Sabahları ışık
saçılmadan, alaca karanlıklarda çıkmalısın yollara, kimin ne yaptığı belli
olmadan sen bilerek gideceksin. Bilmeden çıkarsan evden, bir güz mevsiminde
rüzgârın önünde savrulan sararmış yapraklar gibi, bir çöpçünün gelmesini bekle,
seni alacağı bir kovukta kalırsın mutlaka. Akşamdan kalan ızdırapları,
çileleri, dertleri yüreğinde taşıdığın ne varsa, seni senden alan, onların
hepsini bir tarafa bırakarak hızlı adımlarla ilerleyeceksin, rahmet ve merhamet
tohumlarını bu yeryüzü mezbelesinin her zerresine ekmek için…
Zaman hızlı
sen yavaş, o halde ne bekliyorsun oturmuş, yoksa sana özel iltimas vaat edildi
de bizim mi haberimiz yok. Şunu aklından çıkarma ki, zaman senden daha hızlı
gidiyor ve yaşlanan sen oluyorsan orada boşa geçirilmiş bir hayatın pörsümüş
kalıntıları ruhunu sıkar, kaçacak bir mekân da bulamazsın ta ki, son nefesini
teslim edene kadar. Şu çileden kurtulsaydık diye sakın ola ki, yaşadığın
hayattan şikâyet ederek, gelecek hayatının sana güzellikler bağışlayacağını
umut etme. Nasıl geçti ise burada yaşadığın hayat, karşılaşacağın hasatta ondan
başkası olmayacak. O halde neden her sıkıştığında ve daraldığında nerde bu ölüm
şu son nefesi bir verseydikte kurtulsaydım bu çileden diye yakınıyorsun.
Kurtuluş sadece bu gün yaşadığın hayatındaki güzelliklerin, yarın sana ikramda
bulunacağı bir hakikat reçetesi olacaktır.
Sabah sabah
yine dumanlı bir gökyüzü altında kafama takılanları seninle paylaşarak ve
gerekli hatırlatmaları yaparak hem sana hem de kendime seslenmek için bu güne başladım.
Bu güne nasıl kavuştun, gün sonunda nelerle karşılaşacaksın, yastığa başını
koyduğunda bu güne dair hatırlayacakların neler olacak. Yoksa dalıp gidecek
misin gecenin sesiz ve mahmur sakinliğine. Kim bilir belki de hiçbir şey hatırlamadan
tasalanmadan hayretlere dalmadan bırakacaksın her şeyi gecenin karanlığına,
dalış o dalış, olabilir ki kavuşamayabilirsin bir daha dostlarına sevdiklerine
ve yarenlerine. İşte bu kadar kısa ve sınırlı bir zaman da, zaman seni
yaşlandırmadan, gençlerden arasıra, vadesi gelenleri sıra sıra alıp götürürken,
giden yolcular arasında vakti gelmemiş bir yolcu var, ey zaman diye bağırma
fırsatımız olmadan, zaman eskisin ama sen eskime sakın…
Göz kapaklarım
yumulmak üzere, kaşlarım çatıldı, yüz hatlarımda titremeler, dilimde düğümler,
kulağımda çınlamalar, ama umutlarım söylemek istediklerimi söylemeden terk
etmiyor bu yaşadığım mekânı. Sen sen ol sakın ha bu güne dair yapacaklarını
yarına bırakma, hatta öyle diri ve canlı yaşa ki, zaman sen yaşarken eskisin,
yarınlardaki mesajların bu günden etrafta yankılansın diye içimden bana
haykırmadalar. Bu çileli yaşama ilk adımları atarken, biliyordum emeklemenin
zor olduğunu ama bunu başarmak zorundaydım. Zoru başarmak ne yaptığını ve
yapacaklarını bilerek yola çıkan senin, hayat felsefen olduğundan, senin
peşinden korkusuzca geldim. Bu gelişlerim sırasında çok acılı mersiyelere
kulaklarım şahitlik yaptı ancak hepsinin sahte ve dolandırıcılıktan öteye
geçmediğini görünce, bir mola verip seninle biraz dertleşeyim istedim.
Çok merak
etmiştin ya, işte tüm bu mücadelemin arkasında saklanan hakikatler bundan
ibaret. Takma kafana demeyeceğim, öyle bir tak ki, o kafan biraz yorulsun,
yorulmadan, ayaklar delinmeden ve yüreklerde yanardağlar alevlenip fışkırmadan,
yaşamı aydınlatacak ışıklara nasıl kavuşuruz ki. İşte sabahın aydınlığında
hedefini belirleyerek çıkarsan yollara, akşamdan kalan alaca karanlıklara
edersin elveda, o zaman karşına çıkar korkusuz bir kanarya, bakarsın bir
kanaryanın ötüşünde saklı tüm umutlarının saklı gizi. O Umutlara sarıl ve sen
sen ol bir daha da aldırma olanlara, zaman yaşlansın ama sen genç kal bu koca zindanda.
Bu zindanların aydınlanmasının tek şartı, zaman geçse de senin genç kalmandır.
Ondandır işte, hep seni yaşlandıracak koşullar var önünde bilmezsin ki, nasıl
geçip gitmiş zaman, ahlar vahlar çekerek avunursun kendi yuvanda. Bunlara
elveda ederek gel yanıma bu sabah birlikte karşılayalım aydınlığı, gençliğin
hatırı kalmasın yerde. Zaman geçse de zamana yenilmeden Dim dik ayakta duran
erleriz diye önümüze çıkan kişilere, cadde sokak neresi gelirse selam duralım
herkese…
07.05.2013(09.30-10.30)
Çengelköy/İST
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder