerin en doğal kaçınılmaz
kaderi olacaktır.
Adalet, tarafsızlık olarak bilinir, oysa adalet doğrunun ve
hakkın tarafındaki terazinin kefesinde yer almaktır. Hakkın tarafında yer
almayan her bir anlayış terazinin hangi kefesinde yer alırsa alsın hiçbir zaman
bir ağırlık taşıyamayacaktır. Adalet kimsenin kimseye bağışladığı ne bir ikram
ne de hoyratça başkasına ait olanları har vurup harman savurmasıdır. Adalet
nötr olabilmektir öncelikle, bu nötr durumun hak olanın, yani bir sayının
arkasına geçerek ona ait olanı ona vererek, başkaları tarafından bilinmeyen
değerini ortaya çıkarmaktır.
Adalet, herkesi aynı trende birinci kopartmanda yolculuk
yaptırmak ya da herkesi aynı yerde aynı saat çalıştırarak aynı imkanları sunmak
değildir. İdeal sistemin oluşumunu eşitlik ekseninde açıklayanlar daha çok
herkese eşit davranan bir siyasal nizamın, ideal toplumsal düzen olduğunu
söylemelerine rağmen, bunların anlamadığı ya da tanımlamakta zorlandıkları
insanın yaratılış hamuru, yani fıtratı ile uyuşmayan bir harita ortaya koymalarıdır.
Sosyalist ideolojinin kendince doğru olduğuna inandığı ama insani yaşamın
köklerinin ayakta durması için gerekli olan damarlara baktığımızda bunların tek
başına bir adalet tanımlaması kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
Onun için adalet kavramını onu açıklamak adına ortaya atılan tüm kavramların
kapsam alanlarından bağımsız ve onların gölgelerinden uzaklaştırarak kendi
bütünlüğü içinde ele almak taraftarıyız, inşallah bu hususta Rabbimizin bize
bahşettiği aklımızın idrak ettiği ve üzerine yemin edilen kalemi
kullanıyormuşçasına bu konuyu açıklamak nasip olur.
“Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında
hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, bununla size ne
güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla
görendir…” Nisa:58
Allah’ın emrettiği ve uygulanmasını istediği adalet bu olmasını
rağmen, her anlayışın önce kendi hegemonyasını oluşturup sonrasında da kendi
arzu ve isteklerini kâinatın sahibinin istediği budur diyerek dayattığı
ortamlar çürümeye ve yok olmaya mahkumdur. Bu anlayışları da kayıtsız şartsız
doğru olarak kabullenip onunla tatmin olanlar da sürü halinde mezbahanın
yolunda can verirler. Tarihi süreçlere bir baktığımız zaman bizim açımızdan
İslam tarihi olarak anlatılan ve herkesin de öyle bildiği tarihin sistematik
zulüm mekanizmasının ilk adımlarının atıldığı Emeviler, bu cambazlıklarını
sonrakilere çok iyi yedirmeyi becermişlerdir. Emevilerin bizlere bıraktığı en
aşağılık miras, Allah’ın ayetlerinin anlamlarını hayattan uzaklaştırmaları oldu.
Bu zulümlerini destekleyecek din alimlerini de cülus bahşişleriyle yanlarına
alarak onlar eliyle çok ciddi bir tarihi ve inanca dayalı kırılmayı insanlara yaşattılar.
Bu kırılma, çözülme olmanın ötesinde tahrifat ve imha etme olarak bilinmesi ve
ondan uzaklaşıp yeni bir algı oluşturması gerekirken, Bir dinin Medeniyeti
olarak savunuldu ve onların bu çirkeflikleri kutsal metinler oluşturularak,
Allah korkusu olmayanlar eliyle tüm ümmete şifalı bir gıda gibi yedirildi.
Sonrasında bu gıdalardan beslenen anlayışların bünyesi sahih ve doğal Allah’ın
vahyini sindirmekte zorlandı ve hazımsızlık başladı vahyi gündeme getirenler de
böylesi başı kesik tavuk gibi yerinde parpazlayan bu kalabalıklar içinde bir
öcü olarak takdim edildi. Allah en güzel öğütleri vermesine rağmen onlara biz
de iman ettik amenna diyerek bir de dinsel yalakalıkta sınır tanımayanların
ortaya çıkmasıyla Kur’an ayetlerine uygun olamayan yaşamlar tecelli etti.
Ayetlerimize inanmayan ve onların buyruklarını gözetmeyenleri Rabbimiz şöyle vasıflandırır. “Onların
üzerine varsan da onlardan uzaklaşsan da onlar dillerini sarkıtıp soluyan
köpeğin durumuna benzerler…” Emanete ihanet eden ehlini gözetmeyen,
insanlar arasında hükmedildiği zaman adaleti gözetmeyen anlayışlar, önce
kendilerini meşru kılmak için her türlü Ali cengiz oyunlarını oynarlar, sonrasında
da kendilerini tek kurtarıcı havari olarak sunarlar, oysa bilmezler ki, Allah
sadece Adaleti emretmektedir. Çünkü o yapılan her şeyden haberdardır.
“Kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki: Onlar
hakkındaki fetvayı size Allah veriyor: Yazılmış hakları olan mirası kendilerine
vermediğiniz ve nikahlanmayı istemediğiniz öksüz kızlar ve zavallı çocuklara ve
bir de yetimlere adaletle davranmanız hakkında Kitap'ta size okunan ayetler
vardır. Sizin her yaptığınız iyiliği, muhakkak Allah bilir.” Nisa:127
Allah’tan başka kimse fetva verme hakkına sahip değildir.
Allah size nasıl davranmanız için fetva verdiyse ona göre yaşamak zorundasınız.
Kendi çıkarlarınızın adını maslahat koyarak hakkı yamultma gibi bir hakkınız yoktur.
Bunu yapanlar, Allah’ın bir konuda apaçık beyanları olmasına rağmen onu
rotasından çıkarıp kendi isteklerine göre yamuklukta zirve tanımayanlar ateşten
gömlek giydiklerini bilsinler, gömlek yandıkça hem kendisi tükenir hem de etrafa
zarar verir. Allah’ın verdiği hakkı kimse kendi tekelinde göremez. Allah’ın Kitabı
bunları apaçık beyan etmektedir. Nefislerimizin zebunu olarak yaşayıp kendimizi
temize çıkarmayalım bahanelere sarılarak her şeyi kendi dışımızda aramayalım,
bahaneler insanın kendisine karşı söylediği en kötü yalandır. Muhakkak ki,
Allah yapılan her şeyden haberdardır.
“Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz,
ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik
eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de
(sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer
(şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah
yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisa:135
Allah’ın Resulünün yanında hiç görmek istemediği ve kovarak
sürgüne gönderilen birini, akrabası olduğu için kendisi yönetime geldiğinde,
tekrar getirerek kendisine yakınlardan yapan ve devlette görev veren bir
tarihin; düşünmeyen idrak etmeyen geriden gelen nesilleri olarak, bu günkü
hayatımızdaki olumsuzluklara nasıl bir kritik yapmayı düşüneceğiz acaba bu
konuda kendi yürek çakralarımızı açmayı düşünüyor muz?
Ey İman edenler! Yalnız Allah için şahitlik yapın ve adaleti gözetin.
Anne babanız bile olsa onlara iltimas geçmeyin, zengin de olsalar fakir de
olsalar Allah onlara sizden daha yakındır diyen, bir yaratıcının buyruğunu
hesaba katmayan ve bunlar benim yakınımdır, onları gözetmeyecek miyim diyerek,
kendi kuş beyni ile, Allah akrabalarınızı yakınlarınızı gözetin demiyor mu
diyen Yezidin günümüzdeki temsilcisi olan anlayışlar, Allah’ın bu
buyruklarından hiçbir şey anlamazlar.
Kendi arzularına uyarak sakın ha adaletten uzaklaşma,
adaletin kıyısında durmayı düşünmezken adaletten bahsetmekten insanoğlu insan
olanlar utanç duyar. Ya işte(!) öyle ama şunu da görmek gerek, yine de vs. gibi
ağzın içinde dillerini eğip bükerek adaleti gözetmezsiniz biliniz ki, Allah
yaptıklarınızdan haberdardır. Sonradan bangır bangır bağırarak bu da bizim
başımıza neden geldi, Allah’ım sen bizi bu yeryüzünde ezilmekten kurtar, ümmete
birlik dirlik ver gibi, Allah’a emirler yağdırmaya hangi yüzle konuşuyorsun be sersem,
Allah senin kolluk gücün mü, hiç sen de utanma yok mu?
Tüm rasathanelerin bağlı olduğu yer Allah’tır. Allah
lebilmirsattır ve her şeyden haberdardır. Sakın ha adaletten uzaklaşmayın…
“Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve
adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe
sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun.
Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” Maide:8
Allah, sizinle aynı dinden olduğunu söyleyenlerin yanında
olun demiyor, Allah için Hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik yapanlar olun
derken…İbrahim (as) gibi ben de diyorum ki,
“Ey cahiller! yoksa siz bana, Allah’tan başkasına kulluk yapma mı emrediyorsunuz?
Ben beni ve sizi yaratana hiçbir şeyi şirk koşmadan ona kulluk yapmakla
emrolunmuş iken sizin düzmece ve ne olduğu belirsiz beyinsizliklerinizi mi
onaylayacağım…Size ve Allah’tan başka yöneldiklerinize yazıklar olsun….
“Onlar, yalana çok kulak verirler ve çok haram yerler. Eğer
sana gelirlerse ister aralarında hükmet ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan
yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. Eğer aralarında hükmedersen
adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever.” Maide:42
Rahman ve Rahim rabbimiz Allah, insan psikolojisini ne kadar
güzel tasvir etmektedir. Yalana çok kulak vermek bolca haram yemek hayatın
olmazsa olmazı gibi vurgulanıyor. Tarih boyunca yalanlar üzerine kurulmuş olan
bir dini Allah’ın dini gibi yaşayarak, haramın her türlüsünü çekinmeden bolca
tüketerek kendimizi kurtulanlardan sanacağız öyle mi? Haram yemek ne kadar kolaylaştı,
domuz haramdır diyerek her türlü fetva vermekten kaçınmayan ama domuzlaşarak
yaşamayı marifet bilen iğdiş edilmiş Protestan ahlakından ne zaman kurtulup
Allah’ın dini ile hayatlarımızı bir düzene koymayı düşünüyoruz. Adalet bu dinin
omurgasıdır. Omurganın yara aldığı bir yaşam, yerlerde sürünmeye ve bir
sürüngen gibi yaşamaya mahkumdur. Yeryüzünde sürüngen gibi yaşayan, açık
bulduğu her delikten girmeyi ve kendince bir yorum yapmayı marifet bilenler asla,
Allah’ın, adaleti ayakta tutun dediği buyruğunun içinde olamazlar.
Adalet arayanlar Allah’ın adaletine uymayı düşünmüyor ve ona
göre yaşamanın kendi çıkar ve menfaatlerine uygun düşmediğini söylüyorsa, Müslümana
düşen görev Hakkın şahitliğini gereği gibi yaparak, taraf olmak değil Allah’ın
adaletini gözetmek ve ona göre davranmaktır. Bu hükme burukluk duymadan uymak
istemeyip sürekli menfaatlerini korumayı maslahat diyerek dayatıp ağzını ve
dilini yamultanlardan uzak durmak Rabbimizin istediği buyruğudur. Neden böyle yapmak
zorundayız derseniz cevabını Rabbimizin şu ayetiyle vererek noktalıyorum… “…Şüphesiz
Allah adaletli davrananları sever.” Maide:42
Erol KEKEÇ/03.01.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder