Kapitalizmin mezbelesinde leş peşinde koşmaktan yorulanlar,”
Allah Katındaki Din İslam’dır” düsturunun içinde yolculuk yapamazlar. İslam
yeryüzü ağırlıklarını sırtından endişe duymadan atan ve atabileceklerin güzergahıdır.
Sırtına tonlarca ağırlık vuranlar, bu ağırlıkların altında mekânsal bir
değişimin öncülüğünü yapamazlar. Değişim ve dönüşümü başlatıp, sürdürülebilir
bir yaşamın öncülüğünü yapmak için ayağa kalkanlar, önlerine çıkacak her türlü
yalancı ve sahte figüranların gerçek amaçlarını bilmek zorundadır.
Kapitalizmi, sadece yaşamın daha rahat etmesi için imkân ve
koşulların iyileştirilmesi olarak algılayanlar, bu bataklık göletinde oluşacak
girdapları bilmeden ve hangi noktasında nelerle karşılaşacağını da idrak edemez.
Dolayısıyla onun bir kölesi olarak yaşayıp, farklı bir hayatın inşacısı olarak
çığırtkanlıklarını sürüdür.
Dünya yaşamında en güzel mutlulukları sunacağını anlatan kapitalizm,
evrenin her noktasında kendisinin olmasını arzular. Kapitalizm cismi ve cüssesi
olan bir dev olarak düşünülmesin. Kapitalizm, sizi sizden alan ve kendine
bağlayıp sadece kendisi için çalıştıran, yaratıcıya rağmen kendisinin vazgeçilmez
olduğunu kılcal damarlara kadar dikta eden, görünmez ama hayata baskısı
kaçınılmayacak kadar şedit olan dünya mezbelesinin adıdır.
Kapitalizm, önce ikna eder, sonra hayatın tamamını kendi arzu
ve isteklerinle avucuna alır ve seni bangır bangır bağırtarak bağımlısı olduğun
zevkleri yaşatmaya çalışır, diğer yandan da sende oluşturduğu korkularla,
kendisini mutlak havari gibi sunar. Böyle bir yaşamla hangi hayatın neden ve
niçin öncüsü olacağını bilmeyen, kendini tanımlamaktan uzak kobaylar,
şartlandırılmış bir beyinle farklı ortamların mesajlarını aktarmaya çalışırlar.
Ne kadarda kedisiyle barışık ama…(!)
Evet, Kapitalizmin gönüllü kölelerinden oluşan bir kervanla, “Allah
katında din sadece İslam’dır. Yolculuğuna çıkılmaz. İstek, irade ve akıllarını
peşinen Bila bedelsiz feda etmiş ve zamanlarını tecavüzcüsünün emrine vererek,
sınırsızca kullanımına açmış, her
gün tecavüze uğramaktan zevk alan bir maymun iştahlılıkla, acaba tecavüzcüsü
dışında evlenecek kimsesi kalmamış bir beyin nasıl başka bir hayatın evreni
kuşatması ve özgür fidanların yetişmesi için çaba sarf edebilir.
Alışkanlıkların kurbanı olmuş yaşamlar, yeni bir dünyanın
oluşumundaki tuğlalar arasında bir harç olmayı asla düşünmezler. Alışılmış
yaşamın gözü açık köleleri, yüreklerindeki körlüğü görüp tedavi etmedikleri
sürece, hep uyanık olduğunu sanan köleler kitabının taşıyıcısı ve yayıcısı
olmaktan kendilerini kurtaramayacaklardır. Nesnel, herkesi kuşatan, herkes için
doğru ve olması gerekeni düşünmekten zerre tereddüt etmeyen beyinler, sorgulama
ve kritik alarmını başlattıklarında yeni bir dünyanın tomurcukları açılmış olacaktır.
Zaten kapitalizmin korkusu, düşünme alarmını başlatanların korkusuzluğuyla
kendi büyüleyici tılsımının bozulacağı endişesi ve korkusudur.
Zamanlarını feda edenlerin, feda edemeyeceği bir şeyleri kalmaz.
Kapitalizm insanların zamanlarını ipotek ederek kendi belirlediği alanlarda
manevra yapmalarını istemektedir. Siz zamanınızı bir ele teslim ettiğinizde o
zamanın nerede ve nasıl kullanıldığını sorgulama hakkınızı da kaybedersiniz.
İşte yaşadığımız evrende kapitalizm aslında bir rahatlık getirmedi, insanların
rahatlığını ellerinden alarak onların ellerine yaladıkça sürekli susuzluğu ve
iştahı açtıran bir elma şekeri verdi. Yaladıkça iştahı kapardı iştahı kabardıkça
yeni şekerler peşinde koştu, daimî yolların kralı olmak için çabaladı, âmâ ne kıralı
oldu ne de kendini anlayabildi. Misafir olduğu sinemada son perde kapandığı
zaman filmin finalinin galasında kocaman bir hiç ve avucunu yalayan ensesi kalın,
elleri tutmaz, ufku kararmış, yerinden kalkmaktan aciz zavallı hareket
kabiliyeti imha olmuş bir saman çuvalıyla karşılaştı. Acaba bu ben miyim diye soramadan,
kendinden utandı ve avucunu açtı. Ey yaradanım sana geldim beni affet diye yalvarmaya
başladı…İşte o zaman alacağı cevabın, bugün mü, daha önce neredeydin, arzu ve
isteklerin bir atın dört nala gitmesi gibi senden çok ötede koşarken ben hiç
aklına gelmemiştim, oysa şimdi sen bana gelmedin, kimse seni kabul etmediği
için zorunlu seçenek, zaten geleceksin derse işte o zaman ne yapmayı
düşünüyorsun…
Özgür kulların omuzlarında, zihinlerinden yüreklerine akacak
doğru kıvılcımlarla harekete geçmiş bir yüreğin vereceği kararlar olmadan, kapitalizmden
bağımsız bir yaşam ortaya konulamaz. Ey insan! Kerim olan Rabbine karşı seni
aldatan nedir? Sualine dosdoğru cevap vererek ayağa kalktığında hemen seni
görünmez rabbinin eli kuşatır ve seni kapitalizmin fosseptiğinden alır Kevser
havuzunda yıkar, sadece mutmain kullar için özel tahsis edilmiş cennetine koyar…Genişliği
yer ve gökler kadar olan rabbinizin cennetine koşun, çalışanlar bunun için çalışsın,
buyruğunun tecellisini görmek için özgürleşerek kul olamaya var mısınız?
Erol KEKEÇ/01.11.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder