Gençlerin enerjileri iradelerinden daha fazlaysa, küçük insan olurlar. İradeleri enerjilerine egemense yüce dürüst insan olurlar. Enerjileri ile iradeleri eşitse, aydınlanmış düşünürler olurlar.
Enerji, insanı harekete geçiren potansiyel güçtür. Bu potansiyel güç, belirlenen bir hedefe yönlendirilmezse, her yönü bir hedef olarak seçer. Yöneldiği bu alanları aşındırarak gider. Aşındırdığı her nokta, insandan bir özellik götürür. İnsanı değerleri kaybolmaya başlayan birey, belli bir zaman sonra, yozlaşmış olmuş basit sıradan bir varlığa dönüşür. İnsanın bu basitlikten kurtulmasının yolu, sahip olduğu enerjisini iradeye tabi kılmasıdır. Enerjisini iradenin kontrolüne vermekle bireylerin işi bitmemektedir. Bu hiç olmaktan basit sıradan bir varlık olmaktan kurtulmanın ilk yoludur. Ancak ideal insan olmak için irade ile enerji arasındaki ilişkiyi dengelemek gerekir. Bu denge kurulduğu zaman, ne ıslah laboratuarlarına ihtiyaç duyulur, ne de dürüstlük abidesi kurmak isteyenlere fırsat tanınır.
Enerji fazlalığı insanda sorun olduğu gibi, birçok farklı alanda da problem yaratır. Örneğin fazla elektrik akımının yol açacağı zararları önlemek için nasıl ki topraklama hatları çekiliyorsa, insanın topraklama hatı da olmalıdır. Bu hat enerjiyi yok etme çabaları değildir. Bu hat olsa olsa, insandaki enerjiyi doğru yöntemlerle doğru bir alana kan alize etmedir. Baskı altına alma da dengeleme hatı olamaz. Bu durum, bireyin fazla enerjisini istem dışı bilinçaltına biriktirme operasyonudur. Bu operasyon başarıya götürecek bir çalışma değildir. Çünkü insan, zamanla bilinçaltına birikmiş olan fazla enerjinin kullanılan kobayları durumuna gelebilir. İnsanı bu düzeye alçaltmadan bilinçli eylem adamı haline getirmeliyiz. Evet, bilinçaltına atılmış olan her bastırılmış güdü bir tehlike oluşturur. Cezayir bağımsızlık savaşında Fransız askerlerince, anne ve babası gözlerinin önünde doğranarak öldürülen, yedi yaşındaki Cezayirli küçük çocuğun, klinikte psikiyatrisi Frantz Fanonun, oğlum büyüdüğüne ne olmak istiyorsun sorusuna, bir Fransız askerini kıtır kıtır doğrayarak yok etmek istiyorum cevabı var olan enerjinin bilinçaltında depolanmasın bir yansımasıdır. Bu örnekte olduğu gibi bilinçaltında birikmiş enerjiler, bastırılarak ıslah edilmiş olmaz. Bu enerjiler her zaman için patlamaya hazır bir volkan gibidir. Bizim amacımız insanlarda ne böyle volkanlar oluşturulmasına izin vermek ne de zamanı, patlayan volkanları söndürmeye harcamaktır. Bilinçaltını geçiştirmeyelim, bilinçaltının yönlendirmesiyle yaşayan insanlara nerdeyse dünya miras kalacak. Şayet böyle patolojik ıslah yöntemlerini tasvip etmiyorsak, problemleri iyi algılayıp, problemin çözümüne uygun denklemi uygulayalım, yoksa yanılgılarımız günbegün çoğalacak. Gençlik deyince enerji aklımıza gelmekte, ancak gençliği bir elektrik trafosu gibi algılamamak gerekir. Çünkü trafo sadece gelen enerjiyi dağıtır. Gençliğin enerjisi büyüklerin istediği gibi dağıtılır ya da bastırılırsa orada enerji kaybı ve kaçağı olur. Biz gençliğim doğru algılanmasını istiyoruz. Hedefsiz bir gemide yolcu olmasını ya da öylesine denize açılmış bir kayığın küreklerini çekmesini istemiyoruz. Biz gençleri seviyoruz, çünkü onlar bir ağacın dallarının ucunda açan çiçekler gibidir, meyveye dönüşüp olgunlaşmadan, kimsenin onları koparmasını ve yok etmesini istemiyoruz. Onlar geleceğin meyvelerinin oluşması için sağlıklı korunması gereken tohumlar gibidir. Tohumları tuzlayarak kavurup bir sonraki yıllar için sakladığını söyleyenler bizleri kandırmaya çalışmasın!
Evet, aydınlık gelecekler, gençliğin enerjisinin doğru bir alana aktarılmasıyla gelecektir. Yoksa aydınlık gelecek yerine, karanlık geçmiş gelecekte bizi kuşatır. Geçmişin vakti dolmuş yöntemlerini, hayatın dışına bırakmanın zamanı çoktan gelmiştir. Biz geçmişi karalama ve onların yaptıklarının tümünün yanlış olduğunu vurgulamıyoruz. Onların basit sıradan yöntemlerinin bir değişim geçirmesi gerektiğini söylüyoruz. Çünkü biz geçmişin tecrübelerine ve birikimlerine saygılıyız. Hatta onların bir kiremit parçasında gördüklerini, gençlerin aynada bile göremeyeceğini iddia edenlerdeniz; ancak yanlış uygulamalarla aktif enerjiyi pasifleştirdiklerini ya da yok ettiklerini söylüyoruz.
Evet, enerjiyi doğru kullanmanın tam zamanı, bu işi yapacaklar büyüklerdir. Gençliğin enerjisini, Güneş ışınlarıyla bağlantı kurarak açıklarsak; bir ortama Güneş ışınlarının girmesini engelleyen duvarlar ve engelleyiciler varsa o ortam ile güneş arasındaki engelleri kaldırmak bizim görevimizdir. Güneşe müdahale etmek ve onu yönlendirmek bizi aşar. Gençliğin enerjisi de böyledir, doğru hedef ile gençlik arasındaki engelleri kaldırıp gerisini onlara bırakmak gerekir. Bu durum bilinçli seçimleri ortaya çıkarır. Seçimlerini bilerek yapanlar, enerjilerini iradelerinin baskısı altına alıp pasifsize etmezler. Bu davranış dürüstlük olabilir, ancak dünyayı imar etmek için dürüstlük tek başına yeterli değildir. Bu dürüstlüğün anlam kazanabilmesi için, adını varlık sahnesine silinmez harflerle kaydettirmesi ve bir çekim merkezi haline gelmesi gerekir. Bunun yolu da irade ile enerjinin eşitlenip bir denge profilini andırmasıdır.
Enerji dengelendiği zaman anlam kazanır. Yani enerji ile irade eşitlenirse istenilen hedeflere çabuk varılır. Enerji ile iradeyi bir nehrin yatağı ile yatağın taşıdığı suya benzetirsek, suyun yatağı alabildiğine geniş ve çukurlarla dolu ise, yataktaki su kaybolur ve varacağı yere geç ulaşır. Böylece hızını da yitirir. Şayet yataktan daha çok su olursa, sel baskını şeklinde hem etrafını parçalar, hem de etrafına alabildiğine zarar verir. Ancak yatak ve yatağın suyu eşit olursa, birçok araziyi sular insanlar ve diğer canlılar ondan yararlanır. Enerji ve iradede böyledir. Enerji su gibidir irade yatağıyla eşitlenip dengelenmezse etrafa zarar verir yapıcı olmaktan çok yıkıcı olur. İrade çok baskı kurarsa, bu defa da bilinçaltı birikmesi ve patlaması yaşanabilir. O zaman yapılacak iş, eşitliği ve dengeyi yakalamaktır. Bu denge yakalandığında her şey daha bir güzelleşecektir.
Aydınlanmış düşünürler diyarına bizimle birlikte bir yolculuk yapmak istiyorsanız, fazla enerjiyi irade hatıyla azaltıp denge kuralım. Bu denge kurulduğunda kendimizi, Güneşin hiç batmadığı aydınlar diyarında buluruz…
Yıl:30.03.2004
Saat:18.10---19.15
Kadıköy(F:B:merkezi)/İst.
(E. KEKEÇ)
Bu Blogda Ara
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Popüler Yayınlar
-
Sosyal devletin anlamını, devlet ile millet arasındaki ilişkiyi ve bir toplumu güçlü ve sürdürülebilir kılan dinamikleri detaylandırırken, b...
-
Günümüzde teknolojinin ulaştığı seviyeyi anlamak için sınırsız bir yaratıcılıkla şekillenen dijital bir çağda yaşadığımızı kabul etmek gerek...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimin neye inandığını ve ne adına yaşadığını anlamak her geçen gün daha da zor hale geliyor. İnsanlar, çoğu z...
-
Ah be oğul, Dünya dediğin, bir misafirhanedir aslında. Tahta beşikle başlar yolun, Tahta bastonla biter usulca. Arada ne var dersen, Gözya...
-
Mekânların Hafızası ve İnsanın Aldanışı Emevi Camii, tarih boyunca dinî, siyasi ve toplumsal anlamları bir arada barındıran, sadece mümin...
-
Bismillahirrahmanirrahim, Ey insanlar! Gelin bir düşünün, çevrenize bakın ve kendinize şu soruyu sorun: Bugün içinde yaşadığınız toplum, All...
-
Bugün Suriye'de HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) tarafından gerçekleşen yeni çatışma patlamaları ve burada bizim medyanın ilişkileri üzerinde...
-
Suriye'nin içinden geçtiği karanlık dönem, sadece bölge ülkeleri için değil, tüm dünya için ciddi bir kriz senaryosudur. Ancak bu kriz...
-
Her çağ, insanı dönüştüren yeni düzenler yaratır. Zamanın ve zeminin rengine bürünmek zorunda kalmanın dayatıldığı dönemlerde, bireyin kim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder